Şiir, Sadece: Pantolonlu Bulut
Pantolonlu Bulut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pantolonlu Bulut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2019 Çarşamba

Pantolonlu Bulut IV

Mariya! Mariya! Marıya!
bırak içeriye beni Mariya!
Böyle duramam sokak ortasında!
İstemiyor musun?
 
Sen bekliyorsun
delik deşik olsun diye yanağım
denendi herkesçe
solukluğu yüzün
geleceğim fısıldayarak
dişsizler gibi geveleyip
var bugün
"olağanüstü, doğru düşüncelerim".
 
Mariya
görüyorsun
daha şimdiden kambur sırtım.
 
Sokağın aşağısında
insanlar bakıyor küçücük odalardan
iri kursaklarının üstünden
kırk yıl acıyla pişmiş
ve alaylı gülüşleri onların
dişlerinin arasında
hiç de öyle değil
kuru ekmek taneleri görülür dünden.
 
Kaldırımlar ağladı yağmurdan
solgun gölcüklerle çevrili
üstübaşı ıpıslak bir serseri
yalıyor yolların taş cesetlerini
ve ağaran kaşlarda
evet! buz çubuklarının
kaşlarında gözyaşları
evet! suborularının göz kapağından dökülen yaşlar 

Yaladı bütün yayalar dilini yağmurun
ve her ekipaj ışıttı yağlı bir atleti:
yenip yutulan insanlarla
çatladılar
ve yağ sızdı çatlaklardan
ve dışarı aktı ekipajdan
bayat pirzola ve çiğnenmiş köfteler
bellisiz biz kaçışta.
 
Mariya!
Onların yağlı gözleri
yumuşak bir adla nasıl delinecek?
Kuşlar
öterek dilenir
uyumlu bir sesle sunar yalvarışım
ama ben Mariya
bir insanım etten ve kemikten
veremli bir geceyle öksüren, elinde Prensniye Sokağı'nın
 
Canlı bir insan mı istediğin Mariya?
Bırak içeriye beni Mariya!
Tutacak zilin koncunu titreyen parmaklarımı
 
Mariya!
 
Yabanıl otlar sarmış yolun otlağını ansızın.
Boynuma geçmiş ipi halk yığınlarının.
 
Aç kapıyı!
 
Canımı onlar acıtan!
 
Bak gözlerime
kadın şapkası iğneleri batırılmış!
 
İçeri aldı sevgili beni.

Çocuğum!
Korkma
kaim boynumda
terli kadın göbeğinden bir dağ yaşam boyunca
çekiyorum
bu tertemiz aşkları milyonlarca.
ve milyonlar milyonlarca kirli orospular
Korkma
yalnız bir kez daha
bastıracağım kendimi binlerce kadına
eriyen karlarında inançsızlığın
"Mayakovski'nin bütün sevgilileri!"
bu çılgının yüreğinde,
dörtnala gidiyor bütün bir çariçe soyu.
 
Yaklaş Mariya!
Çıplak ve utanmaz
ya da titreyen bir korkuyla
sun çiçeklenen dudaklarını bana:
hiç yaşamadık Mayıs için, ben ve yüreğim
bu hayatta yaşadık
yalnız yüz kadar Nisan var.
 
Mariya!
Tiyana'ya şarkısını söyledi sonelerinde ozan
ama ben
bir insanım
büsbütün etten
ve yalvarıyorum bölenine
hıristiyanların yalvardığı gibi:
"Sun bize bugün
günlük ekmeğimizi."
 
Sun bana Mariya!
 
Mariya!
Unutacağım diye korkuyorum adını
bir ozan olarak unutulmaktan korkuyorum
bir sözcük
doğdu gecelerin işkencesi gibi
(Tanrıyla eşitlik ve onun gibi büyük )
 
Bedenini
sevip koruyacağım
er gibi
savaşın öldürmüş olduğu
yığın yığın
ve hor görülmüş
bu bacaktan korkuyor kendisine, kalan!
 
Mariya-
istemiyor musun?
İstemiyorsun!
 
Ha!
Bir kez daha
yaslı ve üzgün
al yüreğimi
kanıyor gözyaşlarını
ve taşı onu
köpek gibi
taşı köpek inine yeniden
tiren çiğnemiş gibi ayaklarını.

Yol şenlenecek yüreğimin kanı şaklayınca
çiçek gibi takılacak tozuna yağmurluğumun.
Güneş bin kez dans edecek çevresinde dünyanın
Herodes'in kızları gibi
başı çevresinde Jean’ın dans etti.
 
Ve dansları sona erince
yaşamının yettiği bütün o yıllar
uzanacak yolum babamın evine
kan damlalarıyla kaplı, milyonlarca.
 
Öne doğru uzanacağım o zaman
gece uçurumunun kargaşalığıyla sarmaş dolaş
ve alçak gönüllülükle
kolunu tutacak
ve şöyle fısıldayacağım kulağına:
 
-Dinleyin şimdi Bay Tanrı’yı!
yorulmadın mı
her sabah her akşam
gözleri yaşartmaktan bulut reçelinde?
Biliyor musun
bir karuselde olduğumuzu
çevresinde bilgi ağacının, iyi kötü!
 
Her yerde var olan sen, her dolapta var olacaksın
ve biz böyle şaraplar koyacağız masaya
kaybolur havari Petrus bu başdönmesiyle
ve başlar ki ka poo dansına,
ve dolduracak cenneti Evalar yeniden:
Sen buyur yalnız-
ve ben
bir şey düşünmeden
koşturacağım ardından en güzel kızların
bulvarda
 
Bunu mu istiyorsun?
 
Değil mi?
 
Sallayıp iki yana şaşkın başını
ve çatıyor musun uzayan ak kaşlarını?
İnanıyor musun
arkanda
o kanatlı şeytan
biliyor mu en küçük şeyleri aşk üstüne?
 
Ben de bir meleğim budur ne olduğum-
benzetti beni gören uysal kuzuya
baş eğmem bundan sonra bir kısrağa
güzel vazoları Sevres işkencelerinin
Sonsuz güç kollu ve ayaklı, sendin bizi koruyan,
gören bizi
başımız var, konuşan ve dinleyen-
sunamaz mıydın bize
acı çektirmeden sevişmeyi
öpüşmeyi, öpüşmeyi, öpüşmeyi?!
 
Sonsuz bir Tanrı olduğuna inanıyordum senin
ama sen yalnız acınacak bilisiz bir tanrı çocuksun.
Bak, boyun eğiyorum
ve çekiyorum kundura bıçağını
koncundan çizmemin.
Seni kanatlı şarlatan!

Kal cennetinde!
Korkunç tüylerinle çırpın dur, yat orada!
 
Seni günlük kokulu hayvan, alıp atacağım
burda'n Alaska’ya!
 
Bırak beni!
 
Kolay kolay beni durduramazsın.
Dingince göstermek istiyorum birkaç şey
ne yalanım var
ne de haklıyım.
Bak
devirdiler yıldızların başlarını
ve her şey kanıyor göksel kıyımla!
 
Merhaba!
gökyüzü!
Çıkar şapkanı üzme bizi
Geliyorum!
 
Suskunluk.
 
Evren uyuyor
bu dev kulak eğik hayvan ayaklara
yıldız pençeli kıvılcım saçan.


Mayakovski
1915
Çeviri ve inceleme: Abdullah Rıza Ergüven

5 Kasım 2019 Salı

Pantolonlu Bulut III

Ama neden bu
ve nereden-
yeniyor bu ak sevinç
kirli dev yumrukları!
Tımarhane korkusu aldı beni
ve çektim perdesini kuşkunun
beynimdeki.

Ve
uzanınca ileri
boğucu kasınmalardan
batan savaş gemisinin karnında-
sürüklendi bölük pörçük
acılı gözüyle Burlyuk.

Kan dolmuş gözlerle ağlaya ağlaya
kalktı ayağa
başladı yürümeye
ye dedi
yağlı kişiden beklenmeyen sevecenlikle
"İyi!"
 
İyi, sarı gömlek engelleyince
görüşü ruhun ateşindeki
İyi
"van Houten çikolatası içiniz!"
diye bağrılınca giyotinde.

Ve bu an
bengalce
bağırışa
değişmek istemiyorum
bir şeyi dünyada...

Ama sigara dumanında,
likör bardağı gibi gözkırptı
Severyani'nin sarhoş ve çirkin yüzü.

Nasıl göze alıyorsunuz ozan denmeyi, gakguk etmeyi
gri evcil kuşlar gibi tümünün en grisi!
 
Bugün
çatlaması gerek
dünyanın kafatası
ve kesilmesi boks alanı için!
Ancak bir düşünce kuşkulandırır sizi-
"Cazip dans etmiyor muyum?"
Ama eğleniyorum
başka biçimde gördüğünüz gibi-
pezevenkler ve oyun serserileri gibi!

Siz
aşkları delik deşik eden, altüst eden
yorgunum ben
bitmez seliyle gözyaşlarının
ve bırakıyorum sizi
güneşle tekgözlük gibi yapışmış
dört açılan gözümde.

Görülmemiş giysilerle
yürüyüp gideceğim güneşler altında
tutuşturacağım bedenimi herkesin sevdiği
ve tıpış tıpış yürüyecek tasmayla önümde Napolyon
fino köpeği gibi.

Açılıp saçılacak toprak bir kadın gibi önümde,
uçan bir kuşkuyla titreyip etine kadar.

Nesneler yaşama kavuşur-
kımıldar dudaktan
ve çene çalan
"Fötnof, fötnof, fötnof".

Birden
karardı hava
ve fırtına bulutları
bütün gök sallandı durdu.
Beyaz işçi yığınlarına benziyordu onlar
öfkeli bir grev ilan eden bütün göğe.

Korkunç bir gürültü koptu buluttan
ve sümkürdüler kocaman burunlarıyla yeğin
ve değişti göğün yüzü birkaç saniyede
yüz ekşitmesiyle Demir Bismark'ın.

Ve biri
takılıp kaldı bulutun kanadına
uzattı elini bir kahveye-
özdeş anda
sevecen bir, kadın yüreği
ve kıyıcı ateşle yakma gibi.

İnanıyor musunuz
kahveyi okşadığına güneşin
bu akşam?
Değil, general Galiifet'i
kurşuna dizen başkaldıranları!

Eller yukarı bütün üşengenler
alın bıçakları, taşları, tabancaları
ve siz bütün kolsuz sakatlar
dövülürsünüz Danimarka kafataslarıyla!

Buyurun bütün açlar
terleyenler
kuşkulananlar
kalbura dönenler yoksulluk içinde

Buyurun!
Bütün pazartesileri, salıları
kanlı bayram günlerine boyayacağız sizi!
Bıçaklar toprağa bulanacak anılmak için
kim hayvanlaştırmak isterdi onu!
Toprak
besiye çekilen bir sevgili gibi
Rothschild gibi bilmek istemeyen daha çok!

Bırakın dalgalansın bayraklar kurşun ateşinde
bütün bayram günler dalgalanan-
as domuz kasaplarının kanlı iskeletini
taa tepeye, sokak lambaları direğine.

Yemin ettim
kapanıp dizlerine
kestim bıçakla
sürükledim ardından
beni ısırsın diye
 
Kızıl, La Marseillaise gibi gökleri sarstı
ölüm savaşında günbatımı.

Delilik şimdiden.

Hiç bir şey olmayacak.
Gece düşecek ve oburca
çiğneyip yutacak
karanlık pisboğazlıkta.

Bak
gök yeniden buz kesiliverdi
bir avuç gümüş yıldızla ihanete batmış.

Geldi o.
Gurul gurul içiyor Mamay gibi her şeyi
oturuyor ağırca arkaüstü kente
Gözlerimiz delik açamaz bu gece
daha kara Azef'ten!

Yığılır kalırım bir meyhane köşesinde
ben ruha, boğulur şaraba örtü
ve görürüm
o kadının değirmi gözlerini masada
Yedi kendini yüreğimde Madonna'nın bakışı.
 
Neden bağışlıyorsun meyhanecilere, mum utkundan
örneğe göre boyanan?
Görüyor musun,
yineleniyor burda özdeş tarih:
Barabbas yeğleniyor
Golgatalı oğluna.
 
Belki taşıyorum bilerek insan yığınında
bir yüz, değil daha yeni başkalarınkinden
Belki
bu en güzeli
bütün oğullarının
ben bu.

Ver
çabuk ölümünü zamanın
kendi sevincinde küflenmeye başlayanlara
büyümeye başlasın çocuklar burda yanyana
oğlanlar baba olsun
ve kızlar gebe.

Ve yeni doğanlar ülkemizde
büyüyüp ak saçlı bilgeler olsunlar.
Ad olarak verecekler bir gün onlar
doğan çocuklarına
başlıklarını şiirlerimin.

Belki benim İngiliz imparatorluğu
ve hiç paslanmayan makineler üstüne yazan
en güncelinde bütün İncillerin
on üçüncü havari.

Ve bağırdığım zaman
yüzsüzce, bütün gücümle-
her saat başı
ve sabahtan akşama-
İsa belki duyacak nasıl güzel koktuğunu
Unutma Beni çiçeğinin ruhumda.


Mayakovski
Çeviri ve inceleme: Abdullah Rıza Ergüven

4 Kasım 2019 Pazartesi

Pantolonlu Bulut II

Öv beni!
Büyük şeyler yapmış olmasam da
Damgalıyorum "nihil" sözcüğünü
yapılanlar adına.
 
Okumak mı?
Hiç bir şey okumadım!
Kitaplar mı?
Ne yapılır kitaplarla?
 
Bir kez inandım
o da kitaplar yaratıldığı zaman
bir ozan çıkar ortaya
yarım ağızla
ve durup yaşam dolu, bağırır aptalca
başa gelen bu işte!
Daha iyi biliyorum şimdi ama
şarkılar çıkmadan önce
dolaşırlar yara bere alıncaya kadar
ve yüreğin içinde
çırpınır düşlemin aptal çapak balığı,
uyaklar, ses yinelemeleri bilyeleriyle
kaynatır onları aşk ve bülbül çorbasında
dönüp dururken yollar kargaşalık içinde
bir dille, kesilen ve konuşmayan.
 
Yolculuk ediyoruz yeni Babil Kulesi'ne
ama tanrı
dilini karıştırıyor insanların
ve yerle bir ediyor
kentleri ekili toprağa.
 
Yol acıyı bastırıyor, dileniyor sonra
ama dikine bir çığlık boğazlarında onların.
Faytonlar atları arık ve şişik dolmuşlar
tösler boğazına trafik yolunun
daha ince veremden
uzanıyor yolun göğsü paramparça.
 
Kapattı yolu kent karanlıkla.
 
Ve ne zaman o-
her şeye karşın!
sonra halk yığınlarını soktu alana,
çöktü kilise merdiveni bir öksürükle
düşündüm ben:
baş melek korosunun şarkılarını
geliyor soyguncu tanrı ceza vermek için.
 
Sonra uzanır yol ve sızlanır:
"Gel gidelim ve çene çalalım!"
 
Krupp ve Kruppçular kirletti kenti
ve korkunç çatık kaşlarla güç verdi ona.
Ölü sözcüklerin, acılı iskeletleri arasında
yararlanan bugün, iki mi yalnız
"Borsçiy"e
inanıyorum
ve "domuz"a.
 
Ozanlar
ağlamalar, hıçkırıklarla şişik
saçlarını başlarını yoldular sokaklara düşüp:
"Şiir nasıl yaratılır böyle sözcüklerle
dörtlükler için
aşk üstüne
ve bahar çiçekleri üstüne?"
 
Ama ozanların arkasında
yolların egemenleri:
öğrenciler
satıcılar
ve orospular.
 
Arkalarda yavaş!
Benim egemenliğim!
Sizler yoksul değilsiniz
sadaka dilenmiyoruz burda!
 
Sağlığımız yerinde bizim
geleceğe götüren bizi dev yığınlarla
dinlemeseler de yuvarlayıp tırmananları
bağlıyacağız dergi ekleri gibi
tüm çift yataklara!
 
Onlara mı dileneceğiz eğip başımızı
ezgilerle
oratoryalarla.
Biziz yaratan bu ezgileri gittikçe büyüyen
fabrikalar, labratuvar ateşi gibi bayıltan.
 
Faust’ta beni ilgilendiren
düşçül şenlik fişekleri gibi
düşer Mefistofeles'le göksel yere.
Biliyorum-
daha karabasan Goethe'nin düşleminden
çizmemde bir çivi.
 
Ben
altın çığlığımın bir tek sözcüğüyle
ruhu yeniden doğuruyor
ve bedeni özgür kılıp
diyorum size:
Yaratmış olduğum her şeyden daha değerli
bir tek tane yaşam dolu!
 
Dinleyin!
Şimdi işiteceksiniz
günün boğazdelen vaazlarını Zarathustra'nın
ve inleyerek yuvarlandığım yerde!
 
Biz
uykulara batık çarşaf yüzlü
ve dudakları sarkık avizelerce
biz
cezalı işçiler cüzamlılar evinde kentin
bütün, yaşam zehirlenir orda yaralı altınla, pislikle
daha temiz mavi göğünden Venedik'in
temizlediği denizin ve güneşlerin!
 
Boşver hepsine
Homerosların, Qvidiusların tanrısal ezgilerine
bize yer yok orda
çiçek bozuğu paslı kahramanlar!
Biliyorum
ışıyacak günışınları kendiliğinden
ruhlarımızın uçan altın kumlarından! 
 
Daha gerçek sinirlerle kaslar yalvarılardan.
Zamana mı yalvaracağız bağışlanalım diye!
Biz-
her birimiz-
sıkar yumruğunu
işte bu güçler tutar dünyaları.
 
Tırmandım Golgatalarını salonların
Petrograd, Odesa, Kiev, Moskova'da
ve yok orda
bir tek
bağırmayan
"Haça ger
haça ger o şeytanı!"
Ama siz-
insanlar-
bana aşıksınız öbürlerinden çok daha
ve siz beni anlamayan da.
 
Gördünüz mü
nasıl yaladığını köpeğin döven eli!
 
Öykülermiş gibi uzun ve gereksiz
aptalca güldü bana bütün çağdaşlarım.
Ama görüyorum
biri gelecek buraya bir zaman, sonra
bir başkasınca görülmeyen.
 
Herkes için o aç köleler başta,
görülmemiş dar görüşlü tüm insanlarca
yürüyüşe geçecekler bindokuzyüzonaltıda
süslü dikenli tacıyla devrimlerin. 

Benim peygamber dedikleri onların,
acının olduğu yerde ben varım.
Düşen her damla gözyaşında
gerildim çarmıha.
Bağışlama yok daha burda.
 
Sevecenlik vardı bir zamanlar
yakıp kül ettim ruhları.
Daha zor bu saldırıp yıkmaktan
bilmiyorum kaç bin Bastiyliler.
 
Ve gelince
haber veren kurtarıcı başkaldırımı-
çıkarıp atacağım
ruhumu göğsümden sizler için
ve onu çiğneyeceğim
büyüyünceye kadar!-
ve dikeceğim onu kanlı bir bayrak gibi.


Mayakovski
Çeviri ve inceleme: Abdullah Rıza Ergüven

2 Kasım 2019 Cumartesi

Pantolonlu Bulut

Senin için, Lilya
 
 
Düşleyen
düşünceler donmuş usunuzda
yağlı koltukların semiz uşakları gibi
tedirgin, edip kanlı bir yürek parçasıyla
alay edeceğim öyle yüzsüz, acı dilli.
 
Moruk sayrılığı aramayın bende, ölümcül
boy vermez tek bir ak saç ruhumda.
Bozguna uğratıp dünyayı bir sesle gücül
geliyorum - kıyak bir genç yirmiki yaşında.
 
Çıtkırıldımlar!
kemanlara aşık olmak niyetiniz!
aşk istiyor kabalar dümbelek gibi.
Ama tersyüz olabilir misiniz
dudak kesilinceye kadar benim gibi!
 
Gelin, öğreteceğim size—
doğru kadın görevliler melekler gibi
patiska giysili, güzelim salonlarda.
 
Onlar çeviriyor ilgisiz; dudaklarıyla
yemek kitabı sayfalarını ahçı kadın gibi.
 
İsterseniz—
bir ten olurum yalnız çatlayan
—başka bir sesle göğün lirinden—
isterseniz—
çelebi ve sevecen olabilirim
—bir erkek değil ama pantolonlu bir bulut!
 
İnanmıyorum çiçekli yataklarına Nice’in!
Söylüyorum düpedüz övgü türküleri
hastaneler gibi bayatlık erkeklere
ve yıpranmış kadınlara atasözleri gibi.
 
 
Mayakovski
Çeviri ve inceleme: Abdullah Rıza Ergüven

2 Haziran 2012 Cumartesi

Облако В Штанах

Тетраптих

(Вступление)

Вашу мысль,
мечтающую на размягченном мозгу,
как выжиревший лакей на засаленной кушетке,
буду дразнить об окровавленный сердца лоскут:
досыта изъиздеваюсь, нахальный и едкий.

У меня в душе ни одного седого волоса,
и старческой нежности нет в ней!
Мир огромив мощью голоса,
иду - красивый,
двадцатидвухлетний.

Нежные!
Вы любовь на скрипки ложите.
Любовь на литавры ложит грубый.
А себя, как я, вывернуть не можете,
чтобы были одни сплошные губы!

Приходите учиться -
из гостиной батистовая,
чинная чиновница ангельской лиги.

И которая губы спокойно перелистывает,
как кухарка страницы поваренной книги.

Хотите -
буду от мяса бешеный
- и, как небо, меняя тона -
хотите -
буду безукоризненно нежный,
не мужчина, а - облако в штанах!

Не верю, что есть цветочная Ницца!
Мною опять славословятся
мужчины, залежанные, как больница,
и женщины, истрепанные, как пословица.


1

Вы думаете, это бредит малярия?

Это было,
было в Одессе.

"Приду в четыре",- сказала Мария.
Восемь.
Девять.
Десять.

Вот и вечер
в ночную жуть
ушел от окон,
хмурый,
декабрый.

В дряхлую спину хохочут и ржут
канделябры.

Меня сейчас узнать не могли бы:
жилистая громадина
стонет,
корчится.
Что может хотеться этакой глыбе?
А глыбе многое хочется!

Ведь для себя не важно
и то, что бронзовый,
и то, что сердце - холодной железкою.
Ночью хочется звон свой
спрятать в мягкое,
в женское.

И вот,
громадный,
горблюсь в окне,
плавлю лбом стекло окошечное.
Будет любовь или нет?
Какая -
большая или крошечная?
Откуда большая у тела такого:
должно быть, маленький,
смирный любеночек.
Она шарахается автомобильных гудков.
Любит звоночки коночек.

Еще и еще,
уткнувшись дождю
лицом в его лицо рябое,
жду,
обрызганный громом городского прибоя.

Полночь, с ножом мечась,
догнала,
зарезала,-
вон его!

Упал двенадцатый час,
как с плахи голова казненного.

В стеклах дождинки серые
свылись,
гримасу громадили,
как будто воют химеры
Собора Парижской Богоматери.

Проклятая!
Что же, и этого не хватит?
Скоро криком издерется рот.
Слышу:
тихо,
как больной с кровати,
спрыгнул нерв.
И вот,-
сначала прошелся
едва-едва,
потом забегал,
взволнованный,
четкий.
Теперь и он и новые два
мечутся отчаянной чечеткой.

Рухнула штукатурка в нижнем этаже.

Нервы -
большие,
маленькие,
многие!-
скачут бешеные,
и уже

у нервов подкашиваются ноги!

А ночь по комнате тинится и тинится,-
из тины не вытянуться отяжелевшему глазу.

Двери вдруг заляскали,
будто у гостиницы
не попадает зуб на зуб.

Вошла ты,
резкая, как "нате!",
муча перчатки замш,
сказала:
"Знаете -
я выхожу замуж".

Что ж, выходите.
Ничего.
Покреплюсь.
Видите - спокоен как!
Как пульс
покойника.
Помните?
Вы говорили:
"Джек Лондон,
деньги,
любовь,
страсть",-
а я одно видел:
вы - Джоконда,
которую надо украсть!
И украли.

Опять влюбленный выйду в игры,
огнем озаряя бровей загиб.
Что же!
И в доме, который выгорел,
иногда живут бездомные бродяги!

Дразните?
"Меньше, чем у нищего копеек,
у вас изумрудов безумий".
Помните!
Погибла Помпея,
когда раздразнили Везувий!

Эй!
Господа!
Любители
святотатств,
преступлений,
боен,-
а самое страшное
видели -
лицо мое,
когда
я
абсолютно спокоен?

И чувствую -
"я"
для меня мало.
Кто-то из меня вырывается упрямо.

Allo!
Кто говорит?
Мама?
Мама!
Ваш сын прекрасно болен!
Мама!
У него пожар сердца.
Скажите сестрам, Люде и Оле,-
ему уже некуда деться.
Каждое слово,
даже шутка,
которые изрыгает обгорающим ртом он,
выбрасывается, как голая проститутка
из горящего публичного дома.
Люди нюхают -
запахло жареным!
Нагнали каких-то.
Блестящие!
В касках!
Нельзя сапожища!
Скажите пожарным:
на сердце горящее лезут в ласках.
Я сам.
Глаза наслезненные бочками выкачу.
Дайте о ребра опереться.
Выскочу! Выскочу! Выскочу! Выскочу!
Рухнули.
Не выскочишь из сердца!

На лице обгорающем
из трещины губ
обугленный поцелуишко броситься вырос.

Мама!
Петь не могу.
У церковки сердца занимается клирос!

Обгорелые фигурки слов и чисел
из черепа,
как дети из горящего здания.
Так страх
схватиться за небо
высил
горящие руки "Лузитании".

Трясущимся людям
в квартирное тихо
стоглазое зарево рвется с пристани.
Крик последний,-
ты хоть
о том, что горю, в столетия выстони!


2

Славьте меня!
Я великим не чета.
Я над всем, что сделано,
ставлю "nihil".

Никогда
ничего не хочу читать.
Книги?
Что книги!

Я раньше думал -
книги делаются так:
пришел поэт,
легко разжал уста,
и сразу запел вдохновенный простак -
пожалуйста!
А оказывается -
прежде чем начнет петься,
долго ходят, размозолев от брожения,
и тихо барахтается в тине сердца
глупая вобла воображения.
Пока выкипячивают, рифмами пиликая,
из любвей и соловьев какое-то варево,
улица корчится безъязыкая -
ей нечем кричать и разговаривать.

Городов вавилонские башни,
возгордясь, возносим снова,
а бог
города на пашни
рушит,
мешая слово.

Улица муку молча перла.
Крик торчком стоял из глотки.
Топорщились, застрявшие поперек горла,
пухлые taxi и костлявые пролетки
грудь испешеходили.

Чахотки площе.
Город дорогу мраком запер.

И когда -
все-таки!-
выхаркнула давку на площадь,
спихнув наступившую на горло паперть,
думалось:
в хорах архангелова хорала
бог, ограбленный, идет карать!

А улица присела и заорала:
"Идемте жрать!"

Гримируют городу Круппы и Круппики
грозящих бровей морщь,
а во рту
умерших слов разлагаются трупики,
только два живут, жирея -
"сволочь"
и еще какое-то,
кажется, "борщ".

Поэты,
размокшие в плаче и всхлипе,
бросились от улицы, ероша космы:
"Как двумя такими выпеть
и барышню,
и любовь,
и цветочек под росами?"
А за поэтами -
уличные тыщи:
студенты,
проститутки,
подрядчики.

Господа!
Остановитесь!
Вы не нищие,
вы не смеете просить подачки!

Нам, здоровенным,
с шаго саженьим,
надо не слушать, а рвать их -
их,
присосавшихся бесплатным приложением
к каждой двуспальной кровати!

Их ли смиренно просить:
"Помоги мне!"
Молить о гимне,
об оратории!
Мы сами творцы в горящем гимне -
шуме фабрики и лаборатории.

Что мне до Фауста,
феерией ракет
скользящего с Мефистофелем в небесном паркете!
Я знаю -
гвоздь у меня в сапоге
кошмарней, чем фантазия у Гете!

Я,
златоустейший,
чье каждое слово
душу новородит,
именинит тело,
говорю вам:
мельчайшая пылинка живого
ценнее всего, что я сделаю и сделал!

Слушайте!
Проповедует,
мечась и стеня,
сегодняшнего дня крикогубый Заратустра!
Мы
с лицом, как заспанная простыня,
с губами, обвисшими, как люстра,
мы,
каторжане города-лепрозория,
где золото и грязь изъязвили  проказу,-
мы чище венецианского лазорья,
морями и солнцами омытого сразу!

Плевать, что нет
у Гомеров и Овидиев
людей, как мы,
от копоти в оспе.
Я знаю -
солнце померкло б, увидев
наших душ золотые россыпи!

Жилы и мускулы - молитв верней.
Нам ли вымаливать милостей времени!
Мы -
каждый -
держим в своей пятерне
миров приводные ремни!

Это взвело на Голгофы аудиторий
Петрограда, Москвы, Одессы, Киева,
и не было ни одного,
который
не кричал бы:
"Распни,
распни его!"
Но мне -
люди,
и те, что обидели -
вы мне всего дороже и ближе.

Видели,
как собака бьющую руку лижет?!

Я,
обсмеянный у сегодняшнего племени,
как длинный
скабрезный анекдот,
вижу идущего через горы времени,
которого не видит никто.

Где глаз людей обрывается куцый,
главой голодных орд,
в терновом венце революций
грядет шестнадцатый год.

А я у вас - его предтеча;
я - где боль, везде;
на каждой капле слезовой течи
распял себя на кресте.
Уже ничего простить нельзя.
Я выжег души, где нежность растили.
Это труднее, чем взять
тысячу тысяч Бастилий!

И когда,
приход его
мятежом оглашая,
выйдете к спасителю -
вам я
душу вытащу,
растопчу,
чтоб большая!-
и окровавленную дам, как знамя.


3

Ах, зачем это,
откуда это
в светлое весело
грязных кулачищ замах!

Пришла
и голову отчаянием занавесила
мысль о сумасшедших домах.

И -
как в гибель дредноута
от душащих спазм
бросаются в разинутый люк -
сквозь свой
до крика разодранный глаз
лез, обезумев, Бурлюк.
Почти окровавив исслезенные веки,
вылез,
встал,
пошел
и с нежностью, неожиданной в жирном человеке
взял и сказал:
"Хорошо!"
Хорошо, когда в желтую кофту
душа от осмотров укутана!
Хорошо,
когда брошенный в зубы эшафоту,
крикнуть:
"Пейте какао Ван-Гутена!"

И эту секунду,
бенгальскую,
громкую,
я ни на что б не выменял,
я ни на...

А из сигарного дыма
ликерною рюмкой
вытягивалось пропитое лицо Северянина.
Как вы смеете называться поэтом
и, серенький, чирикать, как перепел!
Сегодня
надо
кастетом
кроиться миру в черепе!

Вы,
обеспокоенные мыслью одной -
"изящно пляшу ли",-
смотрите, как развлекаюсь
я -
площадной
сутенер и карточный шулер.
От вас,
которые влюбленностью мокли,
от которых
в столетия слеза лилась,
уйду я,
солнце моноклем
вставлю в широко растопыренный глаз.

Невероятно себя нарядив,
пойду по земле,
чтоб нравился и жегся,
а впереди
на цепочке Наполеона поведу, как мопса.
Вся земля поляжет женщиной,
заерзает мясами, хотя отдаться;
вещи оживут -
губы вещины
засюсюкают:
"цаца, цаца, цаца!"

Вдруг
и тучи
и облачное прочее
подняло на небе невероятную качку,
как будто расходятся белые рабочие,
небу объявив озлобленную стачку.
Гром из-за тучи, зверея, вылез,
громадные ноздри задорно высморкая,
и небье лицо секунду кривилось
суровой гримасой железного Бисмарка.
И кто-то,
запутавшись в облачных путах,
вытянул руки к кафе -
и будто по-женски,
и нежный как будто,
и будто бы пушки лафет.

Вы думаете -
это солнце нежненько
треплет по щечке кафе?
Это опять расстрелять мятежников
грядет генерал Галифе!

Выньте, гулящие, руки из брюк -
берите камень, нож или бомбу,
а если у которого нету рук -
пришел чтоб и бился лбом бы!
Идите, голодненькие,
потненькие,
покорненькие,
закисшие в блохастом грязненьке!
Идите!
Понедельники и вторники
окрасим кровью в праздники!
Пускай земле под ножами припомнится,
кого хотела опошлить!

Земле,
обжиревшей, как любовница,
которую вылюбил Ротшильд!
Чтоб флаги трепались в горячке пальбы,
как у каждого порядочного праздника -
выше вздымайте, фонарные столбы,
окровавленные туши лабазников.

Изругивался,
вымаливался,
резал,
лез за кем-то
вгрызаться в бока.

На небе, красный, как марсельеза,
вздрагивал, околевая, закат.

Уже сумашествие.

Ничего не будет.

Ночь придет,
перекусит
и съест.
Видите -
небо опять иудит
пригоршнью обгрызанных предательством звезд?

Пришла.
Пирует Мамаем,
задом на город насев.
Эту ночь глазами не проломаем,
черную, как Азеф!

Ежусь, зашвырнувшись в трактирные углы,
вином обливаю душу и скатерть
и вижу:
в углу - глаза круглы,-
глазами в сердце въелась богоматерь.
Чего одаривать по шаблону намалеванному
сиянием трактирную ораву!
Видишь - опять
голгофнику оплеванному
предпочитают Варавву?
Может быть, нарочно я
в человечьем месиве
лицом никого не новей.
Я,
может быть,
самый красивый
из всех твоих сыновей.
Дай им,
заплесневшим в радости,
скорой смерти времени,
чтоб стали дети, должные подрасти,
мальчики - отцы,
девочки - забеременели.
И новым рожденным дай обрасти
пытливой сединой волхвов,
и придут они -
и будут детей крестить
именами моих стихов.

Я, воспевающий машину и Англию,
может быть, просто,
в самом обыкновенном Евангелии
тринадцатый апостол.
И когда мой голос
похабно ухает -
от часа к часу,
целые сутки,
может быть, Иисус Христос нюхает
моей души незабудки.


4

Мария! Мария! Мария!
Пусти, Мария!
Я не могу на улицах!
Не хочешь?
Ждешь,
как щеки провалятся ямкою
попробованный всеми,
пресный,
я приду
и беззубо прошамкаю,
что сегодня я
"удивительно честный".
Мария,
видишь -
я уже начал сутулиться.

В улицах
люди жир продырявят в четырехэтажных зобах,
высунут глазки,
потертые в сорокгодовой таске,-
перехихикиваться,
что у меня в зубах
- опять!-
черствая булка вчерашней ласки.
Дождь обрыдал тротуары,
лужами сжатый жулик,
мокрый, лижет улиц забитый булыжником труп,
а на седых ресницах -
да!-
на ресницах морозных сосулек
слезы из глаз -
да!-
из опущенных глаз водосточных труб.
Всех пешеходов морда дождя обсосала,
а в экипажах лощился за жирным атлетом атлет;
лопались люди,
проевшись насквозь,
и сочилось сквозь трещины сало,
мутной рекой с экипажей стекала
вместе с иссосанной булкой
жевотина старых котлет.

Мария!
Как в зажиревшее ухо втиснуть им тихое слово?
Птица
побирается песней,
поет,
голодна и звонка,
а я человек, Мария,
простой,
выхарканный чахоточной ночью в грязную руку Пресни.
Мария, хочешь такого?
Пусти, Мария!
Судорогой пальцев зажму я железное горло звонка!

Мария!

Звереют улиц выгоны.
На шее ссадиной пальцы давки.

Открой!

Больно!

Видишь - натыканы
в глаза из дамских шляп булавки!

Пустила.

Детка!
Не бойся,
что у меня на шее воловьей
потноживотые женщины мокрой горою сидят,-
это сквозь жизнь я тащу
миллионы огромных чистых любовей
и миллион миллионов маленьких грязных любят.
Не бойся,
что снова,
в измены ненастье,
прильну я к тысячам хорошеньких лиц,-
"любящие Маяковского!"-
да ведь это ж династия
на сердце сумасшедшего восшедших цариц.
Мария, ближе!
В раздетом бесстыдстве,
в боящейся дрожи ли,
но дай твоих губ неисцветшую прелесть:
я с сердцем ни разу до мая не дожили,
а в прожитой жизни
лишь сотый апрель есть.
Мария!

Поэт сонеты поет Тиане,
а я -
весь из мяса,
человек весь -
тело твое просто прошу,
как просят христиане -
"хлеб наш насущный
даждь нам днесь".

Мария - дай!

Мария!
Имя твое я боюсь забыть,
как поэт боится забыть
какое-то
в муках ночей рожденное слово,
величием равное богу.
Тело твое
я буду беречь и любить,
как солдат,
обрубленный войною,
ненужный,
ничей,
бережет свою единственную ногу.
Мария -
не хочешь?
Не хочешь!

Ха!

Значит - опять
темно и понуро
сердце возьму,
слезами окапав,
нести,
как собака,
которая в конуру
несет
перееханную поездом лапу.
Кровью сердце дорогу радую,
липнет цветами у пыли кителя.
Тысячу раз опляшет Иродиадой
солнце землю -
голову Крестителя.
И когда мое количество лет
выпляшет до конца -
миллионом кровинок устелется след
к дому моего отца.

Вылезу
грязный (от ночевок в канавах),
стану бок о бок,
наклонюсь
и скажу ему на ухо:
- Послушайте, господин бог!
Как вам не скушно
в облачный кисель
ежедневно обмакивать раздобревшие глаза?
Давайте - знаете -
устроимте карусель
на дереве изучения добра и зла!
Вездесущий, ты будешь в каждом шкапу,
и вина такие расставим по столу,
чтоб захотелось пройтись в ки-ка-пу
хмурому Петру Апостолу.
А в рае опять поселим Евочек:
прикажи,-
сегодня ночью ж
со всех бульваров красивейших девочек
я натащу тебе.
Хочешь?
Не хочешь?
Мотаешь головою, кудластый?
Супишь седую бровь?
Ты думаешь -
этот,
за тобою, крыластый,
знает, что такое любовь?
Я тоже ангел, я был им -
сахарным барашком выглядывал в глаз,
но больше не хочу дарить кобылам
из сервской муки изваянных ваз.
Всемогущий, ты выдумал пару рук,
сделал,
что у каждого есть голова,-
отчего ты не выдумал,
чтоб было без мук
целовать, целовать, целовать?!
Я думал - ты всесильный божище,
а ты недоучка, крохотный божик.
Видишь, я нагибаюсь,
из-за голенища
достаю сапожный ножик.
Крыластые прохвосты!
Жмитесь в раю!
Ерошьте перышки в испуганной тряске!
Я тебя, пропахшего ладаном, раскрою
отсюда до Аляски!

Пустите!

Меня не остановите.
Вру я,
в праве ли,
но я не могу быть спокойней.
Смотрите -
звезды опять обезглавили
и небо окровавили бойней!
Эй, вы!
Небо!
Снимите шляпу!
Я иду!

Глухо.

Вселенная спит,
положив на лапу
с клещами звезд огромное ухо. 
 
 
Владимир Маяковский
1914-1915

Pantolonlu Bulut

"Pantolonlu Bulut" destanından giriş 
 
 
Pelteleşmiş beyninizde
kirden parlayan bir kanepede yan gelip yatan semiz bir uşak gibi

hayal kuran düşüncenizi,
kanlı bir yürek parçasıyla tedirgin edeceğim,
dalga geçeceğim, geberesiye küstah ve zehir dilli.

Tek bir ak saç yok ruhumda,
yaşlılığın çıtkırıldımlığı yok onda!
Dünyayı bozguna uğratarak sesimin gücüyle
yürüyorum - yakışıklı,
yirmi iki yaşında.
 
Çıtkırıldımlar!
Kemana yatırırsınız aşkı siz.
Kabalar, onu trampete yükler.
Fakat, tersyüz edebilir misiniz, kendinizi benim gibi,
Öyle ki, dudaklar kalsın ortada, salt dudaklar!
 
Çık da gel konuk odasından
gel de bir adam tanı,
kibirli, patiskadan ve melek soylu memur karısı.
 
Sen ki dudaklar çevirirsin aynı kayıtsızlıkla,
bir aşçı kadın nasıl çevirirse yemek kitabının sayfalarını...
 
İster misiniz
ten kudurtsun beni,
 
- ve gök gibi, renk değiştirerek ansızın -
ister misiniz
öylesine yumuşayım, sevecen olayım ki öylesine
hani, erkek değil de, pantolonlu bir bulut desinler bu!
 
İnanmıyorum çiçekli Nice diye bir yerin var olduğuna!
Benimle göklere çıkarılacaktır yeniden
hastane gibi bayatlamış erkekler,
ve atasözleri gibi yıpranmış kadınlar da...
 
 
Vladimir Mayakovski