Şiir, Sadece

16 Eylül 2017 Cumartesi

Doğa

Şişman hizmetçisi ruhun!
Sevecen bir başlangıcın var,
Bir çiçek saksısının
Hiç aralıksız sızan
- Tanrının salyasıyla dolusun.

Açık saçık bir kulübesin
İçinde bir çift sığırın uyuduğu;
Hiçbir papazın vaaz vermediği
Bir küçük kilisesin bazen.

Ve bazen
Yalnız bir eve benziyorsun
Bir hemşirenin görüldüğü.

Ya da
İçi boş
Bir telli çalgı.

Ya da bir görü
Sürüklenen uçsuz bucaksız
Yaralı uzay boyunca.


Murano Shiro
Çeviren: İhsan Doğan

15 Eylül 2017 Cuma

Eski Bir Köy

Parıl parıl
Gün batımında
Maymun kuyruklu köpeğin biri
Dolaşıp duruyor.

Çitin ötesinde
Kızaran bir ağaç
Evde kimse var mı yok mu
Kestirip söylemesi pek kolay değil.

Şu var ki şurada-burada
Oyukların içinde öyle
Atışmış yığınla
Üzüntü ve cançekişmesi.


Murano Shiro
Çeviren: L. Sami Akalın

Düşlerin Savaş Meydanı

İki ya da üç yaşındaydın
Seni bahçede kollarıma almıştım.
Tutarken seni
Uzak gökyüzünün öteki ucuna dek düşlerimi kovalamıştım.
Ansızın
Kollarımdan kaymış ve düşmüştün.
Ne çok ağlamıştın
Ve yitip gitmişti düşlerden dünyam.
Büyüyüverdin kaşla göz arasında
Ve ilkokula gittin.
Ben, dikkatsiz ve tutarsızdım,
Kollarıma almamaya karar verdim seni bir daha,
Hepten annene bıraktım seni,
Kendimi düşlerime verdim.

Sen tek çocuktun,
Oyuncaklarını severdin, hayvanları severdin, bitkileri severdin.
Yeni bir oyuncakla değil de
Kolları ve bacakları yırtık pırtık olanla kucaklaşırdın.
Yabanıl çiçeklerle konuşurdun, adlarını bilmediğim.
Köpekler, kediler, kuşlar, böcekler,
Yabanıl her şeyle hemen dost olurdun.
Ama en sevdiğin, saman köpeğin, İmpy idi.
Okula giderdi İmpy seninle,
Kollarında dinlerdi dersini.
Okulun beşinci yılında
Eski bir hikayeden aldı götürdü polis beni
Annenle beni ziyarete gelirdin
Ya da bazen, yalnız.
Kayıtsızca girerken odaya
"Gene geldik" derdin.

Yaşlı ciddi adamlar gülerlerdi
Ve sen, resim yapmayı severdin,
Bütün gerçekliğiyle çizmiştin yüzümü
Ve yaşlı adamların yüzlerini de çizmiştin,
İlgisizce, hepsini gülerken.
Yaşlı adamlardan biri
Duvara yapıştırmıştı resmini,
Artık gülecek halimiz kalmayana dek güldürmüştü hepimizi.
Elini sallayıp giderken,
"Gene geleceğim" derdin.

Sonra kızlar lisesinde,
Daha uzun boyluydun annenden,
Okulun en fettanı, derlerdi.
Keçi gibi inatçı
Olma yolundaydın;
Verdin mi bir kez kararını,
Bırakmazdın ucunu bir daha.
Sendeki bu inadı
İzlerdim sessizce.
Üç, beş, on yıl sonra
Ne olacaksın
Bilmiyorum.
Mutlu mu yoksa mutsuz mu
Bir şey diyemiyorum,
Mutluluk için de mutsuzluk için de
Girme benim dünyama.

Derin uykudayken sen ve parlak lekelerinden kirlenmiş,
Gözleri ve burnu örselenmiş
Paçavra bebeğini sımsıkı kavradığın zamanki düşün,
Ve seni düşürüp de uyandırdığım zamanki düşüm.
Düşün etkisi düşe
Karışıyor
Şiddetli
Yanıyor
Umursamaz
Kükreyen bir şamata

Ve sessiz düşlerin savaş meydanında,
Fır fır dönen silah dumanları arasında,
İnce bir güzellik,
Solmayan bir çiçek.


Okamoto Jun
Çeviren: Yusuf Eradam

Doğum

Değdi mi elim hiç saçına?
Dokundu mu hiç yumuşak tenine parmaklarım?

Hep bir kış ayazı girdi aramıza,
Bir yaz sisi çöktü, öyle değil mi?

Bir çocuğa gebe karnın, yine de
Seğiriyor ve hopluyor bu canlanıştan.

Aynı yatakta uyuduk, ama
Kimsin bilmiyorum.
Doğuracağın çocuk sen olabilirsin
Ya da pekala ben olabilirim.

Ve sen, sen de bilmiyorsun benim kim olduğumu

Şimdi iki can taşıyorsun: bir tek kişi değilsin artık.
Doğuracağın çocuk için şimdi bütün sevgin.
Ben, babası -varlığım daha az önemli onun büyümesinden-

Bu bir yanılsama, belki:
Ne sen, ne de ben gerçekten varız:
Zaman zaman yaşadığımızı hissediyorsak, dokunma yoluyla
yalnızca,
Aynı bir düşte olduğu gibi
Ve çocuğumuz bu düşe doğacak.

Doğan bir şey sonsuza dek yaşamıyor
Ve yeniden doğmuyor var olanlar.
Bunun için var mısın yoksa doğmuş bir şey misin
Bilmiyorum.


Takahashi Shinkichi
Çeviren: Yusuf Eradam

14 Eylül 2017 Perşembe

Bir Sağanak

Çömelmemize rağmen yere,
eller
filizleniyor kollarımızdan
ve birkaçı onların,
büyüyor, uzanıyor...

Yanlamasına uzanmamıza rağmen yere,
ayaklar,
filizleniyor inciklerimizden
ve birkaçı onların,
büyüyor, uzanıyor...

Filizlenen bu eller,
itiyor kendini, uzanıyor
gökyüzünü arayarak başıboş-
duyulmamış hıçkırıklarla bükülmüş gibi...

Filizlenen bu ayaklar,
itiyor kendini, uzanıyor
ve serpiliyor çevreye, vuruyor yere
son bir çaresizlikteymiş gibi...

Eller, ayaklar
sayısız
çılgınca serpilen
kuşatan yeri ve gökyüzünü!


Kitagava Fuyuhiko
Çeviren: İhsan Doğan

Ölmüş Arkadaşlar

A ve B
Bir hava hücumunda öldü
C ve D
-Söylentiye bakarsan-
Uzak bir cephede
Vurulup kalmışlar.

Her birinin bir derdi vardı
Bize düşerdi tasası da
Her neyse... hayatlarını
kötü geçirmiş de sayılmazlar.

Uzun ve ateşli
Bir tartışmadan sonra
Çayıra gidip eltopu oynardık.
Kulaklarıma inanamadım doğrusu
Hep-si-nin
Öldüğünü duyunca.

Her zamanki gibi
Bugün de
Bir tramvay durağında
Bir sürü insan gördüm
Yanımdan değişik yüzle
Bir sürü insan geçti.

Dikildim onların arasında
Hani belki de
O eski dostlardan birini
Olur a görürüm gibilerden
Boşuboşuna boşuboşuna.

Hiçbiri
Hiçbiri görünmedi
Ve böylece
Bir bahar günü daha
Geldi geçti...


Yamamura Jun
Çeviren: L. Sami Akalın

Japonya'da Sonbahar

Japonlar
Krizantem yaprakları yerler
Buddha kokan krizantem yaprakları.
Japonlar
Kızarmış krizantem yaprakları yerler
Soya fasulyesinden bir salçaya
Banıp banıp.
Ey Pierre Loti'nin
Issız Japonya sonbaharı!


Tanaka Fuyuji
Çeviren: L. Sami Akalın

13 Eylül 2017 Çarşamba

Gelincik

Senin resmini yaparken
Parlak kırmızıyla laciverti
Birbirine karıştırıyorum.
Söyle bana ey gelincik
Toprakta ne al, ne lacivert,
Ne kırmızı, ne de sarı varken
Sen nasıl boyuyorsun böyle
Çiçeğinin yapraklarını?..


Nakagawa Kazumasa
Çeviren: L. Sami Akalın

Sessiz, Ama...

Sessiz olabilirim, ama
Düşünüyorum.
Konuşmayabilirim, ama
Karıştırmayın beni duvarla.


Tsuboi Shigeji
Çeviren: Yusuf Eradam

Çakıltaşı

Yolda çakıltaşının birine
Şut çeke çeke yürüyorum.
Serince bir rüzgar.
Yolda çakıltaşının birine
Şut çeke çeke yürüyorum.
Takla atıp duruyor çakıltaşı.
Çakıltaşı, çakıltaşı
Ne zaman uyanacaksın sen?


Tsuboi Shigeji
Çeviren: L. Sami Akalın

12 Eylül 2017 Salı

Kim Kestirebilir

Dangalak ağacın birisin sen
Göverir de göverir yaprakların
Dalın-budağın büyür de büyür
Hele hele bahar gelmeye görsün
Açar da açar çiçeklerin
Ye kuşlar gelir üstüne
Ötüşmeye bıcır bıcır.

Sen varsın ya sen hani
Gene de dangalak ağacın birisin
Ama çiçekler açıyormuş
Ama kuşlar geliyormuş ötüşmeye
Göverip duruyormuş yaprakların
Sen gene de gene de
Dangalak ağacın birisin işte.

Şu var ki yalnız
Bu söz konusu ağacın
Ta gökyüzünde
Ama nasıl parıl parıl
Bir yıldıza öyle
Bakıp bakmadığını
Kim kestirebilir?

Kim akıl-sır erdirebilir
Bu ağacın gökte
Ama nasıl parıl parıl
Bir yıldızı
Seyredip seyretmediğine?


Fukushi Kojiro
Çeviren: L. Sami Akalın

Şiir

Bırak gelsinler...
Etkilensinler, değişsinler.
Daha yeni başladın işe sen.

Oysa her saatinde bir ozan var
Her dakkasında bir türkü
Yaşamının...

Bırak gelsinler
İstedikleri gibi söylesinler;
"Ben benim", "Seni delice seviyorum..."

Boş ver, bırak gelsinler
İster atla, avcı kılığında
İster yayan, hacı kılığında
Daha yeni başladın işe sen...


Lars Forsell
Çeviren: Lütfü Özkök

Büyü

Gir içime, öl, gemici!
Rüzgar ol, durmadan es!
Kanım ol, korkum ol, ölümüm ol benim!
Yeter ki yardım et biraz, yola çıkayım
Sonra kum yap beni istersen
Toprak yap!
Ver elini gemici, merhaba!
Korkuyorum, çelimsizim
Önemsizim, dışarda kalmışım.
Gir içime, bir ülke ol!
Rüzgar ol, gül ol!
Yüreğimin sahiline çarpıp kırılan
Dubaları, fıçıları duyuyor musun?
İçimde öl benim, gemici
Ki gün ışığına çıkabileyim
Sözcüklerimi bulabileyim
Sonra gelsin ölüm, ona razıyım.


Lars Forsell
Çeviren: Lütfü Özkök

11 Eylül 2017 Pazartesi

Ben Bu Adamı Tanımıyorum

Ulusunun canevine girmek mi istiyorsun
huzuru ve gerçeği bulmak için
seni götüreceklerdir baş papazın avlusuna
kömür ateşlerine
el pençe divan kızlarla birlikte işiteceksin
nice suçların inkar edildiğini


Thorsteinn Fra Hamri
Çeviren: Talat Sait Halman

Yaşantı Şiiri

I.

Erkek olup da
yolda güzeller güzeli bir kıza
rastlamak zor iş.

Kaşlar çatılır. Göğüs
içeri çekilir. Ben
durup bakarım aptal aptal.

Öyle acı
Öyle acıklıdır ki.

Süt şişesi verilmeyen bebek
gibi ağlamak işten değil.


II.

Yine de böylesi biraz daha iyidir
güzeller güzeli bir kız olup da
tuzlu balık fabrikasında
çalışmaktan boğaz tokluğuna

ve kahrolası bir masal şehzadesine
yaranmaktan herifin iğrenç bir serseri
olduğunu bile bile


Dagur Sigurdarson
Çeviren: Talat Sait Halman

Sessizlikle Kuyular

Sessizliği dinlediğinde altın ormanların hışırtısı
ırmağın gür çağıltısı ve güz çalılarıyla koruların
son kokuları birbirine karışır
sessiz bir yas, ayla yıldızların aydınlığı.

Sessizliği dinlediğinde bilirsin ki bahar bitmiştir
ve senin ilkyazın hiç gelmeyecektir artık.
Yaz da gelmeyecektir, ama yolcu yolunda gerek.
Türküsüz yollar mı? Alacakaranlığın ayazın belirsiz yolları mı?
kısa ve yokuş yukarı mı? uzun ve ferah mı?

Hepsi aynı yere varır - korkuyla sorularla doldurur senin
yüreğini.
Sessizliği dinlediğinde duyarsın ormanın hışırtısını, ırmağın
çağıltısını,
derken sessizlik yitip gitmiş kuyuların ferahlığını getirir sana.



Olafur Joharın Sigurdsson
Çeviren: Talat Sait Halman

Koy Kanadını

Şiirimin üstüne koy kanadını
uzun yolun yolcusu küçük kuş
sabahtan akşama kadar.

Bahçemdeki çiçeğe yaslan, yıldız
bir an için zaman ve uzayda
sürüp giden yolculuğunda.

Ölüm ummanının kumsalından fışkıran
bir deli ot gibi kökleri büyüyenler
kımıldanıyor. Onun nerden geldiğini soran yok.


Jon Ur Övr
Çeviren: Talat Sait Halman

9 Eylül 2017 Cumartesi

Mermer

Göz kamaştıran YUNAN
Ve ROMA yüceliği
Toza dönüşür yeryüzünde.

Alır götürür bir gün
Onları esen rüzgar

Ben kalırım:
İnsan eli değmemiş gibi hiç
Beklerim
Yaratıcı ustamı.


Stein Steinarr
Çeviren: Ata Karatay

Duydum Yaklaşıyorlardı

Duydum yaklaşıyorlardı
alaca karanlıkta beklerken
yol üstünde tozlu yolda

Adam yürüyordu atı çekerek
eli sımsıkı tutmuştu yuları
sanki yularla büyümüştü eli

Kadın sarılmıştı çocuğa
öyle soluktu ki
geceye yaldızsız geceye doğru

Dedim ki sizler tıpkı
önceki gibisiniz
yolda bu göçmenler yolunda

ama sığınacak yer neresi
nereye saklanacaksınız
umudunuzla hepimizin umuduyla?

Hiçbir şey söylemeden baktılar bana
ve sonra silinip gittiler
geceye, karanlığa ve geceye


Snorri Hjartarson
Çeviren: Talat Sait Halman

Büyük Kervan

Bir bilen yok nerde başlamış yolculuk
Kim yönetir şu koca kervanı
Katılmışız alaya tümümüz noksansız
Kimimiz isteksiz, kimimiz oyuna katılır gibi

Çeşitli yükleriyle ağır ağır ilerlemede
En aşılmaz yollarda hayal katarı
Çağ çağ sürüklene sürüklene bir gidiş bu
Ve ölüm bu uzun yolculuğun tek amacı.


Tomas Gudmundsson
Çeviren: Ata Karatay

Kara Atlar

Bir Madonna gibi temiz
Ve aydınlık yüzünde
Birdenbire şaha kalkıyor yağız atlar.

Bunları da korkmadan bağrıma basmam gerekiyor


Peter Curman
Çeviren: Lütfü Özkök

8 Eylül 2017 Cuma

Ben ve Ötekiler

Uzun süre inandım varlığına iliklerime dek
Bir noktaya varmanın, bir amaca ulaşmanın
Yalnız bana özgü bir gerçek var sandım.
Ama şimdi anlıyorum yaşamın anlamını
Başkalarına ne değin bağlı olduğumu,
Başkalarının koşullarını paylaşma zorunluğunu
Ve kimliğinin başkalarıyla birlikte doğduğunu,
İşte bundan ötürü kendimi toplum hizmetine adadım.
Ben imtiyazlı bir ülkede imtiyazlı bir vatandaşım,
Bu olağandışı ülkede olağandışı bir yaşamım var,
Konum bunlarla ilgili,
Hem İsveç'te oturup hem de pasaportumu yakmak
Ya da haritanın herhangi bir noktasına taşınmak,
Akıl karı değildir derim.
Ama bu Zenginler Kulübünde yaşadığıma tanıklık etmek
Ve televizyonda yoksul ülkelerin yoksulluğunu görmek
Acı verse de gene haklı çıkarıyor yazarlık mesleğimi.


Peter Curman
Çeviren: Lütfü Özkök

Kısa Şiirler

Kıvançla sıktım yumruğumu
Denize karşı
Bağırdım sonsuzluklara
Egemenlik ulusundur
Egemenlik denizindir

Kıyıdaki çakıl taşlarına uzandım
Verdim dudaklarımı ilk gelen dalgaya
Aktı içime hafif tuzun tadı tertemiz
Ve ılık bir ışık

Doğruldum, kahkahalar fırlattım
Dolandım kayalıklar arasında
Sıktım yumruğumu yaklaşan fırtınaya
Sudan tattım üç kez
Yekindim kalktım, deniz de kalktı benimle


Göran Sonnevi
Çeviren: Lütfü Özkök