Şiir, Sadece

11 Ocak 2019 Cuma

Göze Göz Dişe Diş

Haydı
Ha
Kardaş
Yürü
El
Ele
Halay
Çeker
Gibi
Yürü
Mavilim
Kostak
Kostak
Göze
Göz
Dişe
Diş
Ve
Kısasa
Kısas
Yürü de
Şu
İşler
Bitsin
Hay
Babey
Allahına
Yürü...


Enver Gökçe

10 Ocak 2019 Perşembe

Onlar Yoksul Eti Yerler

Bak
Şu
Dağlara
Alı
Al
Moru
Mor
Saf
Saf
Omuz
Omuza
Dünya
Elvan
Elvandır.
Bu
Dirlik
Düzenlik
Kavgasında
Yunus
Kollar
Daldırma
Gül
Ve
Yürek
Kocamandır.
He
Vallah
Kocamandır.
Kalabalık
Yücedir
Kalabalık
Vatandır
Ah
Len
Ah
Onlar
Yoksul
Eti
Yerler
Ve
İçtikleri
Kandır.


Enver Gökçe

9 Ocak 2019 Çarşamba

Kimi Göbek Toplar Kimi Madımak

Keban
Çukuruna
Bahar
Gelmiş
Palu
Mahlesine
Bahar
Çarşıda
Yeşil
Soğan
Çelem
Ve
Havuç
Dağlarda
Nergisler
Keban
Tepeleri
Munzura
Bakar
Yukarlarda
Göl
Dağının
Etekleri
Arapkire
Doğru
Ve
Yamada
Allı
Pullu
Beyaz
Peştemallı
Başörtülü
Üç
Etekli
Kadınlar
Kimi
Göbek
Toplar
Kimi
Madımak
Ve
Keban
İle
Elazığın
Arası
Un
Uçmaz
Kepek
Kaçmaz
Viraneler
Var...


Enver Gökçe

8 Ocak 2019 Salı

Panzerler Üstümüze Kalkar

Panzerler
Üstümüze
Kalkar
Armut
Çiçeğindeyiz
Meğer
Sokakta
Düşenler
Var
Ve
Okulda
Gösteride
İşkencede
Ve
Mağarada
Kışda
Karda
Kıyamette
Silahlı
Silahsız
Ve
Yalnız...


Enver Gökçe

7 Ocak 2019 Pazartesi

Dönerdi Türbinler Döner

Salkım
Salkım
Tan
Yelleri
Estiğinde
Ve
Sular
Suları
Dövende
Gümbür
Gümbür
Işık
Düşerdi
Hançerlere
Karşın
Işık
Düşerdi
Ve
Dönerdi
Türbinler
Döner.


Enver Gökçe

6 Ocak 2019 Pazar

Ve de "Gavur İçinde Yesirdiler"

Hepten
Suya
Verdik
Çünkü
Suyu
Yoktu.
Toprağı
Gazı
Tuzu
Işığı
Yoktu
Bu
Köyleri
Suya
Verdik
Eli
Ayağı
Tekerleği
Kağnısı
Yoktu
Ve
Atı
Arabası
Yoktu
Bir
Kaç
Kıl
Keçi
Bir
Kaç
Torba
Çökelik
Ve
Tulum
Peynirine
Hasrettiler...
Ve
De
"Gavur
İçinde
Yesirdiler"
Sanki
Çarıklarını
Yemiştiler
Gün
Olmuş
Ve
Dut
Kurusu
Süpürge
Tohumu..
Haybedendi
Yaşamları
Ümmiydiler
Gurbetçiydiler
Gülmemişti
Hiç
Biri...
Ve
Soğuk
Asvan
Pulur
Hıdır-öz
Ve
Huni
Su
Payniği
Zalbar
Ve
Pul
Ve
Güci
Kırani
Haskini
Henisik
Hulmin
Karapınar
Ecüzlü
Vahşin
Venk
Ve
Payamlı
Süderek
Haritadan
Silindiler
Bir
Sabah...


Enver Gökçe

5 Ocak 2019 Cumartesi

Rotatifler Grayderler Dozerler

Kıvrım
Kıvrım
Yemyeşil
Bir
Engerektir.
Soğulur
Yüce
Dağlar
Arasından
Başıma
Vurur
Gümbürtüsü
Fıratın
Biter mi
Bu
Tipi
Fısırtılar
Ve
Çakal
Sesleri
Kurt
Ulumaları
Kapılarda
Adam
Boyunu
Aştı
Kar
Ve
Kuş
Kuşa
Süt
Vermez
Daha
Ve
Dağ
Gibi
Kümbetlere
Sokmuş
Başını
Helezonlu
Başını
Savurur
Kar'ı
Bir
Sağa
Bir
Sola
İşler
Rotatifler
Grayderler
Dozerler
Çıldırmış
Doğa
Vuruşur
Makine
Ve
İnsanla.


Enver Gökçe

4 Ocak 2019 Cuma

Meri Kekliğim

Bir
Elde
Çatal
Bir
Elde
Dehre
Dalar
Dikenlerin
Kengerlerin
Peşinde
Kaderimmiş
Söğerim
Oy
Meri
Kekliğim
Yeter
Çektiğim
Dut
Kurusu
Söpürge
Tohumu
Yediğimiz
Ve
Bir
Godik
Arpa
İçin
Sivas
Kapılarından
Geri
Çevrildiğimiz
Günler
Defledik
Meri
Kekliğim
Yeter
Çektiğim
Yol
Parası
Veremedim
Diye
Şu
Dağları
Bana
Açtırdılar
Şu
Yolları
Bana
Hacizlere
Gitti
Suna
Gibi
Keçim
İneğim
Meri
Kekliğim
Kore
Dağlarında
Tabakam
Kaldı
Mapus
Damlarında
Özgürlüğüm
Hey
Meri
Kekliğim
Yeter
Çektiğin.


Enver Gökçe

3 Ocak 2019 Perşembe

Dayan Ha Yıkılma

Acı
Bir
Rüzgardır
Eser
Dağlardan
Ovalardan
Kapkara
Kanını
Kurutur
Yoksulların
Sonra
Kıtlık
Pahalılık
Ve
Faşizm
Dayan
Ha
Yıkılma...
Ülkemiz
Yoksul
Ülkemiz
Fakir
Ve
İşçiler
Öğrenciler
Düşer
Yanyana
Düşer ya
Vatanın
Bir
Yanı da
Ölür.
Ve
Şahin Aydın
Kerim Yaman
Böyle
Düşüyorsa
Bir
Bir
İnsan
Daha
Özgür
Olsun
Diyedir.


Enver Gökçe

2 Ocak 2019 Çarşamba

Ah Len Ah

Üşürülmüş
Yılan
Dilli
Bir
Hançerdi
Kardeşim
Yüreğime
Göğsüme
Kollarıma
"Bir
Dönüm
Mülk
Kan
Değerdi
Bizim
Buralarda
Kebanda
Ezirgande
Al
Sizin
Olsun
Helal
Benden"
Sırtımda
Alacalı
Mintan
Boynumda
Yazma
Afilli
Kasketim
Düşmüş
Yere
Ayağımda
Kara
Kaban
Ayağımda
Soğuk
Kuyu
Lastiği
Boynu
Buruk
Kalmışım
Böyle
Ah
Len
Ah.


Enver Gökçe

1 Ocak 2019 Salı

Bizim Caddelerimizde de

Açmaz
Açamaz
Deme
Hiç
Bir
Zaman
Bu
Nar
Çiçeği.
Açacaktır
Elbet
Bizim
Caddelerimizde de
Bayram
Olacak
Halkın
Üstüne
Böyle
Kalksa da
Faşist
Namlular
Namert
Ellerdir
En
Sonda
Bir
Bir
Kırılacak.


Enver Gökçe

31 Aralık 2018 Pazartesi

Gülten Akın

Gülten Akın




Gülten Akın Cankoçak doğumu 23 Ocak 1933, Yozgat, ölümü 4 Kasım 2015. Türk şair ve yazar.


Yaşamı

Yozgat’ın Sorgun ilçesinde ilköğrenimini tamamladı. 1940’lı yıllarda memleketi Yozgat’tan Ankara’ya göç etti ve ortaöğrenimini Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde tamamladı. 1955'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.

1956’da Yaşar Cankoçak'la evlendi; bu evlilikten beş çocuk sahibi oldu.Kaymakam olan eşinin görevi nedeniyle 1958-1972 arasında Anadolu’nun çeşitli ilçelerinde yaşadı. Gevaş, Alucra, Gerze, Saray ilçelerinde ve Kahramanmaraş'ta yardımcı avukatlık, avukatlık ve öğretmenlik yaptı.

1972'de Ankara'ya yerleşerek Türk Dil Kurumu Derleme ve Tarama Kolu'nda çalıştı. Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliğinde bulundu. Demokratik kitle örgütlerinin yeniden kuruluşu çalışmalarına katıldı. İnsan Hakları Derneği, Halkevleri, Dil Derneği gibi örgütlerde kurucu ve yönetici olarak görev aldı. 1978'de emekliye ayrıldı. 1980’lerde Ankara’da bir banka soygununa katıldığı gerekçesiyle tutuklanan ve dosyası Şentepe Devrimci Yol davasıyla birleştirilerek önce müebbet hapse mahkûm edilen sonra cezası Yargıtayca bozulan oğlunun cezaevi günlerinde yaşadıklarını şiirine yansıttı. 42 gün (1986) adlı kitabında Mamak Cezaevi'nde süren açlık grevini anlattı. Yaşamını Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde sürdürdü.

4 Kasım 2015’te tedavi görmekte olduğu hastanede hayatını kaybetti. Cenazesi 6 Kasım 2015 cuma günü Kocatepe Camii'nden kaldırılarak Karşıyaka Mezarlığı'na defnedildi.


Edebi Yaşamı

Son Haber gazetesinde ilk şiiri 1951'de yayımlandı. Ardından Hisar, Varlık, Yeditepe, Türk Dili, Mülkiye gibi dergilerde çıktı. Başlarda şiirlerinin konusu doğa, aşk, ayrılık, özlem iken, daha sonraları ise toplumsal sorunlar ağır bastı. 1980 öncesinde halkın yaşadıkları, onun da hayatına ve şiirine yansıdı. Daha sonraki şiirlerinde toplumsal sorunlara yöneldi. Gezip gördüğü yerlerden aldığı esinle zenginleşen ve coşkulu bir insan sevgisiyle yoğrulan şiiri, toplumsal sorunları, yaşam-halk ilişkisini öne çıkardı.

Şiirlerinde büyük ölçüde folklor öğelerinden yararlandı. Şiir üzerine yazılarını bir araya getiren "Şiiri Düzde Kuşatmak" (1983) kitabında, halk kaynağına inme isteğini, "Halkta var olan öz ve biçimi diyalektik olarak yükseltmek, şiiri yükseltirken halkın yaşamının ve yaşam biçimlerinin yükselmesine yardımcı olmak" sözleriyle açıklar. Şiirleri pek çok dile çevrildi ve kırktan fazla şiiri bestelendi. Bestelenen şiirlerinden biri, Sezen Aksu'nun 1993 tarihli albümüne adını veren Deli Kızın Türküsü’dür.

2008’de Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın ölümünden sonra Milliyet gazetesinin yaptığı yaşayan en büyük şair araştırmasında en çok oyu alan Gülten Akın, şiirinde bir doruk noktası olarak nitelenen Beni Sorarsan’ı 2013’te yayımlamış ve bu kitabı ile Metin Altıok Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür.

Akın, şiir dışındaki edebi türlere fazla ilgi göstermedi ancak yedi adet kısa oyun yazdı. Ürettiği tiyatro metinlerinde kadın, evlilik, düzene yönelik eleştiriler, yoksulluk, yalnızlık, yaşlılık ve yabancılaşma gibi konular üzerinde durdu.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil etkileri taşıyan ilk şiirlerinde simgeci, dolaylı bir şiir dilini
benimseyen Gülten Akın, Sığda'da, kendine özgü, başarılı bir şiire ulaşmış, Kırmızı Karanfil'de, halkın konuşma dilinden, ağıtlardan ve türkülerden başarıyla yararlanarak özgün bir sentez yaratmıştır. Ağıtlar ve Türküler ve Seyran Destanı, halk kültürü ve dilini özümseme alanında bilinçli bir çabanın özgün ve değerli ürünleridir. Özellikle Seyran Destanı'nda Nazım Hikmet'in epik şiir dilinin özümsenerek yeniden değerlendirilişi gözlemleniyor. İkinci Yeni şiirinin yeniden önemsettiği alegori, simge, v.b. biçim ögelerinden toplumcu bir şiir kurma yönünde başarıyla yararlanan Gülten Akın, bu ögeleri halk dili ve kültürüyle kaynaştırma becerisiyle; etkili, özgün ve inandırıcı ses tonuyla, çağdaş şiirimizde toplumcu bir yönelişin önemli ve seçkin bir temsilcisidir.

1950’li yıllarda yazmaya başladığı şiirleriyle, kısmen İkinci Yeni çizgisinde görülen, ancak 1970’li yıllardaki şiirlerinden itibaren bireysellikten toplumculuğa yönelen bir şairdir.

Şiirleri pek çok dile çevrilen ve kırktan fazla şiiri bestelenen Gülten Akın, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın 2008 yılındaki vefatından sonra Milliyet gazetesinin yaptığı bir araştırmada en fazla oyu alarak "Yaşayan En Büyük Türk Şairi" olarak gösterildi. Şiirinde bir doruk noktası olarak nitelenen Beni Sorarsan’ı 2013’te yayımladı. Akın aynı zamanda Aksu Bora'nın annesidir.


Eserleri

Şiir Kitapları

  • Rüzgâr Saati (1956)
  • Kestim Kara Saçlarımı (1960)
  • Sığda (1964)
  • Kırmızı Karanfil (1971)
  • Maraş'ın ve Ökkeş'in Destanı (1972)
  • Ağıtlar ve Türküler (1976)
  • Seyran Destanı (1979)
  • İlahiler (1983)
  • Sevda Kalıcıdır (1991)
  • Sonra İşte Yaşlandım (1995)
  • Sessiz Arka Bahçeler (1998)
  • Uzak Bir Kıyıda (2003) 


Bestelenmiş Şiirleri

  • Büyü Yavrum - Grup Yorum (1987), Edip Akbayram, Kemal Sahir Gürel (1988)
  • Deli Kızın Türküsü - Sezen Aksu (1993)
  • Siyah Beyaz (1989) -Sevinç Eratalay
  • Beni Unutma (1989) - Sevinç Eratalay
  • Ertuğrul'a Ağıt-Grup Yorum 


Ödülleri

  • 1955 - Varlık şiir yarışmasında birincilik ödülü
  • 1965 - Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü, Sığda ile
  • 1972 - TRT Sanat Ödülleri Yarışması'nda Başarı Ödülü, Maraş'ın ve Ökkeş'in Destanı ile
  • 1976 - Yeditepe Şiir Armağanı, Ağıtlar ve Türküler ile
  • 1991 - Halil Kocagöz Şiir Ödülü
  • 1992 - Sedat Simavi Edebiyat Ödülü
  • 1999 - Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü
  • 2003 - Dünya gazetesi Yılın Telif Kitabı Ödülü
  • 2008 - Erdal Öz Edebiyat Ödülü
  • 2014 - Metin Altıok Şiir Ödülü

Niyazi Akıncıoğlu

Niyazi Akıncıoğlu doğumu 1919, Kırklareli; ölümü 1 Şubat 1979, Ankara. Türk şair. Kırklareli'nin Kurudere köyünde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Kırklareli’nde serbest avukatlık yaptı. 1 Şubat 1979 tarihinde Ankara SSK Dışkapı Hastanesi'nde ölmüştür.

1940 döneminin tanınmış şairlerindendir. İlk şiirlerini "Haykırışlar" adlı kitapta topladı. Daha sonra dönemin önemli dergilerinde şiirleri görünmeye başladı. 1950 yılında TCK'nın 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savı ile tutuklandı, Kırklareli'nde "komünistlik" suçlamasıyla yargılandı, mahkeme süresince iki yıl tutuklu kaldı, sonuçta beraat etti. Cezaevinden çıktıktan sonra münzevi bir yaşama yöneldi. Ancak 1970'lerde yayınladığı şiir çalışmaları ile yeniden adından söz ettirdi. Gençlik dönemi şiirlerini Haykırışlar (1938) adı altında yayınladı. Şiirleri ölümünden sonra Umut Şiirler adıyla 1985 yılında kitaplaştırıldı.

1940'lı yılların toplumcu dergilerinde yayınlanan ve ona asıl ününü getiren şiirlerinde Niyazi Akıncıoğlu, Asım Bezirci'nin değerlendirmesiyle (bkz. Sanat Emeği, Temmuz 1979) "Nazım Hikmet'ten sonra halk şiirinden yararlanan ilk toplumcu şairdir ... sırasında Divan şiirinden de yararlanır, ama ikisini de taklit etmez ... " Gerçekten de Niyazi Akıncıoğlu, Divan şiiri vurgularıyla halk şiiri sesleri ve deyişlerini özgün senteze ulaştırmış bir şairdir. Bu anlamda, Enver Gökçe, Ahmet Arif ve Attila İlhan'ın doğrudan ustası olduğu; Ahmet Arif ve Enver Gökçe'nin bu şiirlerdeki tonlamalar, vurgular ve edadan, Attla İlhan'ın ise yönteminden (divan ve halk şiiri sentezi) etkilenmiş olduğu söylenebilir.

Niyazi Akıncıoğlu, şiirlerinde divan ve halk şiiri motiflerinden ustaca yarlanmasını bildi. Halk şiirinin söyleyiş özelliklerini ve sesini başarılı bir şekilde kullandı. Şair; karamsarlığa yer vermeyen, gelecekten umutlu şiirler bırakmıştır gelecek nesillere.


Eserleri

  • Haykırışlar (1938)
  • Umut Şiirleri (Hacan Yayınları 1985, Ankara)

Tevfik Akdağ

Tevfik Akdağ doğumu 1932, ölümü 1993.

İzmir' de doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi.

İkinci Yeni döneminde yazdığı şiirlerde özellikle Cemal Süreya'nın imge ve duyarlık alanı içinde kalan Akdağ'm son kitaplarında daha açık bir bildirisi olan, daha farklı bir şiir kurma çabası görülüyordu.


Şiir kitapları:

  • Lacivert Kanatlı Bir Kuştur Gece (1969), 
  • Çıplak ve Sevinçle (1977),
  • Eski İnsan Sözleri (1990)

Oğuzhan Akay

Oğuzhan Akay doğumu 1955.

Orta öğrenimini Ankara'da, yüksek öğrenimini Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu Radyo Televizyon programcılığı bölümünde tamamladı. T.R.T. Türkiye'nin sesi ve Ankara Radyosu'nda prodüktör olarak çalıştı. 1982'den bu yana reklam yazarı ve yaratıcı yönetmen olarak çalışıyor.

80'li yıllar şiirinin özgün bir şairi. Dil katmanları, sözcükler ve kavramlar arasında karıştırmalarla, güncel konuşma dili edası, sözcükleri ve tonlamalarıyla, (Çağdaş Şiirimizdeki başlangıcını Salah Birsel'de, Metin Eloğlu'nda bulduğunu söyleyebileceğimiz) humor-ironi ağırlıklı bir şiirin günümüzde ilginç, başarılı örneklerini veriyor.


Şiir kitabı: 

  • Cin Ayetkr (1989) , 
  • O Uzak Ay (1994), 
  • Compact Risk-Digital Poems (1994)

Ahmet Necdet

Ahmet Necdet Sözer doğumu 1933, İnegöl, ölümü 5 Mayıs 2010.Şair ve Coğrafya Profesörü. İnegöl'de doğdu. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu ve İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü'nü bitirdi.  Çeşitli Anadolu şehirlerinde öğretmenlik yaptı. 1974-1997 yılları arasında Atatürk Üniversitesi, Muğla İşletmecilik Yüksek Okulu, Ege Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesi'nde beşeri-iktisadi coğrafya profesörü olarak çalıştı. Ege Üniversitesi'nde beşeri ve iktisadi coğrafya profesörlüğünden emekli oldu. Kendi şiir kitaplarının yanı sıra yayınladığı çeviri-şiir yapıtları ve kapsamlı şiir antolojileriyle tanındı.

Başlangıçta alışılagelmiş biçimler ve söyleyişlerle romantik ögelerin ağır bastığı şiiri Atila İlhan - Cemal Süreya etkileriyle modem şiirin yörüngesine girdi. Son zamanlarda özellikle gazel türünde özgün, başarılı örnekler vermektedir.


Şiir kitapları:

  • Uzuneşek (1977)
  • Ne Çok Enkaz (1988)
  • Sana Bunca Yangından (1991)
  • İnegöl Hey İnegöl (1992)
  • Gün Yüzleri (1992, Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü - 1994)
  • Kün (1994)
  • Ay Kasidesi (1995)
  • Zümrüt Longa (1998)
  • Aşk Ey (2001, Yunus Nadi Şiir Ödülü - 2002)
  • Haiku Kuşu (2004)



Çeviri şiir alanında yapıtları:
Çağdaş Fransız Şiiri, Bademlerden Say Beni (P. Celan) Dünya Gülü (Apollinaire) , Mutlu Aşk Yoktur (Aragon) . Son üç yapıt G. Durusoy ile ortak ürünleridir.

Kanşaubiy Miziev ile birlikte Puşkin´den dilimize çevirdiği Yevgeniy Onegin adlı şiir-roman, Dünya-Kitap dergisi tarafından 2003 yılının "En İyi Çeviri Kitabı" ödülüne lâyık görüldü.

Ahmed Arif

     

     Ahmed Arif, doğumu 23 Nisan 1927, Diyarbakır, ölümü 2 Haziran 1991, Ankara. Türk şair ve gazeteci. Asıl adı Ahmet Hamdi Önal'dır.

     Diyarbakır' da doğdu. Diyarbakır Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. Üniversitede öğrenci iken TCK'nın 141. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savı ile tutuklandı (1950). İşkence gördü. 1952 yılında yine aynı savla tutuklanarak yargılandı, iki yıla mahkum oldu. Cezasının bitiminde Ankara'ya yerleşti, yaşamını gazeteci olarak sürdürdü, 199l 'de Ankara'da öldü.

Şiirleri 1940'lı yıllarda ve 50'lı yılların başlarında dönemin toplumcu dergilerinde yayınlanmıştı. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Ancak, 60'lı yılların başlarında önceki yılların birçok toplumcu şairi gibi, geniş okur yığınlarınca bilinmeyen, bir bakıma unutturulmuş bir adken, şiirlerinin önce Soyut dergisinde, sonra da 1968'de kitap olarak (Hasretinden Prangalar Eskittim) yayınlanışı, 1960 sonrası Türk edebiyaunın, denebilir ki, Nazım Hikmet 'in şiirlerinin yeniden yayınlanışı ölçüsünde önemli bir olayı oldu.


Ahmed Arifin bu tek kitabı, kimi kere yılda birkaç (1990'da 25.) basıma ulaşarak olağanüstü bir tiraj düzeyine erişti. Tutkulu, yiğit bir koçaklama edası, derin bir lirizm Ahmed Arif şiirini geniş yığınlara götüren başlıca özelliklerdir. Bu özelliklerin gerisinde de, başta Nazım Hikmet olmak üzere toplumcu şiirimizin ortak değerlerinin, hece şiiri, aruz ve halk şiirimizin yoğun, köklü bir sentezi vardır. Titiz bir dil işçiliği ve kılı kırk yaran bir kurgu ustalığının ürünü olan bu şiirlerin çağdaş şiirimize getirdiği vurgular, söyleyiş özellikleri, lirizm, destansı (epik) ve kişisel (lirik) olanın kaynaştırılmasındaki başarı, öykünmeci olmadan halk kültürünün nasıl özümsenebileceğinin örneklenmesi, günümüz toplumcu şiirine geniş ufuklar kazandırmıştır.


Ahmet Oktay'ın 1990 tarihli Karanfil ve Pranga adlı çalışması Ahmed Arif şiiri üzerine yapılmış en detaylı çalışma olarak kabul edilir. Ayrıca, Muzaffer İlhan Erdost'un Üç Şair adlı kitabında da, Ahmed Arif şiirinin yorum ve çözümlemeleri bulunmaktadır.

Şiir kitapları

  • Hasretinden Prangalar Eskittim (Everest yayınları, 2006);
  • Yurdum Benim Şahdamarım (Everest yayınları, Kasım 2005)


Şiirlerinden bazıları

  • Akşam Erken İner Mahpushaneye
  • Anadolu
  • Ay Karanlık
  • Sen Hep Şerefinle Yaşarsın Baba
  • Bu Zindan Bu Kırgın Bu Can Pazarı
  • Diyarbekir Kalesinden notlar ve Adiloş Bebenin Ninnisi
  • Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
  • Hasretinden Prangalar Eskittim
  • İçerde
  • Kara
  • Karanfil Sokağı
  • Leylim Leylim
  • Merhaba
  • Otuz Üç Kurşun
  • Sevdan Beni
  • Suskun
  • Unutamadığım
  • Uy Havar!
  • Vay Kurban
  • Yalnız Değiliz
  • Kara

Nahit Ulvi Akgün

Nahit Ulvi Akgün, Milas'ta 1918'de doğdu, 12 Kasım 1996'da İzmir'de öldü. Türk öğretmen ve şair.

Ortaöğrenimini İzmir Erkek Lisesi’nde (1940), yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde tamamladı (1948). Ödemiş ve İzmir’de çeşitli liselerde felsefe ve edebiyat öğretmenliği yaptı. İlk şiiri, İzmir’de basılan Akın Gazetesi'nde yayınlandı (1936).

Daha sonra Servetifünun-Uyanış, Yücel, Değirmen, Kovan, Varlık, Fikirler, Kaynak, Yeditepe, Türk Dili dergilerinde birçok şiiri yayınlandı. 1953’te İzmir’de bir ilki gerçekleştirdi, sesli şiir sergisi açtı. İlk şiir kitabı denemelerini İzmir’de Üç Gönül (1937), Leyla (1937), Irgat (1942) adlarında üç küçük broşürle gerçekleştirdi.

İlk şiirlerinde tatlı bir romantizm içinde aşk temasını işledi. Şiirlerinde Orhan Veli, Behçet Necatigil, Necati Cumalı gibi şairlerin ortak bazı özellikleri görülen Nahit Ulvi Akgün'ün, ilk lirik aşk şiirlerinde (bkz. Dalgınlık), daha sonra Edip Cansever, Cemal Süreya gibi şairlerde göreceğimiz yumuşak bir gerçeküstücülük, izlenimcilik diye tanımlanabilecek bir özellik göze çarpıyor. 1940’larda Garip akımını izleyerek yenileşirken, ulaştığı söyleşi, biçim anlayışını korudu. Toplumsal çevre içinde bireyin türlü hallerini, üstüne düşülmemiş izlenimini veren, kendiliğinden bir biçimsel titizlikle yansıttı. Evren Türküsü (1966) kitabı ile 1967 yılında Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü kazandı.


Eserleri

  • Sebep (1945)
  • Birisi (1955, 1962)
  • Karanlıkta Bir Ağaç (1960)
  • Gerçek Düş (1965)
  • Evren Türküsü (1966-1968)
  • Ağaçlar Uyanınca (1977)
  • Eksilen Gökyüzü (1980)
  • Yolunuzun Üstünde Bir Adam (1991)
  • Birisi: Bütün Şiirleri Toplu Basım (1992)

Halûk Aker

Haluk Aker İstanbul'da 13 Haziran 1940'ta doğdu, 20 Mart 2018 ölümü. Tam adı Raşit Haluk Aker. Sivasti Hanım ve Nakliyeci Mehmet Hadi Aker'in oğlu.

Mersin Cumhuriyet İlkokulu (1952), Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi'ni (1960) bitirdikten sonra yükseköğretimini  Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladı. Öğrenim gördüğü sırada bir yandan da Türk Dil Kurumu yayın ve tanıtma kolu’nda düzeltmen ve redaktör olarak çalıştı(1965-71). Üniversiteyi bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Temel Bilimler Yüksek Okulu’nda Türkçe dalında öğretim üyeliği yaptı (1971-72). Adıyaman’ın Terman köyünde yedek subay öğretmen, Türk Dil Kurumu Terim Kolu’nda ve Başbakanlık Özel Kalem Bürosu’nda müdür yardımcısı olarak çalıştı. 1975 yılından itibaren Fransız Başkonsolosluğu’nda mahalli kâtiplik yaptı.

İlk şiirini 1959 yılında Elek dergisinde, arkadaşlarıyla ortak yayınladığı bir kitapta, sonra da İzmir’de Evrim dergisinde (1962-64) yayımladı. Mersin’de “Düşünde-Dörtüde Elek” isimli bir dergi çıkardı. l960'lı yıllar kuşağının ilk önemli dergilerinden Devinim 60'ı Ankara'da çıkardı ve yönetti. 1969 yılında daha önce Hüseyin Cöntürk’ün 1966 yılından itibaren 20 sayı çıkardığı “Yordam” dergisini 6 sayı çıkardı. Şiirleri, öyküleri ve yazıları Devinim 60, Dönem, Elek, Evrim (İzmir, 1962-64), Soyut, Türk Dili, Yelken, Yordam dergileriyle Ulus gazetesinde yayımlandı.

1960 kuşağı içinde ikinci yeni şiirinin ve halk şiirinin olanaklarından yararlanarak biçimsel deneylere girişen, yalın ve yer yer mistik bir anlatımla kendine özgü bir şiir dünyası kurdu. Şiirlerini 1978 yılında Sürgün Hızı adı altında toplayan Haluk Aker, kendine özgü kırık ses tonuyla, özellikle Turgut Uyar'ın simgeci, öyküleyici üslubunun etkisi altında şiirler yazdı. Askerliğini köy öğretmeni olarak yapması şiirine bazı yeni renkler kazandırdı. Şiiri, kendi kuşağından en çok Egemen Berköz'ün şiirleriyle yakınlıklar taşımaktadır.


Şiir Kitapları:

  • Tanrı Katı (Z. Balım - G. Oğuzbaş’la, 1959, kendi yayınları)
  • Sürgün Hızı (1975, Şiir-Tiyatro Yayınları, Şiir Dizisi: 2)


Mektuplar:

  • Bilge Karasu, Halûk'a Mektuplar (yayına hazırlayan: Halûk Aker; 2013, Metis Yayınları)
  • Hüseyin Cöntürk, Eleştirmenin Arzusu - Hüseyin Contürk’ten Halûk Aker’e mektuplar (1968-2003 hazırlayan: Eren Barış; 2015,YKY)

İskender Fikret Akdora

İskender Fikret Akdora, İstanbul'da 1914 yılında doğdu.

Kuleli Askerî Lisesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1944) mezunu. Bir süre devlet kuruluşlarında çalıştıktan sonra ticaret hayatına atıldı (1946).

İlk şiiri Muhit dergisinde (1932) çıktı. Sonraki ürünleri Çağrı, Oluş, Dikmen, İstanbul gibi dergiler ile kendisinin çıkardığı Yirminci Asır (1947-53) dergisinde yer aldı.

İlk kitaplarında Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, v.b. şairlerle ortak tema ve biçim özellikleri taşıyan şiirleri yer alıyor. Sonraki yıllarda özgür koşuk ürünü şiirlere ve daha kişisel denebilecek temalara yöneldi. Son yıllarda Adam Sanat dergisinde yayınlanan şiirleriyle yeniden dikkatleri çekti.


Şiir

  • Hatıralar Şehri (1945), 
  • Renkli Şiirler (1950), 
  • Gün Sonu (1953), 
  • Arakanda (1954),
  • Kubbe Altı (1955), 
  • Ağda Bir Şey Yok (1956), 
  • Deli Dünya (1956),
  • İnsanlar Arasında (1956), 
  • Kantaşı (1958), 
  • Vega (1963), 
  • Acı Gök (1965), 
  • Mavi Kan (1970),
  • Sağken (1988),
  • Kanda Leke (1991)


Roman

  • Dünyanın Öptüğü Kız (1966)

Ahmet Ada


20 Mayıs 1947'de Ceyhan'da doğdu. Nazire Ada ile Ahmet Ada'nın oğlu. İlk ve ortaokulu Ceyhan'da okudu. Ceyhan Lisesi'nde okurken öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çeşitli işlerde çalıştı. Kayseri’de devlet memurluğu yaptı. 1993'te emekli oldu, 2002 yılında Mersin'e yerleşti.

1970'li yıllarda adını duyuran şairlerden Ahmet Ada, Ahmed Arif'ten, İkinci Yeni'den özellikle Cemal Süreya, Nihat Behram'ın doğa betimciliği ve ses tonundan esintiler taşıyan, bu etkilenmelere karşın özgün kalabilen, genellikle lirik ve yumuşak şiirleriyle günümüz top­lumcu şiirinin başarılı bir temsilcisidir. Şiirlerindeki yöresel renkler ve betimleyicilik, onu bir yanıyla da halkçı-memleketçi şiir geleneğimize - Ceyhun Atıf Kansu, Bedri Rahmi Eyüboğlu vb.- bağlamakta, kendi kuşağından, Nihat Behram'dan başka, Abdülkadir Bulut'a yaklaştırmaktadır. İlk şiiri "Tabuttur Kitaplar" 1966 yılında Soyut'ta yayımlandı. Sanat ve edebiyat dergilerinde şiir ve şiir üzerine yazılarıyla göründü. Kimi şiirleri Fransızca, Almanca, İngilizce, Kürtçe dillerine çevrildi. 1980'li yıllar şiirinin önemli temsilcileri arasında yer alır. Gerçekçi tutumlardan beslenen, destansı, lirik, hüzünlü ve incelikli şiirler yazdığı eleştirmenlerce dile getirildi. Uzun ve epik özellikler barındıran şiirlerinde göç, savaş gibi olgulara insanî bir perspektiften bakan çok sesli bir şiire yöneldiği görülür. Poetik yazılarından oluşan "Şiir Okuma Durakları" (2004) adlı kitabı modern şiir bilgisi içeren bir el kitabı olarak değerlendirildi. 2006 yılında Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde "40'ıncı Sanat Yılında Ahmet Ada'nın Şiiri" konulu bir sempozyum düzenlendi, sempozyum bildirileri "Ahmet Ada'nın Şiirine Bakışlar"adıyla yayımlandı (2009). Hayattayken yayımlanan son şiir kitabı "Yağmur Başlamadan Eve Dönelim"dir (Ve Yayınevi, 2015). Yayımlanmamış şiir kitabı "Derin Göller Kalbindir" ölümünden bir yıl sonra yayımlandı (Ve Yayınevi, 2017).

19 Mart 2016'da tedavi gördüğü Adana'da hayata veda etti. 20 Mart 2016'da Kayseri'de toprağa verildi.


Şiir Kitapları

  • Gün Doğsun Gül Üstüne (1980)
  • Acıyla Akran (1983)
  • Yaz Kırlangıcı Olsam (1985)
  • Aşk Her Yerde (1990)
  • Vakit Yok Hüzünlenmeye (1992)
  • Günyenisi Lirikler (1992)
  • Yitik Anka (ilk üç kitabının toplu basımı, 1993)
  • Ramazan (1994)
  • Taş Plak Gazelleri (1995)
  • Küçük Bir Anmalık (1996)
  • Begonyalı Pencere (1998)
  • Denize Atılan Çiçek (1999)
  • Gökyüzünün Fıskiyesi (2003)
  • Denizin Uykusu Üstümde (2004)
  • Kantolar (2006)
  • Yeni Kantolar (2007)
  • Sonsuz At (Seçme Şiirler) (2009)
  • Sözcükler Denizi (2009)
  • Taşa Bağlarım Zamanı (2009)
  • Paçalı Bulut (2010)
  • Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi (2010)
  • Uçurum Otu, 2012
  • Çiçek Kokan Ağzı, 2013
  • Taşın Sesi, 2014
  • Yağmur Başlamadan Eve Dönelim, 2015
  • Derin Göller Kalbindir, 2017

Poetik Kitapları

  • Şiir Okuma Durakları (2004)
  • Şiir İçin Boş Levhalar (2006)
  • Modern Şiir Üzerine Yazılar (2007)
  • Şiir Dersleri (2011)
  • Şiir Yazıları (2014)

Ödülleri

  • 1981 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü - 'Gül Doğsun Gül Üstüne' ile (Ali Cengizkan ve Adnan Azar'la paylaştı)
  • 1991 Ceyhun Atıf Kansu Şiir Ödülü - 'Aşk Her Yerde' ile
  • 1993 Yunus Nadi Şiir Ödülü - 'Vakit Yok Hüzünlenmeye' ile
  • "'Onlar İçin Minibüs Şarkısı' Üzerine Gözlemler" adlı incelemesiyle 1999 E Dergisi İnceleme Ödülü.
  • 2011 Cemal Süreya Şiir Ödülü - 'Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi' ile

And Olsun Şart Olsun

Ben
Böyle
Taşların
Çukurların
İçinde
Kalmışsam
Yalnızsam
Hor
Görülmüşsem
Arkasızsam
Ve
Böyleyse
Bahtı
Siyahım
Yemin
Kasem
Olsun
Ve
And
Olsun
Şart
Olsun
Yerde
Kalmaz
Ahım.


Enver Gökçe

30 Aralık 2018 Pazar

Kısrağa Aştı

Dağda
Dağ
Yüzü
Yok?
Ekinlerde
Ekin
Demir
Değnek
Demir
Çarık
Gezersin
Kimbilir
Yürekteki
Sevdayı?
Hay
Kardaş
Görklü
Kardaş
Kurt
Ne
Bilsin
Akar
Su
Ne
Bilsin
İnce
Belli
Karınca
Ne
Bilsin
Bu
Hayat
Bu
Zulüm
Toprağının
Karamış
Zühresi
Ay'ı
Bentleri
Yıkar
Su
Kısrağa
Aşar
Aygır
At
Yaşamak
Değişir
Yaşamak
Ölümden
Üstün
Sadece
Unutma
Sen
Şu
Bitmeyen
Kavgayı


Enver Gökçe

29 Aralık 2018 Cumartesi

Sağda Gider

Sağda
Gider
Dört
Eşek
Dördü de
Gaz
Yüklü
Dört
Boz
Eşek
Dördü de
Tuz
Yüklü
Dört
Boz
Eşek
Dördü de
Bez
Yüklü
Dört
Boz
Eşek
Deh
Gaz
Yüklü
Dört
Boz
Eşek
Yuh
Bez
Yüklü
Dört
Boz
Eşek
Çüş
Tuz
Yüklü
Dört
Boz
Eşek
Ört ki
Ölek
Sağdıcım
Ört ki
Ölek...


Enver Gökçe

28 Aralık 2018 Cuma

Ata Belinden Bir Zaman Anasına Düştü Gönül

Ata belinden bir zaman anasına düştü gönül
Hak’tan bize destûr oldu hazîneye düştü gönül

Anda beni can eyledi et ü sünğük han eyledi
Dört on günü deyiceğiz değritmeye düştü gönül

Yürür idim anda pinhan Hak buyruğu vermez aman
Vatanımdan ayırdılar bu dünyaya düştü gönül

Beni beşiğe vurdular elim ayağım sardılar
Önden acısın verdiler tuz içine düştü gönül

Günde iki kez çözerler başına akça dizerler
Ağzıma emcek verdiler nefs kabzına düştü gönül

Bu nesneyi terk eyledim yürümeye azmeyledim
On ’ki sünğügün yazarlar elden ele düştü gönül,

Oğlan iken sultan kopar kim elin kim yüzün öper
Akıl bana yoldaş oldu sultanlığa düştü gönül

Bu çağ ile sakal biter görenin gülreği tutar
Güzeller katında biter sev-seviye düştü gönül

Hayırdan şerri çok sever işlemeğe becid iver
Nefsinin dileğin kovar nefs evine düştü gönül

Kırk beşinde sûret döner kara sakala ak iner
Bakıp şeybetin görünce yoldurmaya düştü gönül

Yola gider başaramaz yiğitliğe eli varmaz
Bu nesneleri koyuban yuvanmaya düştü gönül

Oğl’ aydır bunadı ölmez kız aydır yerinden durmaz
Hiç kendi hâlinden bilmez halden hale düştü gönül

Ölüceğiz şükredeler sinden yana iledeler
Allah adın zikredeler çok şüküre düştü gönül

Su getireler yumağa kefen saralar komağa
Ağaç ata bindireler teneşire düştü gönül

Eğer var ise amelin genğ olısar senin sinin
Eğer yok ise amelin oddan şarap içti gönül

Yunus anlayıver hâlin şuna uğrayısar yolun
Bunda elin erer iken hayr işlere düşgil gönül


Yunus Emre

Böğürtlen Köklerinden ve Yarpuzlardan

Böğürtlen
Köklerinden
Yayla
Çiçeklerinden
Ve de
Yarpuzlardan
Pırıl
Pırıl
Cam
Gibi
Serin
Sulardan
Doğar
Çemişgezek
Suyu.
İçinde
Gezer
Üçbuçuk
Dört
Kiloluğu
Alabalığın
Kılçıksız
Lop
Bir
Ettir
Ve
Tadına
Doyum
Olmaz
Ve
Serin
Suyu
Sever
Gazel
Dökümü
Başladı
Tümcek
Yaylıma
Çıktılar
Kızartılı
Pullarıyla.
Ve
Yalarlar
Taşları
Yosunları.


Enver Gökçe

27 Aralık 2018 Perşembe

Çıktım Erik Daima Anda Yedim Üzümü

Çıktım erik daima anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu

Ağrılık yaptı bana bühtan eyledim ona
Gerçi de geldi aydır hani aldın kuzumu

Kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana bandım verdim özünü

İplik verdim çulhaya sarıp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar gelsin alsın bezini

Bir serçenin kanadın kırk katıra yüklettim
Çift dahı çekemedi şöyle kaldı kazını

Bir sinek bir kartalı salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu

Bir küt ile güreştim elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım göynündürdü özümü

Kafdağından bir taşı şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü bozayazdı yüzümü

Balık kavağa çıkmış zift turşusun yemeye
Leylek koduk doğurmuş baka şunun sözünü

Gözsüze fısıldadım sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler dilimdeki sözümü

Bir öküz boğazladım kaldırdım serekodum
Öküz ıssı geld’ aydır boğazladın kazımı

Bundan da kurtulmadım n’idesini bilmedim
Bir çerçi de geld’ aydır hani aldın közümü

Tospağaya sataştım gözsüz sepek yoldaşı
Sordum sefer nereye Kayseri’ye azimi

Yunus bir söz söyledin hiçbir söze benzemez
Münâfıklar elinden örter ma’nî yüzünü


Yunus Emre

İster idim Allâh’ı Buldum İse Ne Oldu

İster idim Allâh’ı buldum ise ne oldu
Ağlar idim dün ü gün güldüm ise ne oldu

Erenler meydanında yuvarlanır top idim
Padişah çevgânında kaldım ise ne oldu

Erenler sohbetinde deste kızıl gül idim
Açıldım ele geldim soldum ise ne oldu

Âlimler ulemâlar medresede bulduysa
Ben harâbât içinde buldum ise ne oldu

İşit Yunus’u işit yine deli oldu hoş
Erenler ma’nîsine daldım ise ne oldu


Yunus Emre

Külli Topraksız ve Horlanmış

Bu
Sular
Döner
Ha
Döner
Karasu
Murat
Çemişgezek
Engü
Ve
Miran
Döner
Ha
Döner.
Ağaçları
Toprak
Damları
Ve
İnsanlarıyla
Miran
Çayı
Bizim
Çayımız
Patlar
Çanakçı
Dağlarından
Ve
Gözesinden
Kökler
Ağaçlar
Derin
Yarlar
Arasından
Kıvrılarak
Düşer
Aşağılara
Belki
Bin
Yıldan
Fazla
Sular
Cefalı
Topraklarımızı
Ve
Kürtler
Aleviler
Çingeneler
Yaşar
Toprak
Damlar
Ve
Çadırlarda
Dünyadan
Habersiz
Gaz
Lambasının
Işığında
Bakarlar
Birbirinin
Gözlerinin
İçine
İşkilli
Gülerek
Ve
Korka
Korka
Külli
Arkasız
Ve
Horlanmış


Enver Gökçe

26 Aralık 2018 Çarşamba

Yâ İlâhî Ger Suâl Etsen Bana

Yâ ilâhî ger suâl etsen bana
Cevabım işbu idi anda sana

Ben banâ zulmeyledim ettim günâh
N’eyledim n’ittim sanâ ey pâdişâh

Gelmeden dedin hakıma kem diye
Doğmadan dedin Asâ Âdem diye

Sen ezelde beni âsî yâzasın
Doldurâsın âleme âvâzesin

Ben mi düzdüm beni sen düzdün beni
Pûr ayip nîşe getirdin ey ganî

Gözüm âçıp gördüğüm zındân içi
Nefs ü hevâ pür dolu şeytân içi

Haps içinde ölmeyeyim diye aç
Mısmıl u murdar yedim bir iki kaç

Nesne eksildi mi mülkünden senin
Geçti mi hükmüm (ye) hükmünden senin

Rızkımı yeyip seni aç mı kodum
Ye yeyip öynünü muhtaç mı kodum

Kıl gibi köprü gerersin geç diye
Gel seni sen tuzağımdan seç diye

Kıl gibi köprüden âdem mî geçer
Ye düşer yâ dayanır yahut uçar

Kulların köprü yaparlar hayr için
Hayrı bûdur kim geçerler seyr için

Tâ gerek bünyâdı muhkem ola ol
Ol geçenler aydalar uş doğru yol

Terazi kurarsın hevâset tartmağa
Kasdedersin beni oda atmağa

Terazi ona gerek bakkal ola
Ye bezirgân tâcir ü attâr ola

Çün günah murdarların murdârıdır
Hazretinden yâramazlar kârıdır

Sen gerek lûtf ile onu örtesin
Pes ne hâcet murdar’ açıp tartasın

Sen temâşâ kılasın ben hoş yaman
Hâşe lillâh senden ey Rabb’el-enâm

Sen basirsin hod bilürsün hâlimi
Pes ne hâcet tartasın a’mâlimî

Geçmedi mi intikamın öldürüp
Çürüdüp gözüme toprak doldurup

Değmedi hiç Yunus’tan sânâ ziyan
Sen bilirsin âşikâra vu nihan

Bir avuç toprağa bunca kıyl ü kaal
Neye gerek ey Kerîm-î Zü’l – celâl


Yunus Emre

Erenler Bir Denizdir Aşık Gerek Dalası

Erenler bir denizdir âşık gerek dalası
Bahrı gerek denizden girip gevher alası

Gene biz bahrı olduk denizden gevher aldık
Sarraf gerek gevherin kıymetini bilesi

Yürü var epsem ol a (ne) simsarlık satarsın
Alî gibi er gerek işbu sırra eresi

Muhammed Hakk’ı bildi Hakk’ı kendide gördü
Cümle yerde Hak hâzır göz gerektir göresi

Dile rızkını Hak’tan “Nahnu kasemnâ” pinhan
Nefsin bilmiş er gerek göz hicabın silesi

Dedim işbu nefesi âşıklar hükmü ile
Bahıllıksız er gerek bir karara durası

Yürü hey sûfî zerrak ne sâlûsluk satarsın
Hak’tan artık kim ola kula dilek veresi

Hak durağı gönülde âyâtı var Kur’an’da
Arştan yukarı canda aşk burcunun kal’ası

Şöyle deli olmuşum bilmezim dünden günü
Yüreğimde işledi aşk odunun yâresi

Gel imdi miskin Yunus tut erenler eteğin
Cümlesi miskinlikte yokluk imiş çâresi


Yunus Emre

Yıldız Boklarıdır Üşüşür

Şu
Pır pır
Maviş
Maviş
Yamyaş
Gecede
Yıldız
Boklarıdır. *
Üşüşür
Keban
Toprağının
Üstüne
Gel
Kardaş
Çözüver
Kuşağını
Kar
Gibi
Bembeyaz
Ekmeğini
Upuzun.
Biraz
Ceviz içi
Az
Kuru
Kaymak
Bir de
Çay
Demliyelim
Kerpeten
Gibi
Tavşan
Kanı
Olsun.


Enver Gökçe


* Ateşböceği

25 Aralık 2018 Salı

Keban Dedikleri

Munzurum
Pus
İçinde
Savrulur
Karla
Rüzgarla
Aşağıda
Domates
Biber
Fideleri
Çalışır
Derin
Kuyularda
...
Ve
Keban
Dedikleri
Bir
Küçük
Şehir
Yediğim
Ağu da
İçtiğim
Zehir
Oy kurban
Ölem
Ben
Ölem
Kuytularda.


Enver Gökçe

Çalab’ın Aşkı Benim Bağrımı Baş Eyledi

Çalab’ın aşkı benim bağrımı baş eyledi
Aldı benim gönlümü sırrımı fâş eyledi

Hergiz gitmez gönülden hiç eksik olmaz dilden
Çakıp kendi nurunu gözüme tuş eyledi

Can gözü onu gördü dil ondan haber verdi
Can içinde oturdu gönlümü arş eyledi

Bir kadeh sundu cana can içti kana kana
Dolu geldi peymâne canı sarhoş eyledi

Esrik oldu cânımız dür döker lisânımız
Ol Çalab’ımın aşkı beni sarhoş eyledi

Ben kaçan derviş olam tâ ki ona eş olam
Yüz bin benim gibiyi aşk hırka-pûş eyledi

Yunus imdi avunur dostu gördü sevinir
Erenler mahfilinde aşka cünbiş eyledi


Yunus Emre

Aşk Bezirgânı Sermâye Canı

Aşk bezirgânı sermâye canı
Bahâdır gördüm cana kıyanı

Zihî bahadır can terkin urur
Kılıç mı keser himmet giyeni

Kamusun bir gör kemterin er gör
Ölü görmegil palas giyeni

Tez çıkarırlar fevk’al – ülâya
Bin Îsi gibi dîne uyanı

Tez indirirler taht’es - serâya
Bin Karun gibi dünya kovanı

Âşık olanın nişânı vardır
Melâmet olur belli beyânı

Çün Mansur gördü ol benim dedi
Oda yaktılar işittin anı

Oda yandırdın külün savurdun
Öyle mi gerek seni seveni

Zinhâr ey Yunus gördüm demegil
Oda yakarlar gördüm deyeni


Yunus Emre

24 Aralık 2018 Pazartesi

Yapabilsem

Tortop
Edip
Fıratı
Avuçlarımda
Göve
Savurabilsem
Sonra da
Kanlı
Görkemli
Munzuru
Tutup
Sapından
Yere
Çalabilsem.


Enver Gökçe
Yaba, S.18 1981

Bana Namaz Kılmaz Deme Ben Bilirim Namazımı

Bana namaz kılmaz deme ben bilirim namazımı
Kılar isem kılmaz isem ol Hak bilir niyâzımı

Dosttan artık kimse bilmez kâfir Müslüman kimdiğin
Ben kılarım namazımı Hak geçirdiyse nâzımı

Ol nâzı dergâhta geçer ma’nî şarabından içer
Hicapsız can gözün açar kendi siler dost gözümü

Dost bundadır belli beyan dost dîdârın gördüm ayan
İlm ü hikmet okuyanın buna değindir azimi

Her dem dost yolun bulmayıp gizli ma’nî şerh eyleyip
Değme âşık şerh etmeye benim bu gizli râzımı

Sözüm ma’nîsine erin bî nişandan haber verin
Dertli âşıklara sorun benim bu dertli sözümü

Dert âşıkın dermânıdır dertli âşıklar ganîdir
Kaadir kudret ünüdür der işitenler âvâzımı

Dost isteyen gelsin bana göstereyim dostu ona
Budur sözüm önden sona ben bilirim kend’ özümü

Yunus imdi söyle Hakk’ı münkir sana tutsun dakı
Bişiptürür Hakk’ın honu ârifler tatsın tuzumu


Yunus Emre

Bu Ömrüm Yok Yere Harcatmışım Ben

Bu ömrüm yok yere harcatmışım ben
Canımı gör ne oda atmışım ben

Kimesne kimseye etmemiş ola
Onu kim kendime bed etmişim ben

Amelim rahtını derdim götürdüm
Kamû assım ziyâna atmışım ben

Cihanda bir sınık saksıdan ötrü
Güherlerim yabâna atmışım ben

Amelim ne ki varsa hep riyâdır
Acebdir ihlâsı unutmuşum ben

Geceye eresini kimse bilmez
Tûl-i amel başın uzatmışım ben

Dügeli ömrümü harcına sürdüm
Ziyandan bellidir ne utmuşum ben

Biçâre Yunus’un çoktur günâhı
Onun dergâhına yüz tutmuşum ben


Yunus Emre

Kali'yi Sikiyim

Kali’yi sikiyim
bütün Hindu Tanrıçalarını sikiyim
çünkü hepsi orospu
sikmeyi seviyorum
tüm Hindu tanrıçaları
orospudur
Anne Kali’yi sikiyim
Meryem bir fahişe değildi çünkü
bakireydi
Hristiyanlar
Hindular gibi
tapınmazlar orospulara
Anne Kali’yi sikiyim
Hindu Tanrıçalarını sikiyim
çünkü hepsi orospu
Hindu tanrıçalarını sikmeyi seviyorum


Allen Ginsberg
Çeviri: Melis Oflas

23 Aralık 2018 Pazar

Ayaklar Baş Olacak

Kan giderdi
Bir yanda
Yaşamak
Kan gider
Kan revandı
Bir yanda ölüm
Hayırlıydı
Yaşamaktan
Bir yana
İçi sevdalarla
Dolu
Yemyeşil
Bir daldı.
Ve ölüm ile
Sevda ile
Kan ile
Dönerdi devran.

Gün oldu
Cemreler
Titremeye başladı
Topraktan.
Olmaz olsun
Şu tanklar
Motor sesleridir
Tırtıllı traktörler
Bana yakışan.

Gün oldu
Dinledi
Dile geldi
Beşiğindeki bebek:
"Ne kadar
Sınıf
Ve
Tabaka varsa
Sömürücü
Kan içici
Ve
Çanak yalayıcı
Ve
Ne kokar
Ne bulaşır
Lümpene kadar
Hepsini ben
Gömmeye gelmişim
Ayakları çıplak
Bir çığırtkan gibi
Avaz avaz
Haykırırım hala
Ayaklar baş olacak
Ayaklar baş
Haydi ha...


Enver Gökçe
Türkiye Yazıları, Mayıs 1977

22 Aralık 2018 Cumartesi

Ne Fayda!

Sen benimsin,
Ciğerparem, sevdiğim
Gülden ağır
Söyleyemem sana!

Saçlarına
Kızıl güller takayım
Salın da gel,
Bir o yana
Bir bu yana!

Meğer
Müşkil işmiş hürriyet
Savunmayla yetmiyor
Bir başka sevda!

Telden
Demirden geçsen
Mapusu delsen
Ne fayda!


Enver Gökçe

21 Aralık 2018 Cuma

Ey Bana Derviş Deyen Ne’m Ola Derviş Benim

Ey bana derviş deyen ne’m ola derviş benim
Dervişlik yaylasında hareketim kış benim

Derviş adın edindim derviş donun donandım
Yola baktım utandım hep işim yanlış benim

Hırkam tacım gözlerim fâsid işler işlerim
Her yanımdan gizlerim bin bir fâsid iş benim

Yoldan haber sorarlar aydırım inanırlar
Kalbim sâfi sanırlar vay ne düşvar iş benim

İçerime bakarsan buçuk pulluk nesne yok
Daşramın kavgasından âlemler dolmuş benim

Yunus aydır yârenler ey gerçeğim erenler
Bu yolda olan hâller Allâh’a kalmış benim


Yunus Emre

Sûfîyim Halk İçinde Tesbih Elimden Gitmez

Sûfîyim halk içinde tesbih elimden gitmez
Dilim ma’rifet söyler gönlüm hiç kabûl etmez

Boynumda icâzetim riyâ ile tâatım
Endişem ayrık yerde gözüm yolum gözetmez

Söylerim ma’rifeti sâluslanırım katı
Miskinliğe dönmeye gönlümden kibir gitmez

Hoş dervîşim sabrım yok dilimde inkârım çok
Kulağımdan gireni hergiz içim işitmez

Âlem çıraktır sadır gönlüm bunu gözetir
N’ideyim Hak korkusu hergiz içimden bitmez

Görenler elim öper tac u hırkama bakar
Şöyle sanırlar beni zerrece günah etmez

Dışımda ibâdetim sohbetim hoş tâatım
İç pazarda gelince bin yıllık ayyar etmez

Görenler sûfî sanır selâm verir utanır
Onca iş koparaydım eleriben güç yetmez

Dışım derviş içim boş dilim tatlı sözüm hoş
İllâ ettiğim işi dînin değşiren etmez

Yunus eksikliğini Allah’ına arz eyle
Onun keremi çoktur sen ettiğin ol etmez


Yunus Emre

Bir Milli Kurtuluş Türküsü

Zalım!
Hami de kötü dinli gavur,
Nasıl da bağdaş kurmuş toprağıma
Gülümü harmanımı savurur!
Kara gözlerini
Sevdiğim oğlan,
Bize oldu olan
Topla Antep'i, Çukurova'yı İzmir'i, Urfa'yı, Konya'yı
Haydi ha!
Ne durursun Munzur!

Engini de deli gönül engini
Kutlayalım şol kurtuluş cengini
Hayını,
Kompradoru, pezevengini
Vur
Kara yeğenim vur!


Enver Gökçe
Türk Solu, 28 Ocak 1969

20 Aralık 2018 Perşembe

Ey Bana İyi Diyen Benim Kamudan Yavuz

Ey bana iyi diyen benim kamudan yavuz
Alnımı Ay bilirim bu gözlerimi gündüz

Bu vücûdum şehrinde buçuk pulluk assım yok
Amelim mahalleri ser-be-ser kalmış ıssız

Hücrede ve bucakta Hakk’a lâyık amel yok
Kimde derd ü firak var kimlerde eserli söz

Halk hep ayağın durur ben seğirttim oturdum
Geçtim sadır yerine döşek kalın yerim düz

Bunun gibi salûsluk çünkim elime girdi
Artık n’işime yarar derd ü firak âh u sûz

Ben bir kitap okudum kalem yazmadı onu
Mürekkep eyler isem yetmeye yedi deniz

Ben oruç namaz için süci içtim esridim
Tesbîh u seccâdeyçin dinledim çeşte kopuz

Yunus’un bu sözünden sen ma’nî anlar isen
Konya menâresini göresin bir çuvalduz


Yunus Emre

Ey Bana İyi Deyen Benem Kamudan Kemter

Ey bana iyi deyen benem kamudan kemter
Şöyle mücrimim yolda mücrimler benden server

Benim gibi mücrim kul bir dahı isteyibul
Dilimde ilm ü usûl dileğim dünya sever

Zâhirim iyi yerde gönlüm fâsid haberde
Bulunmaya Bağdad’da bencileyin bir ayyâr

Dışım göynü içim ham dirliğim budur müdam
Yol varmadan bir kadem arştan veririm haber

Dışım biliş içim yad dilim hoş gönlüm mürted
İşim yavuz iyi ad böyle fitne kanda var

Kime kim öğüt verdim ol Hakk’a erdi gördüm
Bana benim öğüdüm hiç eylemedi eser

Takındım şeyhlik adın kodum ma’şuk tâatın
Verdim nefsin muradın kani Hakk ile pazar

Yayıldı Yunus adı suçtur cümle tâatı
Çalab’ım inâyeti suçun geçire meğer


Yunus Emre

Uyan Alim

Yıllardır susmuşum lal
Yanım yörem Tepegöz, Şahmaran!
Yürek çın çın eder ama,
Erdemli ve yiğit
Bir gerilla bıçağıdır, çatal
Derman sorar kurda kuşa derman!
Dağlar gül gülistan içinde
Al al!
Bir ben kalmışım
Rüsvay, malamat, üryan!
Adı görklü Marx yadıma düşende,
Uyan derim Alim
Uykudan uyan!


Enver Gökçe
Türk Solu, 7 Ocak 1969

19 Aralık 2018 Çarşamba

Bir Suâlim Var Sana Ey Dervişler Ecesi

Bir suâlim var sana ey dervişler ecesi
Meşâyih ne buyrur yol haberi nicesi

Vergil suâle cevap tutalım olsun sevap
Şu’le kime gösterir aşk evinin bacası

Evvel kapı şeriat emr ü nehyi bildirir
Yuya günahlarını her bir Kur’an hecesi

İkincisi tarîkat kulluğa bel bağlaya
Yolu doğru varanı yarlıgaya hocası

Üçüncüsü ma’rifet can gönül gözün açar
Bu ma’nî sarayına arşa değin yücesi

Dördüncüsü hakıykat ere eksik bakmaya
Bayram ola gündüzü Kadir ola gecesi

Bu şeriat güç olur tarîkat yokuş olur
Ma’rifet sarplıkdurur hakıykattir yücesi

Dervişin dört yanında dört ulu kapı gerek
Nereye bakar ise gündüz ola gecesi

Ona eren dervişe iki cihan keşfolur
Onun sıfâtın över ol hocalar hocası

Dört hâl içinde derviş gerek siyâset çeke
Menzile ermez kalır yol eri yuvacası

Kırk kişi bir ağacı dağdan gücün indire
Ye bunca mürit muhib sırat nice geçesi

Küfrün atarken sakın îmânın urmayasın
Yoksa sırsın güveci sebil olur güveci

Dört kapıdır kırk makam yüz altmış menzili var
On’ erene açılır vilâyet derecesi

Âşık Yunus bu sözü muhal diye söylemez
Ma’nî yüzün gösterir bu şâirler hocası


Yunus Emre

Andan Beri Kim Aşkın Benimle Yoldaş Oldu

Andan beri kim aşkın benimle yoldaş oldu
Rahman yoluna beni göstermeğe baş oldu

Canım üzere durdu rahman çerisin derdi
Şeytan ilini vurdu key yağma taraş oldu

Aşk nefs iline aktı ne buldu ise yaktı
Kibir kal’asın yıktı anda çok savaş oldu

Dost yüzün ayan gördüm sır haberlerin sordum
Dedi gizli bilmezsin uş söyledim faş oldu

Aşk aldı elim benim gösterdi doğru yolum
Hakk’a şükür kim hâlim bayağıdan hoş oldu

Onlar ki göz açtılar bu dünyâdan geçtiler
Ahrete ulaştılar menzilleri arş oldu

Bunlar bunda kaldılar dünyâya aldandılar
Yalancılar oldular hep bunlar kolmaş oldu

Ölenler hâlin bilmez göz açıp öğün dermez
Miskin Yunus Emre’nin meğer bağrı baş oldu


Yunus Emre

Köylülerime

Anamız birdir, aynı memeden emmişiz dostlar.
Kan kardeşiz, sizlere kanım kaynıyor.
Sizlerle beraber herk ettik toprağı,
Beraber yattık hapiste, beraber teskere aldık
Ve maniler yaktık hasret için;
Gülemediysek de boş verdik beraber...
Halay mı çekmedik kol kola,
Horon mu tepmedik diz dize,
Çepken mi vermedik rüzgara?
Koyun koyuna yattık toprak duvarlarda
Sıtmayla, sığırla, davarlarla...
Daha da yatarız dostlarım daha da...
Gün gelirse eğer
Halay çeker, türkü söyler gibi yanyana
Mavzer mavzere verip de
Düşmana kurşun da atarız.
Sizlere kanım kaynıyor, yabancı değilsiniz bana...


Enver Gökçe