Şiir, Sadece: Ölümlü Yaşamaya Hergünkü Çağrı

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Ölümlü Yaşamaya Hergünkü Çağrı

Halbuki birçok şey söylenebilirdi.Yadsınırdı örneğin.Ben vurmadım denirdi.Yalvarırıdı, kaçadrdı hiçdeğilse insan.Türkü bile çağırabilirdi.Herif sokağın ortasında yatıyordu.Kan içimde yatıyordu.Tıpkı ölmüş gibi.Öldüyse eğer sinemalara gidemeyecekti.Sıkıldı mı oturup ağlayamıyacaktı.Saçları kandan yapış yapıştı.Hem geceydi hem karanlıktı.Bir direkte bir lamba yanıyordu.Bildiğimiz lambalardan.Bir de bulut.Halbuki birçok şey söylenebilirdi.Polis dirseğimi sıktı.Ama hiç acımadı.Artık rahattım.Ayaklarım yerdeydi.Eller tutulurdu yaşadığım.Bir korkuyordum, bir korkuyordum. Titremek geliyordu içimden.Üstelik korkmaktan hoşlanıyordum.Birşeyler özlüyordum korktuğum zaman.Muz gibi, tüylü tüylü şeftali gibi, sıcacık kadın gibi.Ama değildi, bunlar değildi. Neydi bilmiyorum.En iyisi bir duvara yaslanıp sigara içmekti.Polis dirseğimi sıktı.Birçok şey söylenebilirdi.Denilebilirdi ki, herifin parası vardı benim yoktu, karıma sulanıyordu namussuz, anama avradıma sövdü durup dururken, senin geçmişini…dedi.Ama ben tutum ne dedim oysa.

İnce Zincir
Herif düpedüz beni aldattı
Beni mi ya hepimizi
Ense traşı uzamaıştı inandım
Günlerden cumartesiydi iyi buldum
Bir ben yoktum başka herşey vardı.
Dedim ki kendime hatırlar arada bir
Bir selam versem bütün ışıkları yanar gözbebeklerinin
Kopmuş gemilerin birer birer rıhtıma bağlar
Merhaba dedim yüzüme baktı
Çektim herifi vurdum.

Halbuki sarhoş olmasaydım vurmazdım
Adamakıllı ağlasaydım yahut
Mavi tulumbalar gibi
Bir ışık boydan boya yolu donattı
Ortada ben yoktum şaşırdım
Paltosu eskiydi sevindim
Merhaba dedim yüzüme baktı
Cebinde gazeteleri vardı.
Çektim herifi bir daha vurdum.

Adamın kanı aktı şaşırdım
Dünya öyle güzel ki
Sevişmek var ölmek var
İç çekmeleri var şaraplarla
Bir kadının oh demesi var içinden
Koptuğu yerden başlamak
Yaşamak için herşey
Merhaba dedim yüzüme baktı
Çektim herifi vurdum.

Aslında bir ben vardım sokakta birde polis.Beni yeni olmuştum.Önce yoktum elbet.Bir de sokak lambası ile o bulut.Bir de vurduğum o adam vardı.Tamam birde ağustos gecesi.Elbette geceydi ne sandınız.Gündüz adam vurmak için sebep yok zaten.Polis benim savunmamı yeter buldu belki.Ama ille tanık gerekiyordu.Öyle dedi polis.Tanık olmadan olmaz dedi.Doğruydu ya.Tanık olmadan olmaz.Tanık kimse ne yaşar ne ölebilir, ne sarhoş olabilir, ne aşık olabilir, ne yankesici olabilir.Bakındım.Sokak lambasını gördüm, gösterdim, bulutu gördüm gösterdim.Hem başka kimseciklere inanamazdım.Zaten kimse de yoktu.O sokak lambasının dedikleri bir bir hatırımda.Işığı da.Gidip birgün hatırını soracağım nokta.

Işığın Boğulduğu
Bu adamın(benim yani) aklında dumanı tüten çorbalar vardır
Üç beş kişi hatırlıyodu biri kendisi
Kendi elini üç defa öptü başına götürdü
Saçlarını düzeltti kravatının düğümünü çekti
Sislerin kötümser kokusunu ben bile duyuyordum.
Sokaklar meydanlar tüm boş tüm zehir kalabalıkta
Gümüş bukağılar vurulmuş bir beygir ikide bir uykusunu bölüyor
Bir bağırsa sesi bütün sokaklara yeter biliyorum.
Beni bu işe katmayın
Ben durur şuracıkta gelen geçeni aydınlatırım
Gece böceklerini gönenirim
Bu işi sevgiyle öptüm başıma koydum

Bunları bırak dedi, polis.İşin içyüzünü anlat biliyorsan.
Sokak lambası tıkandı baktım.Dokunsalar ağlayacaktı.Benim dedi, tıpkı böyle dedi, kendimden konuşturulmayan yerlerde sözüm yok.Bütün diyeceğim bu kadar.Ama yok yok bir türküm daha var onu da söylemek isityorum.Sen bırakmasanda söyleyeceğim zaten.

Rahat Ayrılıklar İçin Giriş.


Turgut Uyar
Divan

Hiç yorum yok: