Şiir, Sadece

25 Aralık 2014 Perşembe

Bir Metro İstasyonunda

Kalabalıkta bu yüzlerin belirişi:
Islak siyah bir dalda taçyaprakları.


Ezra Pound

24 Aralık 2014 Çarşamba

Blandula, Tenulla, Vagula

Senin neyine gerek cennet, ey ruhum?
Özgürlüğümüzü kazandığımızda, güneşin
Zeytin yaprakları arasından üstümüze
Akışkan bir utku yönelteceği berrak bir yeri
Yeğlemez miyiz sanki? Bu hayat bitince
Sirmio'da rastlarsam sana eğer, ey ruhum,
Bulmayacak mıyız sanki dünya keyfinin yüce azizleri
Tarafından kutsanmış yarımadayı,
Dalgaların, berrak gökyakutun, kobalt mavisinin,
Siyanin rengi üstünde kurmayacak mıyız mezhebimizi?
Sonsuz değişimle kımıltılı kavranamaz aynalar,
Üçlü gökmavileri üstünde?

Ruhum, O bizi karşılarsa orada, cennetin
Hangi söylentisi ve cazip saray bahçesi
Ayartabilir ki bizi Riva'nın bulutlu tepeleri ötesinde?


Ezra Pound

Cantico Del Sole

Klasikler geniş bir kitleye yayılsaydı
Amerika ne olurdu düşüncesi
Allak bullak eder uykumu,
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne olurdu
Klasikler geniş bir kitleye yayılsaydı düşüncesi
Allak bullak eder uykumu.
Nunc dimittis, artık bırak hizmetçini,
Artık bırak hizmetçini
Gitsin huzur içinde.
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne düşüncesi,
Amerika ne olurdu
Klasikler geniş bir kitleye yayılsaydı düşüncesi…
Ah evet!
Allak bullak eder uykumu.


Ezra Pound


*Cantico Del Sole: Güneşin şarkısı

Choan Kenti

Zümrüdüankalar oynamakta taraçalarında.
Gitti Zümrüdüankalar, ırmak yavaş akmakta.
Çiçekler ve çimenler
Go'nun hanedan evinin bulunduğu o karanlık yolu örter.
Shin'in parlak urbaları ve parlak başlıkları
İhtiyar tepelerin tabanıdır şimdi.

Üç Dağlar düşer uzak göklerden,
Beyaz Balıkçıl adası ayırır iki akıntıyı birbirinden.
Yüksekteki bulutlar örter şimdi güneşi
Ve artık göremem uzaktaki Choan'ı
Ve kederliyim.


Ezra Pound

Clara

Okşamalara karşı tiksinti duymalarıyla
Potansiyel bir ünlüydü on altısındayken.
Bir rahibe manastırından yazar şimdi bana;
Muğlak ve sıkıntılıdır hayatı;
O'ndan boşanmayacaktır ikinci kocası;
Gönlü, her zamanki gibi, işlenmemiştir,
Ve kendiliğinden gelmemektedir bir çözüm.
Çocuklarını sevmemektedir,
Ya da daha başka çocukları.
Belirsiz ve müphemdir ihtirası,
Ne kalmak ister içerde, ne de çıkmak dışarı.


Ezra Pound

Coda

Ey şarkılarım,
Niçin hevesle ve merakla bakarsınız
insanların yüzlerine,
Onların arasında mı bulacaksınız yitik ölülerinizi?


Ezra Pound

23 Aralık 2014 Salı

Çatı Katındaki Oda

Gel, durumu bizden daha iyi olanları küçümseyelim.
Gel, dostum, ve anımsayalım
Ki zenginlerin kahyaları vardır ve yoktur dostları,
Ve bizim dostlarımız vardır ve yoktur kâhyalarımız.
Gel, küçümseyelim evlileri ve bekarları.

Minik ayaklarıyla gelir şafak
Yaldızlanmış bir Pavlova gibi.
Ve yakınındayım ben arzumun.
Bu berrak serinliğin saatinden,
Birlikte uyanılan saatten
Daha iyisini de barındırmaz hayat.


Ezra Pound

Çayevindeki Kız

Çayevindeki kız
Eskiden olduğu kadar güzel değil.
Ağustos eskitmiş O'nu.
Canla başla çıkmıyor merdivenleri;
Evet, O da orta yaşlı olacak,

Ve keklerimizi getirirken
Yaydığı o gençlik pırıltısını
Artık yaymaz olacak.
O da orta yaşlı olacak.


Ezra Pound

Davet

Süslü günlerin mahvettiği
O eski tuhaf aşk öykülerinin çimenlerine düşmüş
Hoş yarı doğruların şebnemiyle
Ve bal sözcüklerle ve çiçek öpüşlerle
Sana kur yapmak için eğilemem.
Uzaklardan duyulan çanlar misali titrek
Fısıltılar içinde tapınarak
Mırıltılı alacakaranlıkta
Ayaklarına da kapanamam.
Tüm bu şeyleri bilirdim vaktiyle
Ve yapardım
O şen gençliğimde de değil, üstelik geçen yıl.
Ve geçip gitti
Rüzgârın gölgesi misali.
Hayır, sana böyle kur yapamam;
Fakat bütün hakikatin merkezine
Yukarılara doğru süpürüldüğümden
Beraberimde götürmek zorundayım seni
Şu kuşatan muazzam ateşe esrime içinde,
"Peşimden gel! Peşimden gel!"
Diye çağırarak ateşin ortasından her daim,
Ve kavuşmamızın haşmetinde
Yeniden doğacaktır kudret.
Ve birlikteyken bu kudretin merkezinde
Birbirimize dayanarak
Seslenmek zorundayız sonsuzca:
"Gelirim, biraz daha öteye git sen".
Ve yeniden, "Peşimden gel",
Çünkü oyalanmamalıyız.


Ezra Pound