Şiir, Sadece: Standard Oil Company

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Standard Oil Company

Delgi kendine yol açtığında
o taşlı gırtlakta
ve yeraltındaki mülklere
boşalttığında merhametsiz bağırsaklarını,
ve ölü yıllara, çağların
gözlerine, mahkum
bitkilerin köklerine
ve o kepeklenmiş sistemler
suda bir tabaka olduğunda,
yükseldi ateş borulardan
dönüştü soğuk sıvıya;
yüceliklerin gümrük istasyonlarında,
bu dünyanın kasvetli
derinliklerinin çıkışında
karşılaştı o bir soluk mühendisle
ve “sahip” tanımıyla.

Petrolün yolları dolansa da
kendi kendisine, yeraltı su tabakaları
sessiz yerlerini terk etse de
ve toprağın mideleri arasına
kaldırsa da hakimiyeti,
salladığında su parıltısı
parafinden dallarını,
geldi Standard Oil zamanından önce
hukukçuları ve çizmeleriyle,
çekleriyle ve tüfekleriyle,
hükümetleriyle ve mahkumlarıyla.

Şirketin şişman imparatorları
yaşıyorlar New York’ta, pek uysallardırlar,
ipek, naylon, purolar satın alıyorlar
bu gülümseyen katiller,
küçük zorbalar, diktatörler.
Ülkeler satın alıyorlar, şehirler, denizler,
polisler ve vekiller,
açgözlüler altınını nasıl korursa
mısırını öylesine koruyan yoksulların yaşadığı
uzak bölgeleri:
uyandırıyor onları Standard Oil,
üniformalarla donatıyor, onlar için
o düşman biraderi seçiyor,
ve Paraguaylı adam savaşıyor kavgasında,
ve Bolivyalı adam yok oluyor
vahşi ormanda makineli tüfeğiyle.

Bir damla petrol için
öldürüldü bir Devlet Başkanı,
milyonlarca hektarlık
ipotek, canlı bir
yaylım ateş, ölümcül
bir ışık sabahı, taşa dönüşmüş,
Patagonya’daki devrimci mahkumların
yeni bir kampı,
bir ihanet, karşılıklı ateş
altında yağlı parıltılı ayın,
kurnaz bir kabine değişikliği
başkentte, petrolden medcezir gibi
bir fışkırma,
ve toynakların savaşından bu yana, ama sen
göreceksin buluların üzerinde ışıldadığını,
denizlerin üzerinde, kendi evinde,
Standart Oil’in harflerinin
parıltılarla durduğunu
bütün kolonilerin üzerinde.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı'dan"

Hiç yorum yok: