Şiir, Sadece: Alain Bosquet şiirleri
Alain Bosquet şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alain Bosquet şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Bir Tekne Ver Onlara

Bir tekne ver onlara:
ufku zıpkınlamaya gidecekler.
Bir çakıl ver onlara:
bir dağ yapacaklar ondan.
Birkaç sözcük ver onlara
kutsal kitaplarını yazsınlar diye
ve bir fırça
ikinci bir gök çizmek için.
Ama sakınmak istiyorsan eğer,
bir kez bak onlara başka bakma:
üzerinde bir evren kuracaklar.


Alain Bosquet
Çeviren: Özdemir İnce

Hiç Anlamadın

Hiç anlamadın
nasıl sevilir -yitmek için-
önemsiz nesne:
tabak, çakı, sönmüş lamba.
Hiç anlamadın
nasıl sevilir -kendini bulmak için-
ayaktakımı meyveler:
elma
yaban kirazı,
bir kırlangıcın gizlendiği karpuz.
Hiç anlamadın
insan nasıl sever:
aşksın sen.


Alain Bosquet
Çeviren: Özdemir İnce

10 Ocak 2014 Cuma

Beaujon Hastanesi

I
 
Göğsümde 
bir tren devrildi. 
Ben bir kazanım. 
Bir lastik teker. 
Şarkıların biraz 
oksijen istedikleri 
bu yaşlı yüreği sakinleştirmeye 
yeter mi bir iğne? 
Göğsümde bir demir yığını 
bağımsız olmak istiyor. 

II 
Yüzüm yok benim: 
bir grafik, yanan bir düğme, 
ekranda bir zigzag. 
Kan benim kanım değil, 
bir şişeden geliyor, 
bir tur atıyor ve kentin altında 
üvezağaçlarının ortasında 
bir kanaldan çekip gidiyor. 
Anonimliği öğreniyorum. 
Bir sayıyım ben. 
Süngerim. 

III 
Evren bir yatak, 
ovası var, plajı, tatlı tatlı 
inleyen ırmağı var. 
Buradakileri ziyaret ediyorum: 
havlu, küvet, 
kendisiyle tartıştığım şırınga 
çünkü yaşam karmaşa, çünkü yaşam pıhtı. 
Bazen bir örtü altında tir tir 
bakım isteyen bir şiir 
buluyorum. 
Yatak, evrenim oluyor. 

IV 
Küçülmeyi öğrenmek gerek. 
Dört duvar sarı 
uzakta bir hastalık ateşi gibi 
geniş alanım varken. 
Pencere hiçliğe bakıyor, 
gece korkuya. 
Çıkarıp atıyorum ceketimi, ayakkabılarımı 
ve on iki sözcüğe indiriyorum şu eski sözlüğü. 
Giysi dolabı herhangi bir çocukluktan söz ediyor bana. 
Tavandan biraz yaklaşmasını istiyorum. 
Tek kola ihtiyacım var 
ve yarım bir dize. 
Bir saat sürüyor bir yüzyıl. 
Siliyorum bir perşembeyi, pazarı, salıyı. 
Tasarruf ediyorum yaşlılıktan. 
  
V 
Söyler misiniz, kimin kanıdır 
damarlarımda dolaşan? 
Cesaretiniz yok mu yanıtlamaya? 
Laboratuar analizlerinden 
yeterli bir sonuç çıkmıyor. 
Ne şu adama ait bu kan 
ne safkan ceylanlara, 
ne de şafaktan önce 
benim için toplanan yıldızlara. 
Bir hemşire sır veriyor: 
ÒDenizin kanı bu: 
onca köpük, bir camgöz, 
bir ada ve bir yığın esriklik!


Alain Bosquet

Bilgisayar

Jean Ghata'ya


Tıraş bıçakları ikiye bölüyorlar sözcüklerimizi.
Kimin ağzından çıkıyoruz? Evren, şafağın 
sislerinde yitmiş bir Boeing. 
Hiçbir şeyi sevmiyoruz bilgisayar çağında. 

Yıldızların gebeliğini öngörmek yeterli. 
Kapak mankeni kızlar geveze şairlere 
randevu vermiyorlar artık. Anlamak isteyenler 
dom dom kurşunu yiyecekler karınlarına.

Ruh, çok pahalı bir köpek: sandviç atılsın kendisine! 
Özlem mühürlenmiş. Kuşkunun onuruna 
sıkıntımızdan daha uzun metrajlı bir film çevireceğiz. 

Kim boşaltacak karşılıksız gözlerimizi 
bir banka gibi? Kutsal dağ hapını içiyor 
ve hiç gebe kalmayacak.


Alain Bosquet

Çakıl Dostum

Çakıl,
demek yerine:
“Günaydın çakıl”,
imrenirdim sana
yıllarca,
kabul etmekle
konuşmayı benim yerime.
“Günaydın ozan”
demeliydin, hatta
“Günaydın çakıl”,
tanıtlamak için bana
aldanmayasın diye sözcüklerle.
Ben çakıl olduğum zaman,
daha değerli senden,
özlerdim
insan olmayı.
Biz kardeş olurduk,
ve öyle kıskanç
kıyıcı doğamızla.


Alain Bosquet

Deniz

Deniz mavi bir balık yazıyor,
siliyor gri bir balığı.
Deniz alev alan bir kruvazör yazıyor,
siliyor kötü yazılmış bir kruvazörü.
Şairlerden daha şair
müzisyenlerden daha müzisyen
benim yorumcumdur,
eski deniz,
geleceğin denizi,
taçyaprak taşıyıcısı
kürk taşıyıcısı.
Yerleşiyor içimin derinliğine:
yeşil bir güneş yazıyor,
siliyor  eflatun bir denizi.
Yarı açık bir güneşi yazıyor deniz
kaçıp giden bin köpekbalığı üzerine.


Alain Bosquet

İnsanı İnşa Etmek

Çok büyük oldu cömertlikleri.
Kaplan dedi: “Ona gözlerimi veririm.”
Ayçiçeği: “Yolculuk edebilsin,
taçyapraklarımın yolculuk etmesi gibi,
doğudan batıya.”
Deniz: “Gitsin gelsin,
yeniden gitsin yeniden gelsin diye.”
İguana: “İşte pullarım
korusunlar diye kendi ısırıklarından.”
Tuz: “Birkaç yakıcı hasreti olsun
yakıcı oluşum gibi.”
Dağ: “Ona büyük olmayı öğreteceğim.”
Kanarya: “Ona şarkı söylemeyi öğreteceğim.”
Albatros: “Ona katı temizliğimi bırakıyorum.”
Kömür: “Binlerce yıl sonra
benim gibi olacağını bilecek mi?”
Orkide: “Ona tenimi saklıyorum;
var mı ondan yumuşağı?”
Yıldız: “Benim baş dönmem ona kanıtlayacak 
üstesinden gelmek zorunda olduğunu.”
Arı: “Ona iş bulacağım.”
Zaman: “Benden daha tembel olsun,
mutluluk formülümdür bu.”
Uzay: “Hafif olsun, küçük olsun,
benim olmak istediğim gibi.”
İpek: “Ona hiçbir şey sunmuyorum,
bana benzesin isterim.”
Sayı üç: “Kendini ikiye bölsün
ve yedekte korusun, ey kutsal üçlü!”
Irmak: “Kaynağım ona, ırmak ağzım ona,
bilsin diye kan nereye koştuğunu.”
Tanrı: “Bütün gücüm ona, yerimi alsın diye.”


Alain Bosquet

Kadın

Orkide canına kıyıyor senin ellerinde.
Ölüyor kalçalarını yalayan okyanus.
Neden zorla tutuyorsun içinde
beyaz arılar giyinmiş iskeletimi?
Çürük meyvelerden bir kolye gibi
satıyorsun ekvatorumu. Bir deniz hayvanı
kabuğuyum sağ göğsüne asılı.
Küfür dersleri için hangi öğrencileri seçeceksin?
Sözcüklerin ağır, boğazına kadar kan dolu.
Masalın cahil. Al kırbacını
ve güçsüz sözümden al hıncını.
Kadın, senin etinde kendi üzerime tükürüyorum.


Alain Bosquet

9 Ocak 2014 Perşembe

Kuşku

Neden gözlerin yaralı, neden gövden,
neden memelerin üzgün avuçlarımda,
neden ağırsın: birkaç pişmanlık acısı,
birkaç amaçsız kar, biraz reçine?
Bir adam orada kendi darağacıyla
dinleyen serçe sıcaklığı arasında;
burada bir kadın, ama göze alamıyor aklı
başkaldırmayı kuşkuya.
İkisi de insancıl sözcükler yaratırlardı,
imgeler yaratırlardı, her ikisi de
ama ne yapıyorlar şimdi, artık
yalnızca bir yabanıl hayvan olan elleriyle?
Neden kitaplar yazalım isteksizce,
neden yetinelim boş sayfalarla,
neden yaşayıp duralım
her sözün yeni bir intihara sürüklediği
düş kırığı ozanlar?


Alain Bosquet

Ozanın Aşkı

Bir ozan seviyor sizi
dişi bir meşe olmak
hakkı tanıyor size
yüz tapınaklı bir ırmak
gezgin bir kuyrukluyıldız
bir ozan seviyor sizi
alıştırmak için sizi
kenar mahallelerine
siz olacak evrenin
bir ozan seviyor sizi
ve sorumlu tutuyor sizi
çok uzun bir sonsuzluktan
uysal tanlardan
uçan balıklı göllerden
bir ozan seviyor sizi
ve her şey izinli size
mutlu böcek
kutsalın kutsalı günah
bir ozan öldürüyor sizi
daha çok sevmek için
sizinle besleyeceği sözcükleri


Alain Bosquet

Rüzgar

Koş, bir burnu tutmaya koş.
Koş, bir omuzu ısırmaya
altı halkalı bir gözü derlemeye koş.
Koş, bir yüze, çeneye 
dokunup geçmelisin.
Koş, pazar rüzgârı,
beyaz sayfalar gibi
koyunları toparlamaya koş. 
Çıplak kollarımı aldın,
sana dolanan bacaklarımı
ve yitirdin.
Yüz buruşturmalarımı sakla hiç olmazsa.


Alain Bosquet

Şiirin Derkenarındaki Yazı

İç geçirmelerimi satın alın.
Kuşkularımı alın.
Size bir külah yüz buruşturması mı vereyim?
Her şeyi sattığımda
Kendimden uzakta yeniden doğmaya gideceğim
bir hintkirazıyla çok yumuşak bir öpücük 
adsız birkaç nesne arasında.
Umutlarımı satın alın.
Gerçekliklerimi alın.
Bir külah gülücük mü vereyim? 
Ben dört mevsim satarım.

*

Neden 
çınardan uzaktadır çınar?
Neden
ırmağın dibinde değil ırmak? 
Neden 
duvar terketti duvarı?
Çıktılar kendilerinden
anlamak için
benimsemek için kendilerini.
Ben de terkediyorum kendimi:
tanıyorum mutluluğu
sahte çınar,
kuru ırmak,
çok yumuşak
bir duvar olarak.

*

Dilinize hiç özen göstermiyorsunuz:
işte onun için
ahududularınız yılan üretiyor,
takımadalarınız kan öksürüyor,
parçalanıyor tepeleriniz
likör bardakları gibi,
güneşleriniz sakat
ve çökmüş yatakların üzerine otturmaya gidiyorlar.
Diliniz
hiç özen göstermiyor size:
öleceksiniz
ilk düzyazı bunalımı geçirir geçirmez.


Alain Bosquet

Sıradan Gün

Kır saçlı bir adamım
sabahleyin ateş yiyici
sürüngenlerin koşturduğu 
düşlerinden sıyrılan.
Bu adam selamlar eşini,
“Artık okşamalarımızı anımsamıyorum”
dermiş gibi.
Tartılır, traş olur, 
gözlerinin altında torbalar, boks yapar. 
Çırılçıplaktır çayını içerken:
tembelliği üstesinden gelir güvensiz gülüşünün.
Mektuplarını çöpe atar. 
Rastgele telefon eder,
bilmez kime ettiğini:
“Kusura bakmayın hanımefendi:
iyi kaynaktan aldım haberi, 
yarın öleceksiniz.”
Tozunu alır bir eşyanın.
Kimseye göstermeden
tükürür şiirlerinin üstüne.
Bir kanaryası olsaydı
yolardı tüylerini.


Alain Bosquet

8 Ocak 2014 Çarşamba

Sözcüklerin Yazgısı

Her sabah at sözcüğü
kalkıp yemini yiyor.
Giyip yeşil gömleğini
saban sürüyor mevsim sözcüğü.
Bir yıldız parçası için
canla başla çalışıyor
leylek sözcüğü.
Tartışıyor inatçı umutla
sürgün sözcüğü.
Yalnızca okyanus sözcüğü
daha özgür sayabilir kendini:
Durmadan yolculuk yapıyor
genç balinalarla.
Emeklilik hakları yoktur,
İyi davranın sözcüklere.


Alain Bosquet

Şu Ertesi Gün

yırtıcı bir ufukla buluşacağım
senden söz etmek 
yalan söylemek
yenik düşmek için
mektubunu yüksek sesle okudum
gezegenin hemen yıkılıveren
on dört başkenti karşısında
sana bulutlarda doğmuş zebralar gibi
tatlı nehirler getireceğim
zehirli ve okyanuslarda
zıplayan köpekbalıklarından
daha değerli bulacağım seni


Alain Bosquet

Tan Olmak

Tan olmak
kutsamak için tanı;
kuş olmak
hayran olmak için kuşa;
çimen olmak
yaraşmak için çimen yaşamına:
yitmekti sevmek
sevilende.
Yele oldum
(günaydın, kısrak!)
Taşyaprağı oldum,
(iyi akşamlar, gelincik!)
ve şu yassı çakıl
öteki çakılların arasında
dalgaların çarptığı.
Değişim,
artık değişmek istemiyorum:
seviyorum.
Aşk,
artık sevmek istemiyorum:
değişiyorum.


Alain Bosquet

Tanımsız

sevgi
çılgın antiloplara bu okyanus
sevgi
zil zurna sarhoş yıldıza
gözümü çivileyen bu göz
sevgi
bize benzeyen tukanların
uyudukları bu valiz
sevgi
kendi dizleri altında sürgün olmaya
karşı çıkan bu güneş
sevgi unutuş
ve mandalina belleğimizi
kemiren bu aç sözcükler


Alain Bosquet

Tanımsız Şiir

Şiir, boğazın orta yerindeki bu ülser.
Şiir, kafatasını temizleyen bu akbaba.
Şiir, aklını yitirdiğin bu poker.
Şiir, gerçeklikten bu kaçma ödevi.
Şiir, sözcüklerin birbirini öldürdükleri sessizliğin.
Şiir, bu çığırtkan ve etobur çiçek.
Şiir, derinin altında yatan bu kızkardeş.
Şiir, en tatlı şeylere edilen bu küfür.
Şiir, sevecenliğin dibindeki bu isyan.
Şiir, görünür krallığı reddedişin.
Şiir, sana kuşku şırıngalayan bu zehir.
Şiir, ağaçları deli bu bahçe.
Şiir, artık hiçbir şey öğrenmemek için aldığın ders.
Şiir, doğduğun okyanusa dönüşün.
Şiir, senden başkası olma mutluluğun.


Alain Bosquet

7 Ocak 2014 Salı

Uzun Liste

Listeniz o kadar uzun ki!
Külü kendine eş edinen Shelley 
Varlığın ve yokluğun en iyi dostu Keats.
Aşkı savunduğu için katledilen Puşkin
Lermontov ve yazı tura yaşamı.
Kendini karikatürü sanan Tristan Corbière.
Bütün yüzleri reddeden Lautréamont.
Arpa ve buğday gibi biçilmiş Peguy.
Ruhu delinip ameliyat edilmiş Apollinaire.
Saçma ve başkaldırı arasındaki Mayakovski.
Divitini damarlarına banan Yesenin
Listeniz çok fazla uzun!
Genç şairler,
bağışlayın beni
sizden iki kat fazla yaşadığım için.


Alain Bosquet

Yalancı Çınar

sevgili filozofu olacaktı.
Sayısız görevler:
buyruk vermek yağmura göğe dönmek için,
temizlemek eski yanardağı
donuk salyalarından,
yaymak denizi yatay,
öğretmek asfalta
birkaç sevi sözcüğü,
olmayı sonunda bir çakıltaşı
yuvarlanan yuvarlanmayan.
Kül anlam taşır yalnız.


Alain Bosquet