Şiir, Sadece: Emirali Yağan Şiirleri
Emirali Yağan Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Emirali Yağan Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Şubat 2019 Cumartesi

İz

gurbetin sılaya döndüğü yere dönsem
bir tren ıslığını düşürür raylara
terminaller en büyük askerini uğurlar
yadsır beni peronlarda unuttuğum kadınlar

geçtiğin yollara izler bıraksam
ayrılık ezgileri, veda sözleri
yitik ömürler bıraksam ve intiharlar
zıpkınlanmış bir yunus düşer ağlara

nereye bıraksam içimdeki sahipsiz zamirleri
orada bir zakkum dal sürer
hazan düşer nefti ormanlara
rüzgarlar unutur menzilini, yağmurlar iklimini

çalsam kapılarınızı
uzun uzak yolların yorgunluğunu
bıraksam eşiğinize duymazsınız
derin uykularda herkes kendine konuktur

geçip giderim ıssız sularından bu şehrin
ardım sıra temizlik işçileri dağılır sokaklara
ayak izlerimi ve aylak dizelerimi
süpürüp atarlar bu şehirden


Emirali Yağan
1991

1 Şubat 2019 Cuma

Aylak Dizeler

I.

sararan bir vesikalıktır yüzün
agora duvarlarında
durur zan altında


II.

her yağmur iklimine mi yağar
kendine mi kanar her yürek

sularına boğulmuş göller gibiyim
götür beni suların akışına, rüzgarların sesine

bana denizler gerek, tayfunlar
dalgalarım olsun
her kıtanın kıyısında izler bırakan


III.

gidersem büsbütün
göç yollarını yitirmiş
turnaların menziline
düşüp de dönmezsem

deyin ki
o ateş ve rüzgarını
hep yanında taşırdı


IV.

baktım bir da nevruzu
mavi mor çili yapraklarında
bir çocuk gülücüğü
öyle duru, öyle içten
uzandım dermeye
kıyamadım, kokusunda sen


V.

dokunsam dağılacak
ufkuma serdiğin serap

bir düşsün sen
vakitsiz sabahlara uyandığım

bir düşsün sen
geceler boyu
içimde uçurumlar gibi büyüttüğüm

bir düşsün
bin yıl sonra uyandığım
bir uzun sevda

sen ömrümün en uzun mısrası


VI. Kargı ve Yürek

geldin
mahşeri bir kalabalıkla
kışladın yalnızlığımda

gittin
yüreşimi bir kargının ucunda bırakıp
bozgunlara bırakarak beni

yoksun
çevremde uzak yalnızlığı tundraların

1987-89


VII. Hücrede

asılıp en arsız teline yaşamın
ıslık çalmak Beethoven'den
ve kan işemek

ne görkemli çelişki
erinci yaşamak onulmaz yaralardan
varmak ölesiye ayrılıkların tadına

Aralık-1984


VIII. Şaşılacak Şey

acayip mahluklar azizim
görünüşe bakılırsa basbayağı insan

elleri yüzleri
yürüyüşleri, gülüşleri
edaları, lakırdıları
fena halde benziyorlar insana

oysa
şapkalarını asar gibi vestiyere
öylesine duraksamasız
asıveriyorlar insanları
kasap çengellerine

Kasım-1984


Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi

31 Ocak 2019 Perşembe

Gonzalo'nun Kulağı

utandı
üryandı
yaldızladı bakır teni
yandı Gonzalo

Antlarda ustura ağızlı bir sabahtı

mıhladılar Gonzalo'yu
dayayıp bir kaktüs ağacına
çapraz fişekler dinamit doladılar
ezgini çıplak bağrına

ürperdi
alakır saçları tel tel
gözlerinde pusmuş bir öfke parıltısı
ateş çemberinde akrepti Gonzalo
yalvarırsız
umarsız


ufukta güneşsiz bir sabahtır
mavide uçsuz bucaksız hayattır
kuşlar kanat vurur alagünlere
avazları taşkın
Gonzalo şaşkın
Gonzalo aymaz inanmaz

haki üniformalı adam
hayta komutan pek keyifli
soluklanıp purosundan
usulcacık ateşledi fitili:

- seyredin baldırı çıplaklar
nasıl ölürmüş partizanlar!

bin parça
kül oldu Gonzalo
toz duman içinde balaban bir kulak
düştü orta yere
olanca dehşeti
köylü inadıyla
Gonzalo'nun kulağı
öldüğüne inanmaz
ses ister

ses:

-bir şakaydı, oyundu bu Gonzalo
hadi uyan, toparlan
seni bekliyor evde karın
Aymaralı aç çocukların
Ayacucho yaylasında sahipsiz lamaların
compenero Gonzalooo!


Emirali Yağan
1987- Aydın

30 Ocak 2019 Çarşamba

Gün Başlar

gün başlar
su başlarından
bir ceylan sürüsü seker

ivecen siluetler düşer patikalara
sigara izmaritleri ve konserve kutuları
tekinsiz izdüşümüdür kuşatmaların

uzakta
bir tecrit karakolunda
Ti borusu öter

karavana vaktidir, susar bataryalar
orada kan tutmuş bir asker kusar
kumanya tasına

esas duruşu yalnız ölüm ve komut bozar, komutanım
derken, saralı bir asker düşer tekmil komutlara


Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi

29 Ocak 2019 Salı

Delori

kimliksizliğimiz
kimsesizliğimiz delori

Media gecelerinde ay karanlığı
pusatsız uykuların özlemi
tütün ve kavdır delori
duru bir aşk söylencesinde
sabahlara ulanan

ayrılığa döner yüzünü
ele vermez kederini delori

gözlerinin ferinde Urmiye mavisi
uzanır Aladağlar'dan Musul ötesine
bakar öyle uzak, uzaktır kendisine
dolanıp Munzur Fırat serinliğini
akar bütün yollar öznesine

beyhude dönen deşirmen
küllerini öğüten delori

bekler kınında paslı cembiyeler
bel verip ala karlı uçurumlara
dağılır ılgımlara duman duman
kara boran düşer de yollarına
çığlara karışır vay delal

has ölümler sınanır
sakınır gazabından delori

ve sonra savrulur sınır boylarına
ardı sıra siyanür yağmurları
hardal rüzgarları
çılık katarları
cembiyeler ve jandarmalar

bin yıldır kuşatma altında
çalara mahsur şivandır delori


Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi

28 Ocak 2019 Pazartesi

Musa

ve Musa bir dut aacına verip döşünü
Beyaz Da eteklerine salardı sesini
Susardı karşı köyler
Davudi sesine kuşlar konardı:

Merdena na kowo mare salteneto
Kam kı pe tıfange xode mıreno
Caye xo cenneto


Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi

27 Ocak 2019 Pazar

Gül Hasan

Bir eski zaman şarkısıydı Gül Hasan
uçurumlara kök salan
bir dişbudaın en çetin dalından oydu kemanını
yabanıl bir atın kuyruundan yarattı yayını
dillensin diye topraın, suların ve kahrın ezgisi


Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi

26 Ocak 2019 Cumartesi

Şarkılar Ülkesi

ben en uzun ağıt ve destan
geçip gideceğim uykularınızdan
zılgıtlarla!..

susun, ışıkları söndürün
beton koruganlar size mezar olsun!




şarkılar getirdim size
ezgisi unutulmuş türküler
ve eteklerimde ateş yüzlü çocuklar
yangınlar ülkesi, o uzak Media
ve etimde fitillenen meşaleler
misket bombaları, napalm ve gaz maskeleri




benim şarkılarım hicran
vurgundur türkülerim
ben her rüzgara sürgünüm
her rüzgar iklimine götürür
ardı sıra göçeri turnaların

sesimi sulara bıraksam
serin ırmaklara
ürperir fırtına kuşları
derin denizlerin tayfun uykularında

eriştir sesimi dotman
beni ıssız bırakma



giderler
terkilerinde çatal dilli tınaz yangınları
ve kefensiz çocuk ölüleri
giderler, ören bırakıp ülkemi

bu kıyametimdir Nuh tan önce ve sonra
miladımdır bu talan ve şivan kasırgası

varıp söyle
çalasın Fırat
çalsın sesimi granit kayalara
urular basmış yüreşimi
kınından çekip bedenimi
eşkıya bırakır beni son çağın ortasında

artık durmam buralarda
duramam




Dicle kıyısında mülteci katarları
yorgun, aç, üşümüş
ve pusulanmış ince uzun patikalar

bu yol dara gider
bu yol bin açmaza

Zozanda kar
ve kıl çadırlarda göçebe kadınlar
bel verip toprağa ve aşka
asi çocuklar doğururlar
anaç sabrıyla Penolepe'nin
kundak ve kefen bezi dokurlar

uzaklarda ölü bir asker
vurur Basra kıyılarına

güneş her sabah kan izleri bırakır
Doğu da, doğduğu yere

alıcı kuşlar avlağını şaşırır




sonra Ay ufkuna döner
gün öte yüzüne
verir yüzümü doruklara beklerim
uykularım bölünmüş

gecenin eteklerinde tekinsiz bir şafak uğuldar

devriyeler yürür sokaınızdan
kimliksiz sokaınızda korku tellalları
ve kuzgun alayları

tenimde çırılçıplak bir namlu sonra
ve şakırtısı mekanizmaların
tetik düşürür
çı gibi düşerim
kentinize
               çığ
                    lık
                        lar
                            la!




çığlıklarla geliyorum kentinize
ölüm şenlikleriyle
katarlar, konvoylar geçer
nenni düşlerimden, sirenler, panzerler

çığlıklarla geliyorum kentinize
ölüm kampanalarıyla
susar vardiyalar, şarteller
kapanır kent kapıları, kepenkler
santrallar, dekovil hatları ve işlikler

ardım sıra canavar düdükleri ve çakalcalar




çığlıklarla geliyorum kentinize
güneşin karartıldığı günlerden geliyorum

orada güneşin rengi hardal
bomba-i kimya göğün alacasında
aynasında siyanür sarnıçların

ve denizinin arayan nehir boylarında
kirletilmiş, yüzüstü bir corafya
yekinir küllerinden
destanlara sınanır
pusatsız, acemi, cenkbaz

ve düşer yollara delori, lori
verir de yankısını koyaklara derin
sesinde büyür sesi mitralyözlerin


Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi