Şiir, Sadece: Kanada Şiiri
Kanada Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kanada Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Kasım 2017 Salı

Kış Bülteni

Baş tacı ettin beni Toronto
Televizyon ekranlarında güldün yüzüme
Rivayetler çıkardığımda kendime dair
Montreal'i çekiştirdiğimde
Sahte Ölüm Belgesi hazırladığım gece
Hani gerekir diye ortadan kaybolmak
Beni kınamayan tek sendin Toronto
Bir madrabazla çene çalmıştım ayak üstü
Dünyaya gelmeyi mutlulukla eş kılan
Uyumuştum güneş gözlüğümün ardında
İlk kez boş vermiştim ergenlik sivilcelerime
Issız düşler kurmuştum insansız düşler
Kurduğum tuzaklara yöneltmiştim kendimi
Tek dostum sen kalmıştın Toronto
Görüşler öne sürmüştüm saçmanın saçması
Tutup ocak soğuğuyla dalga geçmiştim
Kahramanlık aşkına buzullar üzerinde
Her eyleminde o eski amaçsızlık
Tutup geleceği düşünmüştüm Toronto
Neden daha az tanıdığımı hayvanları
Gelecek bir zencinin kaderi gibiydi
Kişisel kusurlarımca kötümser
Şu kopya kağıdının günler boyu yansıttığı


Leonard Cohen
Çeviren: Engin Aşkın

Müzik, Yenilgimdi Bir Gece

Hatırlattım işin gerçeğini sorarsanız
Hatırlattım sayın Müdüriyete
İçkilere su katıldığını anlattım
Vestiyerdeki kızın frengi taşıdığını
Eski SS Subaylarıyla doluydu orkestra
Bir eski cellattı davulcusu söyledim
Hatırlattım işin gerçeğini sorarsanız
Ama Yılbaşı gecesiydi dostlar
Bir de o yıllanmış beyin sarsıntısı
O cıvıl cıvıl kahkahalar
Müziğin güzelim patırtısı
Tutup geçirdim kağıttan şapkamı dostlar
Kayboldum müziğin en yavaş bölümünde


Leonard Cohen
Çeviren: Engin Askın

Sisleri İz Bırakmaz

Duydun mu sislerin iz bıraktığını
Yeşilli boyutların gönendiği tepede
Tıpkı ellerim gibi sevdalarca yavaş
O yüce çıplaklığın gümüşsü yüzeyinde

Kartallarla rüzgar ne zaman yüz yüzedir
Ne kalmış geriye bir tutam anı mı
Ve sen belirirsin bir düş penceresinden
Duyarız direncin her yönde dağıldığını

Düşün geceler nasıl da dayanır
Yıldızlarla ayın kaybolduğu zaman
Zorlamak gücümüzü belki de öylesine
Giz olmak gecede sonsuza uzanan


Leonard Cohen
Çeviren: Engin Aşkın

27 Kasım 2017 Pazartesi

Türkü

Bir çiçek çekip çıkardı
yosunlar arasından
sonra askerleri yardı
çarmıha çakmak istiyordu da ondan.

Elindeki çiçeği
bastırdı bir yaraya;
umudu; çiçek büyür de
bir bahçe çıkar ortaya.

Çarmıhta adam ürperdi
çiçek onu uyarınca,
yumuşak dokunuşuyla
etini yarınca

Ve işitmedikleri
bir sesle dedi ki:
"Çiçeğin yaprakları, kökleri
"bulacak mı kanayan yaralarımda?"

"Kopmuş bir dilden
"Türküler öğrenecek mi ozanlar?
"Derimdeki yarıklardan
"Şifa bulacak mı hasta yatanlar?"

Oradaki insanlar
sezdi ki konuşmuştu sanki bir tanrı
korkuyla seyretti onlar
çaktıkları mıhları.

Kapandılar adamın üstüne,
mızrak ve bıçak tutuyordu hepsi,
bir kurbanla onurlandırmak için
adamdan gelen sesi.

Çarmıhtaki adam
kalabalığa konuştu
ama hem yorgundu hem de
dualar yaygara olmuştu.

Adalar geçti aklından
denizin en ıssız yeri
ve denizden gelen sularla
yıkandı ağaçların kara kökleri;

gelgit dalgaları
karaya doğru şahlandı
ve bu çarmıhlara
şu karşı dağlara, bu adama abandı.

Kentler geçti
buğday tarlaları geçti aklından,
insanlar geçti ve bu adama
tek bir söz çıkamadı ağzından.

Ah sakladılar o iki cesedi
bir kayanın arkasına
gece günü izledi
kalabalık döndü evine barkına.

Ve Golgota halkı diyor ki bana
"Bugün bile, inan,
"bahçıvanlar boşuna
"o toprağa döküyor kan."


Leonard Cohen
Çeviren: Talat Sait Halman

Kanada - Pasifik Demiryolu

Gece treni
çayırlar arasında
küçük köylerden geçip
korulara gidiyor
Deşiyor yolda karları
sonra görünmez oluyor
Yüzlerce mil ötelerde
karlar bembeyaz.


George Browering
Çeviren: Muzaffer Uyguner

Liman

Düşümde gördüm, bir limandan
Denize karşı boylu boyunca.
Düşümde, yerim yurdum olan limandın sen,
Saldıran dalgalara mağrur göğüs geriyordun.

Düşümde, demir atmak istedim sana, limanım,
Dedim ki vazgeçeyim upuzak kıyılardan
Boşuna seraplardan,
Boğulup gideyim senin bağrında.

Koştum, koştum sana doğru -
Ölesiye koştum o gece!
Sonunda ulaştım limana, yüreğim duracakmışçasına,
Hala dudaklarımda titriyordu soluğum,

Bir de baktım, bembeyaz bir yelken
Gözden kayboluyor uzaklarda...


Louise Gareau Des Bois
Çeviren: T. S. Halman

25 Eylül 2017 Pazartesi

Sen

Sana can atıyorum erkekçe sözlerle,
Okşayan kımıltılar, derin susuşlarla,
Fışkıran kahkahalarla etlerimde yaralarla.
Sana can atıyorum sığınak
Kolların sarıp sarmalasın beni
Asmalardan daha güçlü.
Sana can atıyorum anılar ormanı
Huzur dolu bir ova ol bana.
Sana can atıyorum fırtınalı gök
Ve yağmurdan daha canlı durgunluk.
Can atıyorum sana, can atıyorum -
öyle güçlü bağlan ki bana
Varlığı yaratalım birlikte
Ve sonsuz öldürelim ölümü ...


Louise Gareau Des Bois
Çeviren: T. S. Halman

Günlük Ülkem

Kış ülkesinin kadınıyım ben
Ellerimi bağlamışlar
Buzdan iplerle.
Cendereye sokulmuş bir kadınım
Hala adını arayıp durduğum
Koskocaman bir ülkede.

Biliyorum bunu, duyuyorum
Soğuk parmaklarımın ucuyla,
Ansızın sarsıcı
Bir ateş fışkırıyor da
Buzlu dağları koparıp
Çözüyor şaşakalmış ellerimi.

Karanlığı yoklayarak
Açılıyor ellerim
Yeni bulunmuş bir evrene,
Daha dün bilmediğim,
Bir adı
Onlar söylüyor bana.

Ah benim günlük ülkem
İnsan ne uzun bir sabrın acısını
Çekmek zorunda seni sevmeyi öğrenmek için ...


Louise Gareau Des Bois
Çeviren: T. S. Halman

Unutulmuş Bir Adayım

Unutulmuş bir adayım
çamurlu çakıltaşından da kara
hareketlerle ve kanla kirli
sen takımada yaptın beni
birçok yığınını vardı
ellerim ve kollarım
kucaklamak ve okşamak için
çevremde akıp duran
ırmağı
artık üzerimden aşamayacak
ırmağı
ışıkların ve gecelerin ırmağı
akıp giden
toprağın ve suyun mağrur uzunluğu
bilmeyen yıldızlarda daha canlı ve saf.


Jean - Guy Pilon
Çeviren: M. Uyguner

Zamanın Seherinde Zaman

Taş çağı zamanları
o kadar uzak mısınız kulağımdan
mağaraların kahkahalarını duymuyorum artık.
Zamanın seherindeki zaman
taşıl kıvancın zamanı
kireçler dünyasının.
Anılar çakmak taşı uğulduyor başımda.
Savaş baltalarının, tamtamların, davulların zamanı
iğneler zamanı, çiçeklerin yırtıcı zamanı
yalnızlığın kumlarında yok olan.
Aşktan daha insancıl olan sfenksin kızarması.
Gözler bulacak yolunu barışın
aynalar ormanında
umutsuzluk bir yalandır orada binlerce maskeli.

Eriyen buz üstünde yalnayaktı küçük kız
yüreği de bir fenerdi sanki.


Gilles Henault
Çeviren: M. Uyguner

23 Eylül 2017 Cumartesi

Durgunluk

Su damlaması
karanlıkta
ve gürültü
fazla gürültü
güvenle
ilerleyen
ve duran
hayvanlar
Düşen
kayalar
çakıl
parçaları
yivlerden
ve orada
ayılar
fareler (görülmekten
kızgın)
yılanlar
kertenkeleler
ağaçlar
arasında
yavaşça
yürüyen geyikler
ve sonra
yolun kıyısında
ben
sigara içen
kızgın
geceyarısı
saatte
100 mil
tuzlu
ve korkunç
yolun kıyısında
tek canlı
kımıldanıyor
hiçbir şey


Alfred W. Purdy
Çeviren: M. Uyguner

Garcia Lorca'nın Anısına

Garcia Lorca,
Bırakırlar mı sandın
Yakaya takılı
Sonsuz yas çiçeğini?
Hiç sezmiş miydin
Işıltılı sözlerinin seni
Yabancı gibi göstereceğini,
Kötü kişi yapacağını seni?

Granada kılını kıpırdatmadı,
Seni serseri gibi öldürdüler;
Granada unuttu cinayet gününü,
Unuttu hangi çukura gömüldüğünü,

Çingeneler, çiftçiler, paşalar,
Papazlar, turistler
Ses çıkarmayan zenginler
Şimdi umursamadan yürüyüp
Geçiyor senin üstünden.

Oiga hombre!
Sorun herkese.
Bir yerde
Gömülü
Bir gümüş kafatası var.


Eldon Grier
Çeviren: T. S. Halman

Güzelim Ülke

Mayıs güzeller güzeli bir ülkeydi;
Dünyadaki tüm çocuklar sanki hacca çıkmış
Yazı karşılamak için; yolda hayvanat bahçesine
Uğrayıp altın kaplanla yalnız aslanın
Üstündeki büyüyü bozmuşlardı.
O çocuklar, zebraları kahkahaya elçi
Atamışlar, tavşanları renklerin naibi olarak
Kabul edip otlarla örtülü dağın üstünde
İzlemişlerdi tavus kuşunu, dalmış düşünüyordu,
Gördüler ki onun boyu bosu gururdu
Bir kalem güzelliğe kaydını yaptılar
Güzelliğin başlığı ağırdır, başı hafif.
Bataklıkta kuğular
Musiki gibi rahat kayıyordu. Çocuklar şöyle dedi:
"Dokunmayın onlara, uyku gibi yumuşacık yastıklar yapsınlar
"ve uyku, ölüm gibi derin olsun." Çocuklar öyle dediler
Ve rahat bıraktılar kuğuları.

Çevrelerinde kent akıp gidiyordu; çocuklar gördü ki
Ceketlerden mandalina sarısı fışkırıyor,
Hem de fıstıkiler, allar, morlar -
Yollar, allı pullu panayırlar gibiydi
aşk çıkıyordu talihlilere,
Büfede dilencilerle kraliçeler bir arada,
Ah bu ne hengame yaz mevsiminin sarayında
Çocuklar dizi dizi yürürken ilahiler söylüyorlar Mayıs'a,
Ne övgüler söylüyorlar Mayıs'a ve çayırlara.


Miriam Waddington
Çeviren: T. S. Halman

Trajedinin Doğuşu

Ben şiir yazınca mutlu oluyorum en çok.
Aşk, iktidar, zafer çığlıkları da
bir şey, hem de bir hayli;
ama bir şiir, tıpkı bir havuz gibi
suyu da içeriyor, yansımayı da.
Doğada bölünmüş ne varsa benim içimdedir,
ağaç da ağacın küfü de
bende kıvama varır;
ben caneviyim onların. Değişsinler,
atışsınlar, sağa sola sapsınlar alev gibi
ben onların ağzıyım, hizmetindeyim onların.

İyice görüyorum, kösnülü pervaneler
kokuyla ve güneş aydınlığıyla kocaman
dalıyorlar tehlikeli çalılıkların içine
ya da gelip duran gölgelerini düşürüyorlar
yıllardan bir yıl, dört başı mamur tanrılar
ayaklarını koysunlar diye,
çiçeklerden yaptığım bahçenin üstüne:
o tanrılar, yükselen düzenlerin dostudurlar,
onlar destekler bu coşkulu düşünceleri
ve ta oralardan bağışladıklarını bildirirler
başkaldıran kanları.

Ben sessiz bir deliyim, gözyaşlarının yanıbaşında,
canına kıyılmış bir şey gibi yatıyorum
ağaçların evi olan
yeşil havada ya da yaslanmışım çarçabuk alev alan
havanın nice ardıçların kanatlarıyla
üstüne devrildiği bir iskemleye;
biliyorum, tam mevsimi,
yapraklarla tomurcuklar fışkırıyor
ve canlı ne varsa hazırlıyor kendi ölümünü
bir yandan da ta uzaklarda bir yerden
gelmiş birisi söndürüyor dünyanın doğum günü mumlarını.


Irving Layton
Çeviren: T. S. Halman

22 Eylül 2017 Cuma

Bir Pencere, Bir de Masa, Kuzeyde

Maviden alacakaranlığa derken ışıklar çıkageldi.
Olup bitenler bu kadar yanıldı işte
Ta kentin üzerinde.
Kuşların, kanatlar üstünden, çığrışması değil,
Aşağılarda yaz akıp giden bir yeşillikti,
Durumu sorarsanız kaya gibi ağırbaşlı.
Biz feylesoflara gelince
İzledik
Dünyanın bir ucundan bir ucuna:
Caddeler, takların uzaklığıdır,
O kemerli boylamlar,
Geçitlerin odak yeri
Kutup gecesi.
Buzlar kapladı parkı
Bir pembe kayak yeri
Bir bando öttürüyor da öttürüyor
Sevinç içinde
Sokaklar sonsuza dek koşu tutturmuş
Kuzey de kuşlar da yükseklerde uçuyor
Onlar bizim onurumuzun yoldaşı
Ve muhteşem ülkenin dört bucağında
Işıklar yandı artık.


Ralph Gustafson
Çeviren: T. S. Halman