Şiir, Sadece: Francis Ernest Kobina Parkes
Francis Ernest Kobina Parkes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Francis Ernest Kobina Parkes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Şubat 2017 Salı

Apocalypse

Kıyamet gününe yakın
Görünümü değişecek yeryüzünün
Güneş gece yarısı olacak, ay da kan
Kıyamet gününe yakın.

Ama şimdi, kılıçların daha saban demiri olmadığı
Mızrakların mızraklıklarını sürdüğü şu günde
Gözünüzü dört açın çocuklarım.

Diyelim ki mango ağacının gölgesinde yürüyorsunuz
Ya da koşuyorsunuz kızgın güneşin altında.
Bir hiç olduğunuzu kabul edeceksiniz.
Okların ok olarak kaldığı,
Mızrak ve oraklardan doğan mucizenin
Görünmeyen bir mucize olarak kaldığı şu günde
Ulusumuzda olsun çocuklarım,
Köpeklerin söylevler verdiği,
Boynuzların insan alınlarını süslediği ülkelerde
Kinli Sasabonsam'ın kara ve gizlemli
Bir zindanına sürüklerse sizi
Rastlantıyla, minik ayaklarınız
Gümüş pullarla kaplı denizkızlarının
Ve deniz hayvanlarının insanlıkla alay ettiği
Bu garip, insanlıktan uzak ülkede

Takılırsa gözleriniz bir taşa
Kara, cansız, pis, sakallı,
Yalvarırım çocuklar, ses etmeden geçin,
Soru sormadan.

Tarih öncesine döneceğiz çünkü,
Birleşecek yeniden son ve baş,
Görünümü değişecek dünyanın yeniden
Taşlar insan olacak
İnsanlar taş,
Serçelerden kartallar doğacak
Toprak buğday buğday olacak.

Çocuklarım,
Rastlantıyla, kükreyen bir tavşan görürseniz
Ya da tahterevana kurulmuş bir maymun,
Sessizce bakın. Çabucak uzaklaşın yanından.
Çok çabuk.


Francis Ernest Kobina Parkes
Çeviren: Gürkal Aylan

Gece Yarısı

Tanrım, bu gece yarısı
Karanlık, kasvetli,
Yıldızsız gece yarısı.

Şşt! geliyor işte
Kızıl ateşli cinler
Hayaletlerle birlikte
Karanlık gece yarısı.

Kulak ver şu sessizliğe!
Gürültülü başkaldırıyı
Yaşam gürültüsünü
Korkudan, pis ölümden
Başka bir şey hissettirmeyen bu sessizliğe?

Uyanıyor akbabalar ağaçların hışırtısından.

lşte köpekler havlıyor
Hayaletleri mi gördüler yoksa
Kızıl, sıcak soluklu cinleri mi
Bu kara gecede?
Tanrım, nasıl da havlıyorlar!
Sessizlik yeni baştan.
Tüm cadılar seferber
Bir av bulmuş olmalılar.
Tanrı yardımcısı olsun
Annesinin göğsünden alınıp kaçırılan
Küçük bebeğin
Bu karanlık saatte!
Duyuyor musunuz bağırışlarını
Tiz,
İçler acısı,
Ve sonra .. .

O sessizlik yeniden!
Küçük ruhu çıkarılmış olmalı
Akbabaların bekleştiği
Ağacı.
Rüzgar esiyor
Belki esmiyor da
İç çekiyor zavallı,
Kör bebek için.

Bir ses duymadınız mı?
Ne zaman?
Şimdi. Yani bu gece,
Hayaletlerin ayaklandığı,
Kötü ruhların ilençlilerden öç aldığı
Kehribar karanlığındaki bu gece.

Bir inilti, bir bağırma duymadınız mı?
Bebeğin bağırmasıydı o.
Kötü cadıların ağaçtaki vekilleri
Akbabalar tarafından gözleri oyulan bebe

O büyük sessizlik yeniden.
Ayak seslerini duyuyorum kötü tanrıların.
Uyuyamam, sıkıntılıyım
Çıkarırken cadılar
Kör bebeği
Ağaca.

Yatağım sırılsıklam, bakın
Soğuk vücudumdan akan soğuk terle,
Ama kalkmamalıyım
Bu karanlık bu sıkıcı saatte
Hayaletlerin ayaklandığı
Yankıların ıslık gibi dolaştığı
Tanrıların
Ayaklarındaki zincirleri şakırdattığı
bu saatte.
Evet, evet, kalkmamalıyım
Alevden soluklar
Kızıla çevirirken bu kara geceyi
Ve cadılar beslenirken
Akbabaların kör ettiği
Bebeğin ruhuyla.

Hala gece yarısı mı Tanrım?


Francis Ernest Kobina Parkes
Çeviren: Gürkal Aylan