Şiir, Sadece: Paraguay Şiiri
Paraguay Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Paraguay Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2017 Cuma

Bir Adamın Adamları'ndan Üç Parça

I.

Yeşil yaprak. Gün ortasında
Kaynaşması
Tepeden tırnağa çıplaklığın. Varlığın
Işıltısı, küçüklüklerle dolu varlık.

Hiçbir şey yok artık
Bu ufacık
Bolluktan başka.
Ah, Tanrının bir hecesi
Geçip gidiyor titrek havada!

Şimdi
Varlık saydam, duru.
Şimdi
Zonklayarak salt gerçek
Olmuştur, yaşayan bir sınır
Beni sürdürüyor kıskıvrak
Her şeyden ayırıyor beni
Kendi içinde ...
Tanrının adası, öğleyin türkülerle!


II.

Zamanın kum tanecikleri
Düşüyor
Kaçıyor...

Günler-
Soğuk ve obur balıklar -
Azap
Sonsuz bir ırmak.

Bu adam:
Sessizliktir, çürüyüştür
Gözleri
Bacakları
Yırtık giysisi
Pis pabuçları ...

Aranıyor
- Kimbilir neyi - soğuk gölgede.
(Gecenin sarp yamaçlarında
dolaşan bir kedi gibi
Tanrı adamın kemiklerinden geçiyor.)


III.

Korku
Gölgelerden çıkıp gelen o kedi
bekliyor
erkek helalarında.
(Göremezsin girdiğini; işitmezsin adımlarını.)

Korku, salt korku
Keskin,
Uçsuz bucaksız, ürpertici dişler
Kemiriyor kemiklerimizi

Yaralar açıyor
Ürküntülü etimizde
Kanımız
Başıboş, bozuk kanımız.

İnsanların oturduğu odalara bakın hele!
Dört duvar,
Dam,
Pencereyle kapı
Boşlukla karşı karşıya ...
İçerde -hey gidi yaralı zaman-
( Göremezsin girdiğini; işitmezsin adımlarını)
Hantal bir darbe, bir yudum
Sessizlik, hiçlik ...


Francesco Perez - Maricevich
Çeviren: Talat Sait Halman

2 Kasım 2017 Perşembe

Uyanış

Çünkü birisi şafağı ördü
Taptaze düşen çiğle
Uyuyan kireçle

Çünkü birisi nakış gibi işledi balıkları
Irmağın bir kanadından bir kanadına
Sisli yaprakların çilesini çözerekten

Çünkü birisi çiğin liflerini ürküttü
On iki burcun içini dışını
ve yıldızları ezdi ateşböcekleri gibi

Çünkü birisi kuledeki sessizliğin yapraklarını yoldu
Cam doldurdu çanın içine
Yapraklar

Çünkü birisi gözlerle ormana çevirdi anıları
içeri çekerek keten çarşafları

Çünkü birisi şafağı ördü
Islak otların iplikleriyle

Çünkü birisi günün borusunu öttürdü.


Ruben Bareiro Saguer
Çeviren: Talat Sait Halman

Cansız Köklerden Un

Eski çağların köklerinde un
-epeski açlık-

Canevlerinin kapılarından öte
Şu sizin isteksiz alıcılar
Kükreyen fırınları alabora eder.
Artık konuk kadına
Canının istediği kadar laf çıktı demektir.

Önce gece
Taze çarşaflarla.

Deri gerilmiştir çırçıplak
Kan denizi üstüne
nabız gibi atan bayram davulu -

Gözler olta atmıştır düzlemine
ellerle dilin.
Balçığın kendi vaktini al
Derinliklerden çamur çıkarmak
Ve siesta güneşinin ateşinde pişirmek için.


Ramiro Dominguez
Çeviren: Talat Sait Halman

Tanrının Limanı

İşte kayıtlar,
Rakamlar,
Çizelgeler,
Başkalarının alınterinin sayımı!

Kahkaha dağarcığı,
Kaygı ve açlık yükü,
Çaput hamulesi,
Istırap ve kan envanteri,

Öfke yükü,
Ağaç yükü
Gazap ve hakaret
içki, köpekler, sıcak
Ve yüzlerinden açlık akan barbar yığınlar

Balta girmemiş orman.
Binlerce yıldır lekelenmişler
Kıyasıya, oburca saldıran suçlarla,
Tükürerek söverek.

Kayıtlar,
Rakamlar,
Çizelgeler,
Başkalarına verilen cezaların sayımı...

Ve sonra
yoksul, zavallı insanların alın teri!


Elvio Romero
Çeviren: T. S. Halman

1 Kasım 2017 Çarşamba

Gölgelerin Koparttığı

Juan ile Pedro'yu alıp götürdüler, ellerini kestiler:
biri sağda kanatsız kaldı
ötekini gölge örttü
sol koluyla.
Andres'in nutku tutuldu
Antonio ana avrat sövüyor sessizliğe.
Maria çıt çıkarmıyor, boğazı kuru,
serzenişi yok onu cezalandıran edasıyla
attığı tavan adımlardan başka.
Ortiz'in yüreğini söktüler
türkü söylüyordu
tuzlu su balıkları şimdi
kumsal boyunca ölü.
Kuzey Rüzgarı gibi bir nefret var
kopup geliyor da zehirliyor ırmakları
Sandal: sal,
ay: kılıç
ve zehir koşuyor alev gibi.
Nice türkü söyleyip dua etseler duyamazlar ki
o sağır cılk yara kulaklarla.
Birbirlerine sarılamazlar artık
çünkü elleri koptu gitti.


Elsa Weizell
Çeviren: T. S. Halman

Bu

Bu aşk doğdu içimde
sözlerden
ısırılmış acıyla
şimdi sürüp gidiyor büyüyor
yüreğin kendi itilimiyle.
Artık adsız gecenin
ayazı kopup gelse bile
hırpalamıyor beni.
Acısını çekmez oldum
çığrışan neşidelerin
bir başka susuzluğun.
Aşk duruyor yerli yerinde
ölümümün
gizli omurgasında.


Elsa Weizell
Çeviren: Talat Sait Halman

Bendeki

Özveri
Dört yanda
Ve yaralı taşbebeği
Çocukluğun.
Düşler
İtti beni
Eylüle doğru
Ansızın
Bir telaş
Tanıdım erkeği.
Esirgedim türküyü
Çekingen
Güz içerisinde
Kurdum evimi
İki penceresi var
Biri ağaç gövdesi biri çiğ.


Elsa Weizell
Çeviren: T. S. Halman

31 Ekim 2017 Salı

Testi Yapan Kadınlar


Bir düşünseniz testilerin kıvrımlarını -
kıpkırmızı öpücükleriyle ateş perdahlar kili
ve suyun depreşen şifası bir sığınak bulur.
Bir düşünseniz o yuvarlak ve titiz elleri -
kumların sarkan dilindeki iştaha
olanca durgunluğunu sebil ederek
testinin ham maddesini dalga dalga getiren
ırmaktaki küplere biçim veren, can veren eller.
Bir düşünseniz.

Hem bu yurdun hem uzakların kadınları -
saç örgüleri hamaktır,
kara salıncaklar gibi kalın -
çene kemikleri çıkık
yüzlerinin cılız tirşesini yırtarcasına,
dudakları sımsıkı oldum olası -
ta o zamandan beri,
törende sütle kucaklaşmayı uzatmak için
ana memesini ittiklerinden beri.

Testi yapan kadınlar.
Ayakları nasırlı, pis, gergin,
damarlar kaslar coğrafyasında kumların örttüğü çelik,
eğri büğrü ayaklar, baştan başa bolluk,
hepsinin işi gücü toprağın alınyazısı olmak,
taşımak desteklemek güç vermek,
ayakların somut ve yalın görevi.

Kuru kuru et, güneşte, öğle sıcağında ışıltılı ve kavruk
ve birtakım kararmış eller, yarık,
testilerin düşünü görmek için hep uyanık.

Su. Kadın. Toprak.
Bir düşünseniz.


Jose-Luis Appleyard
Çeviren: Talat Sait Halman

Ekmek

Ekmek ara.
Koş peşinden.
Koş. Uyu. Uyan.
Yeniden başla.
Koş. Ara.
Ye. Uyu.
Başka bir şey yapma.
Ekmek ara.
Koş peşinden.

Dudaklarına getir titreyerek.
Ye ekmeği.
Koş.
Uyu.
Yıllanmış sokaklardan git gel.
Koş.
Yemek için-
iki ayağınla.

Görmek için gözleri
Ve sert kırıntılar üstünden
Salyası ağır aksak süzülen acı ağzı.
Ekmek ara.
Koş peşinden.
Kavgaya tutuş uğrunda.
Yarala gerekirse.
Ye.
Uyu.

Yeniden doğma sakın.
Yaşamak budur işte.
Ama yaşamak
Düşünmek değil artık
Sevişmek değil, var olmak değil.
Ye.
Uyu.
İyisi mi: öl.



Jose-Luis Appleyard
Çeviren: Talat Sait Halman

Ülkemin Erkekleri

Ülkemin erkekleri, bu toprağın insanı.
İşte daha şimdiden ölü görünüyorlar;
derin bir uykudalar dıştan bakıldığında,
içten bakarsan savaş düşlerine uyanık.

Onlar hep bu topraktan, ta kendisi toprağın:
Ölmüşlerinin yapraklarıyla yürüyorlar
görüntü yok, yolar yok, çöller de yok artık;
her ne varsa savaşın izini gösteriyor.

Eski yaralar kendi derilerini deşmiş,
çiçeklerin açtığı derinliklerden kökler
sere serpe fışkırmış nadas tarlalarına.

Ülkenin erkekleri, bu toprağın insanı:
göğüslerinin kanlı rengi öyle güzel ki
onlar savaştığında Barış tomurcuklanır.


Augusto Roa Bastos
Çeviren: Talat Sait Halman