Şiir, Sadece: 19. yüzyıl halk şiiri
19. yüzyıl halk şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19. yüzyıl halk şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2009 Cuma

İnkisar Eylemem Yazık Serine

İnkisar eylemem yazık serine
Yatak içre can veresin vay sebep
Ağzından burnundan hicran yerine
Parça parça kan veresin vay sebep

Yata yata her bir yanın çürüsün
Zebaniler etrafını bürüsün
Damarın çekilsin kanın kurusun
Hastalara şan veresin vay sebep

Ne düşmüşsün bu Nuri'nin kastine
Yakan geçsin zebaniler destine
Dokuz ay yatasın bir yan üstüne
On bir ay da can veresin vay sebep


Tokatlı Aşık Nuri

Ara Yeri Karlı Dağlar Alıp Da

Ara yeri karlı dağlar alıp da
Gayri dost iline varıp gelinmez
Yahşi hüner ister rah-ı talepte
Beyhude laf menzil alınmaz

Geçti bu alemin devri bozuldu
Bezm-i gülistanın gülleri soldu
Çay taşları yakut bahasın buldu
Gevherler ummana düştü bulunmaz

Nuri bu sözlerin gel eyle tekmil
Eyle suretini siyrete tebdil
Bu meşhur kelamdır alemde ey dil
Sağ iken kimsenin kadri bilinmez


Tokatlı Aşık Nuri

Ey Felek Bir Derde Düşürdün Beni

Ey felek bir derde düşürdün beni
İşim gücüm aldın kar senin olsun
Aklım baştan alıp şaşırttın beni
Farkettim namusu ar senin olsun

Bülbüller feryadı gelsinler meşka
Bir şeye benzemez bu dert de başka
Pervaneler gibi ateşi aşka
Ben yandım kül oldum nar senin olsun

Açılmış bahçede sümbüller gibi
Açılmadan soldum ben güller gibi
Yavrusun yitirmiş bülbüller gibi
Feryad bana düştü zar senin olsun

Ruz ü şeb çeşminden kan döker aşık
Nuri'nin haline demezsin yazık
Bir dilberi bana görmedin layık
Şimdengeru cihan var senin olsun


Tokatlı Aşık Nuri

Dil İflah Olmam Ben Bu Yaradan

Ey dil iflah olmam ben bu yaradan
Hasretle dağlandım aşk ateşine
Genç ömrümde verdi bana Yaradan
Bir dahi vermesin kullar başına

Müşkil olurimiş düşmek bu derde
Günden güne artar yara ciğerde
Ağlayı ağlayı gurbet ellerde
Kan karıştı gözlerimin yaşına

Varlığım mahvetti dilde şadımı
İstedim vermedi Hak muradımı
Kam almadı deyü Nuri adımı
Böyle yazın mezarımın taşını


Tokatlı Aşık Nuri

9 Aralık 2009 Çarşamba

Ya Ben Derdim Kime Şekva Edeyim

Ya ben derdim kime şekva edeyim
Hicran benim firkat benim veren ben
Hangi bir tabibe sual edeyim
Mecruhu ben Lokman'ı ben saran ben

Bu dert benden olur mu ki hiç nihan
Kişi kemaline bu mudur nişan
Soldu güller bozulalı gülistan
Bahçesi ben bahçıvan ben deren ben

Vefalıda acır sandım ben anı
Çıktım yola arda koydum vatanı
Kime sual edem ben o civanı
Gelici ben gidici ben varan ben

Ahvalimce nice çekeyim aman
Harab oldum onu gördüğüm zaman
Bakmadı ahıma ol şah-ı huban
Aldanan ben sızlanan ben yeren ben

Ben gönlümü senden etmem hiç beri
Söyle güzel nasıl dönem ben geri
Ne idem de unutam o gözleri
Ülfet eden nefret eden gören ben

Sümmani der vardım canan iline
Rahmetmedi gözlerimin seline
Her varımı her yogumu eline
Teslim alıp teslim edip veren ben


Sümmani

Kalkın Verin Şu Aşıkın Sazını

Kalkın verin şu aşıkın sazını
Nasihat eylerse tutun sözünü
Ejderha misali açmış ağzını
Korkarım yutacak yer beni beni

Şimdi menzilimiz yüceden yüce
Çok masarif edip girmeyin borca
Varından ziyade bir altın harca
Sarıp gül kefene koy beni beni

Yıktı yüreğimi şu hasret abı
Akıttım gözümden kan ile habı
Avuçlayıp yerden alın türabı
Savurun başıma vay beni beni

Sümmani dünyadan uçmuş gidiyor
Ecel şerbetinden içmiş gidiyor
Cümle yarenleri kalmış gidiyor
Mahşerde görürsüz siz beni beni


Sümmani

Tövbekar Ol Gönül Tarikten Çıkma

Tövbekar ol gönül tarikten çıkma
Namertten şefaat şifadar olmaz
İyilik eyle sakın bir gönül yıkma
Görüşme kötüyle onda ar olmaz

Dinleme dünyanın kıyl ü kalini
Düşürme üstüne el vebalini
Gözetle kamilin bir kemalini
Zira böyle kişi bahtiyar olmaz

Namertler içinden hicret et durma
Yapacağın hayrı kimseye sorma
Kişizadelikle kendini kurma
Mezar taşı ile iftihar olmaz

Hisse-mend ol kamillerin sözünden
Başka yoktur kazan özü özünden
Evlat düşse atasının gözünden
Huda razı olup berhudar olmaz

Münafıkın yeri her dem nar iken
Düşman olsa korkma Mevla var iken
Bir adamın ezel vakti var iken
Sonu yoksul olsa gözü dar olmaz

Yoksulluk dediğin ömürü söker
Katranı kaynatsan olur mu şeker
Cinsi bozuk adam cinsine çeker
Aslı karademir gevherdar olmaz

Sözü geçmez bir mecliste gedanın
Bahtı kara olup vatan-cüdanın
Sonu karanlıktır haramzadenin
Çalıp çırpma ile kesb-i kar olmaz

Sümmani ah edip sararıp solma
Gelen Tanrı'dandır kimseden bilme
Sevilen bir yere çok gidip gelme
Kesilir muhabbet itibar olmaz


Sümmani

Çekme Şu Dünyanın Endişesini

Çekme şu dünyanın endişesini
Devir eyle gönlün dört köşesini
Kemlik ile kırıp kal şişesini
Dönüp ona derman olsan ne fayda

Arabi Farisi dilin olmazsa
Bülbüle münasip gülün olmazsa
Elbet bir meslekte elin olmazsa
Dava ile sultan olsan ne fayda

Bir gün olsun Yaradan'ı anmazsan
Mecnun olup aşk oduna yanmazsan
Bir güzelin sinesine konmazsan
Hayal ile mihman olsan ne fayda

Bir yazı ki kara gelir kalemde
Sözü hor görünür her bir kelamda
Bir yar seni sevmediyse alemde
Sen o yara kurban olsan ne fayda

Sümmani der Yaradan'ı zikreyle
Birliğini bilip daim şükreyle
Ta ezelden gelen işi fikreyle
Başa geçip pişman olsan ne fayda


Sümmani

Şu Karşıki Yüce Dağlar

Şu karşıki yüce dağlar
Acep bizden dağlar m'ola
Kara yaslı benim anam
Oğul der de ağlar m'ola

Kabeden gelir hacılar
Yürekte çoktur acılar
Evdeki çifte bacılar
Kardaş der de ağlar m'ola

Yol üstünde biten otlar
Her gelen bizi öğütler
Kavım kardaş koç yiğitler
Yolda der de ağlar m'ola

Nedir cürmüm nedir hatam
Nice gurbet ilde yatam
Ak sakallı benim atam
Oğul der de ağlar m'ola

Sümmani'yem oldum talan
Nice gurbet ilde kalam
Bir küçücek Şevki balam
Dadaş der de ağlar m'ola


Sümmani

8 Aralık 2009 Salı

Söyle Yosmam Sana Nettim Neyledim

Söyle yosmam sana n'ettim n'eyledim
Niçin bir yiğide düşman olursun
Bildir günahımı ben ne söyledim
Katlime yazılmış ferman olursun

Her gönül mü senin derdini çeksin
Ruhların lanedir türlü çiçeksin
Darılma bir danem pek küçeceksin
Büyüdükçe büyür yaman olursun

Yine yavrum doğru söze gitmezsin
Öyle bil ki muradına yetmezsin
Şu benim derdime derman etmezsin
Varır yedi yada Lokman olursun

Sıdkı her güzele bade içirme
Vefasız dilberle ömür geçirme
Ben hüma kuşuyum koldan uçurma
Yazık olur sonra pişman olursun


Sivaslı Sıtkı

Ne Safası Kaldı Bezmi Cihanın

Ne safası kaldı bezm-i cihanın
Alemde bir bade süzmedim gitti
İnsafa gelmedi o gül-i handan
Dağ-ı visalini gezmedim gitti

Taktı yar boynuma zülfü kemendin
Cihanda bulmadım misli menendin
Hane-i halvette bir miyan bendin
Müyesser olmadı sezmedim gitti

Hasretin döndürdü kaddimi nuna
Bir sevdası kaldı seri nümune
Dest-i sitem değdi sazı derune
Bozuldu tellerim düzmedim gitti

Sıdki'm ayrılık serime düştü
Yine aşk ateşi kaynayıp coştu
Kağıt alevlendi kalem tutuştu
Yare bir arzıhal yazmadım gitti


Sivaslı Sıtkı

7 Aralık 2009 Pazartesi

Sene Bin İki Yüz Altmış Sekizde

Sene bin iki yüz altmış sekizde
Alamet dumanı çöktü çökecek
Dikilecek kudret kalmadı dizde
Ecel belimizi büktü bükecek

Bitmez oldu harmanların eyisi
Hurma tadı verir erik kayısı
Sadrıazam etsen eğer seyisi
Ölmüş eşek arar nalın sökecek

Hiç çoban koyunu güder mi dağda
Olmasa gözleri süt yoğurt yağda
Meyvası bitmedik ağacı bağda
Sökerler Seyrani daldan kökecek


Seyrani

Sofu Olmaz Bizim Ham Demirimiz

Sofu olmaz bizim ham demirimiz
Haddeden çekilmiş teli biliriz
Yürütmüştür cansız dıvar pirimiz
Temiz zevki temiz dili biliriz

Sofu bilmiş olsa hakkı rızayı
Sazdan sözden kaçıp vermez riyayı
Ay gün yıldız gibi vermez ziyayı
Kuru arktan akan seli biliriz

Bizde bu dünyanın bina temelin
Cismi canla bildik ilm-i amelin
Sanma bizi arap taze kız gelin
Öpüp tükürecek eli biliriz

Vakıfız bu aşkın biz manasına
Talip ol Seyrani dal deryasına
Hazret-i Mevla'nın ehibbasına
Aşina olmayan eli biliriz


Seyrani

17 Kasım 2009 Salı

Efendim Almış Züğürtlük

Efendim almış züğürtlük
Kaşa beni göze beni
Sürükler yıl cepte dörtlük
Yaz bahar kış güze beni

Dedim: Züğürtlük çelebi
Nedir ezdiğin sebebi
Ben değilim yoğurt gibi
Yağım çıkar öze beni

Ateş belli yakışından
Günlük belli kokuşundan
Müflüslüğün yokuşundan
Kurtar çıkar düze beni

Dedi: Dinlemem ben çene
Bakalım beş yüze bine
Al da nişangahı dene
Çeşmin süze süze beni

Değil şimdi sırayıla
Padişahlık parayıla
Sikke ile turayıla
Muhtaç sanma söze beni

Seyrani ye şöyle böyle
Ne suçu var ise söyle
Şanına düşeni eyle
Ayna etme yüze beni


Seyrani

Destan

Asırda acaip işler çoğaldı
Bilmem bu işleri kimler ediyor
Dünyayı hep rezil köpekler aldı
Gelen ümeraya karşı gidiyor

Biraz bahsedeyim ehl-i zamandan
Yahşılar aşağı düştü yamandan
Aralık itleri olmuş kumandan
Uyuz it kurtlara kumand'ediyor

Buğday unu beğenmiyor enikler
İplikten aşağı düştü ipekler
Hep sedire geçti itler köpekler
Hanedan ayakta hizmet ediyor

Koltuk kılı fark olmuyor sakaldan
Tüccarlar aşağı indi bakkaldan
Aslanlara çoban düşmüş çakaldan
Şimdi aslanları çakal güdüyor

Mekteple medrese ortadan kalktı
Meyhana kerhana meydana çıktı
Ar namus denen şey ortadan kalktı
Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık
Bu asır böylece hallere layık
Müzevirin adı muhbir-i sadık
Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Şahinler hurdunu tuttu yarasa
Baklava yerine geçti pırasa
Şimdi rağbet deyyus ile terese
Zamane bunlara rağbet ediyor

Bey kürkünü beğenmiyor köçekler
Babasına akl'öğretir çocuklar
Yumurtadan burnu çıkan cücükler
Horoz oldum diye cık cık ediyor

Küçükler büyüğe çorap geydirir
Tatlıyı insana acı yedirir
Seyrani zamane böyle dedirir
Şimdi kişi bildiğine gidiyor


Seyrani

Pintinin Dik Kulaklısı

Pintinin dik kulaklısı
Boynu yoğun eşek olur
Pek mülayim yolaklısı
Sanma tunçtan gevşek olur

Yolda koşar ive ive
Çarığını geve geve
Top vaktinde olur deve
Yük vaktinde köşek olur
Dök Seyrani gözden yaşı
Sağlıktır her işin başı
Merdin eşiğinin taşı 
Kuş tüyünden döşek olur


Seyrani

Ateş Vapurunu İcat Edenler

Ateş vapurunu icat edenler
Yelken açıp yel kadrini ne bilsin
Süleyman'dır kuş dilini söyleyen
Her Süleyman dil kadrini ne bilsin

Hayvanlarda bir kaç çeşit fırkalar
Kimi düzden aşar kimi yorgalar
Necasete müştak olan kargalar
Has bahçede gül kadrini ne bilsin

Seyrani Baba'nın beli büküldü
Ağzının içinde dişi söküldü
Davut Nebi sadasından çekildi
Saz çalmayan tel kadrini ne bilsin


Seyrani

Eyvah Fukaranın Beli Büküldü

Eyvah fukaranın beli büküldü
Medet ticaretin gücüne kaldık
Eyiler alemden göçtü çekildi
Bizler zamanenin piçine kaldık

Rüşvet ile yarar hakim hücceti
Hüccet ile alır kadı rüşveti
Halk bilmiyor dini şer'i sünneti
Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık

Sene bin iki yüz altmış beş tamam
Okunur ezanlar boş bekler imam
Seyrani bu nutkun sonu vesselam
İnanın dünyanın ucuna kaldık


Seyrani

Mahkeme Meclisi İcat Olduğu

Mahkeme meclisi icat olduğu
Çeşme-i rüşvetin akmaklığından
Kaza bela ile alem dolduğu
Kazların kadıya uçmaklığından

Selefin rüşvetle hüccet yazması
Halefin anlayıp hükmün bozması
Yıkılan binanın birden tozması
Asıl sermayenin topraklığından

Asıl sermaye-i niyabetleri
Emval-i eytamdır ticaretleri
Davet-i rüşvete icabetleri
Sıdk ile gönlünün alçaklığından

Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü
Çobanın südedir koyun güttüğü
Toprağın Habil'i kabul ettiği
Şüphesiz yüzünün yumşaklığından

Dünyadan ahrete gidip gelmemek
Olmasa iktiza eder ölmemek
Balık baştan kokar bunu bilmemek
Seyrani gafilin ahmaklığından


Seyrani

Yumurtasın Kokutmağa

Yumurtasın kokutmağa
Yatar sanma gürke beni
Aşkın dersin okutmağa
Sanma korkup ürke beni

Ben aşıkın birisiyim
Ölü değil dirisiyim
Siyah tilki derisiyim
Kapla samur kürke beni

Canbazım ben aşk ipinde
Büyür meyve hep çöpünde
Temiz aşkın zevk küpünde
Sanma sulu sirke beni

Seyrani bir arı beyi
Çiçeği aşkın göbeği
Nazlıyım gözüm bebeği
Düşüremen çirke beni


Seyrani