Şiir, Sadece: Niyazi Akıncıoğlu
Niyazi Akıncıoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Niyazi Akıncıoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2018 Pazartesi

Niyazi Akıncıoğlu

Niyazi Akıncıoğlu doğumu 1919, Kırklareli; ölümü 1 Şubat 1979, Ankara. Türk şair. Kırklareli'nin Kurudere köyünde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Kırklareli’nde serbest avukatlık yaptı. 1 Şubat 1979 tarihinde Ankara SSK Dışkapı Hastanesi'nde ölmüştür.

1940 döneminin tanınmış şairlerindendir. İlk şiirlerini "Haykırışlar" adlı kitapta topladı. Daha sonra dönemin önemli dergilerinde şiirleri görünmeye başladı. 1950 yılında TCK'nın 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savı ile tutuklandı, Kırklareli'nde "komünistlik" suçlamasıyla yargılandı, mahkeme süresince iki yıl tutuklu kaldı, sonuçta beraat etti. Cezaevinden çıktıktan sonra münzevi bir yaşama yöneldi. Ancak 1970'lerde yayınladığı şiir çalışmaları ile yeniden adından söz ettirdi. Gençlik dönemi şiirlerini Haykırışlar (1938) adı altında yayınladı. Şiirleri ölümünden sonra Umut Şiirler adıyla 1985 yılında kitaplaştırıldı.

1940'lı yılların toplumcu dergilerinde yayınlanan ve ona asıl ününü getiren şiirlerinde Niyazi Akıncıoğlu, Asım Bezirci'nin değerlendirmesiyle (bkz. Sanat Emeği, Temmuz 1979) "Nazım Hikmet'ten sonra halk şiirinden yararlanan ilk toplumcu şairdir ... sırasında Divan şiirinden de yararlanır, ama ikisini de taklit etmez ... " Gerçekten de Niyazi Akıncıoğlu, Divan şiiri vurgularıyla halk şiiri sesleri ve deyişlerini özgün senteze ulaştırmış bir şairdir. Bu anlamda, Enver Gökçe, Ahmet Arif ve Attila İlhan'ın doğrudan ustası olduğu; Ahmet Arif ve Enver Gökçe'nin bu şiirlerdeki tonlamalar, vurgular ve edadan, Attla İlhan'ın ise yönteminden (divan ve halk şiiri sentezi) etkilenmiş olduğu söylenebilir.

Niyazi Akıncıoğlu, şiirlerinde divan ve halk şiiri motiflerinden ustaca yarlanmasını bildi. Halk şiirinin söyleyiş özelliklerini ve sesini başarılı bir şekilde kullandı. Şair; karamsarlığa yer vermeyen, gelecekten umutlu şiirler bırakmıştır gelecek nesillere.


Eserleri

  • Haykırışlar (1938)
  • Umut Şiirleri (Hacan Yayınları 1985, Ankara)

2 Şubat 2017 Perşembe

Edirne

Bir yerde görürsen ki;
Ağır ve edalı akar
dal dal söğütleri öperek
samur üç belik gibi
üç koldan sular;
müjdeler olsun efendim:
Edirne'desin.

Mevsim, fasl-ı bahardır;
gecedir ve mehtap vardır.
Ve sen
bir kavs-ı kuzahta yürür gibi
Köprüler'desin.

Şataraban makamından bir şarkı dudaklarında
düşünür, çözemezsin:
Bu naz-ı istiğna, bu âvâz neden;
neden yarı eğilmiş suya dallar?
Öyle fermân etmiş eden
kimseler bilmez.
"Gönül bir top ibrişim
Sarılırsa çözülmez"

Burda her şey
bakınır hüsnüne hayran
Seyreyler cemâlini eğilmiş suya
mermer ihtişamında serhadd-i vatan.
Aşina bir çehre sezer belki diye
devr-i saltanatından Edirne;
bir deste alev güldür, mahzun,
yâr elinden düşürülmüş şimdi suda
Ve sular;
şimşir kelâmı dilinde
destan okur- okur akar.
Ve bihaber Yıldırım'da, bir evcikte
-akan sudan, uçan kuştan-
yeşil dut yaprağında
ak bir ipekböceği,
kozasını dokur dokur ölür.

Uyanır veda etmiş gibi artık uykuya,
konuşan bir dil olur
çiler uzakta;
bülbül sesi yağmur gibi
Bülbül Adası'nda.

Kanadı gümüşlü kuşlar geçer
iki şâk bölüp mehtâbı;
Kıyık'tan uçurulmuş.
Salınır bahçeler içre kızlar ki:
Nazardan kaçırılmış.
Ağzında kan kırmızı bir can eriği,
mehtapla beraber düşmüş gibi arza;
kızlar ki güzel,
dört başı mâmur ve murassa.
Sevdaya tutulmak bile mümkün
yeni baştan
söylemek kolay olsa eski türkümü:
"Edirne köprüsü taştan
Sen çıkardın beni baştan."


Niyazi Akıncıoğlu
Umut Şiirleri
1945

Ajans

Radyoda bir hüzzam şarkı var
dışarda sümbül havası,
"halbuki şimdi uzak ufuklara kar yağıyor."

Daha evvel ajans dinledik,
zincirlerini şakırdatarak geçti esaret
alev raylar üzerinden demir arabalarla.

Toprak gebeydi,
toprak çocuklar: Dostlar,
kiminde orak, kiminde balta
-buğday kokan avuçları kan içinde-
emeklerini yığın yığın, başak başak
harman yerinde bırakarak
döğüştüler en ön safta.

Döğüştüler ve öldüler.

Sonra hürriyet
-yaralı ceylânlar gibi-
ve sulh
-anam sütü kadar helâl-
yüzünde ne bir kin, ne bir infial düştü yollara.

Yollar uzun, menzil ırak
ayakları kanıyor, yalnayak!

Bir şarkıdır bu
sulh ve hürriyet dediğin
ağız dolusu söylenir ufuklara karşı.
Bir şarkıdır bu
kalû belâdan beri söylenir
kurtlar dilinde, kuşlar dilinde.

Ben, onunla büyüdüm
onunla yürüdüm
onun için büyüttüm bu boyu
onun için ölebilirim.

Demir bu şarkıyla dövülür
Bu şarkıyla yürür gemiler
ve bir temmuz öğlesinde
mola verdiği zaman orakçılar
bu şarkıyla ayran içer.
Bu şarkıyla geçer
semasından insanların
boşaltıp rahmetini kümülüs bulutları.

Dostlar,
dostların dostları;
bu bâbda ne söylesek az.

Bir şarkıdır bu
kan ve ölümle yazılmış kalplerimize,
unutulmaz!

Niyazi Akıncıoğlu
Yürüyüş
9.1.1943