Şiir, Sadece

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Alışveriş Yapan

Yaşlı bir kadınım ben.  
Almanya uyandığında  
Devlet yardımı azaldı.  
Çocuklarım verirlerdi bana  
arada sırada birkaç kuruş,  
ama pek öyle bir şeyler alamıyorum gene de.  
Bu yüzden daha az gider oldum  
eskiden her gün alışveriş yaptığım dükkanlara.  
Sonra aklımı başıma topladım günün birinde  
ve eski bir müşteri olarak her gün  
gitmeye başladım fırına, manava yeniden.  
İhtiyacım olan şeyleri seçerdim bir bir,  
her zamankinden ne daha çok alırdım, ne daha az,  
peksimetler de koyardım ekmeğin yanına,  
lahananın yanına da pırasa,  
ama hesabı çıkarttıkları vakit çekerdim içimi,  
karıştırıp küçük para kesemi tutuk parmaklarımla,  
yeterince param yok, derdim, başımı sallayarak,  
bunları ödeyecek,  
ve tüm müşterilerin gözleri önünde  
çıkardım dükkandan gene başımı sallayarak.  
Ve şöyle diyorum kendi kendime:  
Hiçbir şeyi olmayan bizler gibiler  
yiyecek satılan yerlerde görünmezlerse bundan böyle  
hiçbir şeye ihtiyacımız yok sanabilirler,  
ama buraya gelir de hiçbir şey satın alamazsak eğer  
haberleri olur hiç değilse.  

 
Bertolt BRECHT

1 Mayıs 2012 Salı

Die Seeräuber-Jenny

1

Meine Herren, heute sehen Sie mich Gläser abwaschen
Und ich mache das Bett für jeden.
Und Sie geben mir einen Penny und ich bedanke mich schnell
Und Sie sehen meine Lumpen und dies lumpige Hotel
Und Sie wissen nicht, mit wem Sie reden.
Aber eines Abends wird ein Geschrei sein am Hafen
Und man fragt: Was ist das für ein Geschrei?
Und man wird mich lächeln sehn bei meinen Gläsern
Und man sagt: Was lächelt die dabei?
Und ein Schiff mit acht Segeln
Und mit fünfzig Kanonen
Wird liegen am Kai.

2

Man sagt: Geh, wisch deine Gläser, mein Kind
Und man reicht mir den Penny hin.
Und der Penny wird genommen, und das Bett wird gemacht!
(Es wird keiner mehr drin schlafen in dieser Nacht.)
Und sie wissen immer noch nicht, wer ich bin.
Aber eines Abends wird ein Getös sein am Hafen
Und man fragt: Was ist das für ein Getös?
Und man wird mich stehen sehen hinterm Fenster
Und man sagt: Was lächelt die so bös?
Und das Schiff mit acht Segeln
Und mit fünfzig Kanonen
Wird beschiessen die Stadt.

3

Meine Herren, da wird ihr Lachen aufhören
Denn die Mauern werden fallen hin
Und die Stadt wird gemacht dem Erdboden gleich.
Nur ein lumpiges Hotel wird verschont von dem Streich
Und man fragt: Wer wohnt Besonderer darin?
Und in dieser Nacht wird ein Geschrei um das Hotel sein
Und man fragt: Warum wird das Hotel verschont?
Und man wird mich sehen treten aus der Tür am Morgen
Und man sagt: Die hat darin gewohnt?
Und das Schiff mit acht Segeln
Und mit fünfzig Kanonen
Wird beflaggen den Mast.

4

Und es werden kommen hundert gen Mittag an Land
Und werden in den Schatten treten
Und fangen einen jeglichen aus jeglicher Tür
Und legen ihn in Ketten und bringen vor mir
Und fragen: Welchen sollen wir töten?
Und an diesem Mittag wird es still sein am Hafen
Wenn man fragt, wer wohl sterben muss.
Und dann werden Sie mich sagen hören: Alle!
Und wenn dann der Kopf fällt, sag ich: Hoppla!
Und das Schiff mit acht Segeln
Und mit fünfzig Kanonen
Wird entschwinden mit mir.


Bertolt Brecht

Beylerimiz Elvan Elvan Üstüne

Beylerimiz elvan elvan üstüne
Ağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Urum abdalları postun eğnine
Bağlar gelir şahım Abdal Musa'ya

Urum abdalları gelir dost deyi
Eğnimizde aba hırka post deyi
Hasteleri gelir derman isteyi
Sağlar gelir şahım Abdal Musa'ya

Hind'den bazerganlar gelir yayınır
Pişer lokmaları açlar doyunur
Bunda aşıkları gelir soyunur
Etler gelir şahım Abdal Musa'ya

Meydanın dara durmuş gerçekler
Çalınır koç kurbanlara bıçaklar
Döğünür kudüm açılır sancaklar
Tuğlar gelir şahım Abdal Musa'ya

Her Matem ayında kanlar saçarlar
Uyandırıp Hak çerağın yakarlar
Demine Hü deyip gülbang çekerler
Nurlar gelir şahım Abdal Musa'ya

İkrarıdır koç yiğidin yuları
Muannidi çeksen gelmez ileri
Akpınar'ın Yeşilgöl'ün suları
Çağlar gelir şahım Abdal Musa'ya

Ali'm almış Zü'l-fekar'ı destine
Sallar durmaz Yezidlerin kasdına
Tümen-tümen genç Ali'nin üstüne
Sırlar gelir şahım Abdal Musa'ya

Benim bir isteğim vardır Kerim'den
Münkir bilmez evliyanın sırrından
Kaygusuz'am ayrı düştüm pirimden
Ağlar gelir şahım Abdal Musa'ya


Kaygusuz Abdal

Allah Tanrı Yaradan

Allah Tanrı Yaradan
Gel içegör cur'adan
Yar ile yar olagör
Çıksın ağyar aradan

Bekle gönül bostanın
Susığırı girmesin
Key sakın uçurursun
Kandili minareden

Fil yükün karıncaya
Yükletme çekebilmez
La'l ü gevher kıymetin
Umma seng-i hareden

Hacca vardım der isen
Kanda vardın hacca sen
Kılavuzsuz kuş uçmaz
Bunca dağ ü dereden

Hacca varan kişinin
Gönül yapmak işidir
Gönül Hakk'ın beytidir
Sakın sen emmareden

Sen özünü bil nesin
Hak sende sen kandesin
Hakk'ı bilmek dilersen
Geç ağ ile hareden

Dünya ahret demegil
Biliş ü yad demegil
Uzak savaşa düşme
Geç kuru sehhareden

Tıfıllayın dembedem
Dambu dumbu söyleme
Mansur'layın olursun
Bilmezsen müdareden

İnsan nur-ı kadimdir
Hasta değil hekimdir
Sen dahi insan isen
Anla bu esrareden

Aşık olan bu yolda
Can ile baş oynadır
Sen dahi aşık isen
Bakma gel kenareden

Sen insanı sorarsan
Hak'tan ayrı değildir
Sıfatı zat-ı mutlak
Hırkası çar pareden

Aklına akıl deme
Sözüne delil deme
Çünkü kurtaramazsın
Nefsini emmareden

Kaygusuz'un hüneri
Helva vü biryan yemek
Andan özge hüneri
Umma bu biçareden




Kaygusuz Abdal

Eksik Avradın Kötüsü Dizini Dikip Oturur

Eksik avradın kötüsü dizini dikip oturur
İşinin kolayın bulmaz yüzünü yıkıp oturur

Boğaza takmış akıkin aşına bulmaz kekiğin
Yeni donunun söküğün dizine takıp oturur

Ayağında meşin mesi kolunda gümüşün başı
Soyunmaya elbisesi taşraya bakıp oturur

Yata yata karnı şişer eşinin başında işer
Bitler kanatkanıp uçar sirkeye bakıp oturur

Çocuklar oynar aşığı köpekler yutar bulaşığı
Karga da kapmış kaşığ havaya bakıp oturur

Başa bağlamış emiri rençberler sever demiri
Danalar yemiş hamırı tekneye bakıp oturur

Kaygusuz aydır atılmaz pazara çeksen satılmaz
Soyunup koyna yatılmaz bir manda çöküp oturur




Kaygusuz Abdal

Ben Bu Derde Düşeli Bu Sakalı Kırkarım

Ben bu derde düşeli bu sakalı kırkarım
Dost ila bilişeli bu sakalı kırkarım

Ben kırkarım o biter çimende bülbül öter
Usta berber der yeter bu sakalı kırkarım

Aşka olup mülazım bilindi cümle razım
Gayrı sakal ne lazım bu sakalı kırkarım

Ben çalarım tanbura giyinirim tennure
Hak çerağın uyara bu sakalı kırkarım

Var mı bunda bir hatam gayrı gönülden atam
Çok mu gelir bir tutam bu sakalı kırkarım

Ben gezerim yazıda kuvvetim var bazuda
Ne işim var kazıda bu sakalı kırkarım

Kaba sakal istemem hep kesilse gam yemem
Hiç kısa uzun demem bu sakalı kırkarım

Sakalımla kaşımı bıyığımla başımı
Hak onara işimi bu sakalı kırkarım

Kaygusuz Abdal menem fartu fartu bilenem
Bir tüyünü koymanam bu sakalı kırkarım




Kaygusuz Abdal

Ademi Balçıktan Yuğurdun Yaptın

Ademi balçıktan yuğurdun yaptın
Yapıp da n'eylersin bundan sana ne
Halk ettin insanı cihana saldın
Salıp da neylersin bundan sana ne

Bakkal mısın terazuyu n'eylersin
İşin gücün yoktur gönül eğlersin
Kulun günahını tartıp n'eylersin
Geçiver suçundan bundan sana ne

Katran kazanını döküver gitsin
Mü'min olan kullar didara yetsin
Emreyle yılana tamuyu yutsun
Söndürsün tamuyu bundan sana ne

Kaygusuz Abdal'ım sözümüz budur
Her nerde çağırsam Hak onda hazır
Hep duzaha bastırırsın kim ne der
Yakma kullarını bundan sana ne




Kaygusuz Abdal

Yucalardan Yuca Gördüm

Yucalardan yuca gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alem okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı

Asi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyu
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsın uca Tanrı

Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsün kullar geçsin deyu
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı




Kaygusuz Abdal

Bir Kaz Aldım Ben Karıdan

Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurutan
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kaza verdik birkaç akça
Eti kemiğinden pekçe
Ne kazan kaldı ne kepçe
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kaz değilmiş bu be azmış
Kırk yıl Kafdağını gezmiş
Kanadın kuyruğun düzmüş
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazı koyduk bir ocağa
Uçtu gitti bir bucağa
Bu ne haldir hacı ağa
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazımın kanadı selki
Dişi koyun emmiş tilki
Nuh Nebi'den kalmış belki
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazımın kanadı sarı
Kemiği etinden iri
Sağlık ile satma karı
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kazımın kanadı ala
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma bela
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Suyuna biz salduk bulgur
Bulgur Allah deyü kalgır
Be yarenler bu ne haldir
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz

Kaygusuz Abdal n'idelim
Ahd ile vefa güdelim
Kaldırıp postu gidelim
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz


Kaygusuz Abdal
"Sarayi", Kaygusuz'un kimi şiirlerinde kullandıgı ikinci "takma ad"ıdır.

Yamru Yumru Söylerim

Yamru yumru söylerim
Her sözüm kelek gibi
Ben avare gezerim
Sahrada leylek gibi

İşim kalp sözüm yalan
Ben değil adım filan
Bu halk insana derim
Sözümü gerçek gibi

Aşk kuşları derilse
Aşktan dane verilse
Usulüm toya benzer
Avazım ördek gibi

Terketmedim benliği
Bilmedim insanlığı
Suretim adem veli
Her huyum eşek gibi

Arifler sohbetinde
Marifet söyleseler
Ben de hemen düşünmem
Ürerim köpek gibi

Gerçi Hakk'ın halkıyım
Marifetsiz aylakım
Arifler sohbetinden
Kaçarım ürkek gibi

Bu marifet ilminden
Haberim yok cahilim
Benden mana sorsalar
Sözlerim sürçek gibi

Aşıklar can içinde
Aşikar gördü Hakk'ı
İşitmenin manası
Olmıya görmek gibi

Miskin Saryı kıydın
Kul oldun sen nefsinde
Senin hırs ü hevesin
Tuttu seni fak gibi




Kaygusuz Abdal

Kaplu Kaplu Bağalar

Kaplu kaplu bağalar
Kanatlanmış uçmağa
Kertenkele derilmiş
Diler Kırım geçmege

Kelebek ok yay almış
Ava şikara çıkmış
Tonuzları korkudur
Ayuları kaçmağa

Kazzaza balta koydum
Çervişin deremezem
Çuval çayırda gezer
Seğirdüben kaçmağa

Ergene'nin köprüsü
Susuzluktan bunalmış
Edirne minaresi
Eğilmiş su içmeğe

Allahımın dağında
Üçbin balık kışlamış
Susuzluktan bunalmış
Kanlı ister göçmeğe

Leylek koduk doğurmuş
Ovada zurna çalar
Balık kavağa çıkmış
Söğüt dalın biçmeğe

Kelebek bugday ekmiş
Manisa ovasına
Sivrisinek derilmiş
Irgad olup biçmeğe

Bir sinek bir devenin
Çekmiş budun koparmış
Salınıban seğirdir
Bir yar ister koçmağa

Bir aksacık karınca
Kırk batman tuz yüklemiş
Gah yorgalar gah seker
Şehre gider satmağa

Tonuz düğün eğlemiş
Ayuya kızın vermiş
Maymun sındı getirmiş
Kaftan gönlek biçmeğe

Deve hamama girmiş
Dana dellaklik eder
Susığırı natır olmuş
Nöbet ister çıkmağa

Kaygusuz'un sözleri
Hindistan'ın kozları
Bunca yalan söyledin
Girer misin uçmağa




Kaygusuz Abdal

Koyun Bile Yeticeğiz

Koyun bile yeticeğiz
Sürmeğe de yarağ olur
Beşyüzünü satıcağız
Harçlanmağa gereğ olur

Berktir erenler barusu
Bine sayılır birisi
Ell'iki teke derisi
Papucuma yorağ olur

Bin batman olsa kazan
Ustager degil mi düzen
Hayranlık esince cana
Bengilik de gereğ olur

Doymaz isen yalvar Hakk'a
Nazar kıl bucağa yüke
Onsekiz kalınca yuka
Tam gönlümce gevreğ olur

Kaygusuz Abdal bulunca
Gel otur pilav gelince
On tekne hamur halince
Bir onarı çöreğ olur


Kaygusuz Abdal

30 Nisan 2012 Pazartesi

Hiç Kimse Çekebilmez

Hiç kimse çekebilmez
Güçtür feleğin yayı
Derdine gönül verme
Bir götürür vayi

Oynayu gelir aldar
Çünkü eli çabuktur
Bir bunculayın fitne
Kande bulur arayı

Bir fani vefasızdır
Kavline inanma hiç
Gah bayı eder yoksul
Gah yoksul eder bayı

Hayran kamu alimler
Bu mani'nin alında
Kaf'tan kaf'a hükmeder
Bilmez bu muammayı

Vahittir o vahdette
Kesrette kani tefrik
Hızr ermedi bu sırra
Bildirmedi Musa'yı

Miskin Hacı Bayram sen
Dünyaya gönül verme
Bir ulu imarettir
Alma başa sevdayı


 Hacı Bayram Veli

Bilmek İstersen Seni

Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni

Kim bildi ef'alini
Ol bildi sıfatını
Anda gördü zatını
Sen seni bil sen seni

Görünen sıfatındır
Anı gören zatındır
Gayri ne hacetindir
Sen seni bil sen seni

Kim ki hayrete vardı
Nura müstağrak oldu
Tevhid-i zatı buldu
Sen seni bil sen seni

Bayram sözünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni


Hacı Bayram Veli

N'oldu Bu Gönlüm N'oldu Bu Gönlüm

N'oldu bu gönlüm n'oldu bu gönlüm
Derd-u gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm

Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmadan oldu derdine derman
Pervane gibi pervane gibi
Şem'ine aşkın yandı bu gönlüm

Gerçi ki kandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendide buldu kendide buldu
Matlabını hoş buldu gönlüm

Sevad-ı a'zam sevad-ı a'zam
Belki oluptur Arş-ı muazzam
Matlab-ı canan matlab-ı canan
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm

Seyr-i billahtır seyr-i billahtır
Lı maallahtır fena fillahtır
Ayinesinde ayinesinde
Gird-i sivayı buldu bu gönlüm

El fakru fahrı el fakru fahrı
Demedi mi ol alemler fahri
Fahrini fakrin fahrini fakrin
Mahv-u fenada buldu bu gönlüm

Bayramı imdi Bayramı imdi
Bayram edersin yar ile şimdi
Hamd-ü senalar hamd-ü senalar
Yar ile bayram kıldı bu gönlüm


Hacı Bayram Veli

27 Nisan 2012 Cuma

Gelmez İse

Ol dost bize gelmez ise ben dosta geri varayın
Çekeyim cevr ü cefayı dost yüzün görüvereyin

Sermaye bir avuç toprak onu dahı aldı bu aşk
Ne sermaye var ne dükkan pazara neye varayın

Kurulmuştur dost dükkanı dost içine girmiş gezer
Günahım çok gönlüm sızar ben dosta çok yalvarayın

Gönlüm aydır dost benimdir gözüm aydır dost benimdir
Gönlüm aydır göze sabret bir dem haberin sorayın

Hak nazar kıldığı cana bir göz ile bakmak gerek
Onu kim nazar kıla ben onu nice yereyin

Taptuk'un aydır Yunus'a bu aşk Hakk'a erse gerek
Kamulardan ol yücedir ben ona nice varayın


Yunus Emre

Canlar Canını Buldum

Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun

Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim günahım yağma olsun

İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun

Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun

Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan
Bustanlar başın buldum bustanım yağma olsun

Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun


Yunus Emre

Söyler İsem Sensin Sözüm

Sensin benim canım canı sensiz kararım yokdurur
Uçmakta sen olmaz isen vallah nazarım yokdurur

Baksam seni görür gözüm söyler isem sensin sözüm
Seni gözetmekten gayri yeğrek şikarım yokdurur

Çün ben beni unutmuşum şöyle ki sana gitmişim
Ne kalde ne halde isem bir dem kararım yokdurur

Eğer beni Circis'leyin yetmiş kez öldürür isen
Dönem geri sana varam zira ki arım yokdurur

Yunus dahi aşık sana gösterir didarın ona
Yarim daha sensin benim ayrık nigarım yokdurur


Yunus Emre

Ben Yürürüm Yana Yana Aşk Boyadı Beni Kana

Ben yürürüm yana yana aşk boyadı beni kana
Ne akilem ne divane gel gör beni aşk neyledi

Geh eserim yeller gibi geh tozarım yollar gibi
Geh akarım seller gibi gel gör beni aşk neyledi

Akar sulayın çağlarım dertli ciğerlerim dağlarım
Şeyhim anıben ağrılarım gel gör beni aşk neyledi

Ya elim ol kaldır beni ya vaslına erdir beni
Çok ağladım güldür beni gel gör beni aşk neyledi

Ben yürürüm ilden ile şeyh sorarım dilden dile
Gurbette halim kim bile gel gör beni aşk neyledi

Mecnun oluban yürürüm ol yari düşte görürüm
Uyanıp melul olurum gel gör beni aşk neyledi

Miskin Yunus bıçareyim baştan ayağa yareyim
Dost elinde avareyim gel gör beni aşk neyledi


Yunus Emre

Şöyle Garip Bencileyin

Acep şu yerde var m'ola şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin

Gezerim Rum ile Şam'ı Yukarı İller'i kamu
Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin

Kimseler garip olmasın hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın şöyle garip bencileyin

Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göyner özüm
Meğer ki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin

Nice bu derd ile yanam ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam şöyle garip bencileyin

Bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar şöyle garip bencileyin

Hey Emre'm Yunus biçare bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara şöyle garip bencileyin


Yunus Emre