Şiir, Sadece: Seçme Şiirler
Seçme Şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seçme Şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2014 Perşembe

Sen ve Siz

Ruhsuzca siz'i, yürekten sen'le. 
Karıştırıverdi dili sürçerek. 
Ve sevdalı gönüldeki, 
Tüm mutlu düşlere, 
Yeniden can verdi. 
Öyle düşünceli, dururken önünde, 
Ve alamazken ondan gözlerimi, 
Dudaklarımdan dökülen: 
"Siz ne kadar hoşsunuz!", 
Oysa yüreğimdeki: 
"Nasıl seviyorum seni!"


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828

Çiçek

Kurumuş, kokusuz bir çiçek gördüm, 
Unutulmuş bir kitabın sayfaları arasında; 
Ve bu çiçek tuhaf hayallerle, 
Doldurdu ruhumu ansızın:

Nerede açtın, ne zaman, hangi baharda? 
Çok mu yaşadın, kim seni koparan? 
Tanıdık mı, yabancı bir el mi? 
Ve neden seni böyle bırakıp gittiler?

Sevecen bir buluşmanın mı,
Yoksa ölümcül ayrılıkların anısına mı,
Ya da ıssız kırlarda, orman gölgelerinde yapılmış, 
Bir yalnız yürüyüşün ardından mı buradasın?

Yaşar mı şimdi çiçeği solduranlar? 
Acaba şimdi neredeler? 
Yoksa onlar da, şu gizemli çiçek gibi, 
Çoktan cansızlaşıp gittiler mi?


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828

Ançar

Çorak ve çıplak bir çölde,
Kızgın sıcağın kavurduğu toprakta,
Ançar*, korkutan bir nöbetçi,
Ve evrende tek başınaymış gibi durmakta.

Susuzluktan çatlayan toprak, 
Doğurduğunda Ançar'ı bir öfke gününde, 
Dallarına ölüm yeşili, 
Köklerine zehir doldurmuştu.

Öğlene doğru kızgın bir eriyik olarak,
Kabuğundan akan zehir,
Akşama doğru katılaşır,
Dönüşür koyu, saydam bir reçineye.

Ne kuşlar yaklaşır yanına onun,
Ne kaplanlar; sadece kara kasırga,
Uğrasa da bir ara bu ölüm ağacına,
O da sıçrayıp çekilir hemen, zehire boğularak.

Eğer yanılıp da bir küçük bulutçuk, 
Islatıverirse dolaşırken, gür ve sık yapraklarını, 
Zehirli sular iner 
Dallarından kızgın kuma, 
Çoktan zehire bulanmış.

Fakat günün birinde, bir adam buyrukla, 
Göndermiş bir başka adamı Ançar'a, 
Adamcağız itaatle çıkıp yola, 
Sabaha karşı dönmüş ağuyla.

Elinde, zehirli reçine damlayan, 
Cansız yapraklı ürkütülü bir dal, 
Ve solgun alnında ter, 
Boşanır soğuk derecikler gibi.

Fenalaşıp, düşüvermiş sonunda adamcağız, 
Kulübenin çardağı altında, hasırlar üstüne. 
Ve ölmüş zavallı kölecik, 
Yenilmez zorbanın ayakları dibinde.

Ve zorba beslemiş o zehirle, 
İtaatkar oklarını.
Bunlarla saçmış ölümü ve yıkımı, 
Sınırötesi komşularına.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828


* Özsuyu ve meyveleri zehirli ağaç (Puşkin'in notu).

26 Kasım 2014 Çarşamba

Anı

Ölümlü için kesilirse sesi gürültülü günün,
Ve şehrin dilsiz meydanlarına,
Çöreklenirse yan saydam gölgesi gecenin,
Ve uyku; günlük çabaların ödülü,
O zaman benim için sessizlikte,
Sürüklenme vaktidir, işkence nöbeti saatlerinin.
Gecenin eylemsizliğinde,
Alevle yanar içimde gönül acısının yılanları.
Rüyalar kaynaşır, özleme boğulmuş aklımda.
Yığılır ağır düşlerimin tortusu.
Anılar sessizce önümde,
Uzun yumağını yuvarlar.
Ve tiksintiyle yaşamımı okurken,
Titrerim, lanet okurum.
Acıyla sızlanırım.
Acıyla, gözyaşı dökerim.
Acı satırları silemem.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828

Söyleme Bana Güzel Kız

Söyleme bana güzel kız,
O hüzünlü Gürcü şarkılarını. 
Hatırlatır şarkıların bana, 
Uzak kıyıları ve başka bir yaşamı.

Ah! Hatırlatır bana, 
Senin o zalim şarkıların, 
Bozkırı, geceyi ve ayışığındaki, 
Uzaktaki bir kızın üzgün yüzünü.

Unutsam da güzelliğinle, 
Bu acı veren hülyayı, 
Söylediğin şu şarkılar, 
Diriltir anıları.

Söyleme bana güzel kız, 
O hüzünlü Gürcü şarkılarını. 
Hatırlatır şarkıların bana, 
Uzak kıyıları ve başka bir yaşamı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Sibirya Madenlerinin Koyu Derinliğinde

Sibirya madenlerinin koyu derinliğinde, 
Koruyun gururlu sabrınızı. 
Boşa gitmeyecek kahırlı emeğiniz, 
Ve düşüncelerimizin soylu kavgası.

Felaketin sadık kardeşi umut, 
Karanlık mağaralarda, 
Ayaklandırdığında yaşam ve neşeyi, 
Beklenen o an da gelecek.

Sevgi ve kardeşlik, size kadar ulaşacak, 
Özgür sesimin,
Tutsaklık hücrelerinize vardığı gibi. 
Karanlık ve kasvetli kilitlerin ötesine.

Ağır prangalarınız kırılıp koparken, 
Göçerken zindanlar ve özgürlük sizi, 
Sevinçle karşılarken kapıda, 
Kılıcı size, kardeşleriniz verecek


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Arion

Çok kişiydik ağaçtan oyma kayığımızda,
Kimisi yelkenleri gerip,
Diğerleri elbirliğiyle salarken,
Derinlere ağır kürekleri.
Sessizlikte, abanmış hünerli dümenci,
Suskun, götürmekteydi yüklü kayığı.
Bense, kaygısız, hafif bir inançla dolu,
Denizcilere şarkılar söylerken,
Birden, denizin karnı,
Patlayan gümbürtülü kasırgayla buruşuverdi,
Denizciler de, dümenci de gömüldü sulara!
Kurtulan sadece ben oldum; gizemli şarkıcı.
Kasırganın fırlattığı kıyıda,
Islak giysilerimi bir kayaya sermiş, kuruturken,
Geçmişin yeminleri,
Artık söylediğim tek şarkı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827

Üç Pınar

Bu dünyanın bir bozkırında,
Hüzünlü ve sınırsız düzlüklerde,
Gizemle fışkırmış üç pınar.
Gençlik pınarı, sabırsız ve âsi,
Kaynaşır, taşar, ışıltılarla kükreyerek.
Kastal Pınarı*, ilham dalgası şairin,
Dünya bozkırı sürgünlerini,
Suya doyurur.
Sonuncu pınar,
Soğuk pınarı unutulmuşluğun,
En tatlısı hepsinin.
İhtiras alevlerini,
En iyi o söndürür.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827


* Sanat tanrısı Apollon ve müzik tanrıçaları Müzler'e adanmış esin pınarı.

19 Ekim 1827

Tanrı yardımcınız olsun dostlarım. 
Yaşam tasalarınızda, Çar'ın emrinde, 
Zevke düşkün dostluğun şölenlerinde, 
Ve aşkın tatlı sırlarında!

Tanrı yardımcınız olsun dostlarım. 
Kasırgalarda, yaşam dağında, 
Yaban yerlerde, ıssız denizlerde, 
Ve karanlık uçurumlarında dünyanın!


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827

Şair

Bir şairi çağırmadıkça Apollon*
Kutsal kurban olmaya,
Günlük yaşamın kaygılarına,
Dalmıştır o yüreksizce;
Kutsal liri suskun,
Ruhu, soğuk uykunun tadında,
Ve dünyanın önemsiz çocukları arasında,
Belki de en önemsiz kişidir şair.

Ama bir kez tanrının seslenişi, 
Duyarlı kulaklarına ulaşmaya görsün, 
Silkinir ruhu şairin, 
Uyandırılmış bir kartal gibi. 
Sıkılır dünya meşgalelerinden, 
Yabancılaşır insan sözlerine.

Ulusal putun ayakları dibinde, 
Eğmez gururlu başını. 
Kaçıp gider, yabanıldır ve serttir; 
Sesler ve korkulu heyecanlarla dolu, 
Issız dalgaların kıyılarına koşar. 
Uğultusu derin ormanlara...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1827


* Mitolojide, sanat ve şiir tanrısı.

Peygamber

Gönül susuzluğundan kavrularak,
Kasvetli çölde üzgün sürüklenirken,
Altıkanatlı melek Serafim*,
Yolağızında göründü birden.
Gezdirdi, tüy kadar hafif parmaklarını
Uyku gibi gözbebeklerimde.
Bilge gözbebeklerim büyüdü;
Ürkmüş bir dişi kartalınkiler kadar.
Kulaklarınla dokundu;
Ve kulaklarım uğultu ve çınlamayla doldular.
Ve duydum ben de göklerin titremesini,
Meleklerin yüksek uçuşunu,
Denizdeki sürüngenlerin sualtı gezintisini,
Ovadaki söğütlerin amaçsız yaşamını.
Ağzıma bastırıp,
Tuttu, kopardı
Boş laflar eden, kurnaz ve günahkar dilimi.
Ve bilgelik yılanının iğnesini,
Suskun ağızıma yerleştirdi.
Kanlı sağ eliyle.
Göğsümü yardı kılıcıyla,
Söktü küt küt atan yüreğimi.
Ve sonra yarık göğsüme,
Alev Alev yanan
Bir kömür parçasını koydu.
Ceset gibi yatıyorken çölde.
Tanrı'nın sesi geldi birden;
"Kalk! Ayaklan peygamber,
Gör ve duy!
Emrime uy ve gez denizleri, dünyayı,
Tutuştur sözlerinle insan yüreklerini".


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826-1828


* Haberci melek

Puşçin'e

İlk dostum,
Dostların en değerlisi,
Kaderime şükürler etmiştim,
Kuytudaki sarayım,
Senin kızağının züleriyle şenlendiğinde.

Yalvarırım ilahi takdire, 
Sesimle, senin ruhuna da, 
Aynı huzur gelsin de, 
Lise günlerimizin aydınlığıyla, 
O zindan ışılasın.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826

İtiraf

Aleksandra İvanovna Osipova'ya


İster kudurmuşluk deyin,
İsterse boş utanç ve çaba olsun adı,
Bu talihsiz enayiliğimle,
Ayaklarınızın dibinde itiraf ediyorum;
Sizi seviyorum.
Ne adıma yaraşır, ne yaşıma...
Daha akıllı olmam gerek!
Ama belirtiler açık artık;
Aşk humması bu, ruhumdaki.
Siz olmayınca yanımda,
Herşey sıkıcı bana-esniyorum,
Yanınızda üzgünüm-katlanıyorum,
Gücüm yok -ama söylemek istiyorum,
Meleğim, sizi nasıl sevdiğimi.
Ne zaman duysam,
Konuk odasından gelen hafif adımlarınızı,
Ya da giysinizin hışırtısını,
O bakir, günahsız sesinizi,
Yeniden kaybederim aklımı.
Gülümsersiniz-sevinirim,
Dönüp gitseniz-bozulurum.
Bir işkence günü sonunda,
Solgun elinizdir ödülüm.
Gergefi alıp, gayretle oturur,
Savsakça eğilirsiniz üstüne.
Gözleriniz ve kıvır kıvır saçlarınız,
İner aşağılara.
Ben, tarifsiz heyecanlarda,
Susarım şefkatle,
Hayranlıkla seyrederim, çocuk gibi!
Bahsetmeli mi acaba size,
Zaman zaman yağmurda yürüdüğümüzde
Talihsizliğimden, kıskanç acımdan?
Uzaklara mı gidecekmişsiniz?
Ya yalnızken döktüğünüz gözyaşları?
Köşede söylenmiş iki kişilik laflar?
Opoçka'ya yapılan gezi?
Akşamları piyano?
Alina! Acıyın bana.
Aşk dilenmeye cesaretim yok.
Belki de, günahlarım yüzünden meleğim,
Bu aşkı haketmiyorum.
Ama sevıyormuş gibi oynayın siz rolünüzü! 
Şu bakış herşeyi dile getirebilir, mucize gibi! 
Ah! Aldatmak hiç de zor değil, 
Benim gibi, aldatarak kendini mutlu olan birini.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826

25 Kasım 2014 Salı

Bakıcıma

Ümitsiz günlerimin dostu, 
Tirit ve köhnemiş güvercinim, 
Çam ormanlarının kuytusunda, 
Uzunca zamandır beni beklersin. 
Aydınlık odanın penceresi dibinde, 
Bir nöbetçi gibi kederlenirsin. 
Örgü şişlerin yavaşlar her dakika, 
Çarpılmış, çirkin ellerinde. 
Açılmaya hasret kalan kapıya bakarsın, 
Uzak, kapkara yollara. 
Özlem, önseziler, tasalar, 
Zalimce ağrıtır kalbini, 
Birşeyler sezersin...


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826


Puşkin'in çocukluk yıllarındaki bakıcısı Arina Rodionovna, sözkonusu olan.

Kış Yolu

Kalın, kıvrımlı sisler arasından, 
Süzülüp geçiyor ay, 
Kederli ormanlar üstüne 
Hüzünlü ışığını saçıyor.

Kasvetli kış yolunda, 
Koşuyor troyka* tazı gibi, 
Usandırıyor beni, 
Çıngırağın tekdüze sesi.

Yanık, uzun türkülerinde arabacının, 
Yürekten, bildik bir hava var: 
Kâh dizginsiz, delice bir sevinç, 
Kâh gönül sıkıntısı.

Ne bir ateş, ne bir kulübe karartısı, 
Karşıma çıkan sadece, 
- Onlar da, birer birer -
Mesafe direkleri.

Sıkıntı ve hüzün... Yarın Nina,
Yarın dönüp sevgiliye,
Ocak başında kendimden geçeceğim.
Hayran ve doymaksızın bakacağım her şeye.

Saat, yüksek sesli tik-taklarıyla, 
Sabit dairesini tamamlayacak, 
Gece yarısı herkesi defedip, 
Başbaşa bırakacak bizi.

Dertliyim Nina, yolum çok sıkıcı, 
Uykusu geldi, susuverdi arabacı, 
Çınlıyor çıngırak tekdüze, 
Ayın çehresi dumanlı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826


*Üç atlı kızak.

Mavi Gökleri Altında Yurdunun

Mavi gökleri altında yurdunun,
Sararıp, soluyordu.
Göçüp gitti sonunda ve tam tepemde,
Genç gölgesi uçuştu bir süre,
Boşuna bir aşk yarattım ben;
Kayıtsız dudaklardan ölüm haberi duydum ve kayıtsızca dinledim. 
İşte böyle sevdim onu, 
Alevli canımla, 
Böyle ağır gerginlikle, 
Böyle nazik, çileli özlemle, 
Cinnetle ve işkenceyle, 
Nerede acı? 
Nerede aşk? 
Yazık! 
Kalbimde, 
Bu sefil ve bön gölge için, 
Gerigelmez günlerin tatlı anısına, 
Bulamam, ne gözyaşı, ne acı.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

19 Ekim 1825

Kızarmış orman, döküyor elbisesini yerlere.
Solmuş ova, ayazla gümüşlenmiş.
Gün, isteksiz, şöyle bir görünüp,
Gizleniyor çevre dağlar ötesine.
Yan, alev alev şöminem!
Metruk ve ufacık odamda;
Ve sen şarap, güz ayazının iyi dostu,
Akıt göğsüme sevinçli mahmurluğu,
Ve acı eziyetlere bir anlık boşvermişliği.
Üzgünüm: bir dostum olsun yok,
Uzun ayrılığı birlikte içecek, 
Eli yürekten sıkılıp, 
Uzun ve mutlu yıllar dilenecek. 
Tek başıma içiyorum. 
Boş yere hayal gücüm, 
Yanıma dostlarımı çağırıyor. 
Tanıdık, sessiz bir yakınlaşma... 
Kalbim, sevgiliyi aramıyor.
Neva kıyılarında içiyorum, tek başıma. 
Bugün, isim takıyor dostlarım bana... 
Çok mu sizden, şölene katılan? 
Sayılmadık kaldı mı? 
Kim bu ihanet eden büyülü geleneğe? 
Aranızdan kimi sürükledi soğuk dünya? 
Kimin sesi sustu, kardeşlerin yoklamasında? 
Kim o gelmeyen, kim eksik aranızda?
Gelmeyen, kıvırcık şarkıcımız*. 
Gözlerinde ateş, tatlıdilli gitarıyla; 
İtalya'nın güzel mersinleri dibinde, 
Şimdi sessizce uyuyor. 
Ve dostluğun keskisi, 
Yazamadı Rus mezartaşına; 
Birkaç sözcük; anadilinde, 
Kaybolan selamı bulsun diye, 
Dolaşırken kuzeyin çocuğu gurbette.

Oturuyor musun, dostlar arasında,
Başka göklerin huzur bulmaz aşığı?
Yoksa yine kızgın dönenceyi mi aşıyorsun?
Ya da geceyarısı denizlerinin, sonsuz buzunu?
Yolun, açık olsun.
Lisenin eşiğinden, atladın şakayla bir gemiye,
Ve o günden beri,
Yolun, hep denizlerde,
Ey, dalgaların ve fırtınanın sevgili çocuğu!

Korudun, gezgin kaderinde, 
Güzel yılların körpe huylarını; 
Lisenin* gürültüsünü, lisenin telaşlarını. 
Taşkın dalgalar arasında düşledin onları. 
Bize uzattın elini, denizin ötelerinden. 
Genç yüreğinde yalnızca bizi taşıdın. 
Hep söylerdin: 
"Belki de bizi, 
Bu uzun ayrılığa mahkum eden, 
Bilinmez kaderimizdi" diye.

Dostlarım, birliğimiz ne güzel! 
Bir ruh gibi, parçalanmaz ve ebedî. 
Sarsılmaz, özgür ve dertsiz, 
Dostluk perilerinin kanadında büyümüş, 
Nereye atarsa atsın kader bizi, 
İsterse uğramasın mutluluk oraya, 
Biz hep aynıyızdır: tüm dünya gurbet, 
Tsarskoye Syelo, anayurt bize.

Bir diyardan diğerine,
İz peşindeyiz, belâ gibi.
Kaderin çetin ağında,
Ben, yeni dostluğun kucağında, titreyişlerle,
Yorulup, yaslandım, başıma huzur verene.
Acılı ve başkaldıran yakarışımla,
İlk yılların, kandırması kolay umuduyla,
Başka dostlara açtım nazik kalbimi.
Ama kardeşçe değildi selamları, acıydı.

Ve şimdi burada, bu unutulmuş sağırlıkta,
Issız tipilerin ve soğuğun manastırında,
Bana tatlı bir keyif sunuldu.
Sizlerden üçünüzü, can dostlarım,
Burada kucakladım.
Bu şairin sefil evine,
Ah, Puşçin'im! İlk sen konuk oldun.
Kovulmuşluğun acı gününü,
Sen tatlandırdın.
Lise günlerimiz gibi bir güne,
Onu sen çevirdin.
Sen, Gorçakov, ilk günlerden beri,
Mutlu olmuş adam,
Övgüm, sana.
Talihin donuk pırıltısı,
Bozamadı özgür ruhunu.
Yine aynısın sen,
Onurun ve dostların için.
Çetin kader hepimize,
Farklı yollar sundu.
Atılıp yaşama, çabucak dağıldık.
Ama istemeden, bir köy yolunda,
Karşılaştık ve kardeşçe sarıldık.

Kaderin öfkesi beni yakaladığında,
Herkese yabancı, evsiz yetimler gibi,
Fırtınada büküp bezgin başımı,
Seni bekledim, Permessos bakirelerinin* bilgesi,
Tembelliğin ilham dolu oğlu,
Ah, Delvig'im; sesin uyandırdı,
Uzunca zaman uyutulmuş,
Yürek ateşimi ve ben,
Neşeyle şükrettim kadere.
Gençliğimizden beri,
Şarkıların ruhu yandı içimizde,
Muhteşem heyecanla tanıştık.
Gençliğimizden beri, bize doğru,
İki muz uçtu.
Onların şefkatiyle tatlandı yazgımız.
Ben, alkışları seçtim.
Sen gururla, müzler ve gönlün için,
Söyledin şarkılarını.
Ben, yaşamım gibi,
Armağanımı da harcadım tasasızca.
Sen, dahî,
Yetiştirdin seninkini,
Büyüttün, sessizlikte.

Müzlerin hizmeti gelmez öyle telaşa, 
Zarif ve azametli olur, olacaksa. 
Ama gençliğin tavsiyesi üzere biz, 
Yerinde duramayan, oynak, 
Yaramaz çocuklar gibi kurnaz, 
Gürültülü rüyalarda mutluyuz. 
Kendimize gelsek-çok geç artık! 
Geriye bakıyoruz-boşuna! 
Hiç iz kalmamış ki... 
Söylesene Wilhelm, 
Başımıza gelen bu değil miydi, 
İlham ve kader ortağım, öz kardeşim?

Vakit geldi.Ayılalım artık!
Değmez bu dünya,
Canımıza çektirilen eziyete.
Çekelim birlikteliğin örtüsünü,
Yaşamımız üstüne.
Seni bekliyorum, gecikmiş dostum.
Gel de sihirli masalın ateşiyle,
Can ver gönül efsanelerine.
Fırtınalı Kafkas günlerinden konuşalım,
Schiller'den, şöhretten, aşktan.

Benim de vaktim tamam.
Bir şölen verin ah, dostlarım!
Bir mutlu buluşma seziyorum.
Şairin kehanetini atmayın yabana:
Bir yıl gelip geçer,
Yine sizinle olacağım.
Rüyalarımın öğüdü doğru çıkacak.
Yıl gelip geçince ben de,
Çıkıp geleceğim size.
Ah, kaç damla gözyaşı, kaç haykırış!
Kaç kadeh elimizde, göklere kalkmış!
Daha da doldurun birinciyi dostlarım, doldurun!
Ve için hepsini dibine kadar,
Birliğimiz şerefine!
Esirgeme bizden hayır duanı,
Sevinç dolu, taşkın muz,
Kutsa da çok yaşasın lisemiz!
Gençliğimizi canlı tutan akıl hocalarımıza!
Merhum ya da hayatta,
Hepsinin şerefine!
Kaldırıp kadehleri dudaklara,
Unutup kötüyü,
Öç alalım iyi adına!
Daha da doldurun! 
Tutuşsun kalbiniz.
Onu da için dibine kadar!
Damlası kalmasın!
Ama kimin için?
Ey dostlarım, bilin bakalım...
Çok yaşa sen Çar! İşte böyle!
Çar'a içiyoruz!
O da insan, ona da anlar hükmeder.
O da kölesi söylentilerin, şüphelerin ve ihtirasın.
Haksız kovuşturmasına boşverin, 
O ki Paris'i almış, lisemizi kurmuş.
Bir şölen verin,
Henüz buradayken hepimiz!
Yazık, çevremiz seyrekleniyor her saat;
Kimi tabutta uykuda,
Kimi yetim kalmış uzaklarda.
Kader, seyrediyor;
Biz soluyoruz, günler koşuyor.
Belli belirsiz bükülüp soğuyarak,
Kendi başlangıcımıza dönüyoruz...
Hangimizin aklına gelir ki,
Şu köhnemişliğin içinde,
Lisenin gününü kutlamak?

Zavallı, mutsuz dostum!
Yeni neslin arasında,
Sıkıcı konuk, gereksiz ve tuhaf,
Bizi ve birliktelik günlerimizi anacak.
Titreyen eliyle gözlerini kapatıp...
O zaman, bu günü,
Kadehler arkasında bitirecek.
Bugün ben, düşkün münzevînin,
Onu, acı ve telaştan uzak tükettiğim gibi.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825


* Bu dizede sözü edilen "kıvırcık şarkıcı", 1820'de İtalya'da ölen Rus müzisyen Korsakov'dur.
* Puşkin'in okuduğu Tsarskoye Syole lisesi.
* Permessos bakireleri: Müziğin tarınçaları olan 9 kardeş (Müzler).

Son Çiçekler, Hep En Tatlısıdır

Son çiçekler, hep en tatlısıdır, 
Ovaların süslü goncalarının. 
Onların da ardından anılar, 
Hep hüzünlü, ama canlı kalır. 
Bir acı ayrılığın anısının, bazen, 
Sevecen bir buluşmanınkinden, 
Çok daha canlı kalması gibi.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825


Puşkin bazı şiirlerine başlık koymuş, bazılarını ise başlıksız bırakmış. Bu şiirler, genellikle Rusya'da ilk dizeleri ile anılır ya da adlandırılırlar, ama başlıksız basılırlar. Ben bu şiirleri ilk dizeleri ile başlıklandırdım.

Kış Akşamı

Fırtına sisle kaplayıp gökleri, 
Döndürüp savururken karları, 
Vahşi hayvanlar gibi uluyarak, ve bir çocuk gibi ağlayarak; 
Bir bakarsın, üstündeki köhne damın, 
Samanlarını hışırdatır; 
Bir bakarsın, geç kalmış bir yolcu gibi, 
Camımızı tıklatır.
Eski harap kulübemiz, Hüzünlü ve loş.

Ya sen niye susuverdin kocakarı, 
Öyle pencere dibinde? 
Yoksa fırtınanın uluması mı, 
Seni böyle yoran? 
Rüyalara mı daldın yoksa, 
Kirmeninin vızıltısında?

İçelim gel can dostum, 
Benim yoksul gençliğime, 
Acı ve kahırdan içelim; 
Şenlensin gönüller; 
Benim bardağım nerede? 
Bir şarkı söyle bana, 
Denizin kıyısında mutlu yaşayan isketenin şarkısını, 
Sabahleyin suya giden 
Bir dilberin türküsünü.

Fırtına sisle kaplayıp gökleri, 
Döndürüp savururken karlara, 
Vahşi hayvanlar gibi uluyarak ve bir çocuk gibi ağlayarak, 
Biz de içelim can dostum, 
Benim yoksul gençliğime, 
Acı ve kahırdan içelim; 
Şenlensin gönüller; 
Benim bardağım nerde?


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825

Yanık Mektup

Hoşçakal aşk mektubu, hoşçakal,
Ne kadar ağırdan aldımsa da, 
Ne kadar istememiş olsam da, 
Elim emrediverdi, 
Bütün mutlulukları ateşe vermeyi. 
Ama yeter, vakit tamam; 
Yan aşk mektubu!

Hazırım, aldırmaz artık ruhum hiçbirşeye. 
Hırslı alevler, 
Çoktan sardı sayfalarını. 
Bir dakika! 
İşte parladı, 
Cayır cayır yanıyor... 
Hafif bir duman,

Bükülüp kıvrılarak kayboluyor gözden. 
Pahalı taşlardan yapılma, 
Sadık bir yüzüğün 
Hatırası çoktan unutulmuş. 
Erimiş mühür mumu, köpürüyor. 
Ah! 
Sağduyu!

İşte bitti hepsi, 
Kapkara artık tüm yapraklar. 
Hafif küller üzerinde, 
Gizli saklı çizgileri beyazlanıyor... 
Göğsüm daraldı. 
Sevgili kül,
Hazin kaderimdeki sefil lezzet, 
Acılı göğsümde, 
Asırlarca kal benimle.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1825