Şiir, Sadece: Kaside
Kaside etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaside etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Haziran 2016 Cumartesi

Kaside

Görüp ahkam'ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükumetten
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten
Vücudun kim hamir-i mayesi hak-i vatandadır
Ne gam rah-ı vatanda çak olursa cevr ü mihnetten
Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk i faniye
Hayayın kadrini ali bilenler hüsn-i şöhretten
Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten
Cihanda kendini her fertten alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten
Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyid-i gayret müstefit olmak nedametten
Durur ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millete
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten
Eder tedvir-i alem bir mekinin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-i erbab-i metanetten
Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f ü betaetten
Değildir şir-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasip erbab-ı himmetten
Ziya dür ise evc-i rif'atından ıztıraridir
Hicab etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten
Biz ol nesl-i kerim-i dude-yi Osmanıyanız kim
Muhammerdir serapa mayemiz hun-i şehadetten
Biz ol ali-himen erbabu cidd ü içtihadız kim
Cihangirane bir Devlet çıkardık bir aşiretten
Biz ol ulvi nihadanız ki meydan-ı hamiyyette
Bize hak-i mezar ehven gelir hak-i mezelletten
Ne gam pür-ateş-i hevl olsa da gavga-i hürriyyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydan-ı gayretten
Kemend-i can güdazı ejder-i kalır olsa celladın
Müreccahtır yine bin kerre zencir-i esaretten
Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten
Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki edna zevki aladır vezaretten sedaretten
Vatan bir bi-vefa nazende-i tannaza dönmüş kim
Ayırmaz sadıkan-ı aşkını alam-ı gurbetten
Müberrayım reca vü havften indimde alidir
Vazifem mefaatten hakkım ağraz-ı hükümetten
Civanmerdan-ı milletle hazer gavgadan ey bidad
Erir şemşir-i zulmün ateş-i hun-i hamiyyetten
Ne mümkün zulm ile bidad ile imha-i hürriyet
Çalış idraki kaldır muktedirsen ademiyyetten
Gönülde cevher-i elmasa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten tesir-i sıkletten
Ne efsunkar imişsin ah ey didar-ı hürriyyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten
Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemalin ta ebet dur olmasın enzar-ı ümmetten
Ne yar-i can imişsin ah ey ümmid-i istikbal
Cihanı sensin azat eyleyen bin ye's ü mihnetten
Senindir devr-i devlet hükmünü düynaya infaz et
Hüda ikbalini hıfz eylesin her türlü afetten
Kilab-ı zulme kaldı gezdiğin nazende sahralar
Uyan ey yareli şir-ijiyan bu hab-ı gafletten


Namık Kemal

22 Mayıs 2012 Salı

Kaside

Elinde Bursa çakısı,
Boynunda kırmızı yazma;
Değnek soyarsın akşamlara kadar,
Fulya tarlasında.

Ben sana 'hayran,
Sen cama tırman.


Orhan Veli
(Eylül 1940)

7 Mart 2011 Pazartesi

Der Nat-i Hazreti Nebevi


Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün

1. Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su 
    Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

2. Ab-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
    Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

3. Zevki tîğünden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk 
    Kim mürur ilen bırağur rahneler dîvâra su

4. Vehm ilen söyler dil-i mecruh peykânun sözin 
    İhtiyat ilen içer her kimde olsa yara su

5. Suya virsün bâğban gülzân zahmet çekmesün 
    Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzâra su

6. Ohsadabilmez gubârmı muharrer hattuna 
    Hâmenün bahmakdan inse gözlerine kara su

7. Ânzun yâdiyle nemnâk olsa müjgânum n'ola 
    Zâyl' olmaz gül temennâsiyle virmek hara su

8. Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgün diriğ 
    Hayrdur virmek karanu gicede bimâra su

9. İste peykânm gönül hecrinde şevkum sakin it 
    Susuzam bir kez bu sahrada menümçün ara su

10. Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser talibi
      Nitekim meste mey içmek hoş gelür huşyâra su

11. Ravza-i kûyına her dem durmayup eyler güzâr
      Âşık olmış gâlibâ ol servi hoş-reftâra su

12. Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
      Çün rakîbümdür dam ol kûya koyman vara su

13. Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar 
      Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

14. Serv ser-keşlük kılur kumri niyazından meğer 
      Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

15. İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile 
      Gül budağınun mizâcuıa gire kurtara su

16. Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme 
      İktidâ kamış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

17. Seyyid-i nev'-i beşer deryâ-yı dürr-i istifa 
      Kim sepüpdür mu'cizâtı âteş-i eşrâra su

18. Kılmağ içün taze gülzâr-ı nübüvvet revnakın
      Mu'çizinden eylemiş izhâr seng-i hara su

19. Mu'çizi bir bahri bî-pâyân imiş âlemde kim
      Yetmiş andan min nün âteş-hâne-i küffâra su

20. Hayret ilen barınağın dişler kim itse istimâ'
      Barmağmdan virdüği şiddet güni Ensâr'a su

21. Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
      Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

22. Eylemiş her katreden min bahr-i rahmet mevc-hîz
      El sunup urğaç vuzû' içün gül-i ruhsâra su 

23. Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl 
      Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

24. Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nur 
      Dönmez ol dergâhdan ger olsa pare pare su

25. Zikr-i na'tün virdini derman bilür ehli hatâ 
      Eyle kim def'-i humar içün içer mey-hâre su

26. Yâ Habîba'llâh yâ Hayre'l-beşer müştâkunam 
      Eyle kim leb-teşneler yamup diler hemvâre su

27. Sensen ol bahr-i keramet kim Şeb-i Mi'râcda 
      Şebnem-i feyzün yetürmiş sabit ü seyyara su

28. Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner 
      Hacet olsa merkadün tecdîd iden. mi'mâra su

29. Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma 
      Var ümidüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

30. Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri 
      Ebr-i nisandan dönen tek lü'lü'-i şehvâra su

31. Hâb-i gafletden olan bîdâr olanda Rûz-i Hasr 
      Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

32. Umduğum oldur ki Rûz-i Hasr mahrum olmayan 
      Çeşme-i vaslun vire men tesne-i dîdâra su


Fuzuli


Peygamberin Övgüsünde Kaside 

1. Ey göz! Gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma, çünkü böyle tutuşan ateşleri su söndürmez.

2. Bilmiyorum dönen kubbe (gökyüzü) mi su rengindedir, yok­sa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır?

3. Kılıç gibi keskin bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olursa buna şaşılmaz. Çünkü, su aka aka zamanla duvarda yarıklar açar. 

Kılıç yapılırken sağlamlaştırmak ve keskinleştirmek için suya batırılır. Bundan dolayı divan şiirinde kılıç ile su çok defa birlikte kullanıl­mıştır.

4. Yaralı gönül senin ok gibi kirpiklerinin temreninin sözünü
korkarak söyler. Nitekim yarası olan kimse suyu ihtiyatla içer.

Peykân okun ucundaki demirdir ki, temren denir. Şair temreni söyleyerek oku kastetmiştir. Bir şeyin parçası söylenerek bütününün kastedilmesine mecaz-ı mürsel denir. Okun ucundaki demir su ile keskinleştirildiğinden yaralı gönül onun sözünü etmeye korkar.

5. Bahçıvan (boş yere) zahmet çekmesin, gül bahçesini sele ver­sin. O bin gül bahçesine su verse senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

6. Kalemin bakmaktan gözlerine kara su inse, yine de gubari yazısını (çok ince yazılan bir yazı çeşidi) senin yüzündeki tahrirli ayva tüylerine benzetemez.

Bu beyitteki «nâmenin» kelimesi, bazı yazmalarda «hâme tek» şeklindedir. Buna göre beytin:

Ohsadabilmez gubârmı muharrir hattuna Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

biçiminde okunması gerekir. Anlamı: «Yazanın bakmaktan kalem gibi gözlerine kara su inse, gubari yazısını senin yüzündeki ayva tüylerine benzetemez» dir. Tahrirli, yazıya benzeyen, yazı seklinde demektir.


7. Senin yüzünü anarak kirpiklerim gözyaşından ıslansa ne
olur? Gül elde etmek için dikene su vermek boşa gitmez.

Yüz güle, kirpik dikene benzetilerek leff ü neşr sanan yapılmış­tır.

8. Gam günü hasta gönülden kılıç gibi keskin bakışını esirgeme.
Karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir, sevaptır.

Yukarıda kılıç ile suyun bir arada kullanıldığını söylemiştik. Bu­rada acık istiare sanatı yapılarak kılıç gibi keskin bakışlarını kendisin­den esirgememesini, hastaya su verilmesi gibi bakışlarının kılıcının su­yu ile susuzluğunu gidereceğini söyler. Su verilmemesi gereken has­taya su verilince hastanın ölmesi gibi, sen de bakışlarını benden esirge-meyip beni öldürerek gamdan kurtar biçiminde de düşünülebilir.

9. Gönül, sevgilinin ayrılığında onun kirpiklerinin oklarını iste, arzunu onlarla yatıştır. 
Susuzum, bu sahrada bir kez de benim için su ara

Okun ucundaki demir (peykân) in keskinleşmesi için verilen suyun şairin susuzluğunu gidermesi.

10. Ben senin dudağını özlüyorum, sofular ise, kevser (cennetteki bir su) istiyorlar. 
Nitekim sarhoşa şarap içmek, ayık kimseye de su iç­mek hoş gelir.

11. Su, galiba yürüyüşü hoş, o servi boylu güzele âşık olmuş ki, durmayıp her zaman onun cennet gibi köyüne akıp gidiyor.

Şair, suyun sevgilinin mahallesine akıp gitmesini ona aşık olduğu sebebine bağlayarak hüsn-i ta'lil sanatı yapıyor.

12. Toprak olup suyun yolunu o köyden kesmeliyim. Çünkü, su rakibimdir. Onu o köye varmaya bırakmam,

13. Dostlar! Sevgilimin elini öpme arzusuyla ölürsem, toprağım­dan testi yapıp onunla sevgiliye su sunun.

14. Servi, kumrunun yalvarmasına karşı dikbakışhlık ediyor. Su servinin eteğini tutsun, ayağına düşsün, yalvarsın da onu dik başlılık­tan vazgeçirsin.

Şair, servi ağacının başının dik olmasını, kumrunun yalvarmasına karşı dikbaşlılık etmesi, suyun servinin dibinden akmasunı da eteğine yapışması biçiminde göstererek hüsn-i ta'lil, teşhis, intak sanatları ya­pıyor.

15. Gül dalı bülbülün kanun içmek istiyor. Su bir hile ile gül dalı­nın damarına girip mizacım etkilerse, bülbülü kurtarabilir.

16. Su, Hz, Peygamber'in yoluna uymakla temiz yaratılışını dün­ya halkına açıkça göstermiştir.

17. Hz. Peygamber, insanların efendisi, seçkin inciler denizidir. Onun mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiş, o ateşi söndürmüştür.

18. Hz. Muhammed, peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını ta­zelemek için mucizesiyle sert taştan su çıkarmıştır.

19. Onun mucizesi dünyada öyle uçsuz bucaksız bir deniz imiş ki, o denizden binlerce ateşe tapan kâfirlerin ibadethanesine su erişip ateşlerini söndürmüş.

20. Hz. Peygamber, savaş günü parmağından Ensar (Peygamber'e yardım eden Medineliler)a su verdiğini kim işitse, hayretinden parma­ğını ısırır.

21. O'nun dostu eğer yılan zehiri içse, içtiği zehir âb-ı hayat olur. Düşmanı su içse içtiği su, yılan zehirine döner.

22. Hazret-i Peygamber, abdest almak için gül gibi olan yüzüne eliyle su serptiğinde, o suyun her damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.

23. Hz. Peygamber'in ayağının toprağına (mezarına) erişeyim diye su ömürler boyu başını taştan taşa vurup avare gezer.

Beyitte teşhis ve hüsn-i ta'lil sanatları vardır.

24. Su, onun türbesinin toprağına zerre zerre nur salmak ister.
Su eğer parça parça da olsa o dergâhtan dönmez.

25. Sarhoşun başağrısmı gidermek için su içtiği gibi, günah iş­leyenler de senin na'tinin zikrini daima dillerinde tekrarlamayı dert­lerine derman bilirler.

26. Ey Allah'ın sevgilisi! ey insanların hayırlısı! Susuzluktan, ya­nıp dudağı kuruyanların daima su istedikleri gibi, ben de seni özlüyo­rum.

27. Sen o keramet denizisin ki, Mi'râç gecesinde senin feyzinin çiğ taneleri sabit ve seyyar bütün yıldızlara su eriştirmiştir.

Sabit ve seyyar bütün yıldızlar, Hz. Peygamber'in keramet deni­zinden hasıl olmuş birer çiğ tanesidir denilerek teşbih yapılmıştır.

28. Senin mezarını onaran mimara su lazım olsa, güneş çeşmesin­
den her an bol bol saf ve tatlı su akar.

29. Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmıştır. Se­nin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum.

30. Seni övmenin bereketiyle Fuzûlî'nin sözleri, nisan bulutundan
düşüp büyük inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur.

İstiridyenin kabuğunun içine düşen nisan yağmuru damlalarının inciye dönüştüğüne inanılırmış.

31. (Fuzûlî) Mahşer günü gaflet uykusundan uyanıp gözünden hasret gözyaşı döktüğü vakit,

32. Senin, yüzünü görmeye susamış Fuzûlî'yi vuslat çeşmenden mahrum etmeyeceğini ummaktayım.