Şiir, Sadece: Deniz Hasreti
Deniz Hasreti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Deniz Hasreti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2016 Perşembe

Deniz Hasreti

Gözümde bir damla su deniz olup taşıyor
Çöllerde kalmış gibi yanıyor, yanıyorum
Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor
Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum

Nasıl yaşayacağım ey deniz senden uzak
Yanıp sönüyor gözlerimde fenerin
Uyuyor mu limanda her gece sallanarak
Altından çivilerle çakılmış gemilerin?

Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgarı
Dalgaların gözümde tütüyor mavi, yeşil...
İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları
Ufkunda yükselmeyen güneşler güneş değil

Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden
Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım?
Ey deniz, şöyle bir gün sana bakacak mıyım
Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?


Ömer Bedrettin Uşaklı

9 Nisan 2015 Perşembe

Deniz Hasreti

Akın Piyesi'nden


- Suna

Demir'in hediyesi bir çini...

- İstemi Han

Yeşil hem de!
Ben bu rengi taşırım her zaman can köşemde
Yeşilde ne arar da bulamaz insanoğlu?
Yeşil bu... Varlık dolu, gök dolu, umman dolu
Bir ucu gözlerinde, bir ucu engindedir,
Meyva veren ağaçlar bu çini rengindedir,
Bu çini rengindedir bahar, deniz, kır, orman,
Bana Tanrım gözükür yeşil dediğim zaman.
Toplanmış bütün bunlar yeşil çininde senin
Gizli arzuları var bunda bütün ülkenin,
Bunu ancak biz duyar, biz anlarız bu dilden...

- Suna

Yeter, Baba, bu kadar içlendiğin yeşilden.

- İstemi Han

Bir çini parçasında bütün hasretlerimiz!
Kalmadı Anayurt'da bir tek yeşil yerimiz,
Suları kumlar içti, güneş yedi ekini,
Asırlarca sarıya çaldı toprak rengini.
Çölde ölen ballara bir mezar olsun diye
Yeşilin hasretini Türk işledi çiniye.
Yurtta yeşillik ancak çinidedir, Yavrular!
(Dalgın ve heyecanlı)
Tanrım, nasıl kesildi köpüren, taşan sular?
Dağlar mı yassılaştı? Ovalar mı delindi?
Neden coşkun suların sesi gittikçe dindi?
Yalnız bu ırmakların suyu olsaydı dinen!
Tarlasiyle uğraşan, sürüsüyle geçinen
Anayurd'un sesi de bu sularla alçaldı,
Binbir göğüste ancak bir tek inilti kaldı...
Yıllarca bulutlara bakarak derin derin
Bekledik hiç gelmeyen yağmurunu göklerin.
Başaklar yandı gitti boyunu gösterirken,
Koyunlar can çekişti yavrusunu verirken,
Meyvalar kızarmadan dalı üstünde soldu,
Irmak yatağı kumsal, kırlar dikenlik oldu.
Su beklerken karadan, gökten, içdeniz bile,
Kabında eksilmeğe başladı bu derd ile.
Her ufkunda bir başka ufuk veren bir deniz
Toprak bir testi kadar çatlağından habersiz,
Yıllarca sularını sızdırmağa koyuldu.
Dalgalar, kıyıları her yaz daha dar buldu...
Karalar, susuzluktan çatlamış bir dudakla,
Kanmıyordu denizi bağrına boşaltmakla,
İçiyor, hiç durmadan içiyordu denizi...
Bu içiş asırlarca susuz bıraktı bizi.
Böyle uzaklaşınca ağır ağır o bizden
Biz ayrı düşmemeğe and içmiştik denizden,
Biz de uğultularla denizin ardı sıra
Başka bir deniz gibi dağdan aktık bayıra...
O gitti, biz yürüdük, o saklandı, biz sorduk,
Deniz geriledikçe bizler ilerliyorduk.
O kaça, biz yaklaşa, biz yürüye, o gide,
Bıraktık dünyâ değer ülkeleri geride!


Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları