Şiir, Sadece: Dökümcü Niko ve Arkadaşları II

9 Mart 2016 Çarşamba

Dökümcü Niko ve Arkadaşları II

sordular. sorular benim insanlarımdır. siz bana dökümcü Niko, diyorsunuz
kendimi açıklıyorum, ölçümse kendimin derinliklerinden
sanırım bir pazar sabahıydı, iki kız çocuğu son baharı tartaklıyordu
kepenkleri indirilmiş bir dükkanın önünde
ve yollardan yaban hurmalarının sarktığı
-sonbahar, belki de bir hüznün özgül ağırlığı
yapılmamış Lautrec resimleri ve
bir mektuptu belki de
birinin bilmeden ona bir şeyler sardığı
sonbahar-
ansızın k. kilisesinin papazı tertemiz giysileriyle
yanındaki iki kişiden sıyrılarak
geldi ve durdu - bunu bir iki kez söylemek gerek-
ben onu her türlü kuşkularından tanıyordum. dedim ki
günaydın. sanırım iyi bir gün olacak. pazar mı
ve dedim, evinizden yeni çıkmışa benziyorsunuz
sustu, beni pek yanıtlamadı
ve yüzündeki bir kayanın sımsıcak kırmızısını
daha bir çoğaltarak
ilk yarısını anlatmadığı bir olayın
gerisini anlatmaya başladı ara vermeden
peki, dedim, o olay sadece sizin olacak
Aziz Yohanna var ya, tanırsınız elbette bu azizi
tuhaftır, ben de yarıdan sonrasını biliyorum bu hikayenin
demek oluyor ki ne siz beni tanımış oluyorsunuz
ne de ben sizi
o benden daha önce davrandı, gidip bir evin duvarındaki çeşmeden su içti
döndüğünde çok uzaklardan üstümüze doğru
bir ayçiçeği anlaşılmaz bir şekilde çözülüyordu
-ben sarışın mı dedim, evet mi dedim-
ve k. kilisesinin papazı dedi
yürümem gerekecek, dün gece eve hiç uğramadım
bazı taşlarla uğraştım, bir ara bir kuş ölüsü buldum
gecenin biraz eski renginde
-bir giriş noktası mı dediniz, evet mi dediniz-
doğrusunu isterseniz görebildiğim her şey
bir yuvarlağın tersyüz edilmiş şekli gibi
hiçbir şey anlatmıyordu. siz iyi söylediniz
o olay sadece benim olacak.


Edip Cansever
Çağrılmayan Yakup
Yerçekimli Karanfil

Hiç yorum yok: