Kötülüğü görmüştüm ve iblisi, fakat 
kendi inlerinde değil. 
Bu mezzotint hakkında bir hikayedir, 
yer altındaki mağarasındaki kötülük hakkında. 
Yoksulların yolunu donattılar 
cadılarla, sonra paçavralarda düşürdüler 
sefil maden dehlizlerine. 
Buldum kötülüğü mahkemelerde otururken, 
Senato’da gördüm süslü püslü 
ve taranmış bir halde, bütün fikirleri ve münazaraları 
kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda çarpıtmaktaydı. 
Kötülük ve iblis 
yakın zamanlarda yıkanmaya gitmişlerdi: 
kibirle sarmalanmışlardı 
ve kusursuzlardı 
kaygan ve sahte süsleri içerisinde. 
Gördüm kötülüğün kendisini, 
ve bu çıbanı ortadan kaldırmak için yaşadım 
diğer insanların arasında, hayatı hayata ekledim, 
gizli bir yazı oldum, isimsiz bir metal, 
halktan ve tozdan dizginsiz bir birlik. 
Küstah olan savaşıyordu hiddetle 
fildişi kulesinde 
ve meteoruyla uğradı kötülük 
ve dedi: "Onun düzenli yalnızlığı 
hayranlık verici. 
Rahat bırakın onu!"
Şiddetli olan aldı alfabesini 
ve açarak bacaklarını durdurdu onu kılıcıyla 
konuşmak için ıssız caddede. 
Kötü olan geçip giderken dedi ki: "Ne cesaret!"
ve sonra gitti Kulüp’e 
cesaret hakkında konuşmaya. 
Ama ben taş ve sıva olunca, 
kule ve çelik, birleşti heceler: 
o zaman sıktım halkımın ellerini 
ve alarak yanıma bütün denizi katıldım kavgaya, 
terk ettiğimde yalnızlığımı ve koyduğumda 
küstahlığımı müzeye ve kibrimi 
depoya köhne el arabalarının yanına, 
başka insanlara katıldığım zaman 
temizliğin metali oluşturulmuştu, 
sonra geldi kötülük ve dedi: "Affetmek yok 
onları, haydi hapse, orada ölsün onlar!"
Fakat çok geçti artık, ve insanın 
eylemi, partim, 
toprağın altındaki katı, 
yenilmez ilkbahar, 
umuda ve gelecek zamanlarda 
ortaklaşa yenecek yemişlere dönüşmüşken.
Pablo Neruda
Yo soy (Ben)
Canto General
1945