Şiir, Sadece: Orhan Alkaya
Orhan Alkaya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Orhan Alkaya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Tuz Günleri

bize yapılanları gördüm, hepsini
bin ejder kuvvetinde kötüydüler
bir kuşak yok edilirse belki, çok yılın
öcünü alacaklardı; kimbilir haklıydılar
hepsini gördüm; dağılan beyinler
ucuz bir klişe kadar hakikiydi
dağılan hayatlar tevazu ile romansız
aşklar hep yarına ertelenmiş ve gizli
sırtlanlar ısrarlı sır taciriydi
annem de korkuyordu onlardan
kimdi onlar çün hazır ve nazır
onlar içimizde ve zahiriydi

bize yapılanları gördüm, hepsini
kimliksiz bir ülkenin sadık bekçileri
yarınsız memurları dünden ari günün
ve Aryan rü'yaların yanlış Batılıları
harita üzerinde oda ararken
hepsini gördüm; bir el bombası
ellerinde patlayarak yok ediyordu
buydangay buygay bir coğrafyayı
sadakat hep bugüne gönderilmiş ve açık
ebemler ısrarlı yol muhaciriydi
gönlüm de korkuyordu onlardan
onlar ki toprakta mayın suda kolera
havada ihanet kadar çoktu
onlar hem Yeşil hem Hareket bir ordu

bize yapılanları gördüm, hepsini
an benimle geçerken zamansız
ve hep bir ukte kadar karanlık
günler hayli sevimsiz hatıra haliyle
isimler ölüm hükmündeydi
kusmuğundan tanıyorduk artık insanı
hırçın ve hükmedici bir hal sinmişti her yere
hata! erken büyüyor burada
Feryat da korkuyordu onlardan
eksik arzu, kayıp çocuk, masum örümcek
onlar boşlukta karşılıksız bir soruydu

bize yapılanları gördüm, hepsini
yanlış tariflerle uzatılmış bir yol gibiydik
bizden mütevelli heyeti ve icracı avukat
kötü gün yabancısı ve yatakta hoyrat
sözsüzlüğe tutsak bir aile, sınav çocukları
bizden bir aşağılanmanın hazır özneleri
münasip suçortakları... ve suskunluk hücresi için
bir adım ileri! istendi. yıldırımlar yaratmak
memleketi yarısına kadar demir ağlarla donatmak
memleketin yarısını unutmak beklendi bizden
bir bok vardı gibi sundukları hayatta
vazgeçemezdik sanki güzel ve yetenekli olmaktan
kudretle aptaldılar, hiç bırakmadılar korkuyu
memleket bile korktu onlardan
güzel ölüm, iyi abla, sine qua non hayat
arsenik ve çaydılar, rü'yasız uyku

bize yapılanları gördüm, hepsini
açlık gözümüze sokulmak için bekletiliyor
vicdan derin çarpışmaların gazisi
ibne! arkadaşımın müstear ismiydi
havlamamızı istediler, uluyabileceğimizi kestirmeden
onlar: define avcıları; zihnimize kartal salanlar
haklıydılar, postumuza göz dikerken
bedevi yol açacak, nizamcı oturacaktı daima
argonotun yolu vardı ve uzakta
meşkederdi yoksul tanrılar
Adam bile korktu onlardan
yaratılışı yaraladılar sır fabrikalarında
bereketsiz süt ve inançsız başaktılar

bize yapılanlan gördüm, hepsini
benliği gölgeleyen iktidar ardımızdan ağladı
ve hep ikizini terketti hevesle kutsanan
hayat! merakın sağrısında çok yol alındı
kan tarif etti kendi göbeğinden ayrılanı,
kırılan göğün altında kamaşan gözlerimizle
az gittik uz gittik dere tepe biz gittik
iklimden iklime değiştik, evet
zamanın suyu vardı, bir de bunu bildik
ve onlardan azade korkuyu

bize yapılanları gördüm, hepsini
kır hayvanını okşayıp isteğe uzandık
kırk yıl ayrı koydular kadın ile erkeği
bize bir harf öğreteni kırk yıl hayattan kovdular
öğüt, tütsü ve fal tutuşturdular elimize
cinayetimizi çaldı onlar nesebi gayrı sahih
sevgiyle. oysa ne güzel yenilmiştik
öğrenmekteydik tam acının kudretiyle
: sabit kalemlerle silinir kan
insan yok etmeye yazgılıdır ve varlık
bu şiddetle sınanır. işte şöyle
: ormanımızı yakarlar, hayvanımız yaralanır
kalbimiz kınlır soludukça çok yıllık ölümü
ırmağımızı ateşe salar semender tıynetan-ı aşk
gül yanlış kokarsa, tuz yakaya takılır

bize yapılanları gördüm, hepsini
gül yanlış kokarsa tuz yakaya takılır


Orhan Alkaya
Tuz Günleri

24 Temmuz 2018 Salı

Ölüm ve Şövalye

ölüm ipek adımlarıyla geliyordu

kendi halinde ateş yakmış birkaç kişi
kadın ve erkek ve belki çocuk benekli
yaklaşan birşeyler varmışcasına ürperirdi
ve kaplanların dişlediği güneş haliyle dokunaklı
susmanın kapıağzında arınmış ahşap zamanlardır
önüsıra karanlıklar şövalyesi ve liriyle yürüyorken
ölüm ipek adımlarıyla geldi

geniş göğüslü gül günleriydi; gül idi
yeraltı ülkesinin başkentinde yasak arkadaşlar
ve fitilli kadife günleridir - açık sokaklardan gelinmişti -
ve sokulgan bir çocuk kadar temiz olan kan -
bir yaprak ayaklanmasıyla, derin iç çekişlerle
ardısıra birkaç ateş söndürüyordu - lir'ik sızılarda

ölüm ipek adımlarıyla gitti


Orhan Alkaya
a! etika

2 Mayıs 2018 Çarşamba

Günün Son Kadını

acının gri saatlerinde yüzüyle gelirdi
ansızın ve kanatlarına sığındığım
bir gökyüzüydü, yangınlardan kalan
çocukluğumdu, başka şeylerim, hüznün geniş kültü
akşama ertelenmiş gülüşüyle, dokunmanın ve ölümün
arasaatlerine sızan oydu

bir şarkı nasıl bitirilmez, hangi renkler
arka yollarına yakışır hayatın
temas kuşu silinir mi sevişmenin argın tahtasında
ebced bahçesinde söz ne zaman yanılır
ve boynu vurulmuş sabahlar ve gümüş
yüzüğünün açık kapağından sızan kokusuyla
kaçınılmaz, yokluğun bedeniydi

aşkıyla gelir ve giderdi


Orhan Alkaya
Parçalanmış Divan

31 Aralık 2011 Cumartesi

Orhan Alkaya


Orhan Alkaya

Orhan Alkaya, doğumu 1958, İstanbul. Türk şair, yazar, tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen ve gazeteci.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenim gören Orhan Alkaya, günlük gazetelerde ve dergilerde değişik sanat disiplinleri üzerine eleştiri yazıları, siyasi makaleler, denemeler yazdı. Şehir Tiyatroları’nda oyunculuk ve yönetmenlik görevlerinde bulundu. 12 Eylül Darbesi sürecinde 1402 sayılı sıkıyönetim kanunu ile görevden alınan binlerce kamu görevlisi arasında yer aldı. Sanatçı; ansiklopedi yazarlığı, gazetecilik, editörlük, danışmanlık dışında, sinema filmleri de çevirdi. Birgün gazetesinde yazıları yayımlanmakta olan Alkaya'nın, basılmış 6 kitabı bulunmaktadır. Sanatçı, 8 Ocak 2008 tarihinde İBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği'ne getirildi, 29 Mayıs 2009 tarihinde görevden alındı. Türkiye'nin reyting rekorları kıran Kanal D dizisi Öyle Bir Geçer Zaman ki adlı dizide Hikmet Karcı'yı ve atv'de Al Yazmalım adlı dizide "Salih" karakterini canlandırdı.

Özellikle 90'lı yıllarda yayınlanan şiirlerindeki entelektüel birikim, kültür ve siyaset alanlarına göndermelerindeki özgünlük, bireysel ve toplumsal olanı birleştirmedeki başarısıyla kuşağının önde gelen bir şairidir.


Yönettiği Oyunlar

  • Rosenbergler Ölmemeli: Alain Decaux - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 2012
  • Savaş ve Kadın: Matei Vișniec - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 2005
  • Hadi Öldürsene Canikom: Aziz Nesin - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 2003
  • Sersem Kocanın Kurnaz Karısı: Haldun Taner - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1999
  • Godot'yu Beklerken: Samuel Beckett - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1997
  • Sahibinin Sesi: Sevim Burak - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1994
  • Gölge Ustası: Yıldırım Türker \ Yeşim Dorman - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1993
  • İnsan Bahçesi: Gülsün Siren Kınal - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1992
  • Sığıntılar: Sławomir Mrożek - İstanbul Şehir Tiyatrosu 


Filmografisi

  • İyi Saatte Olsunlar - 2004
  • Sarı Tebessüm - 1992
  • On Kadın - 1987
  • Seni Seviyorum - 1983
  • Öyle Bir Geçer Zaman ki - 2010 - Hikmet Karcı
  • Al Yazmalım - 2011 - Salih
  • Aşk Yeniden - 2015 - Fehmi 

Eserleri

  • Türkiye Hala Mümkün, Mayıs 2002, Gendaş Kültür Yay.,
  • Yenilgiler Tarihi - Cilt 1, Mayıs 2002, Telos Yay.,
  • Tuz Günleri, Şubat 2001, Gendaş Kültür Yay.,
  • Erken Sözler, Haziran 1999, Noyirmiyedi yayıncılık,
  • Parçalanmış Divan, Bileşim Yayınları,
  • A! Etika, Bileşim Yayınları.