Şiir, Sadece: Neyzen Tevfik şiirleri
Neyzen Tevfik şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Neyzen Tevfik şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Nisan 2019 Çarşamba

Sanat

Sanmaki ciddiyet ile sarfederim sanatımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezmi meyde sühefanın saza meftun oluşu
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir


Neyzen Tevfik

8 Nisan 2019 Pazartesi

Ne Ararsın Tanrı İle Aramda

Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararı, içerim
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.


Neyzen Tevfik

7 Nisan 2019 Pazar

Değil mi?

Ulu Tanrı'm, akıl ermez sırrına,
Binbir ismi hakda pinhan edersin.
İçirirsin sabrın peymanesini,
Hikmetini sonra ayan edersin.

Gizlenirsin bir nüvenin içinde,
Ademin de şeytanın da cinin de,
Her milletin ayrı ayrı dininde
Şirke, küfre, rayhi bürhan edersin.

Aşk olursun, gönlümüzü yakarsın,
Leyla olur karşımıza çıkarsın,
Rakıyb olur canımızı sıkarsın,
Vuslatını bize hicran edersin.

Bozuktur düzenin, olmazsın akort,
Tavşana kaç dersin, tazıya aport,
Haham, papaz, hoca ettikçe zart zurt,
Alay eder, güler isyan edersin.

Sen indirdin yere şu dört kitabı,
Ayrı ayrı her birinin hisabı,
Her bir dinin sensin putu, mihrabı,
Yalanına kendin iman edersin.

Zerdüşt olmuş görünmüşsün ateşte,
Brahmen'in Vişno'sısın güneşte,
Bir parlayış parladın ki Kureyş'te
Mahbubunu zatına şan edersin.

Hem goncasın, hem bülbülsün, hem diken,
Hem canansın, hem de çileyi çeken,
Hikmetine def'ineler açıkken
Seyyah, derviş olur selman edersin.

Yok olmadan var olmanın yolu yok,
Kendin gibi seni arayan pek çok,
Hiç şaşırmaz kaderden attığın ok,
Sevdiğini aşka nişan edersin.

Çiftçi olur, öküzünü haylarsın,
Ağa olur, hizmetkarı paylarsın,
Yersin, göksün, yıllar, günler, aylarsın,
Asırları toplar bir an edersin.

Görünürsün her velide, delide,
Mustafa'da Avram'da Pandeli'de,
Bir maymuncuk gibi her bir kilide
Hem uyarsın hem de bühtan edersin.

Neşve olur, gizlenirsin şarabda,
Helal, haram yazılırsın kitabda,
Sevdalarla şu inleyen rebabda,
Sensin, aşıkları nalan edersin.

Zincir olur mecnunları bağlarsın,
Görür, acır, karşısında ağlarsın,
Irmak olur dere tepe çağlarsın,
Tufan olur, dehri viran edersin.

Bir ot idin, kamış oldun, ney oldun,
Feryadına karşılık hey hey oldun,
Su, kök, filiz, asma, üzüm, mey oldun,
Her katranı bana umman edersin.

Çıban olur, enselerde çıkarsın,
Yanar canın yine kendin sıkarsın.
Kendin yapar, kendin yakar yıkarsın,
Sigortadan ne kar, ziyan edersin?

Maymun olur, ısırırsın kralı,
Hala Yunan canevinden yaralı,
Yıldızını o yar sardı saralı,
Venizelos'musun devran edersin, .

Bir iraden adam yapar eşeği,
Azlolurken batar ona döşeği,
Gazabındır şu felaket şimşeği,
Her nereye çaksan suzan edersin.

Çıkmayan bir candan umut kesilmez,
Rahmetinden zerre bile eksilmez,
Gözümüzü senden başkası silmez,
Güldürmeden önce giryan edersin.

Şımartırsın bir sonradan görmeyi,
Öğretirsin halka çorap örmeyi,
O çalarken tam gözünden sürmeyi,
Yakalarsın, hapse ferman edersin.

Zengin olur kasaları kitlersin,
Fakir düşer garip başın bitlersin,
Deri, kemik, beden bizi ciltlersin,
Hicranlara canlı divan edersin.

La'netin mi şu Şin İslam kapısı,
Yedi cehennneme bedel yapısı,
Zebanilerde mi bunu tapısı?
Bu çeteyi sen perişan edersin.

Dar-ün Nedve midir şu Dar-ül-hikme
Savurdular birbirine çok tekme.
Kuyruğu sakattır, pek hızlı çekme,
Eşeklerle bizi handan edersin.

Kudururlar arpalıkla, tiridle,
Girişirler kafa, göz, yüz, dividle;
Geğirirler, anırırlar, tecvidle,
Harf-ı meddi yular, kolan edersin!

Fitne için yeter İzmir'li Cüce,
Yelken takar devedeki hörgüce,
Kürek çeker akıntıya her gece,
Boklu dereye mi kaptan edersin?

Uçarken havada gaflete daldım,
Fena suretinden bir buse aldım,
Süleyman tahtının altında kaldım,
Cibril'i şaşırtan o Burak benim.

Felek allem, kader kallem eyledi,
Hind'de Buda Tur'da Musa eyledi,
Beni bana herkes nasıl söyledi?
Dillerde destanda bu merak benim.

Serseri bir kıdemliyim ocakta,
Kaynamışım nice kabda kucakta,
Buz kesildim sinirimden sıcakta,
.........


Neyzen Tevfik
İstanbul, 1921

1 Nisan 2015 Çarşamba

Vatanın Tarihi

Göründü memleketin iç yüzü, çöktüyse temel.
Şimdilik harice karşı yüzümüz olsa dahi
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın.
Tükürür zannederim çehremize, vatanın tarihi.


Neyzen Tevfik
1943

Vali

Boka düştü teresin da'vâsı
Pezevenk bulmuş iken bin şâhit,
Şu kenef mahkemede kanunen
Valinin ağzına sıçtı Cahit!


Neyzen Tevfik

Türk Milleti

Türk milleti gariptir
her bi lafı kaldırmaz
..bne dersin kızar da
s.k..sin aldırmaz


Neyzen Tevfik

31 Mart 2015 Salı

Şahid-i Şevk u Safa

Şahid-i şevk u safa etmez teveccüh bizlere,
Yaver-i bahtı ezelde gırtlağından boğmuşuz.
Safha-i mazi mülevves, hal bok, ati kenef
Mader-i hürriyetin guya g...nden doğmuşuz.


Neyzen Tevfik

Sevda Vadisi

Sevda vadisine düştüm
Gamlıyam şahım Ali
Kimsesiz kaldım karanlık
Gün be gümrahım Ali
Doğmuyor mihr-i ümidim
Çıkmıyor mahım Ali
Gelmiyor mu kulağına
Ahlı eyvahım Ali

Merhamet et herşeye agahım Ali
Var mı senden başka söyle irticagahım Ali

Bir günahkar insanım ben
Yok yüzüm peygambere
İstemem bir türlü gitmek
Böyle huzur mahşere
Tesadüf eylerim derken
Belki bir gün rehbere
düşmüşem elsiz ayaksız
Bak aslan-ı haybere

Çıkmıyor bir an ciğerden
Geldi sevda hançeri
Hakkın aşkına esir ol
Duğum günlerden beri
Zikreylerim ismini ben
Gal-u beladan beri
O kadar yandım yakıldım
Unuttum her yeri


Neyzen Tevfik

Sahne-i Ömrümden Nefs-i Emmareye Hitabım

Âlemin bağ-zârını...eyim
Sünbül ü verd ü nârını...eyim
Andelib-i nizârını...eyim
Hâsılı nev-baharını...eyim!

Bana yoktur lüzumu gülşeninin,
Şeb-i tarîk ü rûz-ı rûşeninin
Ne gulâmının ne de zenninin
Hepsinin tâ mezarını...eyim!

Ağlamam ben, ben erkeğim erkek,
Hayli güçtür bana cefâ etmek,
Minnet etmem bu ömre de felek,
Atını al, tımarını...eyim!

Güççedir bu fakiri aldatmak,
Yüzdürüp sonra kündeden atmak,
Gözünü aç da sen bana bir bak,
Ben senin i'tibarını...eyim!

Saki-i mâh-rûyına...ayım,
Gülünün reng ü bûyuna...ayım,
Mutrîbin hâyâ-hûyuna...ayım,
Sâgar-ı neşvedârını...eyim!

Yok sâfâsı hezâr-ı dem-gerinin,
Gül-sitanda şükûfe-i terinin,
Bezm-i sahbâ-yı rûh-perverinin
Neşvesiyle hümârını...eyim!

Feleğin uğradımsa vartasına,
S..ayım ağzının ta ortasına,
Bunu yazsın cihan da hartasına,
Kıta'at ü bihârını...eyim


Neyzen Tevfik

30 Mart 2015 Pazartesi

Rubai

Sanma ciddiyet ile sarf ederim sanatımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezm i meyde sufehanın saza meftun oluşu
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir


Neyzen Tevfik

Para

Göbekler perçin olmuş
Hava geçmez aradan
Bozulmayacak kız mı var
Sen haber ver paradan


Neyzen Tevfik

Mecnun

Ben bu dünyanın devr-i devranını,izzet-i nefsini s..k..yim,
Yansın bu ibneler su veren itfayenin hortumunu s..k..yim,
Ben delimiyim mecnun gibi bir am için çöllere düşeyim,
Verirse verir, vermezse leylayı da s..k..yim.


Neyzen Tevfik

28 Mart 2015 Cumartesi

Koşma

Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.

Kapılmışım ak oduna bir kere,
Katlanırım her bir cefâya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kâinatı aşarak geldim.

Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftûn olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.


Neyzen Tevfik

Kime Sordumsa Seni

Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..


Neyzen Tevfik

Şüphe

Şüphemin dalgaları her dini boğdu, aştı,
Gönlümün yolları gittikçe karanlıklaştı.

Bir teselli veremez bilgi denen şu kötürüm,
Hele imân ise, o köhne yular, mahz-ı cürüm.

Sû-i kasd eylemiyen aklına iyman edemez,
Takılıp bir masalın ardına mantık gidemez.

İşte su nâmütenahi denilen varlıklar,
Sevdiğim fâhişenin bir piçi dersem ne çıkar?

Kâinatı doğuran kahbe bilir iç yüzünü,
Önü zulmet, sonu zulmet, nideyim gündüzünü?

Sen takıl da peşine bir sürü ehl-i tarabın,
Korkmadan gir kanına hikmetin, aşkın şarabın!


Neyzen Tevfik
Beyoğlu 1938

27 Mart 2015 Cuma

İskelet

Sen, ey tarih-i millet, ey şehâdetnâme-i ecdâd,
Haber ver böyle günlerde, ederdin kimden istimdâd?

Uyan bir kerre bak mülke sen ey pürşân olan mazi,
Yıkıldı üstüne halin şu kanlı kirli enkazı.

Şu binlerce zinâ-zâde vatan bâziçe olmuştur.
Ocak’ lardan esâs-ı devlete kundak konulmuştur.

Sunuldu millete zehrâb-ı şer câm-ı cehâletle,
Yed-i İblis’i bûs etti eşekler hüsn-i niyyetle.

Mületevvestir bugün cümle devair siyn-ü zilletle,
Yazılmıştır vukûat-ı ahire hun-ı milletle.

Nezâretler, irâdetler verildi usta Cavid’ e.
O demde başladı aylıkları ehlince tezyîde.

Uyup her dâire kanuna çevrildi fırıldıklar,
Usûl-i darbı tuttu Meclis-i Milli’ de yardaklar.

Çıkıp kürsi-i istikrâza keşkûl dest-i devlette,
Beyân-ı nutkeden bir cenfedâdır râh-ı millete.

Davul boynunda halkın, parsayı bir kaç şakıy toplar,
Ki onlar da Cemâl, Enver ile Tal’ât gibi hoplar.

Kaçarlar, dîdeden olmak nihân onlarca bir şey mi?
Vatan uğrunda tebdil-i mekân onlarca bir şey mi?

Sadedden çıktım amma hâtıra bir fıkra gelmiştir,
Eğer tasdi’ edersem de geçilmez, çünkü pek nâdir.

Var imiş çingenede bir ayı, bir de maymun,
Oynatır bunları gündüz üçü birden memnun.

Olarak avdet ederler ahıra her akşam,
Gel, yoğurtsuz durmazmış, acıkırmış bu ağam.

Yolda bir kâse yoğurdu alarak saklarmış,
O çıkınca dışarı maymun onu haklarmış.

Her ne artarsa dibinde ayının çehresine,
Sürerek hem çekilirmiş köşede hücresine.

Kahveden vakti gelince çıkarak çingâne,
Uzanırmış, ahıra doğru, yoğurtla nâne.

Bir bakarmış ki içinde çanağın yeller eser,
Bu işi hangisinin yaptığını aklı keser;

Öyle yâ işte na maymun, yatıyor başta yular,
Ağzını burnunu durmaz öteki vîra yalar.

Yapışırmış sobaya çingene işte o zaman,
Dayağı yer ayı maymun köşede hande-kûnân.

Şu bir fıkra, fakat insan için şayân-ı ibrettir,
Gülüp de geçme, tetkik et, tamamen bir hakiykattir.

Adem – abâd-ı mâziden gelir bir nevha-i efsüs,
Sımâh-ı millete çarpar, duyan kim? Mevce-i kâbûs.

Bu halkın ruhunu, iz’anını boğmuş cehâletle,
Çakal doğmuştur aslandan beşer şeklinde bir kitle.

Kanında kalmamış, ecdâdının aşâr-ı vicdânı,
Takılmış boynuna lavk-ı esâret, işte bürhanı.

Berât-ı acz-ü zillet cephesinde hilkaten mestûr,
Necât-û fevz-ü hürriyyet, zafer indinde hep menfûr.

Tereddüd gözlerinde bi kararîye işârettir,
Sözünden tab’-bî rengi nükûle bir alâmettir.

Koşar ser-der hevâ her bir leîmin mâverâsından,
Nedir maksad sorulsa bî haberdir mâcerâsından.

Edâninin elinde şerre âlet, hakk-ı mazlûma,
Ocak’larda tüner her dem müşâbih bûm-ı meş’ûma.

Dilinde metu-i fetvâ-yı cinâyet vird-i dâimdir,
Zulümle kan akıtmak sanki dinî bir merâsimdir.

Belâ-yı kahr-u istibdada teşne şu’lesiz gözler,
O kâbûs-ı girânı vuslat-ı canân gibi özler.

Ocak’da and içirmişler bu hun- lisan-ı ma’lüme,
Hep onlar âşinâ Merkez’ deki esrâr-ı mektûme.

Biçer elbette kendi ektiğin herkes bu âlemde,
Bekaa yok sûr-ı şâdîde ve nâşâdî-i mâtemde.

Fakat kaanun-ı hikmette budur şer nâme-i defter;
Fazîlet muhyi-i şâdî, cehâlet mâteme müncer.

Esâs-ı pâydâri-i vatan, devlet adâlettir,
Maarif- ilm-ü fen, san’at, birer bâb-ı sa’adettir.

Belâ-yı cû’ ile endîşe-i ferdâ sokaklardan,
Temessül eylemiş, şekl-i ahâlide geçer her an.

Bütün gün milleti ta’kib eder bir div-i nevmîdî,
Girer sakf-u cidârından büyûtun tayf-ı tehdidi.

Emeller tîşe-i gamla kazılmış hufrede medfün,
Gönül küskün, kararmış dîdeler, erbâb-ı hak mescûn.

Açılmış dest-i eytâm-u erâmil arş-ı Rahman’a,
Kapanmış perde-i bu zulmistan-ı hüsrâna.

Şikâyet var, mehâkim yok; maraz çoktur, devâ mefkûd,
Belâ çok, def’ eden yoktur, yanar belde, sular mesdûd.

Giden gelmezse serhadde gelen de dönmez elbette,
Firâr etmişse askerden karar eyler şakavette,

Sadakat, hüsn-i hizmet hep mükâfata mukabildir.
Güler yüz, iltifât, ihsan-u eltâfa muadildir.

“Görüp ahk3am-ı asrı münhârif sıdk-u selâmetten
Çekildim izzet-ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten.”

Deyen şu Dâhî-i â’zam, rehâ peymâ-yı millettir.
Açıp tarihi kabristanda say emsâlini bir bir:

Dayak, zindan, nefiy, gurbet, mezâlim, katl-u istibdâd.
Hakiykat ehline tatbiyk olunmak bizdedir mu’tad

Evet üç beş deni meydân-ı idlâle atılmıştır.
Hemen beş on beyinsiz bu eracîfe takılmıştır.

Cehâlet perde-pûş-i nazra-i idrâk-ü isti’dad.
Rezilet, sâlib-i şerm-ü hacâlet herçibâdabâd.

Âtaletten uyuşmuş mâr-i sermâ-dideye benzer,
Hazîz-i meskenetten sem saçar bu mel’anet göster.

İnanmaz ilme, takdire, kulak asmaz tedâbire,
Pes-ü belâsını görmek gelir güç çünkü hınzîre.

Şu on yıllık idâre sarstı mülkü taâ esâsından.
Anasır da vilâyetler gibi ayrılmada her an.

Açıldı saf-be saf harb-ü sefer hâriçte, dâhilde,
Kuruldu heymeler merkezde, serhadde, menâzilde

Vatan evlâdı önce başlandı mahv-u i’dâma,
Büründü serteser her yer sehâb-ı zulm-ü âlâma.

Zuhûra yüz tutunca bizdeki asâr-ı izmihlâl,
Görüldü başlarında hepsinin sevdâ-yı istiklâl

Cehâletten serîr-i hâkimiyyet çöktü alçaldı
Hulâsa mülk-ü milletten kuru bir iskelet kaldı.


Neyzen Tevfik
Eskişehir 5.2.1335

İhtiyarlık İle Gençlik

İhtiyarlık ile gençlik diyerek,
Şu hayatı ikiye böldürme!
Ey büyükten de büyük Allah'ım,
Benden evvel s..imi öldürme!


Neyzen Tevfik

Hicran Kucağında

Hicran kucağında tuttuğum sırdaş
Çağlamış bulanmış durulmuş olsun
Sözüne sazına güven de yanaş
Kulağı ezelden burulmuş olsun

Boş kafa gezdiren seyyahlar gibi
Keşkülünün delik çıkmasın dibi
Ariften anlasın seçsin garibi
Hakikat yolunda yorulmuş olsun

Taban tepmiş olan gam kervanında
Dostunu konuklar tatlı canında
Koçlar gibi duran bir meydanında
Arslanlar yurdundakurulmuş olsun

Gel dese de bakma nâkes aşına
Bir sırsat erer de kakar başına
Dostun namerd dehrin mehenk taşına
Felâket pazarında vurulmuş olsun

Duysun aşkın elindeki rebâbı
Okusun alnında çile kitâbı
Neyzen gibi günahının hesâbı
Mezara girmeden sorulmuş olsun


Neyzen Tevfik

26 Mart 2015 Perşembe

Gözünü Aç

Gözünü aç daha meydan var iken,
Dizginin canbaz elinde Neyzen!
Girmedim ya kapısından baktım,
Cennet'i at pazarı sandım ben


Neyzen Tevfik

Gönlümün Meyhânesinden Hitap!

Dinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,
Kâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim!

Ya hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,
Yazdığım efsânede on altı bâbım var benim!

Hey’etimde müttefik mağrıbla maşrık, veçhe yok;
Gayr-i mer’î zerrede bin âftâbım var benim!

Hüsn-i mutlak bir yudumda kendini gayb eyledi,
Gönlümün humhanesinde böyle nâbım var benim!

Varlığımdan intihâsızlık terennüm eyliyen
Bezm-i hiçide adem adlı rebâbım var benim!

Neşvemiz bî-ibtidadır işvemiz bî-intihâ,
Böyle bir sâkiye candan intisâbım var benim!

Meyve-i memnua’dan çekmiş bizim pîr-i mugân,
Neyzen’im, gönlümde bin bir küp şarâbım var benim!


Neyzen Tevfik


***


Dinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,
Kâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim!

Ya hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,
Yazdığım efsânede on altı bâbım var benim!

Hey’etimde müttefik batıyla doğu, yön yok
Görünmez zerrede binbir güzel yüzüm var benim!

Gerçek güzellik bir yudumda kendini kaybetti
Gönlümün meyhanesinde üzümüm var benim

Varlığımdan sonsuzluk bestesi söyleyen
Hiçlik meclisinde insan denen rebabım var benim

Neşem ezelden beridir, işvem sonsuzdur
Böyle içki sunana candan bağlılığım var benim

Yasak meyveden sunmuş bana meyhaneci
Neyzen’im gönlümde binbir küp şarabım var benim