Şiir, Sadece: Cemal'in İç Konuşmaları II
Cemal'in İç Konuşmaları II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cemal'in İç Konuşmaları II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2015 Cuma

Cemal'in İç Konuşmaları II

Odamın penceresi yok —daha iyi—
Kendime bakıyorum ben de
Kendimden sarkmış kollarıma
Kendimden damıtılmış gözlerime
—Bakmıyorum, duyuyorum onları sadece—
Böylesi iyi, çok iyi
Kapıyı kilitledin —kapımı—
Salonda gürültüler, ut sesleri
Muhibbe gelmiş olacak Burgaz'dan
Birkaç kere gördüm
Şişmandı çok, beyazdı
Saçları mavi gibiydi —öyleydi—
Maviler saçları gibiydi
Açık denizlere benzerdi
Ve yüzü
İbrişimlerle dolu
Gizemli bir dikiş kutusuydu sanki
Geçen yaz denize girdiğim günler..
Anımsıyorum
Ne vardı ortalıkta maviden başka
Sadece bir martı —o da maviyle beslenen—
Gördün mü demiştim kendi kendime
Mavilik de çocukluk gibi
Unutulmayacak hiç.
Evet, Muhibbe
Parası bitince gelir bize
Bir iki gün kalır gider
Sabahtan akşama ut sesleri
Rakı sofraları
Yüzünde, göğsünde, ellerinde
Dışa kaymış ibrişimler
Ek: bir fayton sesinin sessizliği de
Ölümü anımsatan bana
Ölmüştü —büyükannemdi—
Ölü yıkayıcılarını görmüştüm ilk defa
Dudakları yemyeşil biri
—Karıştırıyor muyum yoksa
Bir sirk afişindeki adamla—
Seslenmişti, anımsıyorum
Hiç değilse pedikürlerini silin!
Sonbahardı.
Odamın penceresi yok —iyi ki yok—
Konuşuyorum kendimle
Cemal! herhangi bir mevsim anımsar mısın
Yaz aylarının dışına kaymış
Biraz
İçinde sevgilerin soluk aldığı
Anımsar mısın
Ve yazlar yuvarlak mıdır Cemal
Oval mıdır
Çizgi çizgi midir yoksa
Herkes bir yerlere gider
Bir yerlerden gelir de ondan mı
Gelinciklerle tuzlu suyun sevişmesi miydi
Ne dedin
Sen öyle bir yere gittin de ondan
Geçen yaz
Sürdün dudaklarına gelincikleri, sürdün sürdün
İri bir ruj lekesine benzetinceye kadar
Sonra da öptün kendini, öptün öptün
Orası neresiydi, unuttun şimdi
Adsızlığa çok yakışan bir yerdi.
Akşamüstlerinin bir çıtırdısı vardı Cemal
Var mıydı
Belli belirsiz —anımsar mısın—
Bir atlıkarınca gibi dönüyordu deniz
Gündoğusundan günbatımına
Aynaya baktındı durup dururken
Oteldeki büyük aynaya
Gözbebeklerin kırmızıydı —bir an—
Dönüyorlardı boyuna
Çıkarıp attındı onları
Denize attındı, anımsa
Bir çift balık olup geri döndüler
Ruhundaki külleri yaktılardı.
Ut sesleri kesildi, iyi
Uzaklarda bir fıstık çamı yarıldı ortasından
Bir kuş ölüsü düştü —sanki—
Bölündü sesler de
Bir faytonun sessizliği de bölündü
Dudaklarını açtın kapadın
Çekilmiş ağlardaki balıklar gibi
Birden gelinciklerle doldu dünyan.

İnsan iki kişi olmalı, değil mi
En azından iki kişi
Sen yalnızsın
Yalnızlığın her zamanki ikindisi.

(Yürüyorum yürüyorum otlarımın üstünde
Ezile ezile ben
Bir şeyi ilk defa duymanın belirsizliğim
Yavaşça ataraktan üstümden.)


Edip Cansever
Bezik Oynayan Kadınlar