Şiir, Sadece: Umberto Saba
Umberto Saba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Umberto Saba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ağustos 2017 Perşembe

Eski Kent

Çoğun dönerken eve
loş bir sokağından geçerim
eski kentin,
yansır su birikintilerinde solgun
ışığı birkaç sokak fenerinin
ve hep kalabalıktır yol.

Burda
meyhaneden eve ya da kerhaneye
gidip gelen insanlar arasında
hurda
insanların ve malın
koca bir limanın döküntüsü olduğu
bu yerde
sonsuzluğu buluyorum
alçak gönüllülükle

Burda
denizci orospusu
ana avrat düz giden moruğu
işini uyduran kancığı
kızartmacı dükkanına mitili sermiş süvarisi
canı istediğinden içi içine sığmayan genç kızı
hepsi
yaşamın ve acının yaratıklarıdır.
Tanrı çalkalanır
onların içinde
benim gibi...

Burda
sıradan insanlar arasında
düşüncemin arındığını duyumsuyorum
yolun en aşağılık olduğu yerde.


Umberto Saba
Çeviren: Bedrettin Cömert ·

Sevgili Yer

Dolaşıp durduk bütün öğleden sonra
iki yaşamı bir yapacağımız bir yer arayarak

Gürültüydü yaşam, ergindi, düşmandı
gençliğimize gözdağı veriyordu

Oysa cırcır böceklerinin hala öttüğü bu yere varınca
bilseniz nice sessizlik bu ay altında.


Umberto Saba
Çeviren: Bedrettin Cömert

Karıma

Sen bir piliç gibisin
taze ve beyaz.
Esince rüzgar, tüyleri karışan
su içerken boynunu eğen
ve toprakta eşinen
ve yürürken
seni sultanlara yaraşır adımlarınla
ağır ağır giden
ve iterek göğsünü ileriye
çalımla çimende gezinen
bir piliç gibisin sen.
Erkeğinden daha üstün bir piliç.
Tanrı'ya yaklaştıran
tüm günahsız hayvanların
tüm dişileri gibi.
Eğer yanılmıyorsam
yanıltmıyorsa eğer beni gözlerim
başka hiçbir kadında değil
bunlar arasında senin eşin.
Akşam
tavukları bastırınca uyku
öyle sesler çıkarırlar ki
bazen hastalanıp inildediğinde
tatlılar tatlısı sesini anımsatır senin.
Sen bilmezsin
kümeslerin yumuşak ve üzünçlü sesine
nasıl benzediğini sesinin.

Sen gebe bir düve gibisin
hafif
ağırlaşmamış daha
şen şakrak hatta,
boynunu çeviren
okşayınca,
boyun değil
yumuşak pembeden bir et çemberi sanki.
Karşılaştığında
duyursan böğürdüğünü
o ses
o denli yakınıcıdır ki
koparıp bir tutam ot
edemezsin vermeden.
Hüzünlüysen eğer
işte ben de öyle sunuyorum
armağanımı sana.

Sen dişi bir köpek gibisin
uzanmış yere,
gözleri bunca tatlı
ve acımazsız yüreği.
Bastırılamayan bir öfkeyle tutuşmuş
bir ermiş oluveriyor
ayaklarının dibinde
ve öylece sana bakıyor
Tanrı'sı ya da Efendisiymiş gibi.
Evde ya da yolda
yaklaşmaya görsün birisi
hemen gösteriyor bembeyaz dişlerini,
kıskanç mı kıskanç
sevgisi.

Sen ürkek bir tavşan gibisin.
Daracık kafesinde
dikilir ayağa
görünce birini
ve durur tetikte
uzatarak kulaklarını.
Kepek ya da hindiba götürmeni bekler,
olmayınca da
büzülüp içine
karanlık köşeleri seçer.
Hangi gönül razı olur
ağzından almaya yemini?
Hangi gönül razı olur almaya
kurmak için yuvasını
üstünden yolduğu tüyü?
Hangi yürek katlanır
acı çektirmeye ona?

Sen bir kırlangıç gibisin
baharda dönen,
ama güzün göç eden.
Ne ki yok bu son alışkanlığın senin.
Daha çok
tüy gibi deviniş almışsın
kırlangıçtan.
İşte budur bana
yaşlılığını duyan
ve de yaşlı olan bana
bir başka bahar muştulayan.

Sen bir karınca gibisin
yarınını düşünen.
Çıkınca kıra gezmeye
ninesi ondan konuşan
yanındaki bebeye.
Ben de böyle işte
başka hiçbir kadında değil
ya anda buluyorum seni
ya da Tanrı'ya yaklaştıran
tüm günahsız hayvanların
dişilerinde.


Umberto Saba
Çeviren: Bedrettin Cömert