Şiir, Sadece: Üçüncü Konaklama
Üçüncü Konaklama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Üçüncü Konaklama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mayıs 2013 Salı

Uluslararası Tugay’ın Madrid’e Girişi

Soğuk bir ayın bir sabahında,
ölen bir ayda, kirle ve dumanla lekelenmiş,
dizsiz bir ayda, kuşatmalı ve felâketli
üzüncün bir ayında,
tek umudumuz barut hakkındaki bir düş iken
dünyanın açgözlü canavarlar
ve gazaplardan oluştuğunu biliyorken zaten
evimdeki ıslak camların arasından
işitirken tüfekli ve dişi kanlı
Afrikalı çakalların ulumasını,
o vakit, Madrid’in don soğuğu ayı arasından,
sabah sisinde, nöbetteyken bu yürek,
gördüm bu gözlerle burada,
gördüm onların geldiklerini, o ışıklı, utkulu savaşçıları
o ince, katı, olgun, taşın alazlanan tugayını.
Kadınlar taşırken bir yokluğu ürkünç bir kor gibi
kaygının zamanıydı, ve doldurdu tarlaları
şimdiye dek saygın olan buğdaylar gibi,
başka ölümlerden daha acı ve kesin olan İspanyol ölüm.

Evlerin mahvolmuş yüreklerinden fışkıran suyla
birleşti caddelerde insanın yarılmış kanı: uzuvları kopmuş
çocukların kemikleri, annelerin yürek buran
yas giyimli sessizliği, savunmasızların
sonsuzca kapanmış gözleri, üzünç ve kayıp gibiydi,
tükürükte boğulmuş bir bahçeydi,
sonsuzca öldürülmüş inanç ve çiçekti.

Yoldaşlar,
o vakit
gördüm sizleri,
ve gözlerim daha da doldu gururla,
çünkü gördüm sabah sisi arasındaki yükselişinizi,
şafaktan önce çanlar gibi sessiz ve kararlı
Kastilya’nın temiz alnını,
ciddiyet dolu ve mavi gözlerle geldiniz uzaktan,
çok uzaklardan, saklandığınız yerlerden,
yitirdiğiniz memleketlerden, düşlerinizden
alazlanan şirinlikle dolu ve tüfeklerle geldiniz
savunmak için canavarın ısırarak kemirdiği
özgürlüğün kuşatıldığı ve ölebileceği o İspanyol kentini.

Kardeşler, bundan sonra
paklığınızı ve gücünüzü, büyük tarihinizi
bilsin çocuklar ve erkekler, kadınlar ve yaşlılar,
ulaşsın umudu olmayan herkese, aşağıda
madenlerde kükürt ekşisi havayla tükenenlere,
kölenin insaniyetsiz merdivenlerine,
ki böylelikle bütün yıldızlar, böylelikle
Kastilya’nın ve dünyanın bütün başağı yazsın
bir kızıl meşe gibi güçlü ve dünyevi adlarınızı
ve acı kavganızı ve zaferinizi.

Çünkü özveriniz sayesinde yeniden doğdu
yitirilmiş inanç, namevcut ruh, yeryüzüne güven,
ve bereketiniz, soyluluğunuz ve ölüleriniz arasından
sert kanlı kayalıklardan bir günün arasından gibi
akıyor çelik güvercinli ve umutlu o muhteşem ırmak.


Pablo Neruda
"Üçüncü Konaklama"dan

30 Nisan 2013 Salı

Yeni Bayraklar Altında Birleşme

Kim yalan söyledi? Zambağın sapı
kırık, karanlık, esrarlı,
yaralarla dolu ve mat ışıltılı!
Her şey, düzgü dalgadan dalgaya dalgaya,
kehribarın özensiz mezarı
ve başağın sert damlaları!
Bunda destekledim yüreğimi, dinledim
üzünçlü tuzun hepsini: geceleri
gittim ve kökler saldım:
inceledim toprağın acılığını:
benim için her şey gece ve yıldırımdı:
saklı balmumu doldurdu kafamı
ve savurdu küllerimi yoluma.

Ve kimin için aramadım ki bu soğuk nabzı,
bir ölüm için olmasa da?
Ve hangi aleti yitirmedim ki
kimsenin beni duymadığı o korunmasız karanlıkta?
Hayır,
zamanı gelmişti, kaçış,
kan gölgeleri,
yıldız buzu, çekil geri insan adımları yaklaşırken
ve al o siyah gölgeyi ayaklarımdan!

İnsanlarınki gibi aynı yaralı eli taşırım,
kaldırırım o kırmızı kadehleri
ve aynı yabanıl şaşırmayı barındırırım:
ve bir gün
insan düşlerinden titreyen
uçan yulaflar geldi
benim yırtıcı geceme,
birleştirebileyim diye kurt adımlarımı
insan adımlarıyla.
Ve böylece birleşti,
belimde güçlüce, kaçış aramam
gözyaşının boşluğunda: işaretlerim
arının kökünü: harika ekmek
insan oğluna: gizemde hazırlar mavi kendini
nihayet kandan uzakta olan tahıla bakmaya.
Nerede senin güldeki yerin?
Nerede senin yıldızlardan göz kapağın?
Unuttun mu bu terli parmakların
kum için çılgın özlemini?
Huzurla dol, kasvetli güneş,
huzurla dol, kör alın,
yollarda yanan yer var senin için,
sana bakan gizemsiz taşlar var,
deli yıldızlı bir hapishane sessizliği var,
çıplak, kaba saba, düşüncede cehennemsi.

Gözyaşına karşı ortak cephe!
Zamanı geldi
toprağın ve rayihanın, bak o korkunç tuzdan
yeni ortaya çıkmış bu yüze,
bak gülümseyen o acı ağza,
kararlı, altın renkli ve çağıldayan çiçeğiyle
seni selâmlayan o yeni yüreğe bak.


Pablo Neruda
“Üçüncü Konaklama”dan, (1935-45)