Şiir, Sadece: Ash-Wednesday

26 Nisan 2016 Salı

Ash-Wednesday

Paskalya Perhizinin İlk Çarşambası


I

Çünkü ummuyorum döneyim gene
Çünkü umuyorum
Çünkü ummuyorum döneyim
İsteyerek şunun yetisini, bunun gücünü
Artık çabalamam çabalamaya böyle şeyler için
(Kocamış kartal neden gersin kanatlarını?)
Neden ağıt yakayım
Yiten gücüne bildiğimiz saltanatın?

Çünkü ummuyorum tadayım gene
Olumlu saatin çürük ününü
Çünkü sanmıyorum
Çünkü bilirim ki bilmeyeceğim
Geçici olan tek gerçek gücü
Çünkü içemem orada
Ağaçlar çiçeklenir ve pınarlar akarken, çünkü hiçbir şey yok artık

Çünkü bilirim ki zaman hep zaman
Ve yer, hep o yer ve tek yerdir
Ve gerçek yalnız belli bir zamanda gerçektir
Ve yalnız belli bir yerde
Kıvanıyorum ki her şey olduğu gibi ve
Ben boşluyorum o kutlu yüzü
Ve boşluyorum o sesi
Çünkü umamam döneyim gene
Bu yüzden kıvançlıyım, bir şeyler kurmanın
Verdiği kıvançla

Ve yakarıyorum Tanrı'ya bağışlanmamız için
Ve ben yakarıyorum ki unutabileyim
Bu sorunları ki kafamda onca evirdim çevirdim
Onca açıkladım
Çünkü ummuyorum döneyim gene
Bırakın bu sözler yanıtlasın
Çünkü yapılan yapılmayacaktır bir daha
Dilerim verilecek cezamız çok ağır olmasın

Çünkü bu kanatlar artık uçacak kanat değil
Yalnızca dövmeye yarar havayı
Hava ki şimdi tümden hafifleyip kurumuş
Daha hafif ve kuru istekten
Öğret bizi aldırmayı ve aldırmamayı
Öğret bize uslu oturmayı.

Yakar biz günahlar'çin şimdi ve ölüm saatimizde
Yakar bizler için şimdi ve ölüm saatimizde.


II

Lady, üçbeyaz pars çöktü altına ardıçın
Gün serinliğinde, yedikten sonra tıka basa
Bacaklarımı yüreğimi ciğerimi ve ne vardıysa
Kafatasımın yuvarlak oyuğunda. Ve Tanrı dedi
Yaşayacak mı bu kemikler? Yaşayacak mı
Bu kemikler? Ve bir zamanlar ne vardıysa
Kemikler içre (çoktan kurumuş) cıvıldadı:
İyiliği yüzünden bu Lady'nin
Sevimliliği yüzünden ve düşüncelerinde
Yüceltmesi yüzünden Bakire Meryem'i,
Işıl ışıl parıldarız . Ben ki dönüşmüşüm burada
Sunuyorum eylemlerimi unutulmaya ve aşkımı
Çölün gelecek kuşaklarına ve sukabağına.
Bu yüzdendir geri aldım
Bağırsaklarım göz liflerimle sindirilmez parçalarımı
Parsların burun kıvırdığı. Lady bir yanda dalmış
Beyaz tuvaletiyle, derin düşüncelere, beyaz tuvaletiyle.
Kemiklerin beyazlığı çeksin hele cezasını unutkanlığın.
Hayat yok ki içlerinde. Değil mi ki unutulmuşum
Ve unutulacaktım, öyleyse unutacağım
Bunca bağlı, yönelmiş tek amaca. Ve Tanrı dedi
Yalvaçlığını yele de, yele yalnız, çünkü yalnız
Yel dinleyecek. Ve kemikler cıvıldadılar
Çekirgelerin kemirme sesiyle şarkılarına başladılar

Sessizliğin Lady'si
Sakin ve acılı
Solgun ve en yetkin
Gülü anıların
Gülü unutkanlığın
Tükenmiş ve can-katan
Kaygılı ve dinlendiren
Biricik Gül
Şimdi Bahçedir
Tüm aşkların bittiği
Tüket ezincini
Doyurmayan aşkın
Katmerli ezincini
Doyuran aşkın
Sonu, bu sonsuz
Yolculuğun çıkmaza
Bitimi her şeyin ki
Bitirilemez
Kelamsız konuşma ve
Hiç konuşmasız kelam
Öğüşler Anamıza
O Bahçe için
Tüm aşkların bittiği.

Bir ardıçın altında şakıdı kemikler, dağılmış ve parıltılı
İyi ki dağıldık, pek hayrımız dokunmadı birbirimize,
Gün serinliğinde bir ağaç altında, hayır duasıyla kumların ,
Unutup kendilerini ve birbirlerini, birleştiler
Sessizliğinde çölün. İşte ve topraktır ki sizler
Bölüşeceksiniz kardeşçe. Ve ne ayrılma ne de birleşme
Söz konusu. Toprak bu topraktır. Elimizde kalıtımız.


III

İlk dönemecinde ikinci merdivenin
Dönüp de gördüm aşağ'da
Aynı görüntü sarılmıştı tırabzana
Buğusu içinde kokuşmuş havanın
Boğuşuyordu merdivenlerin şeytanıyla,
Aldatan suratı umut ve umutsuzluğun .

İkinci dönemecinde ikinci merdivenin
Bıraktım onları büküle döne aşağ'da;
Başka yüzler yoktu ve karanlıktı merdiven,
Islaktı, kertikliydi, bir yaşlının onmaz salyalı ağzı ,
Geçkin bir köpekbalığının çentikli boğazı gibiydi.

İlk dönemecinde üçüncü merdivenin
Bir pencere vardı incir biçimi açılmış
Ve çiçekli alıçlardan ve bir çayırlıktan ötede
Geniş sırtlı biri, bürünmüş mavi ve yeşile,
Büyüledi Mayıs zamanını antik bir flütle.
Savrulan saçlar hoştur, kumral saçlar yüze savrulan ,
Leylaklar ve kumral saçlar;
Oyalanmış, flütün ezgisi, biter ve adımları düşüncenin üçüncü merdivende,
Duralamada, duralamada; ve güç, umut ve umutsuzluktan öte
Tırmanmada üçüncü merdivene.

Tanrım, değmez benim gibisine
Tanrı m , değmez benim gibisine ama neydi o kelam söyle.


IV

Kimdi yürüyen arasında menekşelerle menekşelerin
Kimdi yürüyen arasında
Değişik yeşillikte çeşitli tarhların
İlerleyip beyazlı mavili, Meryem'in renkleri içre,
Söz edip boş şeylerden
Bir yadsıyıp bir kabullenerek sonrasız acıyı
Kimdi katılan ötekilere, yürürlerken,
Kimdi gürleştiren çeşmeleri, canlandıran pınarları

Serinleten kızgın kayayı ve pekiştiren kumları
Hezaren çiçeği mavisiyle , Meryem'in mavisi,
Sovegna vos ( Unutma beni )

İşte yıllar, geçip gider aradan , taşıyan
Kemanlarla flütleri uzaklara, sağaltan
Uykuyla uyanış arası zamanda yürüyeni , bürünen

Ak ışığa, dalga dalga, sarmada gövdesini , dalga dalga.
Yeni yıllar yürür, sağaltıp
Parlak bir gözyaşı bulutunda, yılları, sağaltıp
Yeni bir şiirle antik şiiri. Kurtar
Zamanı. Kurtar
Erişilmez düşlerdeki yorumlanmamış düşü
Yaldızlı ölü arabasını çekerken süslü ünikornlar.

Sessiz bacı beyaz ve mavi peçesiyle
Porsuk korusunda, bahçe tanrısının ardında,
Flütü soluksuz, baş eğdi, imledi ama tek kelam etmedi

Ama çeşmeler gürleşti, kuşlar şakıdı aşağ'ya
Kurtar zamanı, kurtar düşleri
Simgesidir kelamın, duyulmadık, söylenmedik

Yel binlerce fısıltı düşürmeden porsuklardan

Ve sonra bizim sürgünlüğümüz


V

Yitik kelam yitmişse, edilmiş kelam edilmişse
Duyulmadık, edilmedik
Kelam edilmemiş, duyulmamışsa;
Hala edilmemiştir o kelam, O Kelam duyulmamış,
Tek kelamı olmayan O Kelam, O Kelam içinde
Bu alemin, bu alem için;
Ve ışık parıldadı karanlıkta ve
O Kelama karşı tedirgin alem hala dönüyordu
Ortalarında O sessiz Kelamın .

Ey ulusum benim, ne ettim ben sana.

Nerde bulunacak o kelam, o kelam nerde
Çınlayacak? Burada değil, yeterli sessizlik yok
Yok denizlerde ya da adalarda, yok
Kıtalarda, çöllerde ya da yağmur ülkesinde,
Yok onlar için ki karanlıkta yürürler
Hem gündüz vakti, hem gece vakti
Uygun vakit ve uygun yer burada değil
Hiç bağışlanma yeri yok onlara, o yüzü tanımadılar
Hiç kıvanma zamanı yok onlara, şamata içre yürüdüler ve o sesi yadsıdılar

Yakaracak mı peçeli bacı onlar için
Ki yürüyüp karanlıkta seçerler seni ve yadsırlar seni,
Onlar ki boynuz üzre cansız, arasında mevsimle mevsimin, zamanla zamanın , arasında
Saatle saatin, kelamla kelamın, güçle gücün, beklemekteler
Karanlıkta? Peçeli bacı yakaracak mı
Kapıdaki çocuklar için,
Çekip gidemezler ve yakaramazlar:
Yakar onlar için ki seçerler ve yadsırlar

Ey ulusum benim, ne ettim ben sana.

Peçeli bacı, ince uzun porsukağaçları arasında
Yakaracak mı onlar için ki onu incitirler
Ve dehşete düşer ve boyun eğmezler
Ve onarlar önünde alemin, yadsırlar kayalıklarda
O son çölde, arasında son mavi kayalıkların
Çöl bahçenin içinde, bahçe çölün içinde
Kurak, tükürüp buruşuk elma çekirdeklerini ağızlarından.

Ey ulusum benim.


VI

Ummadığım halde döneyim gene
Ummadığım halde
Ummadığım halde döneyim

Çırpınarak kar ve zarar arasında
Bu kısa geçişte ki orada düşler geçer
Düşlergeçmiş alaca karanlığa doğumla ölüm arası
(Kutsa beni peder) istemeyi istemesem de bu şeyleri
Granit kıyıya bakan geniş pencereden
Ak yelkenler hala uçar denize, denize uçarak
Kırılmamış kanatlar

Ve yitik yürek katılıp kalır ve kıvanır
Sesinde yitik leylakların ve yitik denizin
Ve cılız can davranır baş kaldırmaya
Çünkü eğik gökkuşağı ve kokusu yitik denizin
Davranırlar sağaltmaya
Çığlığını bıldırcınlarla fırdönen kızkuşlarının
Ve kör göz yaratır
Bomboş gövdeler, fildişi kapılar arasında
Ve koku, yeniler tuzlu tadını kumlu toprağın

Bu, gerilim zamanıdır ölümle doğum arasında
Bu, yalnızlık yeridir ki üç düş orada geçer
Mavi kayalıkların arasından
Ama porsukağacından silkelenen sesler sürüklenirken
Bırak öbür porsuk da silkelenip yanıtlasın.
Ey kutlu bacı, kutsal ana, pınarın canı, bahçenin canı,
Çektirme bize, yalanla maskara etmeyelim kendimizi
Öğret bize aldırmayı ve aldırmamayı
Öğret bize akıllı uslu oturmayı

Bu kayaların arasında bile ,
Gönül rahatlığımız O'nun elinde
Ve bu kayaların arasında bile
Bacı, ana
Ve ırmakların canı, denizlerin canı,
Ayrılık acısı gösterme bana
Ve bırak çığlıklanın ulaşsın Sana.


T. S. Eliot
Çorak Ülke, Dört Kuartet ve Başka Şiirleri
Çeviri: Suphi Aytimur

2 yorum:

Ulaş ÖNDER dedi ki...

Çeviri kimin?

Aydın Güleç dedi ki...

Ben de bilmiyordum ama bulup güncelledim. Teşekkür ederim.