Şiir, Sadece

20 Nisan 2011 Çarşamba

Umutsuzca

Büsbütün yitirdi onu şimdi arıyor
Her yeni sevgilinin dudaklarında
Sevdiğinin dudaklarını kucaklarken
Bir başkasına aldansın istiyor
Aynı çocuğa kendini hep ona veriyor sansın

Büsbütün yitirdi onu sanki hiç olmamış gibi
Çünkü kurtulmak öyle demişti o - kurtulmak istiyordu
Hasta tensel eğlencelerin lekesinden
Lekesinden tendeki utancın
Vakit var daha diyordu -vakit var kurtulmaya

Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi
Düşlerinde, sanrılarında
Başkalarınındudaklarında hep onun dudakları
Yanıyor, yeniden duymak için tanıdık aşkı


Konstantinos Kavafis

Termopiller

Ne onurludur, o insanlar ki ömürlerini
Termopilleri'ni savunmaya adarlar.
Doğru bildikleri yoldan hiç şaşmadan,
yaptıkları her işte dürüst ve tutarlı
sevecenliği ve acımayı da elden bırakmadan,
zenginken cömert, yoksulken de
ellerinden geldiğince cömert davranırlar;
ama yalancılara da kin beslemezler.
Ama onurların en büyüğü sonunda Efialtis'in
ortaya çıkacağını ve Medler'inde
geçitten geçeceğini önceden bilenlerdir,
(çoğu da önceden bilir bunu)


Konstantinos Kavafis

Tanrı'nın Antonius'u Bırakması

Gece yarısı ansızın duyarsan
eşsiz ezgilerle, naralarla
görünmeyen bir alayın geçtiğini
boş yere ağlama talihin döndü,
hiçbir iş başaramadın, her düşün
boş çıktı diye.

Nicedir hazırmış gibi, bir yiğit gibi,
Hele kendini aldatmaya kalkma, deme ki
bir düştü bu, belki yanlış duydum;
böyle boş umutlara kapılacak kadar alçalma,

Nicedir hazırmış gibi, bir yiğit gibi,
böyle bir şehre layık olan sana yaraşırcasına,
kararlı adımlarla yaklaş pencereye;
duygulanarak dinle, ama korkakların
yanıp yakılmalarıyla değil,
son bir kez doya doya dinle o sesleri,
o gizli alayın eşsiz çalgılarını,
sonra veda et ona, yitirdiğin İskenderiye'ye.


Konstantinos Kavafis

Şehir

'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin
'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.'

Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.


Konstantinos Kavafis

19 Nisan 2011 Salı

Pencereler

Boş günlerde geçirdiğim bu karanlık
odalarda dönenip duruyorum
pencereleri bulmak için.
Öyle rahatlaycacağım ki bir pencere açılsa
Ama bir türlü ortaya çıkmıyor pencereler
Ya ben ulamıyorum onları. Belki de
Bulamamam daha iyi.
Belki başka ikence olacak ışık
Kim bilir neler çıkaracak karşıma


Konstantinos Kavafis

Kent

'Başka diyarlara başka denizlere giderim, dedin.
Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa.
Sanki bir hükümle yazgılanmış her çabam;
ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya.
Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada,
gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca
yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın.'

Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler
Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın
Aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın
Ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların.
Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,
ne bir gemi var ne de bir yol sana.
Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte,
yıktın onu, işte yok ettin onu yer yüzünde.


Konstantinos Kavafis

İthaka

İthaka'ya doğru yola çıktığın zaman,
dile ki uzun sürsün yolculuğun,
serüven dolu, bilgi dolu olsun.
Ne lestrigonlardan kork,
ne kikloplardan, ne de öfkeli Poseidon'dan.
Bunların hiçbiri çıkmaz karşına,
düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu
ince bir heyecan sarmışsa eğer.
Ne Lestrigonlara rastlarsın,
ne Kikloplara, ne azgın Poseidon'a,
onları sen kendi ruhunda taşımadıkça,
kendi ruhun onları dikmedikçe karşına.

Dile ki uzun sürsün yolun.
Nice yaz sabahları olsun,
eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde
önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin!
Durup Fenike'nin çarşılarında
eşi benzeri olmayan mallar al,
sedefle mercan, abanozla kehribar,
ve her türlü başdöndürücü kokular;
bu başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar;
nice Mısır şehirlerine uğra,
ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden.

Hiç aklından çıkarma İthaka'yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın.
Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın.
Varsın yıllarca sürsün, daha iyi;
sonundakocamış biri olarak demir at adana,
yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin,
İthaka'nın sana zenginlik vermesini ummadan.
Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka.
O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın.
Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.

Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini.
Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki,
Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini
İthakaların.


Konstantinos Kavafis

Çeviren: Cevat Çapan

18 Nisan 2011 Pazartesi

Gece

Gece seni birden bire hatırladım,
nasıl bakarsa sürüye dağdan bir canavar,
pencereden dışarıya öyle baktım.
Dışarda seni benden ayıran hayat,
dışarda lodosa çevirmiş hava,
eriyor günlerdir yağan kar.
Bir görünmez düşmanın üzerine yürümek
ve düşüp ölmek sonra,
birkaç adım atarak ...


Arif Damar
1947 
Günden Güne

Duvarlar

Düşünmeden, acımadan, utanmadan
kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.

Ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan.
Beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda;

oysa yapacak bunca şey vardı dışarıda.
Ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar.

Ama ne duvarcıların gürültüsü, ne başka ses.
Sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar.



Konstantinos Kavafis
(1896)

Çok Ender

Yılların, azgınlıklarının yıprattığı,
belini büktüğü yaşlı bir adam, bitkin
ağır ağır yürüyor dar sokakta.
Ama evine girer girmez, gizlemek için
yaşının o acılı halini, düşünüyor
içinde hala sönmeyen gençlik ateşini

Şimdi onun şiirlerini okuyor delikanlılar.
Onların gözlerinde canlanıyor onun düşleri.
Onun hayal ettiği güzellikte ürperiyor
sağlıklı, şevket düşkünü beyinleri,
güzel biçimli, dipdiri bedenleri.


Konstantinos Kavafis

Yürek Yolcularına İthaf Olunur...

Bütün yaptıklarımdan ve bütün söylediklerimden
Kimse anlamaya çalışmasın kim olduğumu
Bir engel vardı, bir engel, bütün eylemlerimi
Ve bastan aşağı tutumumu değiştiren
Hep bir engel vardı tam konuşacağım sıra
Susturuverirdi beni
En göze çarpmamış davranışlarımdan
En kapalı sözlerimden, yazdıklarımdan
Yalnız onlardan anlaşılabilirim
Ama belki de değmez bunca çabaya
Bunca dikkate, gerçekte kim olduğumu bulmak,
Daha güzel bir toplumda, ilerde
Bir başkası tıpkı bana benzeyen
Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce.


Konstantinos Kavafis

17 Nisan 2011 Pazar

Yarım Saat

Hiç benim olmadın, olacağın da
yok sanırım. Bir iki söz, bir yanaşma
Dün bardaki gibi - o kadar.
evet, acı bir şey bu. Ama biz sanata hizmet edenler
kimi zaman beyindeki gerilimle
Neredeyse tensel bir haz duyabiliriz
Kuşkusuz kısa bir süre.
İşte dün barda böylece-
Güzel yardımıyla alkolün-
Cinsellikle dopdolu bir yarım saat geçirdim.
Sanırım anladın halimi
Ve biraz daha kaldın yanımda bilerek.
Gerekliydi bu. Çünkü bütün düşgücüne, alkolün
büyüsüne rağmen
Senin dudaklarını da göreliydim
Yanımda olsun istiyordum gövden.


Konstantinos Kavafis

Uzak

Bu anıyı anlatmak isterdim...
ama nasıl solgun... hiç bir şey kalmamış gibi-
çünkü uzaklarda gömülü, ilk gençliğim yıllarında.

Yaseminden gerilmiş bir ten...
o Ağustos gecesi? Ağustos muydu? - o gece...
Yalnız gözleri hatırımda hayal meyal; gözleri, sanırım
maviydi...
Evet, evet mavi, gökyakut mavisi.


Konstantin Kavafis

Öyle Çok Baktım Ki

Öyle çok baktım ki güzelliğe
onunla dopdolu hayalim.

Gövdenin hatları. Kırmızı dudaklar. Hazla dolu kollar bacaklar
Sanki Yunan yontularından alınmış saçlar,
her zaman güzel, taranmış olsalar da,
hafifçe düşüvermiş solgun alınlara.
Aşkın yüzleri, tam şiirimin
istediği gibi... gençliğimin gecelerinde,
gizlice buluştuğum gecelerinde.


Konstantinos Kavafis

14 Nisan 2011 Perşembe

Gönül Geç Olmaz Havadan

Gönül geç olmaz havadan
Gel gurbete gidelim gel
Uçur kuşu bu yuvadan
Gel gurbete gidelim gel

Kıyalım baş ile cana
Yaşımız boyanıp kana
Dert oduna yana yana
Gel gurbete gidelim gel

Ahd ile peyman güdersin
Tas tas ağular yutarsın
Bir vefasızı n'idersin
Gel gurbete gidelim gel

Yüreğime dokundu ok
Derdim öküş mihnetim çok
Bizi bunda esirger yok
Gel gurbete gidelim gel

Gam dopdolu canda tende
Huzur kalmadı vatanda
Gönlümüz eğlenmez bunda
Gel gurbete gidelim gel

Doyunca gördüm firkati
Halim yadlu derdim katı
Çekmeyiz biz bu mihneti
Gel gurbete gidelim gel

Gezelim Şam'ı Konya'yı
Meded Allah deyü deyü
Ko bu vefasız dünyayı
Gel gurbete gidelim gel

Terk eyle yari yoldaşı
Gözetgil hale haldaşı
Akıtıp gözlerden yaşı
Gel gurbete gidelim gel

Gel soralım doğru yolu
Bir pire diyelim beli
Bunda n'eylersin Usuli
Gel gurbete gidelim gel


Usuli

Dört Dıvar İçinde Olsa Mekanım

Dört dıvar içinde olsa mekanım
Taşrasından esen yel bana neyler
Yanımdaki sudan korku çekerim
Uzakta çağlayan sel bana neyler

Mekanım balçıktır üstadım Ali
Muhammed nesline demişim beli
Çekerim gayreti sererim yolu
Ben Hak'tan korkarım el bana ne der

Dünyada gerçekler katara uydu
Aşk ile muhabbet ikrarın bendi
Pirimden almışım hayır gülbengi
Haramili olan bel bana neyler

Teslim Abdal eder gözler kanlı yaş
Aradım bulmadım bir sevdasız baş
Herkesin ameli kendine yoldaş
Haramzade olan kul bana neyler


Teslim Abdal

Gafil Durma Şaşkın Bir Gün Ölürsün

Gafil durma şaşkın bir gün ölürsün
Dünya sana baki değil ne fayda
Ettiğin işlere pişman olursun
Pişmanlığın ele girmez ne fayda

Bir gün seni iletirler evinden
Hakk'ın kelamını kesme dilinden
Kurtulmazsın Azrailin dilinden
Türlü türlü yolun olsa ne fayda

Söylersin de sen sözünden şaşmazsın
Helalini haramından seçmezsin
Kepeğin tükenir su da içmezsin
Hep deryalar senin olsa ne fayda

Teslim Abdal eder çöksem otursam
Cümle varlığımı ele getirsem
Şu yalan dünyayı zapta getirsem
Hep dünyalar senin olsa ne fayda


Teslim Abdal

Aşnamdan Ayrıldım Yamandır Halim

Aşnamdan ayrıldım yamandır halim
Adettir aşıkın hali böyle olur
Yar aklımı aldı çevirdi başın
Mecnun dedikleri deli böyle olur

Şu aşkın ateşi bağrımı yaktı
Ah ile feryadım göklere çıktı
Gözlerimden yaş yerine kan aktı
Yaz bahar ayının seli böyle olur

Teslim Abdal ben bu yoldan dönemem
Dünyada piri elimden salmanam
Devlet sofrasına elim sunmanam
Saadetlu Hünkar kulu böyle olur


Teslim Abdal

Gel Seninle Ahd-ü Peyman Edelim

Gel seninle ahd-ü peyman edelim
Ne sen beni unut ne de ben seni
İkimiz de bir ikrarı güdelim
Ne sen beni unut ne de ben seni

Aman kaşı keman elinden aman
Sürdük sefasını etmedik tamam
Ehl-i irfan içre olduğum zaman
Ne sen beni unut ne de ben seni

Hem saza mailem hem de sohbete
Hem sana mailem hem de devlete
Aşkın ile düştüm diyar gurbete
Ne sen beni unut ne de ben seni

Yarimin cemali güneşte mahı
Sana aşık olan çekmez mi ahı
Getir and içelim Kelamullahı
Ne sen beni unut ne de ben seni

Abdal Pir Sultan'ı çektiler dara
Düşmüşüm aşkına yanarım nara
Bakın hey erenler şu giden yara
Ne sen beni unut ne de ben seni


Pir Sultan Abdal

Ne Yatarsın Bülbül Kalk Figan Eyle

Ne yatarsın bülbül kalk figan eyle
Çağırıp ötmenin zamanı şimdi
Kırmızı gül yeşil yaprakta kaldı
Dalında ötmenin zamanı şimdi

Benim Şah'ım gelir türlü naz ile
Dili tuti kalbi irfan söz ile
Kırmızı badeyle cura saz ile
Muhabbet etmenin zamanı şimdi

Benim Şah'ım gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
Dertli olanların derdi bellidir
Derde dert katmanın zamanı şimdi

Hoca Ahmet söyle sözünü doğru
Akar boz bulanık dağların seli
Yanına almıştır kuzu dilberi
Sarılıp yatmanın zamanı şimdi

Pir Sultan'ım Haydar netti neyledi
Sarardı gül benzim ayvaya döndü
Dertli olanın derdi belli oldu
Merhemi sarmanın zamanı şimdi


Pir Sultan Abdal

Çıktım Yücesine Seyran Eyledim

Çıktım yücesine seyran eyledim
Gönül eğlencesi küstü bulunmaz
Dostlar bizden muhabbeti kaldırmış
Hiçbir ikrarından hadi bulunmaz

Zülüfleri top top olmuş cığalı
Rakiplerin Hak'tan olsun zevali
Bir günahkar kulum doğdum doğalı
Günahkar kulunun dostu bulunmaz

Kanı benim ile lokma yiyenler
Başı canı dost yoluna verenler
Sen ölmeden ben ölürüm diyenler
Dostlar da geriye kaçtı bulunmaz

Yine kırçılandı dağların başı
Durmuyor akıyor gözümün yaşı
Vefasız ardından gitse bir kişi
Hakikat ceminde desti bulunmaz

Bizde gezer idik irfanda sazda
Bile bulunurduk cemde niyazda
Bize de gel oldu kanlı Sivas'ta
Hızır Paşa bizi asdı bulunmaz

Pir Sultan Abdal'ım destim damanda
İsmim Koca Haydar neslim Yemende
Garip başa bir hal gelse zamanda
Orda her kişinin dostu bulunmaz


Pir Sultan Abdal

Sordum Sarı Çiğdeme

Sordum sarı çiğdeme
-Sen nerede kışlarsın
-Ne sorarsın hey derviş
Yer altında kışlarım

Sordum sarı çiğdeme
-Yer altında ne yersin
-Ne sorarsın hey derviş
Kudret lokması yerim

Sordum sarı çiğdeme
-Senin benzin ne sarı
-Ne sorarsın hey derviş
Hak korkusun çekerim

Sordum sarı çiğdeme
-Anan baban var mıdır
-Ne sorarsın hey derviş
Anam yer babam yağmur

Sordum sarı çiğdeme
Asacığı elinde
Hak kelamı dilinde
Çiğdemde dervişlik var

Pir Sultan'ım erlerle
Yüzü dolu nurlarla
Ak sakallı pirlerle
Çiğdemde dervişlik var


Pir Sultan Abdal

Bülbül Olsam Varsam Gelsem

-Bülbül olsam varsam gelsem
Hakk'ın divanına dursam
Ben bir yanıl alma olsam
Dalında bitsem ne dersin

-Sen bir yanıl alma olsan
Dalımda bitmeğe gelsen
Ben bir gümüş çövmen olsam
Çeksem indirsem ne dersin

-Sen bir gümüş çövmen olsan
Çekip indirmeğe gelsen
Ben bir avuç darı olsam
Yere saçılsam ne dersin

-Sen bir avuç darı olsan
Yere saçılmağa gelsen
Ben bir güzel keklik olsam
Bir bir toplasam ne dersin

-Sen bir güzel keklik olsan
Bir bir toplamağa gelsen
Ben bir yavru şahan olsam
Kapsam kaldırsam ne dersin

-Sen bir yavru şahan olsan
Kapıp kaldırmağa gelsen
Ben bir sulu sepken olsam
Kanadın kırsam ne dersin

-Sen bir sulu sepken olsan
Kanadım kırmağa gelsen
Ben bir deli poyraz olsam
Tepsem dağıtsam ne dersin

-Sen bir deli poyraz olsan
Tepip dağıtmağa gelsen
Ben bir ulu hasta olsam
Yoluna yatsam ne dersin

-Sen bir ulu hasta olsan
Yoluma yatmağa gelsen
Ben de bir Azrail olsam
Canını alsam ne dersin

-Sen de bir Azrail olsan
Canımı almağa gelsen
Ben bir Cennetlik kul olsam
Cennet'e girsem ne dersin

-Sen bir Cennetlik kul olsan
Cennet'e girmeğe gelsen
Pir Sultan üstadın bulsan
Bilece girsek ne dersin


Pir Sultan Abdal

13 Nisan 2011 Çarşamba

Bu Alemi Gören Sensin

Bu alemi gören sensin
Yok gözünde perde senin
Haksıza yol veren sensin
Yok mu suçun burda senin

Kainatı sen yarattın
Herşeyi yoktan var ettin
Beni çıplak dışar'attın
Cömertliğin nerde senin

Evli misin ergen misin
Eşin yoktur bir sen misin
Çarkı sema nur sen misin
Bu balkıyan nur da senin

Kilisede despot keşiş
İsa Allah'ın oğlu demiş
Meryem Ana neyin imiş
Bu işin var bir de senin.

Kimden korktun da gizlendin
Çok aradın, çok izlendin.
Göster yüzünü çok nazlandın
Yüzün mahrem ferde senin

Binbir ismin bir cismin var
Oğlun, kızın ne hısmın var
Her bir irenkte resmin var
Nerde baksam orda senin

Türlü türlü dillerin var
Ne acaip hallerin var
Ne karanlık yolların var
Sırat köprün nerde senin

Ademi sürdün bakmadın
Cennette de bırakmadın
Şeytanı niçin yakmadın
Cehennemin var da senin

Veysel neden aklın ermez
Uzun kısa dilin durmaz
Eller tutmaz gözler görmez
Bu acaip sır da senin 



Aşık Veysel

12 Nisan 2011 Salı

Şafak Vakti

Şafak vaktidir
Terket beni artık hatıra

Bundan böyle ben artık
dağılıp boydan boya mısralarıma
esirler açlar ve mağluplarla
hürriyet ekmek ve zafer türküsünü
gücümün yettiği kadar söyleyeceğim

Sonra bu dehşet ve sefalet içinde
mesut günler vadeden
Bir silah sesi gibi titreyeceğim


Arif Damar
1943
Günden Güne

Sabah

Sabahı etmek zor,
Bitmiyor ki bu geceler;
Çocukların bünyesi içindir, anladım:
Vaktin sıkıcı uzunluğu,
Ya biz, bu uzun vakt-içinde,
Karanlığında gecelerin,
Nasıl yaşarız?

Bütün yeryüzü, bütün gökyüzü
En namuslu vaktini yaşar sabahları.

Aydınlıkla yıkanır,
Sabahtır affeden
Geceler boyu, hayasızca işlenen
Fenalık ve günahları.

Ağaçlar, kırda, dağda, şehirde
Sabahları alımlıdır.
Yeşiline gönül verdiğimiz çimen;
Koklayıp koklayıp da sevdiğimiz
Çiçeklerin her çeşidi,
Sabahları şebnemlidir
Hava sabahları saf
Biz, sabahları namuslu ve iyi

Sabah olmalı, hep sabah kalmalı
Yeryüzü, iffetli bir gül kurusu ışığında
Bütün yaratıkları dünyanın,
Sabahla sağ,
Sabahla dinç,
Kardeş muhabbetiyle selamlar birbirini.
Sabahın serinliği,
Dalgalanmalı daima.
Geniş ufuklarında dünyanın
Barış ve hürlüğün tek ümidi.


Sunullah Arısoy

11 Nisan 2011 Pazartesi

Güvercin

Düşmüş kaleler gibiyim,
Bir sözüm kalmadı söyliyecek.
Acı sularda kaldı umudum
En yalın, en güzel, en gerçek,

Yok, aşkın aydınlık çağrışımı
Artık hatıralar bile yılgın.
Masmavi düşlerin sonrasına
Böyle mi olacaktı ayrılığın?

Sırılsıklam seni baştan yaşarım,
Bir yağmur yağmasın hani, ipince.
Böyle tedirgin mi, mahzun mu olur
Bilemiyorum ah, insan sevince.

Bir yayan - yapıldak gelmesi değil,
Ne hoş, bu yolların gitmesi sana.
Karlı tepelerin ardında mısın?
Duysana, görsene, anlasana!..

Düşmüş kaleler gibiyim,
Bir sözüm kalmadı söyliyecek
Acı sularda kaldı umudum
En yalın, en güzel, en gerçek ...


Feyzi Halıcı

Arzuhal

Bakışlarımla düğüm düğüm
Sana bir şeyler söyliyebilsem.
Sabahlara kadar düşündüğüm
Sana bir şeyler söyliyebilsem...

Hani ne bileyim, masal gibi,
Sularla haşır-neşir dal gibi.
Bir okunmamış arzuhal gibi
Sana bir şeyler söyliyebilsem.

Bakışlarımız aynı duyguda,
Bir besteyi sürüklerken, suda.
Yarı uyanık yarı uykuda
Sana bir şeyler söyliyebilsem

Desem ki, boşluklar bizi sarın,
Ardında kalalım hudutların,
Diliyle toz-pembe bulutların
Sana bir şeyler söyliyebilsem,

Sen, yemyeşil baharın burcunda,
Mevsim erguvanları avcunda.
Gül biten dizlerinin ucunda
Sana bir şeyler söyliyebilsem...


Feyzi Halıcı

9 Nisan 2011 Cumartesi

Dünyaya Dair Şiir

Bir saadet, bir saadet ki
Dünyamızdaki
Bereket dolu eteklerinde kızların
Ekilirse böyle ekilir toprak
Buğdaylar dolu avuçlarımda şimdi

Güzel şey sevmek
Yüzlerin avucumda
Duyuyorum sıcaklığını hala
Kapıyı açan ellerinin
Düşünüyorum da şimdi seni
Ayrıldığıma bin pişman
Bu bir yapraktır sevdalım
Rüzgarlar içinde giden
Şiirlerimin en güzeli
Dünya böyle değildi eskiden

Dalların tomurcuklarını kimler yedi
Anadolunun topraklarından başka
Tabiat ana cömertti garibim
İnsanlardan çok daha fazla
Dün gece yoktu bu şehir burada
Kurulan düzenlerin en güzeli
Sevmek yaşamak kadar önemli

Renk, renk dolaşıyorum ağaçları
Kuş yuvaları, meyvalar
Biraz ilerde sarılmış yaprağına
Şiir yazıyor salkım söğütler
Neresindesin ömrün bilinmez
Dallarında yorgunluk ceviz ağacının
Böyledir neticesi ömrün
Hatıralar ve keder.
Dağlar arasındayım şimdi
Kartallar, çaylaklar
Kayalar ve kumlar arasında
Sırt üstü uzanıp yere

İnsanlardan çok yüksekte
Ayın ışığı kayalarda
Dağların şarkısı güzel
Evet dağların şarkısı güzel.


Nevzat Üstün

Yalan Dünya

Galata köprüsünü bilirdim
Cebeci köprüsünü de gördüm
Günlerden pazarmış bu gün
İnsanların güldüğünü de duydum
Önce askerler geçti
Gençlik parkının önünden
Sonra ben geçtim
Ordan Burdura çıktım
Dağların içinde göller vardı
Göllerin içinde balıklar
Aklıma Boğaz geldi
Amavutköy, Çengelköy, Bebek
Vapurları düşündüm
Vapurların içindeki insanları
Enver beyi
Yavaşça elimi uzattım kadehe
Bir mısra okudum kendimden
Bir de baktım
Paristeyim
Dupon kahvesine oturmuşum
Kahvem bitmiş.


Nevzat Üstün

8 Nisan 2011 Cuma

Zoru

Bir gün,
Herkes kendi bahçesine, derlerse...
Hazır mısınız.


Özdemir Asaf
Bir Kapı Önünde

Öngörü

Yazıklar olsun hepimize.
Bana da alışacaksınız.
Bana bile.

Alış-verişlerimiz gömülecek
Alışkanlıklarımızın içine.
Sevgilerimiz yenilenmeyecek,
Azalacak kavgalarımız.

Sonunda ben,
Kupkuru bir ölçü .
Ben bile.


Özdemir Asaf
Bir Kapı Önünde

7 Nisan 2011 Perşembe

Düş Kalıntısı

Bir sabah uyanınca
Yanda kalmış
Bir at buldum başucumda

Belli ki yolum kesilmiş bir yerde
Dört nala bir çıkmazın
Kişnemeleri mi uğuldayacak
Dilimin dibinde hep?


Feyyaz Kayacan
Benim Örümceğim Başka

İstek

Sokağa çıkabilseydik
Ne güzel olurdu
Gözlerle başlatırcasına
Bir yere varmanın bütünlüğünü

Akşamı toplasaydık
Ne güzel olurdu
Bir sonuç olarak.
Alın teri sağlamlığında

Mesele çıkartmadan
Şu kavunu kesebilseydik
Ne güzel olurdu
Yaşamaya elvermek

Ne güzel olurdu
Vaktimiz olsaydı
Bir çocuğun yeni doğan
Ekmek kokusuna


Feyyaz Kayacan
Kaşık Havası

6 Nisan 2011 Çarşamba

Çağrı

Ne denli kolay geliyorsa
Seni sevmek elimden
Bu şiir de öylesine kolay geldi

Sen gel uzun boylu ürpertilerinle
Gel çığırlarıyla saçlarının
Kıyılarıma denk ağarsın kalçaların
Gel ve güle güle otur bu şiirde.


Feyyaz Kayacan
Benim Örümceğim Başka

Katkı

Elimizden gelmezse şu şiir
Ne mavisi kalır
Ne de kapısı aydınlığın

Taş kesilen gevezelikler
Üşüşecek gırtlağımıza
Ve tortularda sona erecek duyular.

Teneşirlik tohumlara
Kaçmış oluruz
Kanımız yetmezse şu şiire.


Feyyaz Kayacan
Benim Örümceğim Başka

5 Nisan 2011 Salı

Çıplak Adamın Giysisi

Çıplağım. Saydam ellerinde
topla, gene-giydir beni.
Soygunlarla azalıyorum.
Ama sen hiç soymadın beni.
Hep giydirmeye çalıştın,
gene giydirmeye çalışıyorsun.
Tuhaf yemişler var
kilerinde
donmayı alçaltıp
susuzluğu yükseltiyorlar.

Ah! korkunç azalacaktım, sensiz,
koruyamazdım
dudaklarımda
tek bir
serin sözü, sen olmasan.


Stelios Yeranis
Türkçesi: H. Millas - Ö. İnce

Dönüş

"Gene geldiler", diye bağırdı arabacı Lefkipos
korku içinde; kalkanını
kuru kuyuya atmıştı az önce.
"Bak!" dedi bahçıvana
"Geri dönüyor Kserkes'in askerleri
kuyunun başında kılıçtan geçirecekler beni.
Yalvarırım, ne olur koca yoldaşım
sert şarapla yıkayıp
o ulu kozalak ağacının altına
ek beni; Attik'in gökyüzünü görebileyim
bulutlar eridikçe.

Ah! yurdumun tanrıları, neden us bağışlamadınız da
savaşın bitimine inandım
ve demokrasimizin barbarları yendiğine."


Stelios Yeranis
Türkçesi: H. Millas - Ö. İnce

4 Nisan 2011 Pazartesi

Çocukların Zamanı

Görkemli çocukların bu zamanı.

Dikey
düşüyordu
yağmurun ünlemleri
kapışılıyorlardı.
Kuraklığı kırıverdi bir sel
alıp götürdü hepsinin kapısını.

Sevgi yeşil çimenle doldu
ve kadınlar çarşaflarını yıkıyordu
ve yatmaya hazırlanıyorlardı
yeni döl için.

Bir genç asker
iki öğrenci
ve küçük işçi kız
ellerinin üstünde taşıyorlardı sevgiyi
ama birden
boğuk haykırışı ateşin
yaktı parmaklarını çocukların
alıp götürdü sevgiyi yalımların içine.


Stelios Yeranis
Türkçesi: H. Millas - Ö. İnce

Kurşun Sesi

Güzel şeylerden söz ediyorduk ve sevgi
vardı bütün seslerde. Hayır, şaraptan değildi-
önceden esriktik
aslında. Üstelik, bizi gizlice dinleyen yabancıyı da
sarmaya başlamıştı içten sıcaklığımız.

Bunu da saflarımıza alırsak - diye düşündüm
ayin hemen başlamalı. Az daha olsa
yaşamımızı dolduracaktı uyum.
Gözlerine bakıyordum doğrulamayı
onaylamaya hazırdılar.

O zaman
sokakta ilk kurşun sesi duyuldu
hepimizi
Kırık aynanın içine fırlatarak


Stelios Yeranis
Türkçesi: H. Millas - Ö. İnce