Şiir, Sadece: Ben
Ben etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ben etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Nisan 2019 Perşembe

Ben


Ben, kimsesiz seyyahı, mechuller caddesinin;
Ben, yankısından kaçan çocuk kendi sesinin.
Ben, sırtında taşıyan işlenmedik günahı;
Allah'ın körebesi, cinlerin padişahı.
Ben, usanmaz bekçisi, yolcu inmez hanların;
Ben, tükenmez ormanı, ısınmaz külhanların.
Ben kutup yelkenlisi, buz tutmuş kayalarda;
Öksüzün altın bahtı, yıldızdan mahyalarda.
Ben başı ağır gelmiş, boşlukta düşen fikir;
Benliğin dolabında, kör ve çilekeş beygir.
Ben, Allah diyenlerin boyunlarında vebal;
Ben bugüküne mazi, yarınkine istikbal.
Ben, ben, ben, haritada deniz görmüş boğulmuş;
Dokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş.
Hep ben, ayna ve hayal; hep ben, pervane ve mum;
Ölü ve Münker-Nekir; baş dönmesi uçurum...


Necip Fazıl Kısakürek

9 Mayıs 2017 Salı

Ben

Doruğuyum ben bir dalganın
Bir parça köpük işte
Çağın derin bağrından doğan
Bir parça köpük
Ve sönen şöyle bir esintiyle
Canı istediği zaman rüzgarın,

Bir suyosunuyum yüzeyde sallanan
Kopup gelmiş deniz dünyasından
Ve rüzgardan da hafif bir kuş
Dönerek uçar üzerinde
Yalayıp geçer kanatları,

Öykünen gölgesiyim ancak bir gölgenin
Solgun yansıması bir düşüncenin
Ki döndürür dünyayı kendi ekseninde
Bir çocuğun elinde bir kırbaçla
Topacı çevirmesi gibi.


Franz Hellens
Çeviren: Özdemir İnce

16 Ocak 2016 Cumartesi

Ben

O kafatası, o gizli yürek, kanın
Hiç görmediğim o yolları,
Düşlerin o yeraltı dehlizleri, o Protheus,
O iç organlar, o ense, o iskelet.
Onların hepsiyim ben. Garip ama,
Bir kılıcın, önce altına, sonra külrengine,
Sonra da hiçliğe dönüşerek batan
Yapayalnız bir güneşin de anısıyım ben.
Limanda yavaş yavaş yaklaşan gemileri
Seyreden biriyim. O az bulunur kitaplar,
Zamanla aşınan gravürler de;
Göçüp gitmiş ölüleri kıskanan da ben.
İşin daha garibi bir evin bir köşesinde
Bu sözcükleri ağ gibi ören o adam olmam.


Jorge Luis Borges
Sonsuz Gül

3 Kasım 2014 Pazartesi

Birleşir Çelik

Kötülüğü görmüştüm ve iblisi, fakat
kendi inlerinde değil.

Bu mezzotint hakkında bir hikayedir,
yer altındaki mağarasındaki kötülük hakkında.

Yoksulların yolunu donattılar
cadılarla, sonra paçavralarda düşürdüler
sefil maden dehlizlerine.
Buldum kötülüğü mahkemelerde otururken,
Senato’da gördüm süslü püslü
ve taranmış bir halde, bütün fikirleri ve münazaraları
kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda çarpıtmaktaydı.
Kötülük ve iblis
yakın zamanlarda yıkanmaya gitmişlerdi:
kibirle sarmalanmışlardı
ve kusursuzlardı
kaygan ve sahte süsleri içerisinde.
Gördüm kötülüğün kendisini,
ve bu çıbanı ortadan kaldırmak için yaşadım
diğer insanların arasında, hayatı hayata ekledim,
gizli bir yazı oldum, isimsiz bir metal,
halktan ve tozdan dizginsiz bir birlik.

Küstah olan savaşıyordu hiddetle
fildişi kulesinde
ve meteoruyla uğradı kötülük
ve dedi: "Onun düzenli yalnızlığı
hayranlık verici.
Rahat bırakın onu!"

Şiddetli olan aldı alfabesini
ve açarak bacaklarını durdurdu onu kılıcıyla
konuşmak için ıssız caddede.
Kötü olan geçip giderken dedi ki: "Ne cesaret!"
ve sonra gitti Kulüp’e
cesaret hakkında konuşmaya.

Ama ben taş ve sıva olunca,
kule ve çelik, birleşti heceler:
o zaman sıktım halkımın ellerini
ve alarak yanıma bütün denizi katıldım kavgaya,
terk ettiğimde yalnızlığımı ve koyduğumda
küstahlığımı müzeye ve kibrimi
depoya köhne el arabalarının yanına,
başka insanlara katıldığım zaman
temizliğin metali oluşturulmuştu,
sonra geldi kötülük ve dedi: "Affetmek yok
onları, haydi hapse, orada ölsün onlar!"

Fakat çok geçti artık, ve insanın
eylemi, partim,
toprağın altındaki katı,
yenilmez ilkbahar,
umuda ve gelecek zamanlarda
ortaklaşa yenecek yemişlere dönüşmüşken.


Pablo Neruda
Yo soy (Ben)
Canto General
1945