Şiir, Sadece: Yüz Aşk Sonesi
Yüz Aşk Sonesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yüz Aşk Sonesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Kasım 2014 Çarşamba

Aşk Sonesi I

Matilde, bitki ismi, taş ya da şarap,
doğarsın topraktan ve yaşarsın daima,
sözcük aydınlatır günü yaratısında,
patlar limonların ışığı yazında.

Arı sürüsünün mavisiyle, deniz ateşiyle
çevrilmiş ahşap tekneler yüzer bu adda,
ve kömürleşmiş yüreğime dökülen
bu harfler ırmak suyundan.

Ey bir boru çiçeği altında bulunmuş isim
dünya kokularının iletişiminde
bilinmedik bir tünelin girişi gibisin.

Ah alazlanan ağzınla işle içime,
istersen incele beni gece karası gözlerinle,
yeter ki yelken açıp uyuyayım isminde.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959

Aşk Sonesi III

Amansız sevişme, menekşe renkli dikenli taç,
onca katı tutkunun arasındaki yabanıllık,
acının mızrağı, öfkenin çiçek sepeti,
nasıl, hangi yollardan gelirsin ruhuma?

Niçin fırlatırsın bana acı dolu ateşini bir çırpıda
soğuk yaprakların arasında giderken yolumda?
Sana kim öğretti bana ulaştıran adımları?
Hangi çiçekler, taşlar ve dumanlar gösterdi meskenimi?

Fakat bir şey kesin: bir titreyiş geçti ürküten gecenin içinden,
şafak doldurdu kadehleri şarapla
ve doğruldu güneş göksel yakınlığında,

bıçaklarla ve dikenlerle un ufak edene dek
ve yüreğime alazlı bir yol açana dek
kuşattı yüreğimi durmaksızın acımasız sevişme.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959

Aşk Sonesi V

Gece, hava ya da şafak dokunmasın sana asla,
fakat gece yalnızca, üzümlerin içi,
o saf suyu duyduğu zaman büyüyen elmalar,
mis kokulu ülkende balçık ve reçine.

Gözlerinin dünya ışığını gördüğü Quinchimalí’den
sınır bölgesinde benim için yaratılmış ayaklarına kadar,
bildiğim balçıklı topraksın sen:
yeniden dokunurum kalçalarında dünyanın tahılına.

Belki bilmiyorsun, Araukanyalı kadın,
ki seni sevmeden evvel, unutmuştum öpüşlerini,
ki yüreğim ağzını anımsamayı sürdürdü,

ki bir yaralı gibi yürüdüm sokaklarda,
ta ki, sevgilim, bulduğumu anlayana dek,
öpüşlerden ve volkanlardan bölgemi.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959

11 Kasım 2014 Salı

Aşk Sonesi VIII

Gözlerin ayın rengini barındırmasaydı
ve balçıktan günleri, çalışmayı ve ateşi,
ve yakalayamadığın havanın esnekliğini,
kehribar olmasaydın bir hafta uzunluğunda,

ve sonbaharın boru çiçekleri arasında yükselen
o sarı an olmasaydın
ve uğraşarak gökteki unun arasında
pırıltısında ayın yaptığı ekmek de olmasaydın,

sevmezdim seni o zaman, ey çok sevdiğim!
Kollarında kucaklarım var olan her şeyi,
kumu, zamanı, yağmurun ağacını,

ve her şey yaşar ben yaşayayım diye:
mesafesiz görürüm her şeyi:
senin hayatında duyumsarım yaşayan her şeyi.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959

Aşk Sonesi XVII

Tuzun gülü gibi ya da topaz gibi
ya da ateşi çoğaltan karanfillerin oku gibi sevmem seni:
karanlık bazı şeylerin, gizlice, gölgeyle ruh arasında,
sevildiği gibi severim seni.

Çiçeklerin ışığını içinde gizleyen
çiçeklenmeyen bitki gibi severim seni,
ve teşekkürler aşkına, kasvetle bedenimde
yaşar topraktan yükselen kesif rayiha.

Severim seni bilmeden nasıl, ne zaman, nereden,
basitçe severim seni, sorunsuz ve gurursuz,
başka türlü sevmeyi bilmediğim için böyle severim seni.

Fakat ne sen varsın ne de ben,
öyle yoğun ki sevdamız, bağrımdaki elin elimdir,
öyle yoğun ki, uyuduğumda kapanan gözlerindir.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959

Aşk Sonesi XXVII

Çıplak ellerinden biri gibi yalınsın, pürüzsüzsün,
dünyevisin, küçüksün, mükemmelsin ve şeffafsın,
ayın zambakları sende, elma yolları,
çıplak incesin çıplak buğday gibi.

Çıplak mavisin Küba gecesi gibi,
boru çiçeklerin var ve yıldızlar saçlarında,
çıplak muhteşemsin ve sarı
altın bir kilisedeki yaz gibi.

Çıplak küçüksün tırnaklarından biri gibi,
kıvrılmışsın, incesin ve gül pembesin, giysiden
ve uğraşlardan bitimsiz bir tünel gibi yeraltından

bir dünyaya gidene dek sen ve doğana dek gün:
çıplak bir ele dönüşmek için yeniden
söner berraklığın, giyinir ve yitirir yapraklarını.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959

Aşk Sonesi LXVIII

Bir Gemi Süsü Figürü


Tahtadan yapılmış bu kız yürüyerek gelmedi,
birden oturuyordu orada, tuğla yığınları arasında,
denizin kadim çiçekleri taçlandırmıştı alnını
ve köklü hüzünleri barındırıyordu bakışları.

Boş hayatlarımıza bakarak, dinlendi orada,
yaptığımız, olduğumuz, gittiğimiz, geldiğimiz bütün dünyada,
ve soluyordu gitgide günün taçyaprakları.
İzliyordu bizi, görmeksizin, tahta kız.

Kadim sularla taçlanmış kızcağız
bakıp duruyordu yenilmiş gözlerle,
ve biliyordu zamandan ve sudan ve dalgadan

ve sesten ve yağmurdan yapılmış uzak ağlarda yaşadığımızı,
bilmeden var olduğumuzu ya da kendisinin düşü olduğumuzu.
Bu hikayesidir tahtadan yapılmış o kızın.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959

Aşk Sonesi LXXXVII

Okyanusun üç kuşu, üç şimşeği, üç makası,
uçup gitti Antofagasta’nın soğuk göğünden:
onun için titreşip durdu hava,
titreşip durdu her şey yaralı bir bayrak gibi.

Ey yalnızlık, ver bana sonsuz kökeninin işaretini,
merhametsiz kuşların o dar yolunu,
ve kuşkusuz daha önceden gelen titremeyi
balı, müziği, denizi ve doğumu.

(Yalnızlık göğün saf çoğalmasını kapsayana dek,
değişmez bir yüzle sürdürülür
sürekli açan ağır bir çiçek gibi) .

Okyanusun soğuk kanatları uçup gitti, adalar denizinden,
Şili’nin kuzeydoğusundaki kumullara doğru.
Ve gece çevirdi anahtarını göksel kilidinde.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959


Antofagasta, Şili’nin kuzeyinde dağlık bir çöl bölgesinde yer alan bir kıyı kentidir.

Aşk Sonesi XCIV

Ölürsem, sağ kal bütün pak gücünle
uyandır ölümün ve soğuğun öfkesini,
kaldır kalıcı gözlerini güneyden güneye,
duyulsun gitarın ağzı güneşten güneşe.

İkircikli olmasın gülüşün ve adımın,
ölmesin sevincimin kalıtı,
bağırma göğsümde, çünkü ölmüşüm ben.
Bir evde gibi yaşar gibi yaşa yokluğumda.

Öyle şeffaf ki yokluğun evi
hayatsız olsam da görürüm yaşadığını,
ve acı çekersen, sevgilim, ölürüm yeniden.


Pablo Neruda
Yüz Aşk Sonesi
1959