Şiir, Sadece: Dul Adamın Tangosu
Dul Adamın Tangosu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dul Adamın Tangosu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Haziran 2013 Cumartesi

Dul Adamın Tangosu

Ey kindar, artık bulmuş olmalısın mektubu,
şimdi ağlamış olmalısın hiddetten,
ve sataşarak anısına annemin şimdi
çürümüş kancık
ve köpekanası diye çağırmış olmalısın O'nu,
sen şimdi terk edilmiş, yapayalnız
içiyor olmalısın akşam çayını
bakışlarını dikerek benim eski, hep boş kalacak potinlerime
ve artık anımsamak istemeyeceksin hastalıklarımı,
gece düşlerimi, öğünlerimi,
sanki hâlâ ordaymışım gibi küfredişini bana
ve tropiklerden, Corringhi hamallarından,
beni oldukça sarsan zehirli sıtmadan
ve hâlâ nefret ettiğim o berbat İngilizlerden yakınmanı bana

Sen, kindar, işin doğrusu, nasıl da büyük gece,
nasıl da yalnız toprak!
Issız yatak odalarında buldum yeniden kendimi, yenilerde
savuruyorum döşemeye pantolonu ve gömleğimi,
askı yok odamda, hiç kimselerin yok duvarlarda resmi.
Ruhumun karanlığından ne kadarını vermezdim ki
alabilmek için seni geriye,
ve ayların adı nasıl da tehdit edercesine gelmiyor bana,
ve hangi kasvetli davul sesine sahip değildir ki kış sözcüğü.

Bulacaksın sonra palmiyelerin altına gömülü bıçağı,
beni öldüreceğinden korktuğum için saklamıştım oraya
ve tam da birdenbire koklamak isterdim elinin ağırlığına ve
ayağının ışığına alışmış olan o mutfak çeliğini:
toprağın rutubeti altında, sağır kökler arasında,
bütün insansı dillerin işe yarar aleti tanıyor yalnızca
senin adını,
ve kalın toprak kavrayamıyor esrarlı ve
tanrısal maddelerden yaratılmış adını.

Böylece acı veriyor bana
bacaklarının berrak gününü düşünmek
uzanırlarken birbirleri üzerinde
güneş suyu gibi keskin ve usul,
ve gözlerinde uyuyarak ve titreyerek yaşayan o kırlangıcı,
ve yüreğinde barındırdığın o öfkeli köpeği düşünmek,
şimdiden sonra aramızda kalacak
ölümü de böyle görüyorum,
ve soluyorum havada külü ve yıkılışı,
her zaman
beni kuşatan uzun, yalnız odada.

Bu dev deniz esintisini vermek isterdim
tez soluk alışların için,
uzun gecelerde işitilmiş, unutuşa karıştırılmamış,
atın teniyle kırbaç gibi bütünleşmiş havayla.
Ve işerken işitmek için seni karanlıktaki evin arkasında,
sanki sen ince, titrek, gümüş beyazı, serkeş bir balı döktün.
Kaç kere ödüllendirmezdim ki
sahip olduğum bu gölge korosunu,
ve yüreğimde işitilen işe yaramaz kılıcın gürültüsü,
ve alnımda yalnız oturan kanlı güvercin
ve çağırır yitirilmiş şeyleri, yitirilmiş yaratıkları
tuhafça ayrılmazmış gibi ve yitirilmiş maddeleri.


Pablo Neruda
"Yeryüzünde İkinci Konaklama'dan"


Tango Del Viudo (Orijinal)

Tango Del Viudo

Oh maligna, ya habrás hallado la carta, ya habrás llorado de furia,
y habrás insultado el recuerdo de mi madre
llamándola perra podrida y madre de perros,
ya habrás bebido sola, solitaria, el té del atardecer
mirando mis viejos zapatos vacíos para siempre,
y ya no podrás recordar mis enfermedades, mis sueños nocturnos,
mis comidas,
sin maldecirme en voz alta como si estuviera allí aún
quejándome del trópico, de los coolíes corringhis,
de las venenosas fiebres que me hicieron tanto daño
y de los espantosos ingleses que odio todavía.

Maligna, la verdad, qué noche tan grande, qué tierra tan sola!
He llegado otra vez a los dormitorios solitarios,
a almorzar en los restaurantes comida fría, y otra vez
tiro al suelo los pantalones y las camisas,
no hay perchas en mi habitación, ni retratos de nadie en las
paredes.
Cuánta sombra de la que hay en mi alma daría por recobrarte,
y qué amenazadores me parecen los nombres de los meses,
y la palabra invierno qué sonido de tambor lúgubre tiene.

Enterrado junto al cocotero hallarás más tarde
el cuchillo que escondí allí por temor de que me mataras,
y ahora repentinamente quisiera oler su acero de cocina
acostumbrado al peso de tu mano y al brillo de tu pie:
bajo la humedad de la tierra, entre las sordas raíces,
de los lenguajes humanos el pobre sólo sabría tu nombre,
y la espesa tierra no comprende tu nombre
hecho de impenetrables substancias divinas.

Así como me aflige pensar en el claro día de tus piernas
recostadas como detenidas y duras aguas solares,
y la golondrina que durmiendo y volando vive en tus ojos,
y el perro de furia que asilas en el corazón,
así también veo las muertes que están entre nosotros desde ahora,
y respiro en el aire la ceniza y lo destruido,
el largo, solitario espacio que me rodea para siempre.

Daría este viento de mar gigante por tu brusca respiración
oída en largas noches sin mezcla de olvido,
uniéndose a la atmósfera como el látigo a la piel del caballo.
y por oírte orinar, en la oscuridad, en el fondo de la casa,
como vertiendo una miel delgada, trémula, argentina, obstinada,
cuántas veces entregaría este coro de sombras que poseo,
y el ruido de espadas inútiles que se oye en mi alma,
y la paloma de sangre que está solitaria en mi frente
llamando cosas desaparecidas, seres desaparecidos,
substancias extrañamente inseparables y perdidas.