Şiir, Sadece: Çağrı
Çağrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çağrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Eylül 2016 Cumartesi

Çağrı

Kim boğmuş olacak kız kardeşimin
yorgun sesini ücra yerlerde? ..
Gelmez oldu artık her sabah
uzun uzun yürümekten yorgun,
kilometreler ve kilometreler yutarak
sonsuz çığlığıyla: Makala!
Yok, gelmez oldu artık, çiseleyen yağmurda ıslanmış
elinde eteğinde çocuklar ve olacağa boyun eğmiş ...
Ve bir yüzle; dingin, duru bakışıyla kendini ele veren!
Ah, biliyorum, biliyorum; son kez, bir veda pırıltısı vardı
mahzun gözlerinde,
ve sesi boğuk bir mırıltıydı nerdeyse,
dokunaklı ve umutsuz ...
Ey Afrika, toprak anam benim, söyle bana:
N'oldu benim ücra yerlerdeki kız kardeşim,
hiç kente gelmemiş olan kız kardeşim
sonsuz çocuklarıyla?


Noemia Da Souza
Çeviren: Eray Canberk

20 Ekim 2014 Pazartesi

Çağrı

Başlamak için, temiz ve bölünmüş
gül için, gökyüzünün
ve havanın ve toprağın kaynağına – patlayan şarkı
söyleme isteğine, kudretli bir şarkının
dileğine, savaşı ve çıplak kanı
toplayan bir metale.
İspanya, süs değil, bir kadeh,
ama ezilmiş taş ve karşı konulmuş
buğdayın şefkati, ateşteki deri ve hayvan.
Yarın, bugün, adımlarında
bir sessizlik, garip bir cazibe gibi
umuttan bir şaşırma: bir ışık, bir ay,
harap edilmiş ay, elden ele bir ay,
çandan çana!
Doğumun anası,
pekişmiş yulafın yumruğu,
kahramanların kuru ve kanlı gezegeni.


Pablo Neruda
Yürekteki İspanya
Yeryüzünde Üçüncü Konaklama

13 Kasım 2012 Salı

Çağrı

Kara giysili hanımlar kemanlarını aldılar
Sırtları aynaya dönük çalmak üzre

En güzel günlerde olduğu gibi siliniyordu rüzgar
Karanlık müziği daha iyi duymak üzre

Neredeyse birden büyük bir unutuşa büründü
Sustu keman kadınların kollarında

Uyuyakalan çıplak bir çocuk gibi
Ağaçların ortasında

Hiçbir şey canlandırmamalı gibi görünüyordu
Devinimsiz yayı, mermerden kemanı

Ve bu derin uyku sırasında biri bana fısıldadı:
“Yalnız siz yapabilirsiniz, gelin hemen.”


Jules Supervielle

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Çağrı

Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı
          yağmurun,
Bulutların rüzgarla sökün ettiği.
Ama savaş öyle değil, savaş rüzgarla
          gelmez;
Onu bulup getiren insanlardır.
Duman tüten topraktan bahar boyunca,
Dökülüp yükselir birden gökyüzü.
Ama barış ağaç değil, ot değil ki
          yeşersin:
Sen istersen olur barış, istersen
          çiçeklenir.

Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.
          Bilin kuvvetinizi.
Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez
          insana:
          Savaşa karşı
          Barış için
Katillerin önüne dikilmek gerek,
"Hayır yaşayacağız!" demek.
İndirin yumruğunuzu suratlarına!
Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.

Onlar demir çeliği elinde tutan birkaç
          kişidir,
Yoktur karabasandan bir çıkarları
Dünyaya bakıp "ne küçük" derler,
Bir şeylerle yetinmezler acunda,
Para hesap eder gibi hesaplıyorlar
          bizi,
Savaş da bu hesabın ucunda.
Ürkmeyin tutmuşlar diye suyun başını:
Korkunç oyunları, davranın, bitsin.

Söz konusu olan çocuğundur, ana:
Koru onu, dikil karşılarına,
Biz milyonlarca kişi
Savaşı yener miyiz?
Bunu sen bileceksin.
Bunu biz bilecek, biz seçeceğiz.
Bir de düşün "Yok!" dediğini:
Düşün ki savaş geçmişin malı
ve barış taşıyor gelecekten.


Bertolt Brecht

6 Nisan 2011 Çarşamba

Çağrı

Ne denli kolay geliyorsa
Seni sevmek elimden
Bu şiir de öylesine kolay geldi

Sen gel uzun boylu ürpertilerinle
Gel çığırlarıyla saçlarının
Kıyılarıma denk ağarsın kalçaların
Gel ve güle güle otur bu şiirde.


Feyyaz Kayacan
Benim Örümceğim Başka