Şiir, Sadece: Dans

26 Eylül 2014 Cuma

Dans

Java’nın derinliklerinde, gölgelerin
bölgelerinde: burada duruyor aydınlanmış saray.
Duvarla birlikte büyümüş yeşil sırakemerlerin
arasından yürüyorum ve giriyorum
taht salonuna. Orada oturuyor hükümdar,
hastalıklı beyinli bir domuz, ve kirli bir erkek hindi,
kurdeleli nişanlarla süslenmiş, dekore edilmiş,
duruyor iki Hollandalı adamın arasında,
şüpheci bakışlı küçük hesapların adamları.
Ne kadar da iğrenç bir haşarat topluluğu, ne kadar da
tasarlanmış bir şekilde atıyorlar kürek kürek zehri
insanların üzerine!
Uzak ülkelerden gelen
rezil muhafızlar ve hükümdar orada
kör bir kurbağa gibi sürüklüyor
mantarsı etini ve sahte yıldızlarını
nalbantların küçük düşürülmüş vatanının üzerinden!
Fakat birden
sarayın derinliklerinden geliyor
on dansöz, suyun altında
bir düş gibi kayarak.
Her bir ayak
ulaştı kenardan, kırmızı balık gibi, ve açığa çıkardı
gecesel balı, ve sarı maskeleri
meshedilmiş ağır saçlarında taşıyordu
portakal çiçeklerinden yeni örülmüş bir çelengi.
Satrapın önünde durdular,
ve durdu onlarla birlikte müzik de,
kristal üst kanatların çağıltısı: bir çiçek gibi büyüyen
gerçek dans, geçici bir heykel yapan
o güzelim eller,
dalgalar ya da kamaşma gibi
topuklara inen tunika,
ve kutsal metalin
her bir güvercinsi hareketinde saklıydı
adalar denizinin usul uğuldayan havası, ilkyazda
ateş almış bir gelin ağacı gibi.


Pablo Neruda
Yo soy
Canto General
1929

Hiç yorum yok: