Şiir, Sadece: Omurganın Kavalı

2 Haziran 2012 Cumartesi

Omurganın Kavalı

Dumanlar içinde mavi olmayı unutan 
gökyüzü, 
paçavralar giyinmiş 
sığıntı gibi bulutlar, 
son aşkımla tutuşacaksınız bütün! 
Sevinç çığlıklarımla bastıracağım 
ordular 
gürültünüzü! 
Siz ki bir yuvanın sıcaklığını unutmuşsunuz, 
dinleyin ! 
Ve çıkın artık siperlerden: 
bitirmeseniz de olur 
savaşı.. 
Ne en korkunç dövüşlerin, 
ne de 
kan tüten yaraların en derini 
solduramaz aşk sözlerini! 
Bilmez olur muyum hiç 
sevgili Almanlar! 
Dudaklarınızın ucunda hep 
Goethe'nin 
Gretchen'i var... 
Ama o, 
yüzyıllardır sayıkladığınız 
tombul 
pembe tenli kız, 
neme gerek benim! 
Seni söylüyorum türkülerimde 
şimdi ben, 
makyajlı 
kızıl saçlı sevgilim! 
Bu kasatura uçları gibi 
sivri 
günlerden, 
yaşadığımız, 
yüzyılların sakalı ağardığında 
kalacak olan 
sensin yalnız! 
Bir de ben... 
o kentten 
bu kente... 
senin ardında! 
Londra'nın 
kalın 
sisinde yitirsem seni, 
alev dudaklarıyla 
gece lambalarının 
gene de uzanır 
öperim.. 
...
Dalgın 
ve hüzünlü, 
köprüden geçsen: 
"Aşağısı da güzel" diye düşünerek, 
"Ve ölmek 
de belki güzeldir !" diyerek, 
bil ki benim 
köprünün altında akan, 
benim la Seine, 
benim çağıran seni 
çürümüş dişlerini göstererek..
... 
Güçlüyüm ben, 
gerekliyim çünkü onlara. 
"Sıran geldi!" 
deseler günün birinde, 
savaşa itseler beni, 
vurulsam: 
Kan değil 
adın fışkırır 
yırtık dudaklarımdan. 
İster 
taç giydirsinler, 
ister - 
se Sainte - Hélène 'e sürsünler: 
Hayat fırtınalarının dalgalarını 
gene de 
ben 
mühürlerim! 
Ellerim 
kelepçelidir evet 
ama evrenin 
tahtıdır yerim! 
Siz 
ürkek çocukları 
hüznün, 
ve siz 
gökyüzünün 
mavi olduğunu unutanlar! 
Dinleyin artık 
susun da! 
Belki de 
son 
aşkıdır 
bu 
gökyüzünün: 
onulmaz yarası 
kanar da kanar 
veremli ciğerlerimin dokusunda. 
 
 
Vladimir Mayakovski 

Hiç yorum yok: