Şiir, Sadece

9 Aralık 2009 Çarşamba

Ya Ben Derdim Kime Şekva Edeyim

Ya ben derdim kime şekva edeyim
Hicran benim firkat benim veren ben
Hangi bir tabibe sual edeyim
Mecruhu ben Lokman'ı ben saran ben

Bu dert benden olur mu ki hiç nihan
Kişi kemaline bu mudur nişan
Soldu güller bozulalı gülistan
Bahçesi ben bahçıvan ben deren ben

Vefalıda acır sandım ben anı
Çıktım yola arda koydum vatanı
Kime sual edem ben o civanı
Gelici ben gidici ben varan ben

Ahvalimce nice çekeyim aman
Harab oldum onu gördüğüm zaman
Bakmadı ahıma ol şah-ı huban
Aldanan ben sızlanan ben yeren ben

Ben gönlümü senden etmem hiç beri
Söyle güzel nasıl dönem ben geri
Ne idem de unutam o gözleri
Ülfet eden nefret eden gören ben

Sümmani der vardım canan iline
Rahmetmedi gözlerimin seline
Her varımı her yogumu eline
Teslim alıp teslim edip veren ben


Sümmani

Kalkın Verin Şu Aşıkın Sazını

Kalkın verin şu aşıkın sazını
Nasihat eylerse tutun sözünü
Ejderha misali açmış ağzını
Korkarım yutacak yer beni beni

Şimdi menzilimiz yüceden yüce
Çok masarif edip girmeyin borca
Varından ziyade bir altın harca
Sarıp gül kefene koy beni beni

Yıktı yüreğimi şu hasret abı
Akıttım gözümden kan ile habı
Avuçlayıp yerden alın türabı
Savurun başıma vay beni beni

Sümmani dünyadan uçmuş gidiyor
Ecel şerbetinden içmiş gidiyor
Cümle yarenleri kalmış gidiyor
Mahşerde görürsüz siz beni beni


Sümmani

Tövbekar Ol Gönül Tarikten Çıkma

Tövbekar ol gönül tarikten çıkma
Namertten şefaat şifadar olmaz
İyilik eyle sakın bir gönül yıkma
Görüşme kötüyle onda ar olmaz

Dinleme dünyanın kıyl ü kalini
Düşürme üstüne el vebalini
Gözetle kamilin bir kemalini
Zira böyle kişi bahtiyar olmaz

Namertler içinden hicret et durma
Yapacağın hayrı kimseye sorma
Kişizadelikle kendini kurma
Mezar taşı ile iftihar olmaz

Hisse-mend ol kamillerin sözünden
Başka yoktur kazan özü özünden
Evlat düşse atasının gözünden
Huda razı olup berhudar olmaz

Münafıkın yeri her dem nar iken
Düşman olsa korkma Mevla var iken
Bir adamın ezel vakti var iken
Sonu yoksul olsa gözü dar olmaz

Yoksulluk dediğin ömürü söker
Katranı kaynatsan olur mu şeker
Cinsi bozuk adam cinsine çeker
Aslı karademir gevherdar olmaz

Sözü geçmez bir mecliste gedanın
Bahtı kara olup vatan-cüdanın
Sonu karanlıktır haramzadenin
Çalıp çırpma ile kesb-i kar olmaz

Sümmani ah edip sararıp solma
Gelen Tanrı'dandır kimseden bilme
Sevilen bir yere çok gidip gelme
Kesilir muhabbet itibar olmaz


Sümmani

Çekme Şu Dünyanın Endişesini

Çekme şu dünyanın endişesini
Devir eyle gönlün dört köşesini
Kemlik ile kırıp kal şişesini
Dönüp ona derman olsan ne fayda

Arabi Farisi dilin olmazsa
Bülbüle münasip gülün olmazsa
Elbet bir meslekte elin olmazsa
Dava ile sultan olsan ne fayda

Bir gün olsun Yaradan'ı anmazsan
Mecnun olup aşk oduna yanmazsan
Bir güzelin sinesine konmazsan
Hayal ile mihman olsan ne fayda

Bir yazı ki kara gelir kalemde
Sözü hor görünür her bir kelamda
Bir yar seni sevmediyse alemde
Sen o yara kurban olsan ne fayda

Sümmani der Yaradan'ı zikreyle
Birliğini bilip daim şükreyle
Ta ezelden gelen işi fikreyle
Başa geçip pişman olsan ne fayda


Sümmani

Şu Karşıki Yüce Dağlar

Şu karşıki yüce dağlar
Acep bizden dağlar m'ola
Kara yaslı benim anam
Oğul der de ağlar m'ola

Kabeden gelir hacılar
Yürekte çoktur acılar
Evdeki çifte bacılar
Kardaş der de ağlar m'ola

Yol üstünde biten otlar
Her gelen bizi öğütler
Kavım kardaş koç yiğitler
Yolda der de ağlar m'ola

Nedir cürmüm nedir hatam
Nice gurbet ilde yatam
Ak sakallı benim atam
Oğul der de ağlar m'ola

Sümmani'yem oldum talan
Nice gurbet ilde kalam
Bir küçücek Şevki balam
Dadaş der de ağlar m'ola


Sümmani

8 Aralık 2009 Salı

Söyle Yosmam Sana Nettim Neyledim

Söyle yosmam sana n'ettim n'eyledim
Niçin bir yiğide düşman olursun
Bildir günahımı ben ne söyledim
Katlime yazılmış ferman olursun

Her gönül mü senin derdini çeksin
Ruhların lanedir türlü çiçeksin
Darılma bir danem pek küçeceksin
Büyüdükçe büyür yaman olursun

Yine yavrum doğru söze gitmezsin
Öyle bil ki muradına yetmezsin
Şu benim derdime derman etmezsin
Varır yedi yada Lokman olursun

Sıdkı her güzele bade içirme
Vefasız dilberle ömür geçirme
Ben hüma kuşuyum koldan uçurma
Yazık olur sonra pişman olursun


Sivaslı Sıtkı

Ne Safası Kaldı Bezmi Cihanın

Ne safası kaldı bezm-i cihanın
Alemde bir bade süzmedim gitti
İnsafa gelmedi o gül-i handan
Dağ-ı visalini gezmedim gitti

Taktı yar boynuma zülfü kemendin
Cihanda bulmadım misli menendin
Hane-i halvette bir miyan bendin
Müyesser olmadı sezmedim gitti

Hasretin döndürdü kaddimi nuna
Bir sevdası kaldı seri nümune
Dest-i sitem değdi sazı derune
Bozuldu tellerim düzmedim gitti

Sıdki'm ayrılık serime düştü
Yine aşk ateşi kaynayıp coştu
Kağıt alevlendi kalem tutuştu
Yare bir arzıhal yazmadım gitti


Sivaslı Sıtkı

7 Aralık 2009 Pazartesi

Sene Bin İki Yüz Altmış Sekizde

Sene bin iki yüz altmış sekizde
Alamet dumanı çöktü çökecek
Dikilecek kudret kalmadı dizde
Ecel belimizi büktü bükecek

Bitmez oldu harmanların eyisi
Hurma tadı verir erik kayısı
Sadrıazam etsen eğer seyisi
Ölmüş eşek arar nalın sökecek

Hiç çoban koyunu güder mi dağda
Olmasa gözleri süt yoğurt yağda
Meyvası bitmedik ağacı bağda
Sökerler Seyrani daldan kökecek


Seyrani

Sofu Olmaz Bizim Ham Demirimiz

Sofu olmaz bizim ham demirimiz
Haddeden çekilmiş teli biliriz
Yürütmüştür cansız dıvar pirimiz
Temiz zevki temiz dili biliriz

Sofu bilmiş olsa hakkı rızayı
Sazdan sözden kaçıp vermez riyayı
Ay gün yıldız gibi vermez ziyayı
Kuru arktan akan seli biliriz

Bizde bu dünyanın bina temelin
Cismi canla bildik ilm-i amelin
Sanma bizi arap taze kız gelin
Öpüp tükürecek eli biliriz

Vakıfız bu aşkın biz manasına
Talip ol Seyrani dal deryasına
Hazret-i Mevla'nın ehibbasına
Aşina olmayan eli biliriz


Seyrani

4 Aralık 2009 Cuma

Karga Konsa Gülistana

Karga konsa gülistana
Gülün kadrin ne bilir
Kendi kadrin bilmeyen
Elin kadrin ne bilir

Hal olunca örgüm işler
Yollara bezirgan işler
Karada yayılan kuşlar
Gölün kadrin ne bilir

Sofra kıyısın bükmeyen
Meydana ekmek dökmeyen
Hakk'ın korkusun çekmeyen
Kulun kadrin ne bilir

Koyun kuzudur meleyen
Yapışacak dal olmasa
Pir Sultan Abdal olmasa
Şalın kadrin ne bilir


Pir Sultan Abdal

2 Aralık 2009 Çarşamba

Koca Başlı Koca Kadı

Koca başlı koca kadı
Sende hiç din iman var mı
Haramı helali yedi
Sende hiç din iman var mı

Fetva verir yalan yulan
Domuz gibi dağı dolan
Sırtına vururum palan
Senin gibi hayvan var mı

İman eder amel etmez
Hakk'ın buyruğuna gitmez
Kadılar yaş yere yatmaz
Hiç böyle bir şeytan var mı

Pir Sultan'ım zatlarımız
Gerçektir şöhretlerimiz
Haram yemez itlerimiz
Bu sözümde yalan var mı


Pir Sultan Abdal

30 Kasım 2009 Pazartesi

Leblerinin Balı İle

Gel güzel yola gidelim
Adı güzel Ali ile
Açlar doyar susuz kanar
Leblerinin balı ile

İçilmez dolu içilmez
Sevgili yardan geçilmez
İkisi birden seçilmez
Has bahçenin gülü ile

Ali'm bana neler etti
Aldı elim dara çekti
Üstüme yürüyüş etti
Elindeki dolu ile

Ağaç kuru devran döner
Kuş yuvaya bir dem konar
Doldurmuş dolusun sunar
Ali'm kendi eli ile

Erenler lokması nurdur
Lokmaya elini sundur
Pir Sultan'ım doğru yoldur
Ali'm kendi yolu ile


Pir Sultan Abdal

27 Kasım 2009 Cuma

Medet Pirim

Bu derdi kendime derman bilmişim
Aşkın şarabına ferman dilmişim
Bu derdi kendime derman bilmişim
Aşkın şarabını dolu içmişim

Her yolun sonunda sana gelmişim
Yetiş medet Pirim, yetiş ya şimdi
Yetiş medet Pirim Ali, yetiş ya şimdi
Dostun elinde gül zordayım şimdi

Kadı makamına divan kurulmuş
Doğru söyleyenler burdan kovulmuş
Cahil ile yol alması zor olmuş
Medet pirim Ali yetiş ya şimdi

Pir Sultan Abdal'ım Şah'a giderim
Yolumdan dönersem serin veririm
Hınzır paşa zalım kuldur bilirim
Yetiş medet Pirim, yetiş ya şimdi


Pir Sultan Abdal

25 Kasım 2009 Çarşamba

Medet Senden

Medet senden medet Muhammet Ali
Akar boz bulanık sellerde kaldım
Yaman zalim olur şu elin dili
Söyleşirler bizi dillerde kaldım

Kaçma benden kaçma hey kaşı kara
Derdine düşeli oldum avara
Bir dostum yoktur ki halimi sora
Gariplik gurbetlik illerde kaldım

Yanarım yanarım tütünüm tütmez
Çıkarım bakarım bülbülüm ötmez
Çalındım çırpındım ellerim yetmez
Dibi bir kararsız göllerde kaldım

Farı dedim farı, gönül farımaz
Kurudu çeşmimin yaşı silinmez
Hava ısınmazsa karlar erimez
Çöğenli boranlı dağlarda kaldım

Pir Sultan Abdal'ım gülemez oldum
Aktı çeşmim yaşı silemez oldum
Geçecek yollarım bilemez oldum
Kesilmiş kervanım yollarda kaldım


Pir Sultan Abdal

23 Kasım 2009 Pazartesi

Meğer Bize İmdat Ali'den Ola

Takattan kesildim yoktur ilacım
Meğer bize imdat Ali'den ola
Derdimin çaresi Ali sen yetiş
Meğer bize imdat Ali'den ola

Ali'ye ayan ki Hak için buldum
Gayretini güdüp kılıcım çektim
Kuldan fayda yok imiş bildim
Meğer bize imdat Ali'den ola

Hakk'a doğru giden Hakk'a ulaştı
Dünyaya her bakan kulların şaştı
Gezdim dört köşeyi tesellüm düştü
Meğer bize imdat Ali'den ola

Hayrola Yusuf'un düşünü gördüm
Özürüm niyazım Hüda'ya kıldım
Mümkünüm kesildi Ali'ye yordum
Meğer bize imdat Ali'den ola

Pir Sultan Abdal'ım derdim bu imiş
Müminin isteği iyi huy imiş
Zahirde batında yeten o imiş
Meğer bize imdat Ali'den ola


Pir Sultan Abdal

17 Kasım 2009 Salı

Efendim Almış Züğürtlük

Efendim almış züğürtlük
Kaşa beni göze beni
Sürükler yıl cepte dörtlük
Yaz bahar kış güze beni

Dedim: Züğürtlük çelebi
Nedir ezdiğin sebebi
Ben değilim yoğurt gibi
Yağım çıkar öze beni

Ateş belli yakışından
Günlük belli kokuşundan
Müflüslüğün yokuşundan
Kurtar çıkar düze beni

Dedi: Dinlemem ben çene
Bakalım beş yüze bine
Al da nişangahı dene
Çeşmin süze süze beni

Değil şimdi sırayıla
Padişahlık parayıla
Sikke ile turayıla
Muhtaç sanma söze beni

Seyrani ye şöyle böyle
Ne suçu var ise söyle
Şanına düşeni eyle
Ayna etme yüze beni


Seyrani

Destan

Asırda acaip işler çoğaldı
Bilmem bu işleri kimler ediyor
Dünyayı hep rezil köpekler aldı
Gelen ümeraya karşı gidiyor

Biraz bahsedeyim ehl-i zamandan
Yahşılar aşağı düştü yamandan
Aralık itleri olmuş kumandan
Uyuz it kurtlara kumand'ediyor

Buğday unu beğenmiyor enikler
İplikten aşağı düştü ipekler
Hep sedire geçti itler köpekler
Hanedan ayakta hizmet ediyor

Koltuk kılı fark olmuyor sakaldan
Tüccarlar aşağı indi bakkaldan
Aslanlara çoban düşmüş çakaldan
Şimdi aslanları çakal güdüyor

Mekteple medrese ortadan kalktı
Meyhana kerhana meydana çıktı
Ar namus denen şey ortadan kalktı
Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık
Bu asır böylece hallere layık
Müzevirin adı muhbir-i sadık
Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Şahinler hurdunu tuttu yarasa
Baklava yerine geçti pırasa
Şimdi rağbet deyyus ile terese
Zamane bunlara rağbet ediyor

Bey kürkünü beğenmiyor köçekler
Babasına akl'öğretir çocuklar
Yumurtadan burnu çıkan cücükler
Horoz oldum diye cık cık ediyor

Küçükler büyüğe çorap geydirir
Tatlıyı insana acı yedirir
Seyrani zamane böyle dedirir
Şimdi kişi bildiğine gidiyor


Seyrani

Pintinin Dik Kulaklısı

Pintinin dik kulaklısı
Boynu yoğun eşek olur
Pek mülayim yolaklısı
Sanma tunçtan gevşek olur

Yolda koşar ive ive
Çarığını geve geve
Top vaktinde olur deve
Yük vaktinde köşek olur
Dök Seyrani gözden yaşı
Sağlıktır her işin başı
Merdin eşiğinin taşı 
Kuş tüyünden döşek olur


Seyrani

Ateş Vapurunu İcat Edenler

Ateş vapurunu icat edenler
Yelken açıp yel kadrini ne bilsin
Süleyman'dır kuş dilini söyleyen
Her Süleyman dil kadrini ne bilsin

Hayvanlarda bir kaç çeşit fırkalar
Kimi düzden aşar kimi yorgalar
Necasete müştak olan kargalar
Has bahçede gül kadrini ne bilsin

Seyrani Baba'nın beli büküldü
Ağzının içinde dişi söküldü
Davut Nebi sadasından çekildi
Saz çalmayan tel kadrini ne bilsin


Seyrani

Eyvah Fukaranın Beli Büküldü

Eyvah fukaranın beli büküldü
Medet ticaretin gücüne kaldık
Eyiler alemden göçtü çekildi
Bizler zamanenin piçine kaldık

Rüşvet ile yarar hakim hücceti
Hüccet ile alır kadı rüşveti
Halk bilmiyor dini şer'i sünneti
Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık

Sene bin iki yüz altmış beş tamam
Okunur ezanlar boş bekler imam
Seyrani bu nutkun sonu vesselam
İnanın dünyanın ucuna kaldık


Seyrani

Mahkeme Meclisi İcat Olduğu

Mahkeme meclisi icat olduğu
Çeşme-i rüşvetin akmaklığından
Kaza bela ile alem dolduğu
Kazların kadıya uçmaklığından

Selefin rüşvetle hüccet yazması
Halefin anlayıp hükmün bozması
Yıkılan binanın birden tozması
Asıl sermayenin topraklığından

Asıl sermaye-i niyabetleri
Emval-i eytamdır ticaretleri
Davet-i rüşvete icabetleri
Sıdk ile gönlünün alçaklığından

Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü
Çobanın südedir koyun güttüğü
Toprağın Habil'i kabul ettiği
Şüphesiz yüzünün yumşaklığından

Dünyadan ahrete gidip gelmemek
Olmasa iktiza eder ölmemek
Balık baştan kokar bunu bilmemek
Seyrani gafilin ahmaklığından


Seyrani

Yumurtasın Kokutmağa

Yumurtasın kokutmağa
Yatar sanma gürke beni
Aşkın dersin okutmağa
Sanma korkup ürke beni

Ben aşıkın birisiyim
Ölü değil dirisiyim
Siyah tilki derisiyim
Kapla samur kürke beni

Canbazım ben aşk ipinde
Büyür meyve hep çöpünde
Temiz aşkın zevk küpünde
Sanma sulu sirke beni

Seyrani bir arı beyi
Çiçeği aşkın göbeği
Nazlıyım gözüm bebeği
Düşüremen çirke beni


Seyrani

Muhabbet Küpünün Olsam Şarabı

Muhabbet küpünün olsam şarabı
Yar beni doldurup içer mi bilmem
Mamur olmak için gönül harabı
Bir mimar eline geçer mi bilmem

Aşıkın olmaz mı çile çekmezi
Çilenin olmaz mı boyun bükmezi
Helal süde katan haram pekmezi
Seçmek murad etse seçer mi bilmem

Bülbüle gül yarar deveye diken
Çiledir aşıkın boynunu büken
Tarlasına haram tohumu eken
Helal mahsulünü biçer mi bilmem

Kimi mevtasına kefen biçmiyor
Kimi helal rızık yiyip içmiyor
Yavrusundan köpek bile geçmiyor
Hak Seyrani'sinden geçer mi bilmem


Seyrani

Gönül Serden Geçer Yardan Geçemez

Gönül serden geçer yardan geçemez
Bağlanmış ikrara kavi özlüyüm
Her sözüm dinleyen özüm seçemez
Sırat köprüsünden ince sözlüyüm

Benim sözüm çürük değil sağ gibi
Çürük sözler erir akar yağ gibi
Üzerinden kervan geçer dağ gibi
Yokuşluyum sanma beni düzlüyüm

Yolcu ateş yanmak ile yol yanmaz
Erenlerin dokuduğu çul yanmaz
Cehennemde günah yanar kul yanmaz
Ben günahtan sürmelenmiş gözlüyüm

Seyrani aradım onu her yerde
Aşk-ı hakikatle düştüm bu derde
Tuttum günahımdan yüzüme perde
Rabbim divanında kara yüzlüyüm


Seyrani

Evvel Giymez İken İpek Mintanı

Evvel giymez iken ipek mintanı
Geyersin eğnine çul yavaş yavaş
Feragat kıl bırak aşk ü sevdayı
Olma bir dilbere kul yavaş yavaş

Heder olsa bir pul için her demin
Muhannet babına basma kademin
Emsaliyle konuşmayan ademin
Altun ismi olur pul yavaş yavaş

Soyundum libasım oldum uryanı
Seyrettim köşeyi çarhı devranı
Bu dünyanın işi bitti Seyrani
Başına bir çare bul yavaş yavaş


Seyrani

Eğlen Hocam Eğlen Bir Sualim Var

Eğlen hocam eğlen bir sualim var
İz'an nedir erkan nedir yol nedir
Seni bana gayet fazıl dediler
İçerimde bir yaram var bil nedir

Cennetin kapısın Sallallah açar
Şeriat işini Muhammed seçer
Seksen bin evliya yurdundan göçer
Onları bekleten mutlu kul nedir

Muhammed dinidir yaptığım tapı
Bozulmaz Mevla'nın yaptığı yapı
On iki bahçede kırk sekiz kapı
Eşiği bekleyen iki kul nedir

Kıldan ince derler Sırat'ın yolu
Önünde Devletlu ardında Ali
Üçyüz altmış birdir selvinin dalı
Dalında açılan iki gül nedir

Başına bağlamış al yeşil çember
Kokuyor ağzında misk ile amber
Seksen bin evliya yüzbin peygamber
Önünde gidiyor iki kul nedir

Seyrani der diyar diyar gezmedim
Kalem alıp kaşın gözün yazmadım
Elim ile bir gemicik düzmedim
Gemi nedir derya nedir yol nedir


Seyrani

Hak Yolunda Gidenlerin

Hak yolunda gidenlerin
Asa olsam ellerine
Er pir vasfın edenlerin
Kurban olsam dillerine

Torunuyuz bir dedenin
Tohumuyuz bir bedenin
Münkir ile cenk edenin
Silah olsam ellerine

Bir üstada olsam çırak
Bir olurdu yakın ırak
Kemiğimi yapsam tarak
Yar saçının tellerine

Vücudumu kavursalar
Yönüm yare çevirseler
Harman edip savursalar
Muhabbetin yellerine

Vakit kalmadı durmağın
Kaldır Seyrani parmağın
Deryaya akan ırmağın
Katre olsam sellerine


Seyrani

Seyrimde Bir Şehre Eyledim Nazar

Seyrimde bir şehre eyledim nazar
Gördüm elvan türlü meyhaneler var
Teşne var mı diye sakiler gezer
Ellerinde dolu peymaneler var

Bir takım doldurur bir takım sunar
Bir takım susamış bir takım kanar
Bir takım söğünmüş bir takım yanar
Bir takım çevrilir pervaneler var

Bir eli kaseli bir eli taslı
Bir takım keyifli bir takım yaslı
Bir takım deli var bir takım uslu
Bir takım aşk içre mestaneler var

Aşık olan mürşidine yan verir
Bu Seyrani dilden dile şan verir
Hast'olmadan pır önünde can verir
Nice bizim gibi divaneler var


Seyrani

Yiğit De Yiğidin Sırrını Gizler

Yiğit de yiğidin sırrını gizler
Sırası geldikçe dağları düzler
Kötüler yiğidin fırsatın gözler
Nasıl kaynamasın canı yiğidin

Cahille konuşma sözünü bilmez
Kötüyle konuşma meydanı olmaz
Konuş yiğit ile kahpelik gelmez
İlden ile gider ünü yiğidin

Daima yiğidin sözü sağ olur
Zenginlerin kavukçusu çok olur
Yiğit yerde kalmaz bir gün bey olur
Şardan şara gider şanı yiğidin

Serdari'nin dahi sözleri haktır
Kötü bir derd etti yürekte oktur
Dünyada yiğidin kıymeti yoktur
Kıymetini bilen hani yiğidin


Serdari

Nesini Söyleyim Canım Efendim

Nesini söyleyim canım efendim
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim

Sefil ireçberin yüzü soğuktur
Yıl perhizi tutmuş içi koğuktur
İneği davarı iki tavuktur
Bundan gayrı yoktur malımız bizim

Reçberin sanah bir arpa tahıl
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
Tecelli olmazsa neylesin akıl
Dördü bir okkalık dolumuz bizim

Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim

Evlat da babanın sözün tutmuyor
Açım diye çift sürmeye gitmiyor
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
Başımıza bela dölümüz bizim

Zenginin sözüne beli diyorlar
Fukara söylese deli diyorlar
Zemane şeyhine veli diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim

Sekiz ay kışımız dört ay yazımız
Çalığından telef oldu bazımız
Kasım demeden buz tutuyor özümüz
Mayısta çözülür gönlümüz bizim

Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta satar
Hasırdan serilir çulumuz bizim

Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Düğülcek çorbası balımız bizim

Serdari halimiz böyle n'olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Memurlar yakılıp viran olacak
Akıbet dağılır ilimiz bizim


Serdari

Üç Turna Uçurdum Yozgat Dağından

Üç turna uçurdum Yozgat dağından
İzin aldım ağasından beyinden
Başı boz dumanlı Çavuş köyünden
Erzurum iline konun turnalar

Çok olur Erzurum'un agası beyi
Önünüze gelen Bayburt'un dağı
Çayırlı çimenli yolların sağı
Aşkale ovasına konun turnalar

Aşkale ovasında telleri ırgan
Dertli aşıkların sinesin doğran
İhmal etmem turnam Tokat'a uğran
Kazova çölüne konun turnalar

Tez gelir Kazova'nın baharı yazı
Önünüze gelen Yenihan düzü
Çiftlikli çimenli koca Sivas'ı
Ulaşın köyüne konun turnalar

Ulaşın köyü de kökten Ermeni
Çıkıp delik taşta methin vermeli
Kafir mancınığı gözden ırmalı
Saççağız suyuna konun turnalar

Saççağız'dan kalkın Gürün'e uğran
Aşığın derdini gerekmez n'eylen
Albistan beyine çok selam eylen
Kızlar kalesine konun turnalar

Kızlar kalesi yüksek havalı uçun
Çavdar'ın gediği selamet geçin
Şol Koca Zeytin'den bir bade için
Maraş'ın altına konun turnalar

Maraş'tan aşağı Kafir dağları
Çıkarın karayı giyin akları
Elleri mızraklı Türkmen beyleri
Amuk ovasına konun turnalar

Amuk ovasında içerler şarap
Küçüğü büyüğü dil bilmez Arap
Koç yiğid vatanı şol koca Halep
İreyhan'dan yükün tutun turnalar

İreyhan'dan kalkın uğran Cisir'e
Çiftliği gerince varın Mısır'a
Seyir eylen gelip geçen esire
Orda vatan tutun turnalar

Sefil Ali'm dediceğin ararsan
Turnaların mevcudunu sorarsan
Yüz elli turnaya kail olursan
Verin ceremesin alın turnalar


Sefil Ali

13 Kasım 2009 Cuma

Mürekkebim Yoktur

Mürekkebim yoktur bir defter edem
Yazam da sorayım yarime bari
Halden bilen yok ki halim arz edem
Bir nusha süreyim serime bari

Bari Halil gibi nare atılam
Aşkın ateşiyle yanam ütülem
Elinde yola kul olam satılam
Varam hizmet edem pirime bari

Yusuf gibi kuyulara indirsin
Kenan gibi şerbetinden kandırsın
Sadık dostum beni hem inandırsın
Sığınayım Gani kerime bari

Çoşkun sular gibi akam çağlayam
Sadık dostum yoktur gönül eyleyem
Güzel Şah'ı tenha bulam ağlayam
Belki derman ede derdime bari

Pir Sultan Abdal'ım niyazım Hakk'a
Hak cömerttir belki çırağımız yaka
Güzel Şah gelmez ki urganım çeke
Varam sallanayım darıma bari


Pir Sultan Abdal

11 Kasım 2009 Çarşamba

Mürvete Geldim

Medet ya Muhammet medet ya Ali
Ya Muhammet sana mürvete geldim
Karlı dağlar gibi yağdır günahım
Ya Muhammet sana mürvete geldim

Muhammet'tir Nebilerin aynası
Salavat verenin nur olur sesi
On sekiz bin alemin Mustafası
Ya Muhammet sana mürvete geldim

Cennetin kapısı mermerdir taşı
İncidir duvarı hikmettir işi
Yüz igirmi dört bin Nebinin başı
Ya Muhammet sana mürvete geldim

Abdal Pir Sultan'ım der Şam'a geldim
Şam eli'ze Haydar ben yana geldim
Bingan ettim Haydar kapına geldim
Ya Muhammet sana mürvete geldim


Pir Sultan Abdal

9 Kasım 2009 Pazartesi

Nasıl Yar Diyeyim

Nasıl yar diyeyim ben böyle yare
Mecnun edip çöle saldıktan sonra
Alemin bağında bülbüller öter
Giden benim gülüm solduktan sonra

Coşkun sular gibi çağlamayan yar
Gönlünü gönlüme bağlamayan yar
Benim şu halime ağlamayan yar
Daha ağlamasın öldükten sonra

Pir Sultan Abdal'ım sürem bu yolu
İnsanın kamili olmuşam kulu
İster yağmur yağsın isterse dolu
Gidem ben ummana daldıktan sonra


Pir Sultan Abdal

6 Kasım 2009 Cuma

Nazlı Yar

Nazlı yare selam saldım almamış
Almazsa gam değil almayıversin
Nazlı yarde bana selam salmamış
Salmazsa gam değil salmayıversin

İstemem kaşların kara ise de
Ciğerden yüreğim pare ise de
Melhemi derdime çare ise de
Çalmazsa gam değil çalmayı versin

Yıktı viran etti gönül tahtımız
Ta ezelden kara imiş bahtımız
Böylemiydi ikrarımız ahdımız
Gönül hayaline gelmeyiversin

Doksana vardı da yüz geçti ise
Aradan ahd aman söz etti ise
Pir Sultan Abdal'dan vazgeçti ise
Bergüzar saldığım elmayı versin


Pir Sultan Abdal

4 Kasım 2009 Çarşamba

Ne Kadar Bilsen De Bilire Danış

Ne kadar bilsen de bilire danış
Danışan dağları aşar mı aşar
Danışmadan yola gitse bir kişi
Yorulup yollardan şaşar mı şaşar

Altın da bir pula olur mu kabul
Ehl ile konuş ki olasın ehil
Cahille konuşma olursun cahil
Kişi itibardan düşer mi düşer

Uzak ol canını dişine takın
Sözümden mana al darılma sakın
Hasmın karıncaysa merdane bakın
Gafilen taş başa düşer mi düşer

Budur kainatın yekta güheri
Kalbi gevher olan olmaz serseri
Bir kişi içerse ab-ı kevseri
İrfan meydanında coşar mı coşar

Pir Sultan Abdal'ım bu böyle olur
Herkes ettiğini elbette bulur
Alıcı kuşların ömrü az olur
Akbaba zararsız yaşar mı yaşar


Pir Sultan Abdal

2 Kasım 2009 Pazartesi

Nefes

Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedimmi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedimmi

Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedimmi

Pir sultan Ali şahımız
Hakka ulaşır ahımız
Oniki imam katarımız
Uyamazsın demedimmi


Pir Sultan Abdal

30 Ekim 2009 Cuma

Niçin Gitmez Yıldızdağı Dumanın

Gelmiş iken bir habercik sorayım
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın
Gerçek erenlere yüzler süreyim
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Alçağında al kırmızı taşın var
Yükseğinde turnaların sesi var
Ben de bilmem ne talihsiz başın var
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Benim Şah'ım al kırmızı bürünür
Dost yüzün görmeyen düşman bilinir
Yücesinden Şah'ın ili görünür
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

El ettiler turnalar bazlara
Dağlar yeşillendi döndü yazlara
Çiğdemler taşınsın söylen kızlara
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Şah'in bahçesinde gonca gül biter
Anda garip garip bülbüller öter
Bunda ayrılık var ölümden beter
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Ben de bildim şu dağların şahısın
Gerçek erenlerin nazargâhısın
Abdal Pir Sultan'ın seyrangâhısın
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın


Pir Sultan Abdal

28 Ekim 2009 Çarşamba

Onun Duasını Eden Kim İdi

Erenler sultanı Bağdat şehrinin
İptida binasın kuran kim idi
On'ki imam koymuş mihrap taşını
Onun duasını eden kim idi

Doksan üstad gelmiş anı yapmağa
Yapıp temel taşların berkitmeğe
Bağdat içinden teferrüç itmeğe
Gökten kandil ile inen kim idi

Uçurdum ben kuşum uçan kuş ile
Dolduysa gözlerim kanlı yaş ile
Üçyüz altmış başaçık derviş ile
Bağdad'a şeydallah iden kim idi

Bağdad'ın yaylağın bile yayladı
İndi aşkın deryasını boyladı
İki cihan fahri dua eyledi
El kaldırıp amin diyen kim idi

Pir Sultan Abdal'ım zaman farıdı
Ahımdan dağların karı eridi
Bağdat'tan çıkıp da bir tuğ bürüdü
Askerini çekip gelen kim idi


Pir Sultan Abdal

26 Ekim 2009 Pazartesi

Orda Her Kişinin Dostu Bulunmaz

Çıktım yücesine seyran eyledim
Gönül eğlencesi küstü bulunmaz
Dostlar bizden muhabbetin kaldırmış
Hiç bir ikrarında ahdi bulunmaz

Zülüflerin top top olmuş çığalı
Rakiplerin hak'dan olsun zevali
Bir günahkar kulum doğdum doğalı
Günahkar kulunun dostu bulunmaz

Kanı benim ile lokma yiyenler
Baş ü canı dost yoluna koyanlar
Sen ölmeden ben ölürüm diyenler
Dostlar da geriye kaçtı bulunmaz

Yine karçılandı dağların başı
Durmadan akıyor gözümün yaşı
Vefasız elinden gitse bir kişi
Hakikat ceminde desti bulunmaz

Biz de gezer idik irfanda sazda
Biz de bulunurduk cem de, niyaz da
Bize de gel oldu kanlı Sivas da
Hızır paşa bizi astı bulunmaz

Pir Sultan Abdal'ım destim damanda
İsmim koca Haydar, neslim Yemen'de
Garip başa bir hal gelse zamanda
Orda her kişinin dostu bulunmaz


Pir Sultan Abdal