Şiir, Sadece: Irmaklar Çağıldar Gider
Irmaklar Çağıldar Gider etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Irmaklar Çağıldar Gider etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2014 Cumartesi

Irmaklar Çağıldar Gider

Irmakların sevdiği hayaletin bir ağacın
damarları gibi, uğramış saldırısına
mavi suyun ve berrak damlaların:
kara bir tanrıçanın elmaları dişlemesi;
çıplak uyandığında baktın ki
dövme yapmış ırmaklar gövdene,
ve nemli tepelerinde yeryüzünün
taze şebnemiyle doldu kafan.
Kasıklarında titreşti su.
Kaynaklardan yaratıldın sen
ve ışıdı göller alnında.
Ana gibi sık çalılarla toparladın suyu
hayat veren damlalarca,
ve gezegenin gecesi boyunca sürükledin
dereyataklarını kuma doğru,
geçerek yabanıl, uzamış taşyığınlarını
ezerek kendi yolunda
bütün yerbilimin tuzunu,
düşürdün ormanların sıkı duvarlarına
ve işaretledin kuvarsın kaslarını.


Orinoco

Orinoco, ne olur oyalanayım kıyılarında
bu olmadık saatte:
bırak çıplak gezineyim o zamanki gibi,
vaftiz edici karanlığına sarkayım.
Orinoco, kıpkızıl akan suyla birliksin
lütfen, batırayım elimi de dönesin evine,
analığına, senin olan zamanın kovasına,
halk-mozaiğinin ırmağı, köklerin doğum-yeri
senin geniş akışın, metalik çizgin
nereden geliyorsa oradan geliyorum ben de,
yoksul, gururlu yalnızlıklardan, kan gibi
gizlilikten, balçığın anası
sessizlikten.


Amazon

Amazon,
su-hecelerinin başkenti,
ata-babasın, sen,
bereketliliğin
gizemli sonsuzluğu,
ırmaklar yönelir sana
kuşlar gibi pike yaparak, yanık renkli
taşkalemler örter seni,
büyük, ölü kütükler doldurur seni rayihayla,
ay ne gözleyebilir ne de boyunu ölçebilir senin,
sen gelinlik bir bitki gibi
en ıssız köşene dek yemyeşil tohumla
yüklüsün, vaftiz olmuşsun yabanıl baharın gümüşüyle,
kıpkızıl kesilirsin keresteyle,
ayışığında mavisin taşların arasında,
ağırbaşlı bir gezegen yolu gibi
demir grisi bir kokuyla örtülüsün sen.


Tequendama

Tequendama, ansır mısın
yalnız yolculuğunu yücelerde,
tanıksız, yalnızlıkların ipi,
zarif istek,
göksel çizgi, platinden ok,
ansır mısın sen nasıl da
dur duraksız açtın altın duvarları,
gökyüzünden pike yaparak indiğini
boş taşın dehşetengiz oyunyerine?


Bio Bio

Ama konuş benimle, Bio Bio,
senin sözcüklerin ağzımda
kayan, bana dili veren
sensin, yapraklara ve yağmura
bulanmış gece türküsünü anlatan sen.
Kimse henüz aldırmıyorken bana,
sendin anlatan bana yeryüzünün
gündoğumunu, yurdunun
kudretli barışını, bir demet okla
gömülen baltayı, ve tarçın
yapraklarının bin yıldır anlattığını sana,
ve sonra denize çağıldadığını gördüm
deltalara ve körfezlere bölündüğünü,
Engin ve çiçeklenerek, kan rengi
bir öyküyü mırıldanarak.


Pablo Neruda
"La lampara en la tierra", "Canto General"den