Şiir, Sadece: Serenad
Serenad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Serenad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Haziran 2015 Cumartesi

Serenad

Kimdir bana gülümsiyen yeşillik balkonundan 
Demek gecelerden sonra nihayet gün doğuyor.
Bir gülüşündür gençliğimi döndürdü yolundan; 
Yanan şu alnım elinin gölgesiyle soğuyor.

Güzelsin ya, ne olursan ol, girdin hikâyeme; 
Çok değil evi barkı terkedip sana uyduğum, 
Ancak sen tâzelikte gül yaraşır pencereme; 
Uykusuz gecelerimde kokusunu duyduğum.

Eğil bak suya, ordadır güzelliğin, gençliğim.
Sen gel beni dinle, günlerimiz heba olmasın.
Yorgun başımı göğsünde emniyette bileyim; 
Artık taslarımız ayrı çeşmelerden dolmasın.


Cahit Sıtkı Tarancı

30 Nisan 2014 Çarşamba

Serenad

Yarın sabah erken uyan
Ben yıldızıma söyledim
Işıklar serpecek üzerine
Nur içinde uyanacaksın.

Ben ağaçlarıma söyledim
Yarın sabah erken uyan
Dağıt saçlarını, silkin
Dallar titreyecek, şaşacaksın.

Yarın sabah erken uyan
Ben göklerime söyledim
Uzat ellerini fecre doğru
Şafak sökecek, bakacaksın.

Ben yerlerime söyledim
Yarın sabah erken uyan
Gözünün değdiği her yerde
Çiçekler açacak, göreceksin


Celal Sılay

1 Ağustos 2013 Perşembe

Serenad

Tenimden daha çok benimsin. Aradığımda seni
içimde, damarlarım boyunca, kanımda, gizemli
dolaşımıyla ışığın dalları gibi bulurum seni,
sanki kan gibi bulurum seni,
sanki taş gibi ya da ağzımdaki lokma gibi.
Usun, çılgınlığın ve giysilerin dışında dururum geç vakit.
Karanlık ve ormanlardan eski bir ırka mensubum,
fakat bir kuyuya eğildiğimde ve girdiğimde
kendi bölgeme, yolda kör bir adam gibi
duyumsarım kendimi, çitler bulamam adımlarıma,
fakat gülünün büyüyüşünü bulurum meskenimde,
derinimde büyüyüp durursun, sınırsızca
kökeninde, parmak uçlarımı yakmadan
dokunamam gözlerinin taçyapraklarına,
endamının alevleri alazlanır susuzluğumda,
yokluğunu oluşturur yüzünün yaprakları.
Sorarım “Kim o? Kim o? ” diye, sanki geceleyin
geç saat birileri çalar gibi
kapımı, fakat yokluğun ortasında
yalnızca hava vardır,
su, ağaçlar, sönmüş gündelik ateş vardır,
sanki bir şey yoktur fakat gene de her şey vardır,
hiçbir şey yoktur fakat bütün dünya tıklatır kapımı.
İşte böyle, adsız, hayat gibi belli belirsiz,
filizlenen bulanık çamur ve bitkiler gibi
uyanırsın bağrımda kapattığımda gözlerimi.
Uzandığımda toprağa var olmaya gelirsin
akan toz gibi, içimdeki varlığından büyüyen
çıplak köklerin dolaşıklığını korur
yatağında derinleşen ırmak,
bana eşlik ettiğin gibi eşlik eder karanlıklarına,
işte, burada, kan ya da buğday, toprak ya da ateş,
yaşarız yapraklarını açıklayamayan basit bir bitki gibi.


Pablo Neruda

25 Haziran 2009 Perşembe

Serenad

Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak.
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin karanfil, yasemin zambak...

Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.



Ahmet Muhip DRANAS