Şiir, Sadece: Amerika
Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2017 Çarşamba

Amerika

Amerika her şeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim
17 Ocak 1956 ve iki dolar yirmi-yedi sent.
Kendi kafam bile bir destek değil bana.
İnsanlarla savaşı ne zaman sona erdireceğiz Amerika?
Al şu atom bombasını da kıçına sok.
Kafam bozuk, Amerika, bir de sen üstüme varma,
Kafam yerine gelene dek şiir miir de yazmayacağım.
Söyle bana Amerika ne zaman melekleşeceksin sen?
Ne zaman bakacaksın mezarlıktan Amerika?
Ne zaman milyonlarca troçkistine yakışır olacaksın?
Amerika, kitaplıkların niçin gözyaşı ile dolu?
Amerika, Hindistan'a yumurtalarını ne zaman yollayacaksın?
Amerika bu senin kılı kırk yarmalarından bıktım artık.
Ne zaman süpermarket'e gidip, şu güzel gözlerim için
gerekenleri alabileceğim?
Amerika, her şeyin bir yana, eksiksiz olan bir sen varsın
bir de ben, öbür dünya değil.
Şu makinelerine de dayanasım kalmadı Amerika, bil.
Bende bir ermiş olmak isteğini sen uyandırdın
Bu tartışmayı çözmek için bir başka yol olmalı.
Burrouhs şimdi Tancada, sanmıyorum ki geri dönsün
korkunç bir şey olurdu bu
Sen de korkunç musun Amerika yoksa bir oyun mu bu?
Saplantımdan döneceğimi sanıyorsan aldanıyorsun.
Öyle üstüme varma Amerika, ne yaptığımı biliyorum ben.
Amerika, erikler çiçek döküyor.
Aylardır gazete okuduğum yok, her gün cinayetten birisi
kodesi boyluyor.
Amerika, Wobblie'lere tutkunum ben.
Küçükken tüf ektim Amerika, özür mözür de dinlemiyorum
şimdi her fırsatta esrar çekiyorum.
Günlerce evde oturup iş olsun diye kilerdeki gülleri
seyrediyorum.
Chinatown'a gittiğimde kafayı çekiyorum ölesiye, ama
hiç kimselerle yatamıyorum.
Bu işin içinde bir şamata olduğunu sanıyorum.
Ah! sen beni Marx okurken görmeliydin Amerika.
Ruh doktorum hiçbir şeyin yok diyor.
Hiçbir şeyim yok gerçekten, Tanrı'ya yakarma dahil.
Mistik görünümlerim ve kozmik titreşimlerim var yalnız.
Amerika, daha sana Max Amcam Rusya'dan döndükten sonra
ona yaptıklarından söz açmadım.
Sana sesleniyorum Amerika
Heyecanlarının daha Time eliyle yönetilmesine göz yumacak mısın?
Ben Time'a tutkunum Amerika.
Her hafta bir tane alıp okuyorum.
Köşe başındaki şekercinin yanından geçerken kapağı beni gözlüyor.
Onu Berkeley Halk Kitaplığı'nın bodrum katında okuyorum.
Sana hep sorumluluktan söz ediyor. İşadamları ciddi.
Film yapımcıları ciddi. Herkes ciddi, ben hariç.
Zaman zaman Amerika ben değil miyim diye düşündüğüm oluyor.
Yeniden kendi kendimle konuşmaya başladım işte.
Asya bana karşı ayaklanıyor Amerika
Bir meteliklik talihim yok.
En iyisi ulusal kaynaklarımı inceleyip, onlara dönmek.
Ulusal kaynaklarım, biliyorum, iki parça esrar,
binlerce cinsiyet organı, saatte 11000 mil hızla giden
bir özel basılmaz edebiyat ve yirmi beş bin tımarhane.
Cezaevlerimden ve beş bin güneş ışığı altında saksılarda
yaşayan fakir fukaradan söz etmiyorum.
Fransa'daki kerhaneleri kaldırdım, şimdi sıra Tanca'da.
Katolik olmasına katoliğim ama gene de Başkan olmak istiyorum.
Amerika senin bu alık ve çılgın havanda nasıl kutsal bir
yakarma yazabilirim?
Dörtlüklerime Henry Ford gibi devam edeceğim, yazdıklarım
onun çıkardığı otomobiller kadar kişisel,
üstelik her biri değişik cinsiyetten.
Amerika dörtlüklerimi peşin para 2.500 dolardan satarım sana,
eski dörtlüklerimi de 500 eksiğine alırım.
Amerika Tom Mooney'i serbest bırak.
Amerika İspanyol cumhuriyetçilerini kurtar.
Amerika Sacco ve Vanzetti ölmemeli.
Amerika ben scottsboro çocuklarıyım
Amerika, yedi yaşımdayken anam hücre toplantılarına
götürdü beni, orda bize leblebi satarlardı, bir karneye
bir avuç leblebi beş sent ve söylev beleşti herkes
bir melekti orda Amerika ve işçilere karşı iyi
duygularla doluydu herkes içtendi Amerika ve bilemezsin
parti 1833'te nasıl iyiydi ve Scott Nearing ne hoş
bir ihtiyardı Bloor Ana bir seferinde nasıl da
ağlatmıştı beni bir kez İsrael Amter'i de görmüştüm.
Orda. Her biri birer casus olmalıydı onların.
Amerika biliyorum gerçekten savaşmak istemiyorsun.
Amerika onlar Rus haydutları biliyorum.
Ruslar onlar Ruslar ve Çinliler. Ve Ruslar. Ve Ruslar.
Ruslar bizi canlı gövdeye indirmek istiyor. Lüpletmek istiyor.
Gücünden çılgına dönmüş Moskof. Elimizden
arabalarımızı ve garajlarımızı almak istiyor
Chincago'yu ele geçirmek istiyor. Onun kızıl Reader Digest'a
ihtiyacı var. Bizim otomobil fabrikalarımızı
Sibirya'ya taşımak istiyor. Benzin istasyonlarımızı
o büyük iğrenç bürokrasi yönetsin istiyor.
İyi bir şey değil bu. O kızılderililere okuma yazma
öğretmek istiyor. Onun büyük güçlü kuvvetli zencilere
ihtiyacı var. Bizi günde on-altı saat çalıştırmak
istiyor. İmdat,
kapalı kapıların gerisinde
içindekilerin gece doyumsuz dolaştığı,
çıplak gölgelerin sessizce birbirini aramaya çıktığı
ışıksız bir evde
Amerika bu iş ciddi.
Amerika ben bunları televizyona bakarak çıkarıyorum.
Amerika doğru mu bunlar?
Hemen çalışmaya başlamam iyi olacak. Öyle görülüyor.
Ama orduya yazılmak istemiyorum, ne de fabrikalarda
tasviye tekerleği çevirmek, miyobun biriyim,
üstelik de kafadan çatlak.
Amerika dönsün çark. Nasılı masılı yok. Şu oğlan
omuzlarımızla dönsün.


Allen Ginsberg
Çeviren: Orhan Duru - Ferit Edgü

22 Ekim 2015 Perşembe

Amerika

Vaat ettiği altın
toprakta kaldı

Adaletinin sınırları
açıkça tanımlanmadı

Bereketinin mahsulü
başaklar ve yemişler

Ne derin acıları dindirdi
ne de açlar doyabildiler

Gururlu beyannameler
yaprak gibi savrulmuş

Güneyine bir bakın
ölümle dostluk kurmuş

Haykırıyor harcanmış asırlar
keşfedin bu ülkeyi

Soylu kitabelerini dikin
kimsenin reddedemeyeceği:

"Katletti parlak geleceğini
üç kuruş için harcadı

Tuzak kurdu evladına
sahte efsanelerle kandırıdı"

Yalvarırım

Keşfedin bu ülkeyi.


Maya Angelou
Kafesteki Kuşun Şarkısı
Türkçesi: Faris Kuseyri

15 Kasım 2014 Cumartesi

Amerika

Ben, çevrilmişim ben
hanımelleri ve çorak topraklarla, çakallar ve şimşeklerle,
leylakların zincirlenmiş kokularıyla:
ben, çevrilmişim ben
günlerle, aylarla, sadece benim tanıdığım suyla,
yoncalarla, balıklarla ve sadece benim ansıdığım günlerle,
ben, çevrilmişim ben
daracık, savaşan köpüklerle
çanlarla kaplı sahiller boyunca.
Volkanın ve kızılderililerin al renkli gömleği,
yol, kökler arasındaki yaprak ve dikenle
beliren çıplak ayak
geliyorlar ayaklarıma geceleyin dolaşmam için.
Karanlık kan sanki sonbaharın
toprağa akışı gibi,
yabanıl ormandaki ölümün korkunç örneği,
fatihlerin derinleşen adımları, savaşçıların
çığlıkları, uyuyan mızrakların karartısı,
askerlerin ürperti veren düşleri, timsah barışının
suyu gürültüye boğduğu büyük ırmaklar gibi,
senin yeni kentlerinin umulmadık belediye başkanlarıyla,
yılmaz kuşların korosu,
ateş böceklerinin koruyucu parıltısı
yabanıl ormanın çürüyen günlerinde,
yaşıyorsam karnında, senin tırtıklanmış
ikindinde, dinlentinde, doğumlarının rahminde,
depremde, çiftçilerin sövgüsünde, kar bulutundan
düşen külde, uzayda,
o temiz olan, daire gibi yuvarlak olan, kavranılmaz uzayda,
sıradağların kanlı pençelerinde, Guatemala'nın
onuru kırılmış barışında, zenciler arasında,
Trinidad'ın rıhtımlarında, La Guayra'da:
her şey benim gecemdir, her şey
günümdür benim, her şey
havamdır benim, bunların hepsi benim yaşadıklarım,
uğruna acı çektiğim,
yükselttiğim ve ölümüne savaştıklarımdır.
Ey Amerika, benim bu şarkısını söylediğim heceler
ne gündüzden yapılmış ne de geceden.
Bu adanmış öz topraktan yapılmış,
parıltıdan ve ekmeğim utkumdur,
ve düşüm düş değil, ama topraktır.
Uyuyorum sere serpe balçığın içinde
ve ellerimin arasından akıyor, yaşadığım zaman,
sulu bir toprağın kaynağı.
Ve şarap değil içtiğim, ama toprak,
saklanmış toprak, ağzımın toprağı,
tarımın çiğdem ıslaklığındaki toprağı,
ışıltılı sebzelerin poyrazı,
mısırın kökü, altınsı ambarı.


Pablo Neruda
América, no invoco tu nombre en vano
Canto General