Şiir, Sadece

7 Kasım 2018 Çarşamba

Lâ şerik'ten Okursun Sonra Şerîk Katarsın

“Lâ şerik”ten okursun sonra şerîk katarsın
Bire iki dimegil fitne kimden tutarsın

Çün Kur’an gökten indi onu Allah buyurdu
Ondan haber ver bana ha kitapten ötersin

Okursun tasrif kitap nice binâ vu i’râb
Havf u recâ sende yok öyle kim bir Tatar’sın

İlm okumaktan gerek kend’ özünü bilmektir.
Kend’ özünü bilmezsen bir hayvandan betersin

İlk okumak ma’nîsi ibret almaktır ancak
Çün ibret almadın sen görmeden taş atarsın

On iki bin hadîsi cem eyledi Mustafâ
Unuttunuz onu siz şerh ile söz satarsın

Kılarsın riyâ namaz yazığın çok hayrın az
Dinle neye varır söz cehennemden bitersin

Halka fetvâ verirsin ne için sen tutmazsın
İhlâs ile gelirsen bizden nesne utarsın

Sen fakıhsin ben fakıyr sana hiç tanımız yok
İlmin var amelin yok günahlara batarsın

Bu düzülen tertibi ayrıksıdı mı dersin
Başaramazsın hoca endişeden yitersin

İşit Yunus sözünden ibret algıl özünden
Eğer kabûl edersen birkaç dahı katarsın


Yunus Emre

Ey Çok Kitaplar Okuyan Sen Kim Tutarsın Bana Dak

Ey çok kitaplar okuyan sen kim tutarsın bana dak
Tâ bilesin sırrı ayan gel aşkıdan oku sebak

Ger sen seni bildin ise sûret terkin urdun ise
Sıfat nedir bildin ise ne kim edersen bana hak

Bilmeyesin bed-nâm ü nâm bir ola sâna hâs u âm
Bildin ise ilmi tamam gel aşkıdan oku sebak

Okumagıl ilmin yüzün ilme amel gerek güzin
Aç gönülden bâtın gözün âşık ma’şuk haline bak

Bakgıl âşık ne işedir ma’şûka ol cünbiştedir
İkisi bir teşviştedir iki sanıp bakma ırak

İkilikten geçemedin hâli kalden seçemedin
Dosttan yana uçamadın fakılık oldu sana fak

Cübbe vü hırka tâc ü taht verse gerekti aşka baç
Dört yüz mürîd ü elli hac terk eyledi Abdürrazzak

Onun gibi din ulusu haç öptü çaldı nâkusu
Sen dahı bırak nâmusu gel beri putun oda yak

Âşık ma’şuk birdir bile aşktan gelir her söz dile
Biçâre Yunus ne bile ne kara okudu ne ak


Yunus Emre

6 Kasım 2018 Salı

Boşver Be Yaşı Başı

Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver!
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver!
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?
Büyü, büyü..
Bak ellerin, ayakların kocaman,
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver!!
Takılmışsın yüzündeki, gözündeki çizgilere.
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü,
öl gitsin..
Parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin..
Boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna..
Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa..
Yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş,
sen mi biteceksin?
Çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?


Can Yücel

Canım Erenler Yolu İnceden İnceyimiş

Canım erenler yolu inceden inceyimiş
Süleymân’a yol kesen şol bir karıncayımış

Gönlüm aydır varayım sana geri geleyim
Günlüm uyduğu bana dostu buluncayımış

Götürmedi kimsene kimsenenin gücünü
Güç götürürüm diyen eli erinceyimiş

Âşıkın gözü yaşı dün ü gün durmaz akar
Âşık kan ağladığı ma’şuk soruncayımış

Aydırlar idi bana âşık âvâre olur
Geldi başıma gördüm ol söz yerinceyimiş

Dört kitabın ma’nîsin okudum hâsıl ettim
Aşka gelincek gördüm bir uzun heceyimiş

Ben dervişim diyenler haramı yemeyenler
Harâmın yenmediği ele girinceyimiş

Aydırlar fülân öldü mülkiyle malı kaldı
Ol malın irkildiği ıssı ölünceyimiş

İki kişi söyleşir Yunus’u görsem diye
Biri aydır ben gördüm bir âşık kocayımış


Yunus Emre

Dosttan Haber Geldi Gene Dostlar Yarak Etsin Demiş

Dosttan haber geldi gene dostlar yarak etsin demiş
Dirgensinler meşâyihe er eteğin tutsun demiş

Ben severim şol kulumu yoksul da sabreyleye
Benden ona yol eyledim mi’râcıma yetsin demiş

Şol kahr ile kazananlar güle güle yedirenler
Götürdüm perdelerini didârıma baksın demiş

Her bir kişi dosta vara armağanın dosta vere
Anda bizi anmayanlar bunda da unutsun demiş

Fânî dünyadan geçeriz bâkıy mülküne göçeriz
Armağan gerek(tir) dosta yüklü yükün tutsun demiş

Ayıdın Yunus’a dursun yüzünü toprağa sürsün
Öğüdün kendiye versin okuduğun tutsun demiş


Yunus Emre

5 Kasım 2018 Pazartesi

Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp,
göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!


Can Yücel

Bu Bir Acâyip Haldir Bu Hâle Kimse Ermez

Bu bir acâyip haldir bu hâle kimse ermez
Âlimler da’vî kılar velî değme göz görmez

İlm ile hikmet ile kimse ermez bu sırra
Bu bir acayip sırdır ilme kitaba sığmaz

Âlem ilmin okuyan dört mezhep sırrın duyan
Âciz kaldı bu yolda bu aşka el uramaz

Bu aşkın sırrı acep bu aşkı kıldı talep
Meğerki vere Çalap onu değme göz görmez

Onu ol kişi görür ol ecelsizin ölür
Bu nasîbi ol alır onlar ki cana kalmaz

Her kim kaldı canına ermeyiser honuna
Vardı düştü hoş derde dahi bir cana kalmaz

Hadistir Mustafa’dan aşk ile ıkrar dedi
Binde bir ârif bunu bakıp okuyabilmez

Yunus canını berk et bildiklerini terk et
Fena olmayan sürat şahına vâsıl olmaz


Yunus Emre

Keleci Bilen Kişinin Yüzünü Ağede Bir Söz

Keleci bilen kişinin yüzünü ağede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağede bir söz

Kelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil
Sözün us ile düşürgil demegil çağada bir söz

Gel ahî ey şehriyârı sözümüzü dinle bâri
Hazâran gevher dînârı kara toprağ ede bir söz

Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz

Yürü yürü yolun ile gaafil olma bilin ile
Key sakın ki dilin ile canına dağ ede bir söz

Yunus imdi söz yatından söyle gözü gaayetinden
Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz


Yunus Emre

4 Kasım 2018 Pazar

Bilmelisin ki...

Bilmelisin ki... Bilmelisin ki...
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki ...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,
anlam yükü o kadar azalır.

Bilmelisin ki ...
Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Bilmelisin ki ...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Bilmelisin ki ...
Tecübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki ...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil

Bilmelisin ki ...
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki ...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki ...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki ...
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Bilmelisin ki ...
İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Bilmelisin ki ...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki ...
sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.


Can Yücel

3 Kasım 2018 Cumartesi

Demin

Kasvet, elinde bir paslı makas,
İstanbul'un asma köprülerini kesti.
Sevdamızın ipinde cirit oynayan cambaz
Şimdi bir kör satırdır içimizde.
Ha düşer,
Ha düşer,
Ha düşer...
Başımızın üstünde demin gülüp duran gökyüzü
Yedekte bir salapurya şimdi


Can Yücel

2 Kasım 2018 Cuma

İlim İlim Bilmektir İlim Kendin Bilmektir

İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır

Okumaktan ma’nî ne kişi Hakk’ı bilmektir
Çün okudun bilmezsin ha bir kuru emektir

Okudum bildim dama çok tâat kıldım deme
Eri Hak bilmez isen abes yere yelmektir

Dört kitabın ma’nîsi tamamdır bir elifte
Sen elif dersin hoca ma’nîsi ne demektir

Yunus Emre der hoca gerekse var bin hacca
Hepisinden iyice bir gönüle girmektir


Yunus Emre

Bu Semâ’a Girmeyen Sonuna Pişman Olur

Bu semâ’a girmeyen sonuna pişman olur
Erişir bizim ile ser-be-ser düşman olur

Dosttur bizi okuyan üstümüzde şakıyan
Şimd’ üç buçuk okuyan derin danışman olur

Danışmanın câhili unamaz dervişleri
Derviş ile danışman yavlak üleşgen olur

Bir nicenin gönlüne şeytanlar dolup durur
Erenler semâ’ına onlar erişgen olur

Dânişmend oldu geldi okuduğunda buldu
Ehl dervişlere canı katı karışgan olur

Hey bîçâre danışman ayt dervîş-i dervîşan
Dervişlere irişen işine pişman olur

Yunus aydır Mevlânâ epsem otur yerinde
Bu sohbete doymayan sonra sevişken olur


Yunus Emre

Cenneşanuhu

Baykuş aslen bir hatundur bakmayın baylığına
Mekânı cennet ola, makâmı şattaraban
Her mendakkadukkada bir dokuz doğuran...
Kuşkonmaz sütüyle emziriyor geceyi
Ve zifirî yıldızlar ürüyor eski samanyollarından

Yavruları yetişip süzüldü müydü dünyaya
Kadifeden çıtı çıkmaz kanatlarıyla
Düşlerini yiyorlar, gümüşü düşlerini gülibrişim ağaçlarının
Nasıl yerse ayçiçeği çekirdeklerini çocuklar
Dişlerinin arasında çatırdatarak çıtır çıtır

Tuh sana Puhu Kuşu
Çini mürekkebinlen sarı, susak ve uykusuz nehrime
Batırdığın bu kaçıncı tahtel - bahir!


Can Yücel

1 Kasım 2018 Perşembe

Vuslatı Olan Kişiye Bu Derd ile Fırak Nedir

Vuslatı olan kişiye bu derd ile fırak nedir
Dostu yakın gören kişi bu baktığı ırak nedir

Vuslat eri olan kişi gerek varlıktan el yuya
İşbu yola giden kişi bir görelim yarak nedir

Vuslat eri oldun ise gör hitâbın bildin ise
Dostu ayan gördün ise bu varlığı bırak nedir

İlim hod göz hicabıdır dünya ahret hisâbıdır
Kitap hod aşk kitabıdır bu okunan varak nedir

Zinhar gözünü açagör nefis tuzağın seçegör
Dost menziline göçegör ondan yeğrek durak nedir

Aydırsın kim gözüm görür da’vîyi ma’nîye irür
Gündüzün gün şû’le verir gece yanan çırak nedir

Yunus’tur eşkere nihan Hak doludur iki cihan
Gelsin beri dosta giden hûr u kusur burak nedir


Yunus Emre

Büyük Can Dedi Ki

Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken


Can Yücel

Aceb Şu Yerde Var M’ola Söyle Garip Bencileyin

Aceb şu yerde var m’ola söyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin

Gezerim Rûm ile Şam’ı Yukarı İller’i kamu
Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin

Kimseler garip olmasın hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın şöyle garip bencileyin

Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göyner özüm
Meğerki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin

Nice bu derd ile yanam ecel ere bir gün ölem
Meğerki sinimde bulam şöyle garip bencileyin

Bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar şöyle garip bencileyin

Hey Emre’m Yunus bîçâre bulunmaz derdime çâre
Var imdi gez şardan şara şöyle garip bencileyin


Yunus Emre

31 Ekim 2018 Çarşamba

Bunaydın

Bir limon kalmış güneşten
Bi de daluçlarında buhur
Bulutlar ki kar
Bulutlar yağıyor
Dizdüşümlerime...
Bir tahtaboştasın loş
Sarmanlar gelip gidiyor
Silüsler beyazdan da yılan
Sen bu tipiden çıkmıyacan...
Bir limon kalsada güneşten
Bide ölümcül umut
Sen bu umuttan iflah
Olamaya
Can..


Can Yücel

Gönül Usanmadın Sen Bu Seferden

Gönül usanmadın sen bu seferden
Çalab’ım saklasın seni hatardan

Kişi kim kişinin kahrın çekince
Gidip görünmemek yeğdir nazardan

Doğalı bağrımı doğradı gurbet
Sızar tamar ciğer kanı damardan

Vatan oldu diken gurbet gülistan
Ağu içmek yeğ oldu ney–şekerden

Yunus göğsün açıp dosta giderken
Çalab’ım saklasın onu hatardan


Yunus Emre

Çalap Âdem Cismini Topraktan Var Eyledi

Çalap Âdem cismini topraktan var eyledi
Şeytan geldi Âdem’e tapmağa âr eyledi

Aydır ben oddan nurdan ol bir avuç topraktan
Bilmedi kim Âdem’in bâtınına bakmadı

Zâhir gördü Âdem’in bâtınına bakmadı
Bilmedi kim Âdem’i halka server eyledi

Kırk yıl kalıbı yattı adı âlemi tuttu
Gör Şeytan’ı buğzundan ne fitneler eyledi

Adem toprak yatmıştı ad’ âlemi tutmuştu
Fikrine bak İblîs’in ya’nî hüner eyledi

Öl yürüyen atları sürdü Âdem üstüne
Âdem’e mekr eyleyip ya’nî zafer eyledi

Âdem’in göbeğinden Çalap yarattı atı
Vaf diye durugeldi atlar güzer eyledi

Çün gitti Âdem ahdı yetti Mûsâ’nın vakti
İblis’e işbu işler yavlak eser eyledi

Mûsâ gönüldü Tûr’a Hakk’a münâcât ede
Gördü kim bir akar su Mûsâ nazar eyledi

Mûsâ aydır göreyim işbu su nerden gelir
Ger böyle akar ise zîr ü zeber eyledi

İleriye vardı Mûsâ gördü laîni ağlar
Gözü yaşı imiş su gözün pınar eyledi

Mûsâ sordu lâine ağladığın niçindir
N’ideyim ağlamadan işimi zâr eyledi

Mukarreb idim ben ol Hakk’ın dergâhında bol
Götürdü urdu yere candan bizâr eyledi

Sen bilme misin Mûsâ ben neden ayrıldığım
Şunlar önüme düşer beni efkâr eyledi

Vargıl ayıtgıl Mûsâ rahmet eylesin bana
Tövbe kıldım işime boş istiğfâr eyledi

Mûsâ erdi hazrete başladı münâcâta
Unuttu emâneti söz muhtasar eyledi

Çalap’tan erdi nîdâ hani emânet dedi
Ol nidâya canını Mûsâ nisâr eyledi

Vargıl ayıtgil Mûsâ rahmet edeyim ona
Secde etsin Âdem’e çün istiğfâr eyledi

Mûsâ geldi laîne dedi Hakk’ın buyruğun
Secdeyi işitince döndü inkâr eyledi

Ben ondan umar idim derdime derman kıla
Derdim dahı arttırdı ya’ni tımâr eyledi

Ben eğer tapsam ona ol vaktin tapar idim
Şimdi hod toprak olup zîr û zeber eyledi

Âdem İblis kim ola işi işleten Çalap
Ay u günü yaratıp leyl ü nehâr eyledi

Ma’nî nedir İblis’ten fuzullukturur bizde
Duydunsa işbu sözden sırr’ âşikâr eyledi

Çalap aydır şol kula inâyet benden ola
Ne şeytan azdırısar ne kimse kâr eyledi

Altı bin yedi yüzü yıldan geçen Âdem’i
Dile getirdi Yunus şimdi tekrâr eyledi


Yunus Emre

30 Ekim 2018 Salı

Bu Kadarcık

Su istemeye geldiler çocuklar
Kumsalda çimerken farımışlar
Mayolarıyla geldiler
En arkada sarışın şipşirin
Olsun olsun dört yaşında bir oğlan
Güler su veriyor onlara
Ben de olsam onlara daha ne verebilirim ki
Musluktan taşan su seslerine karışan
O cıvıl cıvıl seslerini cankulağıylan
Dinlemekten başka?


Can Yücel

Yer Gök Yaratılmadan Hak Bir Gevher Eyledi

Yer gök yaratılmadan Hak bir gevher eyledi
Nazar kıldı gevhere sığmadı devr eyledi

Gevherden buğu çıkar ol buğdan gök yarattı
Gökyüzünün bezeğin çok yıldızlar eyledi

Göğ’ ayıttı dön dedi aya yürüsün dedi
Suyu muallak tutup üstüne yer eyledi

Yer çalkandı durmadı bir dem karar kılmadı
Yüce yüce dağları Hak çöksüler eyledi

Azrâil yere indi bir avuç toprak aldı
Dört ferişteh yoğurdu bir peygamber eyledi

Allah aydır Âdem’e şükür erdin bu deme
Bu dünyada ne duydun dilin neye söyledi

Yoğiken var eyledin toprağ iken can verdin
Kudret diliyle andın dilim söyler eyledi

Bu söz Hakk’a hoş geldi kulun aziz eyledi
Ne geçtiyse gönlünden verdi hâzır eyledi

Bu söz Yunus’a kandan haber veresi candan
Meğer ol sultan lûtfu ona nazar eyledi


Yunus Emre

Biz Bizi Bilmez İdik Biz’ Yaratan Eyledi

Biz bizi bilmez idik biz’ yaratan eyledi
Âşikâr bizi kıldı kendiy pinhan eyledi

Biz de bile pinhandık gayr-ı sen ü ben idik
Mutlak bî güman idik hem bî güman eyledi

Toprağı kudretinden sûret ü hat bağladı
Dört ferişteh yoğurdu Âdem andan eyledi

Çün yarattı Âdem’i bile idik biz kamu
Bu kamu hâs u âmı bu mâdenden eyledi

Asıl ma’dende idik kaygusuz gâni idik
Şol bî nişan cihandan şöyle nişân eyledi

Görgil Çalap fazlını yıkmaz âsî gönlünü
Yüz bin yiğirmi dört bin ol terceman eyledi

Kamu bir yere gider kimse nicesi yiter
İki birdir bir yeter gör bir neden eyledi

Âdem’den buna değin ne eli var ne yenin
Yemelikle giymeği bir dâneden eyledi

Çün nefs oldu havâle dağıttı değme yola
Tatlı oldu nevâle ol sen ü ben eyledi

Seni ne bile fülân ne söyler ise yalan
Dünyaâ çirkine kalan işin güman eyledi

Elest’te bile idik göz açtık belî dedik
Ayıdan Yunus idik cümle birden eyledi


Yunus Emre

29 Ekim 2018 Pazartesi

Başka Türlü Bir Şey

başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..

bir başka yolculuk dalından düşmek yere yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince

nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..


Can Yücel

Pâdşehler Pâdşâhı Ol Ganî

Pâdşehler pâdşâhı ol ganî
Emrile verîbidi bîze canı

Od u sû vu (yeli) toprağı teni
Ânın ile bünyad eyledi teni

Yarattı yetmiş iki türlü dili
Arada üstün kodı müsülmanı

Biz müsülman Muhammed ümmetine
Hil’at verdin bize dîn ü îmanı

Cân nurdandır (u) nûra karışır
Ayb eyleme sûret olursa fani

Zekeriyyâ ağaca sığınmağın
Bıçkı île iki bildirdin anı

Eyyub’un kurda yedirdin tenini
Sabr ile buldu o dâhı dermanı

Ya’kub’u ağladıp aldın gözlerin
Yûsuf’u Mısr’ın sen ettin sultanı

Kamuya söz söylenir ibret için
Yunus’u da söyletir ol Sübhan’ı


Yunus Emre

Niteliğim Soran İşit Hikâyet

Niteliğim soran işit hikâyet
Su vu toprak od u yel oldu sûret

Dört muhtelif nesneden bu dört dıvarım
Sâzıkâr eyledi verdi kerâmet

Yel ile toprağı kıldı muallak
Su içinde odu tuttu selâmet

Rızkı ömrü tamam eyledi henüz
Şeş cihet olmadan tuttuğu kisvet

Ruhumdan kimsene haber veremez
Emrdir kaadirliği verir harekât

Bâki tertiplerimi şerh edeyim
İnâyet mevcûdu sem’-u basâret

Aklımın haberi bugünkü değil
Onu er derisen evvelki âyet

Suâl cevap kelecisi buna değindir
Bundan böyle cihânım bî nihâyet

Yunus ile buna denli nasîbim
Gönül dost durağı dilim şehâdet


Yunus Emre

28 Ekim 2018 Pazar

Halime Tercümandım

Sözümona insandım
Hamsiydim buğulandım
Koynumdaki hatunu
Havva anamız sandım

Beyazıt Kulesiydim
Hem Kumkapıdaki yangın
Arap itfaiyeciynen
Kendi derdime yandım

Pir Sultandım abdaldım
Düz rakıya dadandım
Çekip çekip kafayı
Anacığımı andım

Banazdaydı bazlamam
Ve radyodaki reklam
Yaşamı yandaş sayıp
Bana bir ekmek bandım

Arşa vardı feryadım
Firazda kör kadıydım
Kararsızlıktan cayıp
Katlime karar aldım

Gül benizli isyanım
Eksi çıktıkça kanım
Arta durdu bicanım
Ben ölsem ölsem bile

Dipdiri o sol yanım


Can Yücel

27 Ekim 2018 Cumartesi

Üzüntü Ağaçları

Kitaplar yaklaşıp soluklanır kitabın tuzağında
Taşır çiçeklerin üzüntüsünü
Uyanmadan önce sözcükler
Yankı
Titrer kuru yaprakların gölgesinde

Yapraklar boş bir alana düşer kapanır toprak
üstlerine
Kaybolur, kayıplarda
Taşır çiçeklerin üzüntüsünü...


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

26 Ekim 2018 Cuma

Kaybolan Büyü

Olsam,
Kuşların açlığından toplanıp sardığı taş,
taşları
Olsam,
Geceyi uyaran ve yolları
Ve dalsam ağaçların avuçlarına
Yeşil dalların yuvalarına, düşün ve yiğitçe
Sararan yapraklara
Nerede olursa olsun bir gündoğumu kalsam,
garip ve kalsam
Tanıdık bir yüzün gizlerinde.

Olsam,
Güneşin ışığından sarkan ve çığlığın
ıslaklığında
Bu son sularda...


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Padişahlık Senindir Heybetin Var

Padişahlık senindir heybetin var
Yarattın yer ü göğü kudretin var

Bî nişansın nişânın kimse bilmez
Eğerçi bî nihâyet âyetin var

Cümle ins ü melek vuhûş u tuyûr
Kamünun üstüne ibâdetin var

Ne dünya âhıret ne kaaf u ne kâf
Bular katre deryâ melekûtun var

Ne reng ü ne şekil ne kad ne kaamet
Ne cevher ne araz ne sûretin var

Senindir arş u kürsî vü kalem levh
Döner çerh yer durur hoş hikmetin var

Bu yüz yigîrmi dört bin nebîye
Gece mi’raç gündüz münacatın var

Dört yüz kırk dört tabakat evliyâya
Verilmiş onlara kerâmetin var

Altı bin âltı yüz altmîş altı
Okunur halk üzere âyetin var

Bu amele Yunus nîce geçîser
Reyegân cümleye çok rahmetin var


Yunus Emre

Hak Bir Gevher Yarattı Kendinin Kudretinden

Hak bir gevher yarattı kendinin kudretinden
Nazar kıldı gevhere eridi heybetinden

Yedi kat yer yarattı ol gevherin nûrundan
Yedi kat gök yarattı ol gevherin buğundan

Yedi deniz yarattı ol gevher damlasından
Dağları muhkem kıldı ol deniz köpüğünden

Muhammed’i yarattı mahlûka şefkatinden
Hem Alî’yi yarattı mü’minlere fazlından

Gaib işin kim bilir meğer Kur’an ilminden
Yunus içti esridi ol gevher denizinden


Yunus Emre

25 Ekim 2018 Perşembe

Ateşin Ağaçları

Ağaçların yapraklarından bir aile
Akarsuyu yakınında çömelir
Ateşin kitabını okur su
Gözyaşları yaralar toprağı.
Ailem görmedi gelişimi
Gitti
Ne ateş kaldı ne bir izleri.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Bir Şâha Kul Olmak Gerek Hergiz Ma’zûl Olmaz Ola

Bir şâha kul olmak gerek hergiz ma’zûl olmaz ola
Bir eşik yastanmak gerek kimse elden almaz ola

Bir kuş olup uçmak gerek bir kenara göçmek gerek
Bir şerbetten içmek gerek içenler ayrılmaz ola

Çevik bahrı olmak gerek bir denize dalmak gerek
Bir gevher çıkarmak gerek hiç sarraflar bilmez ola

Bir bahçeye girmek gerek hoş teferrüc kılmak gerek
Bir gülü yıylamak gerek hergiz ol gül solmaz ola

Kişi âşık olmak gerek ma’şûkayı bulmak gerek
Aşk oduna yanmak gerek ayrık oda yanmaz ola

Yunus imdi var tek otur yüzünü hazrete götür
Özün gibi bir er getir hiç cihana gelmez ola


Yunus Emre

Ben Bende Seyreder İken Aceb Sırra Erdim Ahî

Ben bende seyreder iken aceb sırra erdim ahî
Bir siz dahı sizde görün dostu bende gördüm ahî

Bende baktım bende gördüm benim ile bir olanı
Sûretimde can olanı kimdürür (ben) bildim ahî

İsteyiben bulamazsam ol ben isem ye ben kanı
Seçemedim andan beni bir kezden ol oldum ahî

Sûret topraktır diyeni gönlürn kabûl etmez onu
Bu toprağın cevherini hazrete irgördüm ahî

Münkir kişi duymaz bunu dertlilerin sezer canı
Ben aşk bağı bülbülüyem ol bahçeden geldim ahî

Ma’şuk benimledir bile ayrı değil kıldan kıla
Irak sefer bizden kala dostu yakın gördüm ahî

Değme bir yol kanden bana dağılmayam değme yana
Kutlu oldu bu seferim hoş menzile erdim ahî

Mansûr idim ben ezelde anın içün geldim bunda
Yok külümü savur göğe ben Ene’l Hak oldum ahî

Ne oda yanam dağılam ne dara çıkam boğulam
İşim bitince yürüyem teferrüce geldim ahî

Mun’îm oldum yoksul iken benim oldu kevn ü mekân
Yerden göğe mağrıb maşrık yer ü göğe doldum ahî

Nite ki ben beni buldum bu oldu kim Hakk’ı buldum
Korkum onu buluncadı korkudan kurtuldum ahî

Yunus kim öldürür seni veren alır gene canı
Bu canlara hükmedeni kim idiğin bildim ahî


Yunus Emre

24 Ekim 2018 Çarşamba

İşaretler

Ateşin ve karın uyumunu sağladım-
Alevler anlayışla saklar karları
Erir ve giz içinde süzülürüm
Çiçek ve taşlarda dururum
Kaybolurum
Uzaklaşırım
Dalgaları
Görürüm
İşaretler arasında işte ışığın büyüsü.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Can Olgıl Can İçinde Kalma Gümân İçinde

Can olgıl can içinde kalma gümân içinde
İstediğin bulasın yakın zaman içinde

Rükû’ sücûda kalma ameline dayanma
İlm ü amel gark olur nâz u niyâz içinde

İkiliği terk etgil birlik makaamın tutgıl
Canlar canın bulasın işbu dirlik içinde

Oruç namaz zekât hac cürmü cinayetdürür
Fakıyr bundan âzâddır hass’ül - havâs içinde

Şeriat korucudur hakıykat ordusunda
Senin için korunur hâsıl ordu içinde

Ayn’el - yakıyn görüptür Yunus mecnun oluptur
Bir ile bir oluptur Hakk’al - yakıyn içinde


Yunus Emre

İstediğimi Buldum Eşkere Can İçinde

İstediğimi buldum eşkere can içinde
Daşra isteyen kendi kendi cihan içinde

Kadimdir hiç ırılmaz onsuz kimse dirilmez
Adım adım yer ölçer hükmü revan içinde

Tutun diye çağırır oğrı dahı çığırır
Bu ne acâyib ağrı bu çağıran içinde

Siyâset meydanında galebeden bakan ol
Siyâset kendi olmuş girmiş meydan içinde

Tartmış kudret kılıcın çalmış nefsin boynunu
Nefsini tepelemiş elleri kan içinde

Sayrı olmuş iniler Kur’an ürünü dinler
Kur’an okuyan kendi kendi Kur’an içinde

Bu tılsımı bağlayan cümle dilde söyleyen
Gör nice cevlân eder hırka pılan içinde

Türlü türlü imâret köşkü saray yapan ol
Kara nikap tutunmuş girmiş külhan içinde

Baştan ayağa değin Hak’tır ki seni tutmuş
Hak’tan ayrı ne vardır kalma güman içinde

Bir isen birliğe gel ikiyi elden bırak
Bütün ma’nî bulasın sıdk u îmân içinde

Oruç namaz gusül hac hicaptır âşıklara
Âşık ondan münezzeh hâlis heves içinde

Girdim gönül şehrine daldım onun bahrine
Aşk ile gider iken iz buldum can içinde

Bu izimi izledim sağım solum gözledim
Çok acâyip er gördüm yoktur cihan içinde

Yunus senin sözlerin ma’nîdir bilenlere
Söyleniser sözlerin devr-i zaman içinde


Yunus Emre

23 Ekim 2018 Salı

Gece ve Gündüzün Ağaçları

Gün batmadan önce, gelirim
Güneşe varmadan önce, sığınırım
Ağaçların titreyişleri düşer peşime, gölgemle
yürür yemiş kabukları

Sonra yüzümde dehşeti örer
Meçhul suskunun kelimeleri kapılarından
kesip sökme zamanı
Dostuna sığınır gece ve unutur
Benliğini yatağımda günlerce

Sonra eğer ter düşerse bağrışa
Düğmelerimi açar ve uyurum
Suyu ve aynayı uyandırır süslenirim
Yüzüme yansır gibi rüya.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Bir Dürr-i Yetîmem ki Görmedi Beni Umman

Bir dürr-i yetîmem ki görmedi beni umman
Bir katreyem illâ ki ummâna benem umman

Gel mevc-i acâyib gör deryâyı nihan gözle
Zî bahr nihâyetsiz katrede olur pinhan

Okuyamadı mezvun Leylî adını Mecnun
Hem Leyli idim anda hem Mecnun idim hayran

Bu âlem-i kesrette sen Yûsuf u men Ya’kub
Ol âlem-i vahdette ne Yûsuf u ne Ken’an

Adım Yunus olduğu bû cisim belâsıdır
Adım sorar olursan sultana benem sultan


Yunus Emre

Dîn ü Millet Kodurdu Ol Benim Canım Alan

Dîn ü millet kodurdu ol benim canım alan
Onu duyan kişiye ne gönül kalır ne can

Duymayanlar hâlimi dînin kodu der bana
Ne ile din beslesin cansız gönülsüz kalan

Sûretimde varlığım gönül ile can idi
Cümlesin yağmaladı bana aşk bağışlayan

Aşkın serhengi beni komadı hiç nesnede
Ne İslâmda ne dinde anılmaz küfr ü îman

Şart u farz olmaz onda canı aşka kalanda
Cevapsız dil söylenir nice bilsin bu lisan

Elden iş bıraktırdı niteliksiz baktırdı
Dostluk ticâretinde unuttuk assı ziyan

Beni nelikten kodu varlık defterin dürdü
Havf u recâ göstermez hayr u şer elden koyan

Sorman Yunus’tan haber dost nerdeyse orda var
Yüz bin güherden fârığ aşk denizine dalan


Yunus Emre

22 Ekim 2018 Pazartesi

Haliç'in Ağıtı

Tüyün zehirli yeşil
Tüyün alevle şişirilmiş şahdamar
Bağdat’tan yığınlar çıkıyor
Tarihimizden gönderilişimiz yakın
Toprağımızdan-dönüşü olmayan düşümüzden

Ellerin üstünde karşılayacağız zamanı
gözlerinde ateş
Uzanan göğün sınırlarında
Ey Bağdat’tan çıkan yığınlar
milad ve şiirle yüklü.
Ey zehirli yeşil tüy
Kalsa da iki bitiş uzaklarda
Yankıyanla ve donan ölümle

Bu toprakla tanışırız-
Kalmasa da ne sen ne de yeşil
Ey titreyen dilin celali
Bu toprağın kabukları
Ey şairin gizi ve kökleri.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Hani Bana Sabr u Karar Senin Sözünü Dinleyem

Hani bana sabr u karar senin sözünü dinleyem
Hani bana akl u bili duyubanı seni sevem

Hani bana ol havsala ki hâlimi bilmeyeler
Hani bana zûr u kuvvet kim senin aşkına doyam

Canım seni seveliden benim hâlim hâle döner
Hani bana usûl-i din ilmin edebin bekleyem

İzzet ü erkân iyi ad aşk yolunda noksandurur
Ben nereden iyi adı çün terbiyet aşktan yerem

Gerçek sana âşık isem arlanmaklık ne’mdir benim
Şükrâne canımı verem ger melâmet donun giyem

Zühd ü tâat usûl-i dîn aşk haddinden daşra durur
Nisbet değildürür bana secde vü rükû’ u kıyâm

Dost sûreti gözgüdürür bakan kendi yüzün görür
Gelsin o kendisiz gelen ben râzımı sana direm

Can gözüyle bakan görür Yunus gözüyle gördüğün
Yoksa yaban gözü ile kimesneye ne söyleyem


Yunus Emre

Beni Anmaklığa Benden Farıgım

Beni anmaklığa benden farıgım
N’ederim ânıban pes ne lâyıkım

Benim yoldaşlığım edebe sığmaz
Edepsiz kişiye niçin refıykım

El tutmaz ayak dirmez cihana düştüm
Ne karar ne mekân ne hod tefrıykım

Cümle tekebbürlüğüm döküldü kaldı
Ne esrigim ne mahmur ne hod ayıkım

Ne sabr u ne sükûn ne hod becid iş
Ne adım atarım ne hod tarıykım

Bugün cihâna geldim uş giderim
Sanâsın yolcu idim ye konukum

Hani Yunus hani cünbiş harekât
Ne sermâyem ola ne var ne yokum


Yunus Emre

21 Ekim 2018 Pazar

Söylencedeki Ağıtın Ömrü

Zamanı olmayan çığlığın feryadı
yükselmez, güneşin de bir gölgesi vardır,
Ne zaman ne zaman vuracak ey dağımıza?
Ve ey hüznün dostu ve ricanın
Ateşin üstünde taşlaştı yeşillik
biz gördüğümüzde
gökyüzünde böyle sözleştiğimiz yerde.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

20 Ekim 2018 Cumartesi

Yeni Ağıt

1

Küreklerimizle, felekle birlikte gittik
Tanrının yanına yağmurun altında
Ve çamurda, bir ölümün müjdesini taşıyarak.
Toprak genişti, dalgalarla birlikte gittik
Ölümün sicimine bağlandık
Ömrümüz gökyüzünün bulutlan arasındaydı
Ve aralık pencerelerde dualar:
"Ey tanrım, yalnızlıktan kurtarırsın
Bütün bu insanların arasından ve evrenden?
Nerede karşılayacaksın bizi, toprağındaki o
ahirette.
Önceki vatanımızda
Ölümün yapraklarında ve hayatın
rüzgarında?
Ey tanrı bizde, benzerimizde
Korkumuz güneşten üzüntümüz nurundan
Hüznümüz dünden kalma
İşte onunla dönüyoruz önceki ömrümüze
“Ey ben olsaydım bu ekinin zaferi
Bu toprakta, yaratılan ve yaratan
Ey inen çamur ben olsaydım
Veya inen yıldızların arasına arasına
Ki görmesin bu alem görmememiz için
İki kadının bacak aralarındaki ateşi"


2

Geçmişten dönse zaman
Zaman hayatın yüzünü yutsa
Toprak irkilse uyansa geçmiş
Ey ağıt bize ikazındır bana söyle.
Hayat toplansa geçmişte söylenenlerle
Ruhlar uzaklaşır çakıl taşlarıyla dalgalarda
yuvarlanıp
Ve çamur iki su arasında taşlaşır
Açarız tufanın derinliğini
Okşarız inleyen köklerini
Yolu şaşırıp döneriz, mağaradan çıkarız
değiştirir bizi önümüzde yığılan gök
İnilti denizine gireriz benden yayılır nağmeler
Söylentisine kıyamıyoruz geçmişin.
nehrin kıyısında dönüşümüz ölüm
Buna da razıyız umudumuz tükenir
Suyun sınırı buz tutmaya başlar
Geçmişin bitimiyle üzgün
Geçmişimize kıyarız kendi geçmişimize
Yeni bir yanılgısı belki bu su birikintisinin.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

19 Ekim 2018 Cuma

Kapı

Uzun zaman kirpikleri ve parmakları
Bekler kapıda
Bedenleri kayıp yatakta
Kapıda sürünür kalpleri
Kapıyı vurmaz elleri ne de;
Ağlamayı özler onlar-
"Ne gözyaşların ikramı ne şarkıların, nehirde
Kayıklar söyler aşkımı."


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Aceb Değil Senin İçin Bin Can Fidî Kılar İsem

Aceb değil senin için bin can fidî kılar isem
Senin varlığın can yeter hoştur cansız kalır isem

Senin (ki) derdin olmaya sözüm aceb kelecidir
Ne canım var ne aydıram bir dem sensiz olur isem

Nice ki ben seni sevem ecel eli ermeyiser
Kaçan sunar Azrâil el beni seni canlanır isem

Ger sûretim düşer ise nice zevât ere bana
Ol kadîmî kimse benim nice düşüp durur isem

Dahı Elest belirmeden ben âşık idim ol ma’şuk
Gözümü yüzüne tutam yüz bin kaba girer isem

Dahı cihana gelmeden canım onu sever idi
Minnet değil Yunus sana nice tapı kılar isem


Yunus Emre

Aldı Benim Gönlümü N’olduğumu Bilmezem

Aldı benim gönlümü n’olduğumu bilmezem
Yavı kıldım ben beni isteyip bulamazam

Gönlüsüz girdim yola hâlimden gelmez dile
Bir dem derdim demeye bir dertli bulamazam

Şâkirim derdim ile sataştım güle güle
Dertliler bulıcağız ben seni bulamazam

Aydırlar ise bana senin gönlün kim aldı
Nice haber vereyim ağlarım aydımazam

Bu benim gönlüm alan doludur cümle âlem
Nereye bakar isem onsuz yer göremezem

Ayık olup oturman ayaksızlar getirmen
Severim aşk esriğin ben ayık olamazam

Yunus’a kadeh sunan Ene’l Hak demin vuran
Bir cür’a sundu bana içtim ayılamazam


Yunus Emre

18 Ekim 2018 Perşembe

Büyülü Toprak

Kalsa- tozu yok ve düşmanlığı
Benim ve nöbetçilerin arasında günler,
Bütün geçmiş, bulutlarla yağdı
Tarih, herkesin uyuduğunu gördü
Soldu toprağım büyülü toprağım:
Şaşırtır rüzgarı
Suyun yüzünü keserek
Şişenin içinde yüzerim denizde.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Dost Elinden Ölür İsem Hiç Gümansız Geri Gelem

Dost elinden ölür isem hiç gümansız geri gelem
Ganîmet görüp bu demi can şükrâne veri gelem

Canın dırıyg tutan kişi dost katından ırak düşer
Fidî kılam yüz bin canı ıraklıktan beri gelem

Cercis’leyin ol dost beni yetmiş kez öldürür ise
Bin (kez) dahı ölür isem yüz bin kez ileri gelem

Yüz bin kez doğam uyağam dost burcunda cevlân kılam
Hem bunda olam hem anda bunda anda varıgelem

Yavı kılındım ne çâre yürürüm dün gün âvâre
Soranlara cevap budur isteyiben sorugelem

Bin yıl toprakta yatarsam ben komayan Ene’l Hakk’ı
Ne vakt gerek olur ise aşk nefesin urugelem

İnanmayan gel sinime dost adını ayıt çağır
Kefen donun pâre kılıp toprağımdan durugelem

Bundan böyle n’olasını değme akıl şerh etmeye
Yunus aydır âşıklara dost haberin verigelem


Yunus Emre

Bin Yıl Eğer Vasfın Diyem Bir Zerresin Tüketmeyim

Bin yıl eğer vasfın diyem bir zerresin tüketmeyim
Bir katrede yüz bin deniz bir katresin ayıtmayım

Ne mesel bağlamam olur ne hod gönül karar bulur
Kim benzede misl ü misâl hâşa ki ben benzetmeyim

Kim ide bir nakş u suret nakş u suretten sen azad
Nice akıllar sende mat nice özrü gözetmeyim

Akıl çün fenâya vara deli olan ne başara
Delilere sensin çâre deli oldum pes n’itmeyim

Öğret imdi dil ne desin şart oldur seni söylesin
Tevfıyk yâri kılar ise gayrı dile söyletmeyim

Ne kim der isen de bana koma beni benden yana
Benim haacetim oldur(ur) seni bana istetmeyim

Çün pâdişah güçlü ola pes kul fuzul işli ola
Ben seninim bana ne gam ger suç edem ger etmeyim

Çünkü girdim bir denize ne kenar var ne cezîre
Çün dört yanımdan mevc ura duram kavî hiç batmayım

Benim değil bu keleci devlet senin Yunus neci
Çün dilimde kaadir sensin sensiz dilim uzatmayım


Yunus Emre