Şiir, Sadece: Bedeninin Beyaz Atlasını

6 Kasım 2014 Perşembe

Bedeninin Beyaz Atlasını

Bedeninin beyaz atlasını
yoklamaya başladım ateşten haçlarla.
Ağzım bir örümcekti gizli yolculukta.
Sende, arkanda, korkulu, arzulu.
Öyküler anlatmak sana alacakaranlığın kıyısında,
Güzel, hüzünlü, uysal, hüzünle dolmayasın diye sen.
Bir kuğu, bir ağaç, uzakta ve neşeli olan bir şey.
Üzümlerin zamanı, olgunlaşmanın ve meyvenin.

Bir limanda yaşayan ben, oradan seviyorum seni.
Düşle ve sessizlikle kesişti yalnızlık.
Kapatılmış içine denizin ve hüznün.
Suskun, çılgın, kıpırdatılmaz iki gondolcu arasında.

Dudakların ve sesin arasında ölmekte olan bir şey var.
Kuş kanatlarıyla, kaygıyla ve unutuşla.
Balıkçı ağının suyu bırakışı gibi.
Titreyerek asıyor, benim güzel kızım, sadece bir kaç damlayı geriye.
Ve gene de bir şey var, şakıyan bu geçici sözcüklerin arasında.
Şakıyan bir şey ve yükselen açgözlü ağzıma.
Ah, seni o neşeli sözcüklerle övebilseydim!
Şakıyıp, yakıp, kaçabilseydim, bir delinin ellerindeki bir çan kulesi gibi
Benim hüzün dolu sevecenliğim, birden ne oluyor sana böyle?
En çetin ve en soğuk tepeye ulaştığımda,
Kapanıyor yüreğim gecenin çiçeği gibi.


Pablo Neruda
Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı

Hiç yorum yok: