Şiir, Sadece: Çağdaş Kurtlaşma

19 Mayıs 2015 Salı

Çağdaş Kurtlaşma

Hüznün çoğu adalar arasında
dilencilik yapan kör bir general olmadığı gibi
Opera Caddesi de değildir sabahın üçünde
İnsan hüznüne sınır yoktur
Her zaman konacak bir taş vardır piramidine gözyaşının
Emin misiniz acı duyduğunuzdan boğulmuş bir kadın kadar
her şeyin bittiğini bildiği an artık boğulacağından
Emin misiniz daha iyi olmadığından
boğulmuş olmak eğer önümüzdeki saatlerin bıçaklarını düşünürsen
Ben çoktan yaşamaktayım son dakikamı
Görünmeyen ve süren bir can çekişmesidir çiğnediğim kum
Zaman zaman berberde kestirdiğim alevler
ne olduğumun işaretidir içimdeki kara cehennemin
Tıpkı mezarsız kalan cesetler gibi
İnsanlar dolaşmakta gözlerimin bahçesinde
Anlaşılmaz düş görenler
ya da ben mi tokat yedim kurumuş bir elden
bu kalabalık çölde bu çorak çiçekler arasında
Seviyor ve seviliyorum Bir tek şey yok bizi ayıran
Niçin hüzne bulaşmalı o şahane yüreğinde aşkın
Başını sallıyor herkes Biliyorum Baştanbaşa aptallık
Seviyorum ama yaşam yine de ölünceye kadar çekilmez
Seviyorum ama yine de biraz sonra ulumam gerekecek
Ayaklarımla sürüklüyorum hayalet mantosunu artdüşüncelerin
Bir olgunlaşma zinciri en içsel acılarla
şıngırdıyor son derece zavallı ayaklarımda
Seviyorum ve sevişiyoruz fakat bir batışın ortasında
fakat bir kılıcın ucunda ve yapamam
görmek istemem sana vereceği acıyı
Sevgilim senin gözlerin bu hazdan uzak kalmakla dönmüş gözlerin
Kerpetenle çıkarılsın yüreğim benden
kopan başımla da bitsin bu iş
Mürekkebe benzer bir süt içiyorum ve öğle vakti
bataklıktaki kömür gibi
orda solmaktadır yosun kendime benzettiğim aynalarda
Seni seviyorum seviyorum ama
atlamak anında bir ambardayken Sabırsızlık
Çirkin sabırsızlık çok acıyıp acımayacağını öğrenerek
Evren belki de yargılar bir suçluyu benim kişiliğimde
ve hataları ve tutumu kaydedecek sadece
Sabah gazetelerindeki metresinin yanında uyurken
kafasını kesen bu adam mahkemede ağlıyordu
Yatak odasında öldürmüştü onu ve ardından
ilkin bir bıçak sonra da testere ile kilerde
koparmıştı sevimli başı koymak amacıyla vücudu
maalesef dar gelen bir çuvala
Mahkemede hıçkırarak ağlıyordu
Biz palmiye ağacının yapraklan gibi değil miyiz
Onlar ki yapışık büyür çiçek açar ve meyve verirler
bir imge sunmak için olgun aşktan
Sonbahar ışıklı düş dolu elleriyle geliyor
Nedir bana gözyaşı döktüren bu suç
Aşkım yaşıyor bak Hadi görün sevgilim
Hiçbir şeyi kanıtlayamazsınız Yalancı kanıt bir orman gibi yeşil
yayılıyor kargaların boş yere öttüğü ufukta
Yalnız her ağaçta sallanan asılmış biri var
ve kan lekesi her yaprakta
Hangisi en kötüsüdür göğün şafağın ya da akşam ziftinin
Bilmem nedir beni alıkoyan bulvardaki insanları ısırmaktan
Bir tufanın ilk dalgası olabilir içimde yükselen hüzün
ki onun yanında bayağı bir vidanjörün devrilmesi gibi
Binbeşyüzkırkbirdeydi hatırlıyorum
Pavia yakınlarında
yakalandığım vakit dolaştığım kırda
hastalığımın ilk belirtileriyle boğuşurken
gerçeği söylediğimde inanmak istemedi köylüler
Beni kızgın bir kurt gibi görmek istemediler
insan derim nedeniyle ve deneysel bilimin
sürekli şüphecileri
bendeki kurt derisinin deri ile et arasında
saklı olduğunu itiraf ettiğim zaman
hançerleriyle yardılar gövdemi kol ve bacaklarımı
gözden geçirmek için melankolik savlarımı
Yüzüme dokunmadılar
korkunç şiirselliğinden korkarak yüz çizgilerimin
İten nedir beni mezarlarda ulumaya
Çürümüş sevgililerin uyuduğu
tozu mutlak şekilde karıştırmaya sürükleyen nedir beni
Topraktan neler çıkarıyorsun sanki canlı ışığa
yetmez mi canlıların yaralan
Banadır elektrik sandalyesinde ölüme mahkûm edilmişlerin
karanlık konuşması
en son sözcükleri giyotine gidenlerin
Varoluş oyulmuş bir gözdür İyi anlayın beni
oyulan bir göz her an
sonsuz bir harakiridir Kuduruyorum
görünce çığlıklarımın karşısındaki aptal sessizliği
İşte bunun için iki yüzlü çukurlardan çıkarmak istiyorum
şiddetli bir ölümden ölenleri korkan gözbebekleriyle
duvarlar arasından çıkarmak istiyorum felâketzedeleri
ki hâlâ dehşet saçar duruşlarıyla iskeletleri
ve son derece uyar yaşadığımız bu günlere

Komşu hanım tam diyordu ki
kendini suya atanlar vardır
Dünyaya salyayla gelen köpüren bir hayvansam eğer
çok kolay olurdu işi bitirmek

Sevgilim sevgilim duyuyor musun bu küfrü
Aşkın solgunluğu değil ölümün solgunluğu da değil
kurtların solgunluğudur yüzümdeki
Ölmek elimde değil bu koca çiçek yüzünden
dayanamadığımdan çeneğinin kapanmasına

Büyük bir ilerleme kaydedilmiş işkence konusunda
benim üzerimde kobay olan benim
Yırtıcı bir kobay iki eli
iki kapıya sıkıştırılmış
aşk ölüm
ve soyut devler zorluyor bu iki kapıyı
sanki hiçbir çaba harcamadan yapılan
bir müzikhol numarasının kendine güvenen rahatlığıyla
Hiç farketmedin mi saygısız sözlere benzediğini öpücüklerimin
dört bir yana çekilen kölelerin son söyleyebildikleri
Hiç farketmedin mi beni öldürürken benim seni sevdiğimi
Hep son defaymış gibi zevk alıyorum senin kollarında utanmadan
Kolların o kadar güzel ki
en korkuncu işte

Her şey çok yabanıl şekilde sona erecek
Sevgilimi hayvanlara attırırdım senin yerinde olsam
ya da bir ruh doktoruna götürürdüm onu gizlice
ya da kanına girerdim gözümü bile kırpmadan
sevgilim
uykusundayken çıplak ve renksiz
birlikte geçirdiğimiz güzel günlerin uyuduğu
mezarlar etrafında ortaya çıksın kurtlar sevgilim


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Hiç yorum yok: