Şiir, Sadece: Stephen Spender
Stephen Spender etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Stephen Spender etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Yoksul Kız

Yabancı bir ülkede oturan yoksul kız,
Kafatası biçiminde ışıltılarıyla gecenin
Yazdöneminde parlayan uzak ay gibi
Gözlerinin içinden bakar her yana ölüm
Öyle dik ve derin:

Yoksul çocuk, giymişsin yazlık giysilerini
Ve altın çizgili yırtık ayakkabılarını
Toprak ana renk çimen
Ve çiçek mantosunu giyindiği gibi
Örterek yıkım mağaralarını
Oyuk ölümlerin söylediği.

Yüreklerimizde sanki de şaftlarıdır kuyuların
O çökmüş gözler ki bakıyorum derinden
Bilmem günahı nedir onların
Bu yapmacık sevinç gösterisinde
Dudaklarımızın arkasında uslarımız
Birleşir ağlamakta
Uyku içinde hiç uyumayan
ölümlülüğe.

Ağlamanın yararı ne?
Bir cerrah bıçağı taşımıyor ki
Kessin yaşamının kökünde
Yanlış çoğalan hücreleri

Sevginin aşırılıkları tanıtlar yalnız,
Tenin ötesinde uzanır çirkin kemiğe
Karanlıkta sırtlanlarda uluyan bir ses.

Bir düşünüdür üzgünlüğüm, bir düştür,
Yarının fırtınası alıp götürecek:
Uyanmaz gün günden daha dinç
Görünüşten öte salt doğru olana:
Ya da yatağının çevresindeki granit gerçeklere
Yoksulluğun kahrıyla umutsuz, çirkin
Gerçeğe ki bir belirtisidir
Yakında öleceğinin.


Stephen Spender
Çeviren: Osman Türkay

Çifte Ordular

Karakışın düzlüklerine dizboyu dalmış iki ordu
Mevzi alıyor - yenmek için yok etmek için.
Donuyor askerler, aç izinler kaldırılmış
İki orduda da - yalnız ölüler ve yaralılar,
Onlar izinli gitmiş. Yeni taburlar bekliyor
Azgın bir barışa varmak için eninde sonunda.

Herkesin cinleri başında, herkes öyle üşümüş,
Nefret ediyor herkes amacından bu savaşın
Ve mermiden çok, cepheye sürükleyen uzak laflardan.
Oğlanın biri bildik bir marş mırıldanmış eskiden,
Toy bir elceğiz selam çakmıştı bir sefer:
Ses boğuldu, yana düştü selama kalkan el,
Bileğinden vurdular ondan yana olanlar.

Bu duygusuz hasattan kaçacaklardı ama, bir kez
İçlerine işlemişti korku çelik bir okulda,
Namlu ucunda hepsini kıskıvrak tutan korku.
Ama, uykuya daldılar mı yurdun yuvanın -hayali
Biner gider kaçışın umutlu küheylanlarına,
Okunmayan bir kitle şiiri kaplar koca düzlüğü.

Nefret etmez olurlar sonunda; oysa ki nefret
Havadan fışkırır, dolu olup kamçılar yeri,
Ya da çeşmelerden yükselir, görmelere değer.
Gerçi yüzlerce can gider, ama kimler bir-tutacak
Silahların ardı arkası gelmez öfkesini
Dilsiz sabrıyla işkence edilen hayvanların?

Temiz bir sessizlik iner geceye: birkaç adımcık
Ayırır uykuya dalmış orduları. Uzak ellerin
Ördüğü çarşafları içinde uyurlar tortop olmuş.
Susunca topların tarrakası, tek nefeste aynı acı
Beyazlar havayı, bir yapıverir iki orduyu
Kucak kucağa uyuyormuş gibi kanlı düşmanlar.

Aşağı düzlüğe parlak kılavuz ay bakar yalnız,
Berrak dostu gökteki çapulcu akıncıların,
Işıl ışıl bir iskelet yaratır ay ışığı
Binlerce kemikten düşen gölgelerle yoğrulmuş.
Kehribar bulutların serpildiği ıssız vadide
Aydır seyreden ölümün ve vaktin fışkırttığı
Gazaplı sözlerle yakıp yakıcı madenleri.


Stephen Spender
Çeviren: Talat Sait Halman