Şiir, Sadece: Küba Şiiri
Küba Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Küba Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Aralık 2017 Çarşamba

Hoşçakal Mutluluk

Ela O'Farril için


Evet, Ela
mutluluk öküzler gibidir
mutluluk öküz gibi dolanır
yolda rastlarsınız ona ara sıra
ve onun beynini ya da gizemini açacak olan
ölümü aramaktadır
ve kuşku yok ki bulacaktır.

Ve bir gün
tek bir gün
-yalnızca bir gün yeterli
geçecektir, yalnız ve pis
sırtını göstererek
sevgili Ela
bir an duraksamadan
geri dönmeden.


Nancy Morejon
Çeviren: Ali Cengizkan

Kadersiz Bir Kadın

Bir şiiri yaşama adıyorum
Komşulara, fırıncıya, kasaba
Bakkala
Geniş Zaman Bildirim Kipinin
Birinci, ikinci ve üçüncü tekil şahıslarına

Nerede yaşar? Kadın nerededir, kocası nerede?
Yerini başkalarından öğrendim. Kolay olmadı.

Annesi ona bir koca bulmuştu, mutluluk satın almıştı ona
Bir dergi alır gibi köşedeki büfeden. O
Çalışma olanağıdır ve yaşlıdır kadın. Sonra
mutsuzluğu seçer. Şimdi suskundur. Zavallı!

Oradaki! Kırılmış olmak nedir, bilir misin?
Hayır mı? Ona sor
Kocası beceriksizin biriydi. Oturma odasının
Eşyasına bir yazı koydular ve ağır ağır ve güvenle
O yalnızlaştı orada: o ve yalnızlığı,
O ve yalnız tek bir dolap
O ve saç tokaları, o ve kağıttan bir çiçek
O ve kapı, o ve tavandaki örümcekler
O ve saçlarının güzelim kıvrımları,
O, mahvolmuş ve sabırdan bir maske yüzünde.

Onun mahallesinde oturdum.
Öyküsünü biliyorum, isyan ve sonunda
Boşanma.
kesinlikle haklıydı kadın.

Ben bir kadının yanında yatabileyim diye
püro, kurşun kalem, uçak, sevgilim diyebileyim,
olanaklı her şeyi yapabileyim
Marisol'un oğlu fırdöndü topaç alabilsin diye
ve böylece -başka seçenek kalmadığında- 
sorun çıkartmadan bir gün ölebileyim.
Burada olmamın nedeni bu işte.

Bunun için
düşünüyorum da
vazgeçmeliyiz
aptallıklarımızdan.


Guillermo Rodriguez
Çeviren: Ali Cengizkan

Seni Unutmadım

Albay Luis Turcios Lima'ya


Havana'nın gözü yaşlı bugün.
Bir kasırga balıkları
yutmakla korkutur mürekkep kuyusunda.
Ne bulut var, ne ses, ne de toz
pencerede.
Geceye alışılmış olur
derinliklerin evinde.

Gövden sonsuz değin yitmiş olsa bile
ve mahmuzların dinlense de horozla birlikte
ellerin gürlemese de tabancanla
ve sırtın çıplak kemiğe dönüşse de:
ölüme alışkınım, bütün akrabalarına da.
Fakat ismini sessiz selamlamayı reddediyorum
reddediyorum onların bir haç dikmelerini sana
sürekli bir uyanıklıkla.
çünkü böyle unutturmaya başlayacaklar seni
basın organlarında.


Belkis Cusa Male
Çeviren: Ali Cengizkan

5 Aralık 2017 Salı

Akademik

Gel şöyle atım; kolan vurayım sana
istemiyorlar bilge içgüdüsüne uyup yaşamın
Koşasın doğal çalımınla savaş alanında.
Adımların koşu pistine uymalı
Kırbacın dilini öğrenmeliymişsin
Ve bir eğer vurulmalıymış görkemli sırtına.
Gel şöyle atım, yürek için gerçek olan
Ne varsa onlara yalan gelir
Ve toprağın yumuşak mantosunu yırtarak
Binlerce sedef damlalar halinde saçılan
Berrak bir kaynağın suyu gibi
Yakıcı ve ruhun derinliklerinden fışkıran
Dizeler, onlara kalırsa söylenmemelidir
Cüppeli ukalaların vaz'ettiği
Küçük, zararsız kalıplar önerir onlar
Ve özgür bir adam görmesinler kapısında tapınaklarının
"Hırsız var" diye koparırlar velveleyi.
Gel şöyle atım, taze ot ve çayır çiçeği kokan
Işık saçan toynaklarınla
Çiğne geç kolanları; ve züppelerin
Eski yapraklar, roma gülleriyle
Ve donuk ışıklı yunan mücevherleriyle
Bezenmiş şatafatlı gömleğini
Kuru, iyiliksever bir kütüğün üstüne fırlat ki
Güneş can versin yeniden ısıtıp da.
Ve dünyaya açılan aydınlık şafakta
Fırla yeni dünyaya doğru dörtnala.


Jose Marti
Çeviren: A. Behramoğlu - Aysel Özakın

İki Yurt

İki yurdum var benim: Küba ve gece.
İkisi de bir sayılır aslında. Yiterken
Güneşin görkemi, Küba
Üzgün bir dul gibidir
Uzun örtüleri içinde, suskun, elinde karanfil
Bilirim ne olduğunu elinde ürperen
Bu kanlı karanfilin! Bomboş
Göğüs kafesim, bomboş, paramparça
İçinde yüreğimin çırpındığı. Vaktidir
Ölüme gitmenin. Uygundur gece
Elvedalara. Işık engeller bizi.
Sözler de. Evren
İnsandan daha ustadır konuşmada.
Bayrak gibi
Kavgaya çağıran bir bayrak gibi
Işıldıyor kızıl alevi mumun, açıyorum
Pencereleri. Daralıyor yüreğim
Küba, dul Küba, göğü karartan
Bir bulut gibi sessizce geçiyor
Kopararak yapraklarını karanfilin...


Jose Marti
Çeviren: A. Behramoğlu - Aysel Özakın

Kabaran Bir Dalga Gördüğünde Sen

Kabaran bir dalga gördüğünde sen
Şiirimi görüyorsun demektir
Yükselir göğe, fakat bazen
O hafif ve uykulu bir yelpazedir.

Öyle bir hançerdir ki şiirim
Çiçeklenir elde kabzesi
Şiirim bir çağlayandır
Suyu berrak, kristal gibi.

O fışkıran bir yeşilliktir
Pırıl pırıl ve alev kızıllığında.
Şiirim yaralı bir geyiktir
Bir sığınak arayan ormanda

Şiirim kardeştir cesarete
Yalın, içten ve özlüdür
O, kendisinden kılıç yapılan
Çelikle aynı örste döğülmüştür.


Jose Marti
Çeviren: Ataol Behramoğlu

26 Ekim 2017 Perşembe

Biziz

Kuşkusuz biziz.

Biziz, sarı telgraf
sözlerinin üzerinde duran,
dün değil evveli gün kurulan
bu aydınlık adada.

Biziz, çiğden hala nemli gözlerimiz
yumruklarımız ve kusurlarımızla
yanlış ve onu bilmeyenlerimiz
ve bilen ve fakat yanlış yapanlarımızla.

Biziz, zayıf gülümsemesi altında
duran, yavaşça yenik düşmüş
kelebeklerin: Biziz çünkü
her zaman yaşayan bu bölgede.

(Çünkü, yalnızca
şu an'da olmak
ve şu enlem-boylamda
önemli bir utku değil aslında.)


Victor Casaus
Çeviren: Ali Cengizkan

25 Ekim 2017 Çarşamba

Bir Kız Ölüyor Kollarımda

Bir kız ölüyor kollarımda.
Büyük bir felakete kurban gittim diyor.
Gece-gündüz yürümüş de gelmiş evime.
Odamın kara taşlarına vurgunmuş.
Adım Seba Melikesi diyor.
Oğullarıma bakmak istermiş.
Kuğu gibi bir kız.
Tüylerle kaplı baştan aşağı,
yumuşacık.
Canı yaşamak istemiyor artık.
Küçücük memeleri soğuyor gitgide,
dudakları gözünün akından beyaz.
Kollarını boynuma dolamış,
ölüyor kollarımda çaresiz bir kız,
ağır, ölen bütün kızlar gibi:
erkekleri suçlayarak
zavallıcık bu son anında
aşk istiyor,
umutsuz bir kurtuluş.


Herberto Padilla
Çeviren: T. S. Halman

Spaskaya Kulesinin Türküsü

Spaskaya kulesinin
bekçisi
bilmez ki
kulesi rüzgardan yapılmıştır.
Bilmez ki
kaldırımda
cellatların adımları
sürüp gider.
Gün olur,
kanlı bir sarmaşık fışkırır.
Şarkılar unutturmaz
devrilmiş sarayları
ve karanlık pencerelerden
casuslar gözetler durur.
Bilmez ki
hiçbir dehşet
rüzgarda gizlenemez.


Herberto Padilla
Çeviren: T. S. Halman

Yaşlı Ozanların Konuşması

Ozan, unutma sakın,
tarihi yarattığın ya da acısını çektiğin
yer ve zaman ne olursa olsun
tehlikeli bir şiir seni daima pusuda bekleyecek


Herberto Padilla
Çeviren: T. S. Halman

24 Ekim 2017 Salı

Küba'da Yaşadım Oldum Olası

Küba'dır benim yurdum. Oldum olası
Küba'da yaşadım. Yıllar yılı, dünya kazan
ben kepçe dolaştığımı söylerler ya,
bütün bunlar benim kendi düzdüğüm yalanlar.

Çünkü oldum olası Küba' da yaşadım ben.

Doğru,
devrim sırasında adamızın dalgalara karışıp
yok olacak gibi göründüğü günler olurdu da
yolculuk yaptığım yerlerdeki
havaalanlarında
beni adımla
çağırıyorlar
sanırdım
cevap verirken
çoktan erişmiş olurdum bu kıyılara
ter içinde,
koşar adım,
kısa kollu gömlekle,
rüzgarla yapraklarda sarhoş,
güneşle denizle tırmanarak taraçalara
övgü ve sevinç türküleri söylerdim.


Herberto Padilla
Çeviren. T. S. Halman

Öteki

1 Ocak 1959


Biz sağ kalanlar
yaşadığımız için kime teşekkür edelim?
Kim öldü benim yerime cezaevi avlusunda?
Kim vuruldu yüreğinden
bana atılan kurşunla?
Hangi ölümden arda kalmışsam kalayım
artık onların kemikleri benim,
artık onların fırlak gözleri
dünyaya bakan gözlerimdir benim.
El ise onun değil,
benim de değil,
yazar patlayan sözcükler
dünyaya ve yaşama değin
artık içinde onun bulunmadığı ...


Roberto Fernandez Retamar
Çeviren: Gürhan Uçkan

Yalnızlık

Yalnızlık çınlamaz asla
sözsüz bir çukur gibi
söyler ve kalır havada.

Yalnızlık kof buğday.
Yalnızlık ak portakal.
Suskun mimarisini yapan
ölü bir mimar.
Yalnızlık!
İnanırız henüz
bir belirtisi olmadığına.
Ama işte dikenlerin burcunda.
Yalnızlık!
Sancılı bir taş, gömülür gider
dipsiz bir geçitte,
müziksiz bir tek harfle.

Yalnızlık çınlamaz asla.


Felix Pita Rodriguez
Çeviren: Adnan Özer

23 Ekim 2017 Pazartesi

Yalnız Şekiller

Yalnız şekiller, sensiz
can veremem onlara:
dağıtır gür bir yalaza.

Eskiden, ayakta, caddelerde,
içimde, dizilirlerdi.

Şimdiyse bir aynada
uyurgezer bir kız çocuğu gibi
öylece, görmeden, uykuda.

Kör ateşböcekleri
yahut çılgın melekler gibi
söz dinlemezler, bozgunda.

Yalnız şekiller, sensiz
egemen olamam onlara.


Felix Pita Rodriguez
Çeviren: Adnan Özer
1932

Bir Heykele Dörtlükler

Ölümünden çok uzaklarda, zamanın
çepeçevre kuşattığı anıtsın.
Kelebeklere karışan güneşin kıyısında
sessizce duruyorsun.

Sen, beyaz heykel, mermer gül,
öz çocuğusun toprağın,
başında yapraklardan bir çelenk,
göğün altında görmeyen bakışların.

Anlarsın ışıkların solduğunu
sana dokunup geçen renklerden
ve soğuktan alacakaranlıkta
akşam sessizliğinden kopup gelen.

Taşa gömülürken gülümseyişin
kırdı kanatlarını altın arı,
sonsuzluğa taşıyor şimdi içinde
balın ve ağızların anısını.

Kusursuz geometrin biliyor artık
kırağı ürkektir, boştur hava
deniz nasıl gelir kumların ötesinden
sayısız kabukların yankısıyla.

Alnında bir yıldız öpücüğü
anılardan yoksun bir ışık,
anılardan ve yaşlardan arınmış;
mermer bedeninde düşlere yer yok.

Omuzlarına eğilmiş daldan
öpücükler taşıdı bir kuş sana.
Sonsuzluğu ne duru görüyorsun
gecenin bulutsuz açıklığında.


Eugenio Florit
Çeviren: Ülkü Tamer

Birinin Ölümü Üstüne

Burada işte, dağlardan, bulutlardan arınmış bakışta;
gölgesiz kirpikte, bir başkasının yaşıyla ıslanmış kirpikte;
konuşma kuşunun uçup gittiği kuru ağızda;
bu çökmüş göğüste,
düne kadar acıyla kıvranan bu soğuk ellerde,
artık kara saatlerin ağırlığını duymayan ellerde.
Yatağa uzanmış bu kıpırtısız bedende şimdi,
yol kavşağında ağıtların, kumruların, cansız duaların.
Burada, ötelerde: kapalı kapılar ardında,
güneşli dostluk köşelerinde,
tabağı kaldırmadıkları masada.
Daha da ötelerde: şapkanın altında,
kıvrımlarında mendilin,
sayfalar arasına bırakılmış çiçekte.
(Yazık, Tanrım, yazık. Öyle gençti ki.)
Uzaklarda iki kumru buluşuyor havada.


Eugenio Florit
Çeviren: Ülkü Tamer

Aşk Dilenen Gece

Aşk dilenen gece.
Soğuk yel, gök külrengi.
Ölü güneş.
Aşk dilenen gece.

Kapalı gözkapaklarını düşünüyorum onun,
aşk dilenen gece,
kansız dizlerini düşünüyorum onun,
aşk dilenen gece,
ve yeşil tırnaklı ellerini,
solgunluğunu alnının,
ve tıkanmış ağzını onun ...
Aşk dilenen gece,
aşk dilenen gece,
aşk dilenen gece.

Hayır.
adımlarım üzre yürüyor çünkü,
hayır;
çünkü bana seslendi, selamlıyor beni,
hayır;
çünkü geçişine bakıyorum cenaze alayının,
hayır;
çünkü gülümsüyor bana, uzanıvermiş,
uzanıvermiş, yumuşacık ve uzanıvermiş,
ölmüş bir tek vuruşta, uzanıvermiş ...

Hayır.


Nicolas Guillen
Çeviren: Özdemir İnce

21 Ekim 2017 Cumartesi

Bir Yolda Gidiyorum

Bir yolda gidiyordum
ansızın gördüğümde Ölümü.
Dostum! diye, bana seslendi,
ama hiç cevap vermedim,
ama hiç cevap vermedim;

Ölüme, evet, baktım ona,
ama hiç cevap vermedim.
Beyaz bir zambak vardı elimde,
ansızın gördüğümde Ölümü.
Zambağın! diye, istedi benden,
ama hiç cevap vermedim,
ama hiç cevap vermedim;
Ölüme, evet, baktım ona,
ama hiç cevap vermedim.

Ayy! Ölüm,
bir daha görürsem seni,
konuşmak için görürüm, evet,
bir dost gibi:
öpüşümle, elinin üzerindeki,
bir dost gibi;
ben devinimsiz ve güleç,
tıpkı bir dost gibi.


Nicolas Guillen
Çeviren: Özdemir İnce

Ama Hiç Olmazsa Görebileyim Seni

Doğruysa beni öldürmek istediğin,
bekleme sakın uyumamı:
tekrar uyanamam.

Ölüm, ayy!
aynı zamanda ölü ve uykuda olmak,
ne ölmektir bu ne de düş görmek,
ne anıdır ne de unutuş.
ölüm, ayy!
aynı zamanda ölü ve uykuda olmak.

Şafak sökerken öldür beni,
ya da geceleyin, nasıl istersen;
ama hiç olmazsa
elini görebileyim;
ama hiç olmazsa
tırnaklarını görebileyim;
ama hiç olmazsa
görebileyim gözlerini,
ama hiç olmazsa görebileyim seni.


Nicolas Guillen
Çeviren: Özdemir İnce

Garcia Lorca'nın Zamanı

Sümbülleri, mumları düşlüyordu Federico,
Zeytinleri, karanfili, soğuk ayı düşlüyordu.
Düş görüyordu Federico, ilkyazın Granada'da.

Acı bir yalnızlıkta dinleniyordu,
belirsiz limonların ayak ucunda,
ezgi içre yatmış, yok kıyısında.

Yüksek gece, pırıltılı yıldızlar ekili,
sürüyordu uzun saydam kuyruğunu
bütün yollar üzerinde.

"Federico" diye bağırdı birden
ayak sürüyerek geçen çingeneler,
elleri hareketsizdi, elleri bağlı.

Oh! nasıl bir ses kükrüyordu kansız damarlarında!
Nasıl bir yalım alevlendiriyordu
soğuktan titreyen vücutlarını!
Nasıl yumuşacıktı adımları ah nasıl!

Yürüyordu gecenin örttüğü yeşil gölgeler:
duyulur da gidiyordu yalınayak, peşleri sıra
o sert, omurgasız yolda.

O zaman Federico, yıkanmış ışıklarla,
- Düş gören Federico, ilkyazın Granada'da - 
ay, karanfil, mum ve sümbüller taşıyarak
güzel kokulu sıradağlar arasından


Nicolas Guillen
Çeviren: Özdemir İnce