Şiir, Sadece: Peru Şiiri
Peru Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Peru Şiiri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2017 Cumartesi

Şiir

Hayır
gülmüyorum
ölüme.
Sadece
korkmuyorum
ölmekten
kuşlar
ve ağaçlar
arasında.


Javier Heraud
Çeviren: Ülkü Tamer

Şiir Sanatı

Doğrusunu isterseniz, açıkçası
güç iştir şiir
ya kazanılır yıllarla
ya yitirilir.
(Gençse insan
dökülen çiçekler toplanmamışsa eğer
geceleri yazar da yazar
yüzlerce, yüzlerce kağıt doldurur.
Bir de böbürlenir üstelik:
"Yazdığımı gözden geçirmem hiç,
sokağımdaki selvilerin dudak büktüğü
ilkyaz gibi uçup gidiyor
şiirler ellerimden.")
Ama geçtikçe zaman
şakaklar arasından süzüldükçe yıllar,
çömlekçinin işi olur şiir:
ellerin tutuşturduğu balçık olur
diri alevlerin biçim verdiği balçık.

İnanılmaz bir şimşektir şiir,
sessiz sözcükler yağmurudur,
hıçkırıklar, umutlar ormanıdır,
ezilmiş halkların türküsüdür
ve bağımsızlığa kavuşanların
yeni türküsü olacaktır yarın.

Sevgidir şiir,
ölümdür,
kurtuluşudur insanın.


Javier Heraud
Çeviren: Ülkü Tamer

Bu Şarkı Devrim Yiğitlerine Adandı

Kiralık tabancalar ateşlendi ansızın
Daha dün gibiydi, gencecik döküldüler
Aralı dudaklarında bir mutlu gülümseyiş vardı
Çizgi çizgi özgürlüktü parıldayan yüzlerinde.

Gel bir bak, ta yakından.
Daha dün gibiydi, ansızın vuruldular
Belki yirmi tetikti belki daha çok
Namlular utanmıştı insanlar değil
Namlular şaşkındı, bitkindi çaresiz.

Düştüler toprağa özgürce, korkusuz
Kurşun sesi deşildi bir sevdalı gülüştü
Düştüler dimdik, özgürce, yalın
Öldüler ama çoğaldılar ölümsüz.

Gel bir bak yakından şu yiğitlere
Daha dün gibiydi acımasız devrildiler
Kan bir kara görüntüydü göğüslerinde
Ölüm çirkindi onlar güzelleştirdiler.

Yeniden yaratmak sesini orduların
Ufuklardan çizgi çizgi büyüyen
Savaşları çoğaltmak yüce düzen adına
Uykular bir daha kaçmasın diye
Sömürülmesin diye şu çocuk eller.

Gözyaşları yaraşmaz o ölülere
Onlar için en soylu örtüler gerek
Gerelim hıncımızı alev alev yeniden
Devrim şarkılarından haykıralım onlara.

Ölmediler onlar, ölemezler ki
Bu yadsınmaz gerçeği bilmedi satılmışlar
Onlar bir atardamardı halkların yüreğinde
Gecelerde yıldız yıldız tutuşan

Unutma söz etmek yok gözyaşlarından
Yaylar şimdi daha güçle gerildi
Yarın adına göğüs göğüs kuşandık gecede
Gecede en yenilmez güç bizde gönendi
Ölüler koştular ordu ordu dağlardan
Ölüler ansızın içimizde dirildi.


Luis Nieto
Çeviren: Engin Aşkın

8 Aralık 2017 Cuma

Hain Kurt Masalı

" Kurt Amca, Kurt Amca,
kuzu postunda Kurt amca:
bu radar niye?''

"Ormanda saklanırsan
izini bulayım diye."

"Kurt Amca, Kurt amca,
bu infrared kamera niye?"

"Çantadaki konservenin
resmini çekeyim diye."

"Kurt Amca, Kurt Amca,
bu lazer niye?''

"Seni bir güzel pişirip
afiyetle yiyeyim diye."

"Kurt Amca, Ölüm Amca,
kuzu kim, sen kim,
hadi bakalım gazla,
ense tıraşını görelim!"


Arturo Corcuera
Çeviren: Ülkü Tamer

Gözlerim Birer Çocuktu Çünkü

yüreğim
bir
düğme
deli gömleğimde
daha

Ama gözlerim uzun pantolon giyiyor bugün
ayak sesleri dilenen sokağa bakıyorum.


Carlos Oquendo De Amat
Çeviren: Ülkü Tamer

Delilik Şiiri

Korktum

döndüm deliliğin kapısından

Korktum
bir taşıt
bir renk
bir ayak sesi olmaktan


Carlos Oquendo De Amat
Çeviren: Ülkü Tamer

4 Kasım 2017 Cumartesi

Anne

Alçakgönüllü bir ezgi gibi usulca geliyor adın
ve beyaz kumrular uçuyor ellerinden

Anılarım hep beyazlar giydiriyor sana
buradakilerin uzaktan izledikleri bir çocuk oyunu gibi

Bir gök ölüyor ellerinde ve inceliğinde bir başka gök doğuyor
Sevecenlik bir çiçek gibi açıyor yanında seni düşünürken

Sesin yağmur kadar ilkel
Seninle ufuk arasında

Güller de şarkılar da sessizdir sen varken


Carlos Oquendo De Amat
Çeviren: Ülkü Tamer

Avuçlar ve Gitar

Şimdi, ikimizin arasına, buraya,
benimle gel, bedenini elinden tut getir
birlikte yudumlayacağız ve bir an için geçeceğiz yaşamdan
ölümümüze ortak iki yaşama.
Şimdi, senle gel, bana bir iyilik et
benim adıma yakınarak kasvetli gecenin ışığında
tutup ruhunu elinden getirdiğin
ve biz yavaşça kendimizden yükseleceğiz.

Bana gel ve sana, evet,
eş adımla, birbirimizi farklı adımlarda görebilmek için
son geçiti kaydederek.
Geri dönünceye dek! Bir sonraya dek!
Okuyuncaya dek, bilmezler!
Geri dönünceye dek, hoşçakal diyelim!

Nedir tüfekler bana,
dinle;
dinle beni, nedirler bana
kurşun zaten imzamın saflarında geziniyorsa?
Nedir kurşunlar sana
tüfek zaten kokunda tütüyorsa?
Bu gün yıldızımızı
kör bir adamın kollarında tartacağız
ve benim için bir kez şarkı söylediğinde ağlayacağız.
Bu aynı günde, güzle kız, eş adımınla
ve benim uyarımla esenli cesaretinle,
kendimizden çıkacağız, ikişer ikişer.
Körleşinceye dek!
Taa
böylesi bir dönüşten ağlayıncaya dek!

Şimdi,
ikimizin arasına, getir
ince kişiliğini elinden tutup
birlikte yudumluyacağız ve bir an için geçeceğiz yaşamdan
ölümümüze ortak bir yaşama.

Şimdi, senle gel, bana iyiliğini et
bir şeyler söylemenin
ruhunda bir şeyler çalmanın, avuçlarını çırparak.
Geri dönünceye dek! O zamana dek!
Ayrılıncaya dek, hoşçakal diyelim!


Cesar Vallejo
Çeviren: İpek Göldeli

Kara Haberciler

Öylesine zorlu darbeler var ki yaşamda ... Bilmiyorum
Tanrının lanetinden gelircesine darbeler; karşılarında
çekilen tüm çilenin dalgası
ruha dolarcasına ... Bilmiyorum.

Azdırlar, ama ... Karanlık yarıklar açarlar
en azgın yüzde ve en güçlü kalçada.
Barbar Attila'ların tayları olacak herhal onlar;
ölümün bize yolladığı kara haberciler ya da.

Ruhun Mesih'lerinin büyük dönüşüdür günaha,
yazgıcı küfredilmiş olmaz olası bağlılığa.
Şu kanlı darbeler çıtırdamasıdır
bir somunun bizi kavuran fırın kapılarında.

Ve insan ... Zavallı ... Lanetli. Çevirir gözlerini
omuzlarımızın üstünden bir el çırpmasıyla çağırdığımız günkü gibi;
çevirir çılgın gözlerini, ve set çekilir
bakışında suçun gölcüğünü taşıyan, yaşanılanın tümüne.

Öylesine zorlu darbeler var ki yaşamda ... Bilmiyorum.


Cesar Vallejo
Çeviren: Adnan Özer

Kitle

Savaş sona erdiğinde
ve savaşçı öldüğünde, bir adam vardı yanına
"Ölme seni öyle seviyorum ki!" dedi.
Fakat ceset, ah! sürdürdü ölmeyi.

Yaklaştılar iki adam ve yinelediler:
"Bırakma bizi! Cesaret! Dön yaşama!"
Fakat ceset, ah! sürdürdü ölmeyi.

Milyonlar vardı çevresinde
yalvarıp bir ağızdan: "Kal kardeş!"
Fakat ceset ah! sürdürdü ölmeyi.

Sonunda yeryüzünün tüm insanları
sardılar çevresini; ceset baktı onlara kederle,
içlenip; usul usul karıştı aralarına,
kucakladı en öndekini; koyuldu yürümeye ...


Cesar Vallejo
Çeviren: Adnan Özer

3 Kasım 2017 Cuma

Bir İspanyol Cumhuriyetçisine Ağıt

Bir kitap duruyordu yerde, cansız belinin yanında,
filiz sürüyordu bir kitap ölüsünün üstünde.
Alıp götürdüler yiğidi,
ve somut, mutsuz ağzı karıştı soluğumuza;
hepimiz terliyorduk, gövdelerimiz bir yük;
dolanan ay ardımızda;
ölüsü de terliyordu acıdan.

Ve bir kitap Toledo savaşında,
ardında bir kitap, üstünde bir kitap
filiz sürüyordu ölüsünden.

Mor elmacık kemiğinin şiiri,
söylemekle susmak arası,
yüreğinde taşıdığı
o yiğit bildirinin şiiri,
yalnız bu kitap kalmıştı geride,
çünkü mezarda böcekler yoktu
ve gömleğinin kolları yanında
kanına bulanan hava
buğulanıyor, sonsuzlaşıyordu.

Hepimiz terliyorduk, gövdelerimiz bir yük,
ölüsü de terliyordu acıdan
ve bir kitap, gözlerimi yaşartan
bir kitap, ardında bir kitap, üstünde bir kitap
filizlendi ölüsünden coşarak.


Cesar Vallejo
Çeviren: Cevat Çapan

Kara Taş Aktaş Üstüne

Paris'te öleceğim boşanan yağmurlarla,
anısını şimdiden yaşadığım bir günde.
Paris'te öleceğim -bu da koymuyor bana-
belki de bugün gibi bir güz Perşembesinde.

Bir Perşembe olacak, çünkü bugün, Perşembe,
yazarken bu dizeleri durmadan sızlıyor kolum,
ve hiçbir gün, geçtiğim yollarında yaşamın,
yalnızlığı içimde bugün gibi duymadım.

Cesar Vallejo öldü, dayak yiye yiye herkesten,
oysa kimseyi de incitmemişti:
koca sopalarla vurdular,

Kalın urganlarla dövdüler;
tanığı Perşembeler, kollarında kemikler,
yalnızlık, yağmurlar, yollar ...


Cesar Vallejo
Çeviren: Cevat Çapan