Şiir, Sadece: Little Gidding
Little Gidding etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Little Gidding etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2012 Pazartesi

Little Gidding

- I -

Zemherinin baharı kendine özgü bir mevsimdir
Gün batımıyla sırılsıklam olsa da ebedidir,
Kutupla dönence arasında, zamanda gerilmiştir.
O kısa gün en aydınlık iken, kırağıyla ve ateşle,
Geçici güneş alazlanır buzda, gölette ve hendeklerde,
Yüreğin sıcaklığı olan rüzgârsız bir soğukta,
Yansıtarak suyun aynasında
Körlük olan bir kamaşmayı öğleden hemen sonra.
Ve dalın alevinden, ya da maltızdan, parıldar daha da şiddetli,
Uyandırır o devinimsiz ruhu: rüzgâr yok, fakat Pentekost ateşi
Yılın o karanlık zamanında. Erimekle donmak arasında
Titrer ruhun özsuyu. Yoktur toprağın kokusu
Ya da yaşayan bir şeyin kokusu. Bahar zamanıdır bu
Fakat zamanın sözleşmesinde değil. Şimdi karın fani çiçeğiyle
Çalı çitin benzi atar
Bir saatliğine, daha bir apansız
Yazın tazeliğinden, ne filizlenmekte ne de solmakta,
Yeri yok varlığın gelişim planında.
Nerededir o yaz, o tasavvur edilemez
Sıfır yaz?

Bu yoldan gelmişsen,
Muhtemelen bu güzergâhtan geçmişsen
Bu yerden muhtemelen varacağın mekândır işte,
Bu yoldan geçmişsen akdiken zamanı, bulurdun çitleri
Bembeyaz yeniden, Mayıs’ta, şehvetli şirinlikle.
Yolculuğun sonunda aynı olurdu,
Devrik bir kral gibi gelseydin geceleyin,
Gündüz vakti niye geldiğini bilmeden gelseydin,
Aynı olurdu, o çetin yoldan giderken
Ve domuz ağılının ardından dönerken kasvetli ön cepheye
Ve mezar taşına. Ve dönüş nedeni olarak düşündüğün şey
Sadece bir kavkıdır, eğer mümkünse
Sadece amaca ulaşıldığında amacın ayrıldığı
Anlamın bir kapçığıdır.Ya bir amacın yoktur
Ya da tasarladığının bitimi ötesindedir amaç
Ve amacın değişmiştir ona ulaştığında. Dünyanın sonu olan
Başka yerler de vardır, bazıları denizin çenelerinde,
Ya da karanlık bir gölün üzerinde, bir çölde ya da bir kentte –
Fakat en yakını burasıdır, mekânda ve zamanda,
Şimdi ve İngiltere’de.

Bu yoldan geldiysen,
Herhangi bir güzergâhtan geçtiysen, nereden başladıysan,
Hangi saatte ya da hangi mevsimde,
Hep aynı olurdu: bir kenara bırakırdın
Aklı ve fikri. Doğrulamak için burada değilsin,
Kendini eğitmek, ya da doyurmak için merakını
Ya da bildiri iletmek için. Duanın geçerli olduğu
Burada diz çökmek için varsın. Ve sözcüklerin dizgesinden,
Dua eden zihnin bilinçli uğraşısından,
Ya da yakaran sesin tınısından daha fazla bir şeydir dua.
Ve ölmüşler yaşıyorken ne söyleyemedilerse,
Söyleyebilirler sana, ölmüş olmak: Ölünün iletişimi
Ateşle dillenmiştir yaşayan lisânın ötesinde.
Burada, zamansız anın kesişme noktası
İngiltere’dir ve başka yer değil. Asla ve daima.

- II -
Yaşlı bir adamın yenindeki kül
Yanmış güllerin bıraktığı bütün küldür.
Havada dönüp duran toz
İşaretler hikâyenin bittiği yeri.
Teneffüs edilen toz bir evdi –
Duvarlar, ahşap kaplama ve o fare,
Umudun ve umutsuzluğun ölümüdür
Havanın ölümüdür bu.

Taşkın ve kuraklık vardır
Gözler üstünde ve ağızda,
Ölü su ve ölü kum
Çekişirler üstün gelmek için.
Kavrulup hiçleşmiş toprak.
Şaşkınca bakar çabalamanın boşunalığına,
Neşesiz kahkahalar atar.
Toprağın ölümüdür bu.

Su ve ateş takip eder
Kenti, merayı ve yabani otu.
Su ve ateş alaya alır
Yadsıdığımız özveriyi.
Su ve ateş çürütecek
Unuttuğumuz mahvolmuş temellerini
Tapınağın ve koronun.
Suyun ve ateşin ölümüdür bu.

Sabah öncesi belirsiz saatte
Sonsuz gecenin bitimine yakın
Bitimsizin tekrarlanan bitiminde
Titreşen dilli o karanlık kumru geçtikten sonra
Eve dönüşünün ufku altında
Ölü yapraklar hâlâ teneke misali hışırdarken
Asfalt üstünde başka ses yokken
Üç bölge arasından yükselirken duman
Yürüyen, yolda oyalanan ve telaşlı birine rastladım
Metal yapraklar misali üfürülmüştü yanıma doğru
Kentsel tan yeli önünde direnmeksizin.
Ve anlamlı incelemeyle meydan okuduğumuz
Yere çevrilmiş yüze bakarken
Sönen alacakaranlıkta ilk karşılaşılan yabancıda
Tanıdığım, unuttuğum, hem birini hem de nicesini
Yarı yarıya hatırladığım bazı ölü ustaların apansız bakışını
Yakaladım; o kahve kızarığı simalarda
Bileşik bir hayaletin aşina gözleri
Hem samimiydi hem de tanınmazdı.
Sonra çifte bir rol üstlendim, ve bağırdım
Ve duydum başka bir sesin bağırdığını: “Ne? Burada mısın? ”
Olmasak bile. Hâlâ aynıydım ben,
Bilerek kendimi ancak başka biri olarak –
Ve hâlâ biçimlenen bir yüzdü O; önlerinden giden
Sözcükler tanımayı zorunlu kılmaya yetiyordu yine de.
Ve böylece, sıradan yele itaatkâr,
Birbirlerini yanlış anlamak için çok yabancı,
Öncesiz ve sonrasız, hiçbir yerle karşılaşmanın
Bu kesişme noktasında zamanın, uyum içinde,
Adımladık kaldırımları bir ölüm devriyesi olarak.
Dedim ki: “Hayrete düşmem kolaydır,
Gene de kolaylık hayretin nedenidir. Bu yüzden konuş:
Kavramayabilir, anımsamayabilirim”.
Ve O dedi ki: “Can atmıyorum tekrarlamaya
Unuttuğun düşüncelerimi ve kuramımı.
Bu şeyler amacına ulaştı: rahat bırakalım onları.
Seninkileri de öyle, ve dua et ki bağışlansınlar
Başkalarınca, dua ettiğim gibi senin hem kötüyü
Hem de iyiyi bağışlaman için. Geçen mevsimin meyvesi
Yenmiştir ve doymuş hayvan tekmeleyecek boş kovayı.
Çünkü geçen yılın sözcükleri geçen yılın diline değgindir
Ve gelecek yılın sözcükleri bekler başka bir sesi.
Fakat, o geçit şimdi herhangi bir engel oluşturmazken
O yatıştırılmaz ve gezgin ruha
İki dünya arasında daha bir benzer birbirine,
Böylece bulurum asla söylemeyi düşünmediğim sözcükleri
Yeniden dolaşmayı asla düşünmediğim sokaklarda
Terk ettiğimde bedenimi uzak bir sahilde.
Derdimiz hitâbet olduğundan, ve hitâbet bizi
Kabilenin lehçesini saflaştırmaya sevk ettiğinden
Ve songörüyle öngörüye zorladığından zihni,
İfşa etmeliyim yaşlılık için saklanmış armağanları
Taçlandırmak için ömür boyu süren çabanı.
Önce, süresi dolmuş hissin o soğuk ovuşturması
Büyüsüz, hiç vaatte bulunmaksızın,
Fakat gölge meyvenin kekre tatsızlığı
Beden ve ruhun parçalanmaya başlaması misali.
İkincisi, gazabın bilinçli güçsüzlüğü
İnsan budalalığında, ve eğlendirmeyen
Kahkahanın incitmesi.
Ve nihayet, yaptığın, olduğun her şeyin
Tekrarlanmasının buruk acısı;
Motiflerin utancı
Geç açığa çıkmış, ve başkalarına zarar vererek
Yapılmış ve kötü şeylerin farkına varma
Ki bir zaman fazilet alıştırması olarak görürdün bunu.
Derken budalaların onaylaması cızlatır yüreği, ve lekelenir onur.
Yanlıştan yanlışa çileden çıkmış ruh
Başlar, bir dansçı gibi, ölçüyle yönelmen gereken
Arıtan ateşle onarılmadıkça.
Ağarıyordu gün. Biçimsizleştirilmiş caddede
Bıraktı beni, bir çeşit veda selâmıyla,
Ve yitip gitti üflenirken o boru.

- III -
Üç durum vardır ki sıklıkla birbirlerine benzer
Gene de farklıdırlar büsbütün, aynı çalı çitte büyürler:
Kendine ve eşyalara ve kişilere bağlılık, çözülmüşlük
Kendinden ve eşyalardan ve kişilerden; ve, büyür arasında onların,
Kayıtsızlık ki ölümün hayatı andırması gibi andırır diğerlerini,
İki hayat arasında olmak – çiçeklenmeden, arasında
Canlı ve ölü ısırganın. Budur hafızanın kullanımı:
Kurtuluş için – sevginin azı değil fakat arzunun ötesinde
Genişlemesidir sevginin, ve böylece hem gelecekten
Hem de geçmişten kurtuluş. Böylelikle, bir ülkeyi sevmek
Kendi eylem alanımıza bağlılıkla başlar
Ve o eylemin çok az önem taşıdığını bulmaya gelir
Asla önemsiz olmasa da. Tarih kölelik olabilir,
Özgürlük olabilir tarih. Bak, şimdi yitip giderler,
O yüzler ve yerler, onları sevmiş olan benlikle birlikte,
Yeniden canlandırmak, yüceltmek için, başka bir örüntüde.

Günah Gereklidir, fakat
Her şey iyi olacak, ve
Her şeyin usulü iyi olacak.
Yeniden düşünürsem bu yeri,
Ve insanları, hepsi de övgüye değmez,
Yakın akraba ya da lütuf değil,
Fakat bazı tuhaf yetenekler,
Hepsi ortak bir yetenekten almış payını,
Birleşmişler onları ayıran çatışmada;
Gece inerken düşünürsem bir kralı,
Üç adamı, ve nicelerini, darağacında
Ve bir kaç tane ölü unutulmuş
Başka yerlerde, burada ve yurtdışında,
Ve onlardan biri kör ve suskun ölmüş,
Niçin onurlandırmalı bu ölmüş adamları
Ölmekte olan diğerlerinden fazla?
Tersine çalmak değildir o çanı
Ne de bir Gül’ün hayaletini çağıracak
Bir büyü de değildir.
Diriltemeyiz eski hizipleri
Onaramayız eski siyasetleri
Ya da takip edemeyiz kadim bir trampeti.
Bu adamlar, ve onlara direnenler
Ve onların direndiği
Kabullenirler sessizliğin anayasasını
Ve tek bir partide toplaşırlar.
Ne miras kalmışsa bize talihlilerden
Aldık yenilmiş olanlardan
Bize bırakacakları – bir simge:
Ölümde kusursuzlaştırılmış bir simge.
Ve her şey iyi olacak ve
Her şeyin usulü iyi olacak
Motifin arınışıyla
Yalvardığımız yerde.

- IV -
Alçalan kumru yarar havayı
Dehşetin akkor aleviyle
Günahtan ve hatadan arınmayı
Bildirir o alevin dilleri.
Tek umut, aksi takdirde umutsuzluk
Yatar ölü yakma odunlarının seçiminde -
Kurtulmak için ateşten ateşle.

Öyleyse kim tertipledi azabı? Sevgi.
İnsan gücünün çıkaramayacağı
Dayanılmaz ateş gömlekleri
Dokuyan ellerin ardındaki
O bilinmedik İsim’dir Sevgi.
Sadece yaşarız biz, sadece iç çekeriz
Tüketilerek ya ateşle ya da ateşle.

- V -
Başlangıç dediğimiz çoğunlukla bitiştir
Bitirmek başlangıç yapmaktır
Başladığımız yerdedir bitiş. Ve doğru olan
Her bir deyim ve cümle (her sözcük yerli yerindedir,
Başkalarını desteklemek için alır yerini,
Söz ne sıkılgandır ne de fiyakalı,
Eskinin ve yeninin kolay bir tecimi,
Bayağılaşmadan o sıradan hatasız sözcük,
Resmi sözcük titizdir fakat ukala değil,
Birlikte dans eden arkadaş grubu)
Her deyim ve her cümle bir bitiştir ve bir başlangıçtır,
Her şiir bir mezar yazıtı. Ve her eylem
Parsele doğru bir adımdır, ateşe, denizin gırtlağı dibinde
Ya da okunaksız taşta: ve orada başlarız.
Ölenlerle ölürüz:
Bak, göçüp giderler, ve biz onlarla gideriz.
O ölüyle doğduk:
Bak, geri dönerler, ve bizi birlikte getirirler.
Gülün anı ve porsukağacının anı
Eşit uzunluktadır. Tarihsiz bir halk
Kurtarılmamıştır zamandan, çünkü zamansız anların
Bir örüntüsüdür tarih. Ve böylece, kısılırken ışık
Bir kış ikindisinde, sapa bir küçük kilisede
Tarih şimdi ve İngiltere’dir.

O Sevgi’nin eskiziyle ve bu Çağrı’nın sesiyle

Bırakmayacağız araştırmaya yapmayı
Ve bütün araştırmalarımızın bitimi
Başladığımız yere ulaşacak
Ve sanki ilk kezmiş gibi orayı tanıyacak.
Bilinmez, anımsanmayan kapı aracılığıyla
Ulaşmak en son keşfedilecek toprağa
Başlangıçtaki gibi;
En uzun ırmağın kaynağında
Saklı çağlayanın sesi
Ve elma ağacındaki çocuklar
Tanıdık değil, çünkü aranmamışlardı
Fakat işitilmişlerdi, yarı işitilmiş, o denizin
İki dalgası arasındaki o dinginlikte.
Çabuk şimdi, burada, şimdi, hep –
Tastamam yalınlığın bir durumu
(Her şeyden daha az değil fiyatı)
Ve her şey iyi olacak ve
Her şeyin üslubu iyi olacak
Ateşten diller katlandığında
Taçlanmış ateş düğümü içine
Ve ateş ve gül birdir.


T. S. Eliot (1888-1965)
(1948 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi) .
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy