Şiir, Sadece: Heyecan Ve Sükun

27 Nisan 2015 Pazartesi

Heyecan Ve Sükun

1

"Şâir silecek yaşları bir gül demetiyle,
Yüzlerde bir iz kalmayacak mateme dâir;
Baykuşları besler gibi Ankaa'nın etiyle,
Fânilere kurbân edecek ruhunu şâir...

... Yalnız bu düşünceyle gezen bahçede, bağda,
Yıllarca bu duyguyla aşan dağları, kimdi?
Rüzgâr bana, ben rüzgâra hâkimdim o çağda;
Ben goncalarındım, ve gülistan da benimdi!

Bir çağda ki sonsuzluğu ölçerdim adımla;
Hissim dereler, fikrim ufuklar gibi hürdü...
Daldıkça geniş göklere kartal kanadımla,
Her saniye, aklımdaki dünyâ küçülürdü.

Her gün bir uçuş meşkedip en yırtıcı kuştan
Bilmezdim ayak basmağı bir gün de cihâna;
Yer, gök bana hayrette sanırdım bu uçuştan;
Koştukça yoruldum heyecandan heyecana...


II

Kaç manzara geçmişse çocukken gözümüzden
Son çağda da onlar kalıyor bizde, kalırsa;
Üstün buluyor benliğim âlemde bu yüzden
Sahildeki durgunluğu engindeki hırsa.

Ben şimdi bu varlık denilen Bâğ-ı irem'de
Vahşî bir otum, şüpheli bir hâr-ı mugaylân;
Ruhum bir açık penceredir sanki ademde,
Seyretmedeyim ben buradan hilkati, hayran.

Her gün yeni bir meyve verir dağda ağaçlar,
Her gün yeni bir gonca açar taze çimende,
Yıldız dolu gözler ve güneş dalgalı saçlar
Bulmaz bugün el değdirecek kudreti bende...

Esrarını kaybetti hayâlimde şeref, şan;
Rûhumdaki cevher bir ayar oldu kömürle;
Kalbimde ne can kaldı, ne canan, ne de hicran..
Bitmek dilerim böyle nebatî bir ömürle.


Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları

Hiç yorum yok: