Şiir, Sadece: Ömer Bedrettin Uşaklı Şiirleri
Ömer Bedrettin Uşaklı Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ömer Bedrettin Uşaklı Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Son Şehir

Anneme


Duvarda canlı ışıklar bir hayal
Bu yaldızından alevler taşan resim.
Ölümle gölgeli bir düştür, ihtimal
Bakıp bakıp bana mahzunlaşan resim.
Bu ince çerçeveden başlıyor düşüm
Gözümde canlanıyor mavi bir liman.
Bu rengi, bilmiyorum, nerde görmüşüm?
Deniz parıltılı, dağlar duman duman...

Düşünce yollara köy köy, konak konak 
Nasıl arardık o aydın şehirleri.
Derinleşen uçurumlardan korkarak
Nasıl geçerdik o azgın nehirleri...
Nasıl arardık o aydın şehirleri.

Önümüzde şarkın o kar yüklü damları 
Ve işte buzdan ışıklarla bir şafak!
Beyaz ufuklara karşıydı camları
Benim kızaktır o billur yokuşta bak!
Ve işte buzdan ışıklarla bir şafak!

Bir ince kız gibi omuzumda mavzerim
"Çakırcalım" diye başlardı türküler...
Birer ateşti o çapraz fişeklerim
Güneş batınca yavaşlardı türküler
"Çakırcalım" diye başlardı türküler...

Uzaklaşırken at üstünde bahçeden
Düşerdi omuzuma nurdan bakışların.
Limon çiçekleri dallarda ürperen...
Alevlenirdi gururdan bakışların
Düşerdi omuzuma nurdan bakışların...

Bu son şehirde kapanmıştı gözlerin:
Sütun sütundu uzaktan şelaleler.
Deniz güzel... geceler, çeşmeler serin...
Bahar sefasına dalmıştı bahçeler
Sütun sütundu uzaktan şelaleler...


Ömer Bedrettin Uşaklı
Yayla Dumanı

8 Temmuz 2016 Cuma

Hançer İstiyorum

Portakallar altında geçmiyor bu yıl güzüm;
Gönlüm, uzak bir köyün gelecek baharında!..
Aylar var ki, ey Tanrım, görünmez oldu yüzüm,
Dor atlı yaylıların süslü aynalarında...
Aylar var ki hastayım, aylar var ki öksüzüm..

Dağlar önümde boy boy, güneş gözümde tel tel;
At üstünde söylenen şiirler kadar güzel,
Türküler yakılacak ölümler istiyorum.

Bayburd'un kalesinden sakatlar geçmez elbet;
Çoruh'un sularından hastalar içmez elbet,
Yiğitçe saplanacak bir hançer istiyorum.


Ömer Bedrettin Uşaklı
İstanbul
1941

Sarıkız Mermerleri

Afrodit, aşk tahtını kurmuş yüksek başında,
Yakubun rüyasından sanki iz var taşında...
Şahikanda yaşamış efsane dünyaları,
Senden birer parçaymış kainatın dağları...
Yalçın tepelerinde kartal saklı yuvalar,
Eteğinde Aşil'den ses veren Truvalar;
Binbir çiçek açarken ormanlarında yer yer,
Saçlarını tararmış körfezinde periler...
Bahar, meşalelerle sende alkışlanırmış,
Yapraklar solarken de başında ağlanırmış...
Venüs, şen sahilinde yatarmış kumsallara,
Her taşın bir taç gibi sunulmuş krallara...
İlyad'ı çamlarının dibinde yazmış Homer,
Lesbos'tan akşamları seyretmiş seni Bodler...
Barbaros, göklerinde tanımış ülkelerini,
Yeşil ormanlarında yapmış gemilerini...
Sarıkız'ın derdiyle çatlamış kayaların,
Sarıkız'ı anarak esiyormuş rüzgarın...
Taşında ve suyunda ağlıyor onun sesi,
Zümrüt tepelerinde türkmenlerin kabesi...
Mağrur güzelliklerin ruhunda ve tenimde,
Senin yüksek başından dileğim var benim de...
Bir şey istemiyorum, ne çiçek, ne de çemen...
Ne dağ çileklerinden, ne beyaz çam balından,
Ne gemiler yapılan o kızıl çam dalından...
Ne ceylan, ne de ince türkmen dilberlerinden...
Bir parça istiyorum meşhur mermerlerinden...
Ne üstüne destanlar, sevdalar yazmak için;
Ne şekilsiz derdime bir şekil kazmak için...
Fıskiyeli havuzlar, heykeller kurmuyorum;
Mermerinden saraylar yapıp oturmuyorum;
Bir şelale parçası, bir kevser ister gibi,
Onu çürütmeyecek bir cevher ister gibi;
Bir parça istiyorum meşhur mermerlerinden...
Ne ceylan, ne de ince türkmen dilberlerinden;
Sarıkız'ın gözyaşı damlamış bir yerinden
Bir parça istiyorum meşhur mermerlerinden...
Toprağına gömdüğüm bir dağ sümbülü için,
Eteğine koyduğum bir küçük ölü için...


Ömer Bedrettin Uşaklı

Tahtacı Güzelleri

Güneşi baltaların
Ucunda taşıyarak
Burdan daha çok uzak
Bir ormana gidiyor
Tahtacı güzelleri...
Yemyeşil ormanların
Baştacı güzelleri...

Kırmızı, al, yeşil, mor
Fistanları rüzgarın
Elinde birer bayrak
Gür siyah saçlar, gümüş
Paralarla karışık
Omuzlara dökülmüş
Çam kokusuyla dolu
Taşkın göğüsler açık...

Türkülerle gidiyor
Tahtacı güzelleri...
Kırmızı, al, yeşil, mor
Fistanları rüzgarın
Elinde birer bayrak.
Semiz katırlarıyla
Yapraklara basarak
Ormanlardan ormana
Türkülerle gidiyor
Tahtacı güzelleri...
Yemyeşil ormanların
Baştacı güzelleri...


Ömer Bedrettin Uşaklı

7 Temmuz 2016 Perşembe

Deniz Hasreti

Gözümde bir damla su deniz olup taşıyor
Çöllerde kalmış gibi yanıyor, yanıyorum
Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor
Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum

Nasıl yaşayacağım ey deniz senden uzak
Yanıp sönüyor gözlerimde fenerin
Uyuyor mu limanda her gece sallanarak
Altından çivilerle çakılmış gemilerin?

Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgarı
Dalgaların gözümde tütüyor mavi, yeşil...
İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları
Ufkunda yükselmeyen güneşler güneş değil

Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden
Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım?
Ey deniz, şöyle bir gün sana bakacak mıyım
Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?


Ömer Bedrettin Uşaklı

Çoruh Akşamları

Her akşam kayboluyor Çoruh uçurumlarda;
Kızıl bir damla güneş suyuna damlamadan!..
Sular, bütün kan rengi akarken her pınarda,
Dağların boğuştuğu bu kayalık diyarda,
Çoruh uyur suyuna bir ışık damlamadan!..

Girdapların kararmış gözleri süzülünce,
Korkunç birer dev gibi sulara girer dağlar.
Karlı dağlar ardından titrek bir ay gülünce
Çoruh zincir içinde bir esir gibi ağlar ...
Korkunç birer dev gibi sulara girer dağlar ...

Granit kayalara, akıntılara karşı,
Çekilip itilerek bir kayık sürüklenir;
Reisler bağrışır zalim rüzgara karşı,
Girdaplarda bir kayık boşaltılır, yüklenir;
Çekilip itilerek bir kayık sürüklenir.

Her akşam kayboluyor Çoruh uçurumlarda;
Kızıl bir damla güneş suyuna damlamadan;
Sular, bütün kan rengi akarken her pınarda;
Dağların boğuştuğu bu kayalık diyarda
Çoruh uyur suyuna bir ışık damlamadan!..


Ömer Bedrettin Uşaklı
Artvin 
1933

Ufuk Hasreti

Sarp dağlardan örülmüş dört duvar içindeyim
Nerdesiniz güneşler, nerdesiniz ovalar?
Dağılmaz simsiyah bulutlar içindeyim
Nerdesiniz güneşler, nerdesiniz ovalar!

Yine duman kapladı zindanımda her yeri 
Çoruh'a savuruyor yaprakları sonbahar.
Nerdesiniz ey sabah ve akşam güneşleri
Nerdesiniz atımı koşturduğum ovalar?

Duvarlara çarparak çırpınan bir kuş gibi
Gözlerim uzak geniş bir ufku arıyor.
Çoruh, dağlar içinde akamaz olmuş gibi
Süzülerek geçtiği ovaları anıyor.

Ufuk... Ufuk... Upuzun deniz olsun, göl olsun!
Gözlerimi dikince kanarak indireyim
Doğan, batan güneşleri içime sindireyim
Ufuk... Ufuk.. İsterse alevden bir çöl olsun...

Bir gün ufuk derdine gönlümü verip bir an
Ufuk... diye dağları gözümle deleceğim...
Bir gün ufuk! Diyerek bu çıplak kayalardan
Bir siyah kartal gibi göğe yükseleceğim...


Ömer Bedrettin Uşaklı

6 Temmuz 2016 Çarşamba

Bataklık Güneşleri

Kuyrukları düğümlü atlarımız çamurda
Kamışlarla çizilmiş bir aynada gölgemiz...
Gözlerimiz akşamdan süzülen ince nurda;
Karşımızda nehirle kucaklaşmış bir deniz
Kamışlarla çizilmiş bir aynada gölgemiz!

Bu uzun bir ova ki karlı dağlardan ıssız;
Suların üstündeki her sazlık birer ada
Bacakları çırçıplak sıtmalı bir köylü kız
Bu bataklık içinde güneşle bir arada!
Bacakları çırçıplak, sıtmalı bir köylü kız!

Bu nurdan ve çamurdan ovayı bırakarak
Sürdük atlarımızı kızıl denize doğru!
Hâlâ orda gözyaşı çamurlara akarak
İzimizden fışkıran sulara dalan yolcu;
Bataklıkta güneşle birlikte kalan yolcu!


Ömer Bedrettin Uşaklı

Bursa'da Akşam

Bu gün de sonbahardan süzülüp doğdu akşam
Dağların yere indi koyu serin gölgesi.
Uludağ etekleri al ipekten bu akşam
Düştü yeşil ovaya kubbelerin gölgesi. 

Ufuklarda bu akşam ne sis var, ne bulut var
Selvilerin içinde bir alev Emir Sultan.
İçten dualar gibi geçiyor sanki rüzgar
Bir ilahi adaya benzeyen Yıldırım'dan.

Orada ince yollar gölgeleniyor işte
Karşıdan renk içinde solgun ay görünüyor.
Güneşin son nurundan bir damlacık içmiş de
Şu karşıki kulübe bir saray görünüyor.

Gözlerine vurunca kubbelerin gölgesi
Öz cenneti gönlümle seyrettim ben bu akşam.
Göklerde ne bir nefes, ne de bir kanat sesi
Uludağ etekleri al ipekten bu akşam...


Ömer Bedrettin Uşaklı

Son Dilek

Aşıkım, dağlara kurulu tahtım,
Çobanlar bağrımı dağlarda geçer,
Günümü yıl eden şu kara bahtım,
Engin gurbetlerden çağlarda geçer

Hasretle doldurur geçtiğim yeri,
Vahşi kuş sesleri, yaban gülleri
Bazen Akpınar'a giden bir peri,
İnce yollarımı bağlarda geçer

Örtse gözlerimi sonsuz bir diyar
Mezarım kalsa dağlara yadigar,
Gönlümü çiğneyip geçen nazlı yar,
Belki mezarımdan ağlar da geçer.


Ömer Bedrettin Uşaklı

31 Aralık 2013 Salı

Ömer Bedrettin Uşaklı

Ömer Bedrettin Uşaklı, doğumu 24 Ağustos 1904, Uşak, ölümü 23 Şubat 1946, İstanbul, Türk şair, bürokrat ve siyasetçi.

Yaşamı

İlk öğrenimini Uşak'ta, orta öğrenimini Sivas'ta tamamlayıp, 1927'de Mülkiye Mektebi'ni bitirip idari hayata atıldı. Bursa'da maiyet memuru olarak staj yaptıktan sonra Mudanya kaymakam muavinliğine atandı. Daha sonra Ünye ve diğer çeşitli ilçelerin kaymakamlıklarında ve bir süre de Artvin vali vekilliğinde bulundu. 1938-1943 yılları arasında mülkiye müfettişliği yaptı. 1943 yılında 7. dönem Kütahya milletvekili seçilerek meclise girdi. Genç yaşta (42) verem hastalığından vefat etti.

Çalışmaları

İlk şiirleri yüksek öğrenimi sırasında Milli Mecmua'da yayınlandı. Anadolu'da görev yaptığı yıllarda tanıdığı yöreler, kişisel izlenim ve gözlemleri şiirinin duygu ve düşünce kaynağını oluşturdu.

Doğayı izlenimci bir gözle, ülke gerçeklerini ve bireysel duygulanışları içli bir duyarlılığın sezgileriyle ve öznel bir bakışla, şiirinde yansıttı. Dönemin "Anadolu Şairi" olarak ünlendi. Eşini ve kızını kaybetmesi şiirine hüznü ve iç duyarlılığı getirdi.Sarı Kız Mermerleri adlı şiir kitabını kızına adamıştır.

Anadolu'dan değişik, canlı görünümler çizmiştir. Kullandığı simgeler ve yaptığı betimlemelerde "hayal"i ön planda tutmuştur. Doğa, gurbet, deniz, ölüm ve özlem, şiirlerinin başlıca temalarıdır. Hece ölçüsü geleneğine kısmen bağlı kalmıştır. Giderek öz bakımdan, bu geleneğin öncüleri olan Faruk Nafiz Çamlıbel ve Orhan Seyfi Orhon'un etkilerinden arınmış, çağdaş Fransız şiirinin yapı özelliklerinden yararlanmıştır.Son Şehir adlı şiiri onun şiirindeki bu değişim ve gelişime işaret eder.

Öz ve sade bir söyleyişi vardır. Şiirlerinin önemli bir bölümü Türk Müziği bestekarları tarafından bestelenmiştir. Özellikle Kaptanzade Ali Rıza Bey ve Cevdet Çağla'nın yaptığı besteler halk tarafından çok sevilmiş ve beğenilmiştir. Bu gün bile bu şarkılar söylenmekte ve yeni kuşaklar tarafından benimsenmektedir. "Yıldızların Altında", "Eğilmez Başın Gibi", "Kapıldım Gidiyorum" adlı besteler örnek verilebilir.

Eserleri

  • Efe'nin Bayramı,
  • Deniz Sarhoşları, 1926 (değiştirilmiş 2. Basım, 1929).
  • Yayla Dumanı, 1934.
  • Sarı Kız Mermerleri, 1940; Yayla Dumanı-Seçme Şiirler.
  • Deniz Hasreti,
  • Veda,
  • Aşkımın Kini,
  • Bir Hançer İstiyorum,
  • Dağ Başında Bir Gece,
  • Efe'nin Müjdesi,
  • Engin Şarkısı,
  • Kim Bilir?,
  • Sevgiliye,
  • Sevgiliye Üç Sual,
  • Sılaya Giderken,
  • Son Dilek,
  • Yıldızların Altında
  • Munzur dağları